- 1023 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ESİNCE RÜZGAR
ESİNCE RUZGAR
Evde sevilir, hayran duyulurdu. Annesine yardımı kendini adeta mecbur sayardı, bu yüzden de yaşından büyük işler görürdü.
Anne ise adeta kızı için ateşte eriyen yağ gibi kızı için erirdi, bir dediğini iki etmezdi. Bundan haberdar olduğundan o sevgiyi istismar etmez saygısız harekette bulunmazdı.
Eşitleri gibi o da düğünlerde boy göstermeye, arkadaşları gibi oynamayı ihmal etmiyordu, el haya-i vel iman dairesinde, kendi çerçevesi içerisinde, düzeni vardı.
Evlerine bir misafir geleceği haberi verilir, anne işin farkında ama kız daha o taraklarda bezi olmayanlardan.
-Anne gelecek olan misafirler kim?
-Geldiğinde öğrenirsin olmaz mı/ya anne şimdi desen ne olur.
-Sen kimin düğününde sahaya çıktınsa orada seni görmüş beğenmişler, yakından tanımak için geliyorlar kızım; deyince
Utancından yüzü kıp-kırmızı kesildi, çok mahcup olduğundan daha bir şey diyemedi annesine.
Nasipse biz ne yapabilir izle ayrıldılar.
Yaşadığı hayatın kendine has hayat olmadığını birinin daha yaşamına ortak olduğu bilinci, gönül dünyasını alt üst etti. Damat adayıyla, tanışılır, frekanslar uyum sağlar güzel görüntü elde edilir. Gönül duyguları bulgur kazanı gibi kaynamaktadır.
Damat’ın iltifatları karşısında adeta, periler diyarında olduğunu sanıyor, evet dediğine ne iyi ettiğini kendince söylenip duruyor du.
Düğün tarihi artık iple çekilir duruma geldi,günlerin geçmesini istemelerine rağmen bir türlü geçmek nedir bilmiyorlar sanki,güneş virüs girmiş bilgisayar gibi donmuştu,format çekilecek güne de az kalmıştı..
Davetiyeler gerekli yerlere itina ile teslim ediliyor, hazırlıklar tüm gücüyle devam ediyor, her şeyin yerli yerinde olması durması tek istekleriydi. Vakit zaman gelmiş, nikâh masası başına oturulmuştur.
Sözlerin uygulanacağı ahdin yapılacağı evrak elleri altındaydı artık. Yapılan telkinler için onlardan onay alınmış her ne şekilde olursa olsun birbirlerine karşı doğru, dürüst, saygılı davranacaklarına dairdi. Memurun ilanıyla Her iki muamelede sona ermiş artık ülkemize yeni bir aile çekirdeği daha katılmış oldu.
Huzur dolu, güven veren, çatı altında hayatları devam ediyordu, aradan iki küsur sene geçti, her ikisi de artık bir hareketlik bekler hale geldiler. Yenidünya bekliyorlar ama görünürde de öyle bir şey yok, olmayınca doktor’a giderler, muayeneler, kontroller, tedaviler ve neticeler, gelin’in tıbben çocuk yapamayacağı kararı çıkar. Ve tabii; Allah’tan ümit kesilmez.
Allah’ın emri olduğu bilinilmesine rağmen her ikisi de şok e oldular, bir biri yüzlerine bakıp gözyaşlarına hâkim olamayıp çocuklar gibi ağlamaya başladılar:
Artık ev o eski şakırdayan yüzlerden mutluluk kaynayan ev değildi, eve kara sabanlar basmış, yas evi gibi olmuştu.
Gelin sabah çayı koydu ocağa gelin beyini de çağırdı,hem kahvaltı yapmak,hem durumlarını gözden geçirmekti.Çünkü elin ağzı torba hiç değil sanki çelikten imal edilmiş yay gibi,üzerlerine olmayan kelimelerle olaylara tuz biber oluyorlar,haliyle çirkin ve anlamsız kelimeler de karşı taraflara sirayet ediyor,huzur,istikrar,güven,neşe, kalmıyordu..
-Hasan; hasan çok dalgındı çok, çünkü Hasan eşini “deliler” gibi değil akıllılar gibi candan seviyor, aşağı sakal, yukarı bıyıktı. Şaşırıp kalmıştı ki, eşinin iki belki de üç beş kez seslenişini duymamıştı; efendim diyebildi yüzüne bakmadan, bu bakmayış eşine çok tesir etmişti çok, tabiri caizse yıkılmıştı. Çayını doldurdum zoraki diyebilmişti. Oysa eşini o da çok seviyordu hem de çok.
