- 630 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAĞIN VİCDANI BİR AYDIN
Milletinin var olma mücadelesine katılmış bir kahraman!..
Milletinin dilini bu kadar iyi kullanabilen bir yazar!..
En büyük entelektüel, çağının vicdanı olan bir aydın!..
Mehmet Akif Ersoy...
Altmış üç yıllık ömrü bir destan güzelliğiyle geçti, çocuk ve genç iken çalışkan bir sporcuydu. Delikanlılık çağında fedakârdı, sözünün eriydi. Bildiği doğrudan, kesseniz vazgeçmezdi. Bir sosyolog kadar ayrıntıları yakalayabilen bir gözlem gücüne sahipti. Her zaman çalışkan ve öğrenmeye düşkün bir gençti.
Şair olduğu zaman da tam bir entelektüeldi. Yaşadığı dönem itibariyle çevresinde üç-beş yakın dostu dışında kimseyi bulamamıştı. Hayatı bir numuneydi belki. Ama o her şeye rağmen tıpkı bir erdem anıtıydı. Milletvekili olduğu zaman da, aile reisi olduğu zaman da ve bir akademisyen olduğu zaman da öyleydi.
Şiirlerinin gücü ve tarzı dönemin beklentilerini karşılamak için son derece uygundu. Sanatını her zaman toplum için yürütüyordu. Türkçenin imkanlarını sonuna kadar kullanıyordu.
O, şiirlerinde sanki ideal bir nesli canlandırıyordu. Mehmet Akif bu neslin hasretini hep çekti. Kafası; fen ve teknolojiye uyumlu, kalbi; Çanakkaleyi kazananlar kadar inanç ve umut dolu bir nesil olmalıydı bu.“Asım’ın nesli diyordum ya... nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!”
Asım!.. İşte Mehmet Akif’in Safahat boyunca idealize ettiği. Gayesi uğruna şehit olmuş, naaşı dağları taşları dolduran nesil.
Evet, Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri...
İstiklal Marşı...
Özgürlüğün simgesi...
Bir varoluş belgesi. Yediden yetmişe milletin bütün fertlerinin ortak duygusu. Halkın maneviyat sembolü. Seçilmiş şiir. İfade ettiği fikir, gösterdiği hedef, barındırdığı değerlerle sanatsal bir söyleşi. İstiklal Marşı bir dil birikiminin ürünüdür. Zengin dil mirasının imgeleriyle yazılmış bir şiirdir. Türk dilinin en güzel örneğidir. Akif’in dile ne kadar hakim olduğu İstiklal Marşı’nda belli olur. Kelimelerinde kültürler gizlidir. Birinci kıtasından itibaren sancak, millet, hilal, hak, iman, vatan, hürriyet gibi kavramlar kültürel boyutuyla ve tarihi birikimiyle, bize özel anlamlar hissettirmektedir.
Kararlılık, yurtseverlik, özgürlük aşkı ve çağdaşlık...
Mehmet Akif’in dili hitabet dilidir. Safahat’ın şairi, sanki karşısında geniş bir kalabalık varmış gibi cümleler kurar. Ve eğer bir şiir yazmışsa bu da milli marş niteliğinde ise sanatçı daha da çoşar.
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım”
Mısralarında bir meydan okuma ve yiğitçe bir eda, Mehmet Akif’in diliyle sanat eserine yerleşir.
İşte; temiz, aydınlık ve erdemli bir hayatla elde edilmiş yüz... Gözlerinde düşünce ve duyarlılığın beslediği ince bir hüzün tabakası... Karakterinin sağlamlığına işaret eden yerleşik çizgiler... Ve gizlemeye çalışmasına rağmen hemen fark edilen mahcup, onurlu parıltılar...
Ve biz... Tıpkı Mehmet Akif gibi olmak, onun gibi inanmak isteyip istemediğimizi sormalıyız kendimize. Hayatımızın hangi saatleri Akifçe bir adım hatırlatıyor?
Uzun bir sükût...
Adımız gibi adımımızda Akif gibi olmalı. Yürekten inanıp, kalbimizden konuşabilmeliyiz. Onun kalbini bağladığı yere biz de bağlanmayı isteyip, onun duygularını gönderdiği boyuta biz de duygularımızı ulaştırabilmeliyiz. Kim bilir belki, manevi anlamda Mehmet Akif’in yakarışlarının ve dizelerinin uçuştuğu bir yerden nasibimizi alabiliriz.
EKREM ÖZTÜRK
02.05.09
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.