Vermeyince Mahbup neyle sindi ki Mahmut sözü gibi. Artık Zühal’in gönül iklimine, kırağı çökmüştü, o tertemiz aşkın yorgunluğunu yıllardır sinesinde taşıdığı kalp kırılmıştı, heykeltıraş eliyle çıkan billur vazo gibi.
Artık o çok sevdiği Hasan’ından ayrılmaya karar vermişti, sadece eşine Hasan-Hasan’ı mm, benim iradem dışı bir durumla karşı karşıya kaldık, bana destek olamadın Hasan, yüreğim yanıyor ,dilim varmıyor ama demeliyim Hasan’ım,ya senden zuhur etseydi nasıl davranırdın,bunu bilmek isterdim,ikincisi ise Hasan sen evlenene kadar ben bekleyeceğim çünkü dünya nimetlerini senin yanında buldum,aşkın sevdanın,saygının,muhabbetin,arkadaşlığı sende buldum senden gayrisi bana,hep yabancı olmuştu.Senin varlığın benim hayat damarımda dolaşan kanım gibiydi.Hasan…
Neden yüzüme bakmadın Hasan neden, şimdi niye ağlıyorsun ki; benim gönlümü hallaç pamuğu gibi darmadağın ettin Hasan yüzüme bakmadığın o an keşke ölseydim, çünkü ben seni sevdiğimden çok senin beni sevdiğini adım gibi biliyordum, ama maalesef hasan maalesef yanılmışım buda ayrı bir dert oldu içimde.
Artık bu saatten sonra burada benim durmamın bir anlamı kalmamıştır. Gidip bir arabamı getirirsin yoksa babamlara haber mi salarsın beni gelsin alsınlar.
Seninle ben artık köyüme gidemem….
-Hasan da yaptığına bin pişman olmuştu ama, ok yaydan çıkıp Zühal’in kalbine saplanmıştı, her yara tez iyileşir ama, sevginin güvenin açtığı yara asla iyileşmezdi.
Hasan araba yerine geri Zühal’in yanına gelip hatasını anlatmaya çok uğraştı ama Zühal yıkılmıştı, kadınlık gururu iki kuruşluk olmuştu oda kendi iradesi dışında. Buna çok ama çok üzülmüştü Zühal.
Zühal; Hasan seni incitmekten korkuyorum ne olur acı bir kelime ile bende senin kalbini kırarsam bu sefer iki kez üzülürüm Hasan’ıımmm, ne olur beni daha fazla oyalatma, sende bende ne yapalım buraya kadar deyip kaderimize rıza göstermektir, doğru yapacağımız iş…
Zühal; Babasının evindeydi, geleni gideni soranı sorduranı çoktu, canı sıkılıyor ama ne yapsın dı Zühal,gelene ağam gidene paşam dan başka…
Hasan çok kez niyet etmişti geri getirmek için Zühal’i ama onun çok kırıldığını aklına getirince vaaz geçiyordu.Aradan epey yıllar geçmişti…Hasan tüm umutlarını biriktirip bir hamle yapmak Zühal’e tekrar evlenmek için aracı koymak,için kolları sıvadı..Ancak bütün ümitler tükendi-Hasan kendi tüketmişti aslında umutları…
Yanı kadının çocuğu olmayınca hemen tepki verip umutsuzluğa sürmek mi gerekirdi yook ama öyle yapmıştı Hasan şimdide bindiği daldan düşmesi lazım kestiğinde…
Hasan çaresizlik içinde, yeni bir hayat arkadaşı bulmaya mecbur olmuştu. Komşular devreye girince aşılmaz görünen dağlar tünel bile olup aşılıyordu. Hasan da komşuların el birliğiyle yeni bir yaşama kapı aralamış oldu. Evlendi.Acı haber gibi bu haberde erken duyulmuştu Kaynatası köyünde,Zühal,Hasan dan sonra iki yıl daha bekledi nasibi çıkınca o da yeni bir koca ya gitmiş oldu.
Şu tezatlığa bakın ki Hasan dan iki yıl sonra Kocaya giden Zühal’in ne hikmetse nur topu gibi evladı oluyor ama,Hasan’ınsa çocuğu yeni eşiyle de olmamıştı…Tabi köyler arası Urduca diyaloguyla bir etme bulma dünyası gibi hal ile algılanıyordu.
Bak sen karını boşadın çocuğu olmadı diye ama bak Allah sana o kadınla da vermedi, huzurun yok, çocuğun yine yok, kalp kırmış,gönül incitmişsin,sözleri Hasan’ı çok rahatsız etmişti kafaya koymuş bu sefer köyden şehre göç etmek,kararı bu yönde buldu…
Gelin ata binmiş ya kısmet,boşa denilmemiştir…..17.12.2009.Hüseyin DAĞLAR.