- 1534 Okunma
- 23 Yorum
- 0 Beğeni
YALANCI MUTLULUKLAR
YALANCI MUTLULUKLAR
Kuru temizlemeci Adnan, kapı komşumdu. Almanya’da doğup yirmi üç yaşına kadar orada yetişmişti. Babasının vefatıyla yurda kesin dönüş yapmıştı. Uzun, esmer ve dilmaç bir delikanlıydı. Sevmediğim pek çok huyu olmasına rağmen yalan konuşmadığını fark etmiştim.
Adnan’ın sırnaşıklığından bazen rahatsız olsam da komşu olduğumuz için katlanırdım. İncirli de oturan Adnan kapı komşusu memur bayanı tavlamıştı. Annesi yatalak olan ve babası olmayan kadının evinde yatacak kadar ileri gitmişlerdi. İki yıldır karı koca gibi yaşadıklarını söylüyordu Adnan. Kızın istemesine rağmen Adnan evlenmeye yanaşmıyordu.
- Hayırdır Adnan. İş saati dükkân kapatılır mı?
- Mehtap çağırdı. Kapat gel dedi. Bu akşam kınası yarına da düğünü var.
- Yani senin hatun evleniyor.
- Evet.
- Kızı kaptırdığına üzüldün mü?
- Ne kızı ya? Aslında biraz üzüldüm ama sözünü aldım.
- Bir iki ay içinde yine eskisi gibi devam edeceğiz. Şimdi veda sevişmesine gidiyorum. Kına’dan sonra da o gelip bende kalacak. Yarın düğüne sende geleceksin.
- Hiç sevdin mi?
- Aslında iyi kadındı.
- Niye almadın?
- Evlenmeden seninle yatağa giren, biraz rahat, biraz hoppa bir kadına
“ başkası ile evlensen de benimle olur musun diye sorduğunda “ tabii” diyorsa; onu eş diye alabilir misin güvenerek?” İffet ve sadakat için geldim Almanya’dan. Orada bundan sürüsüyle vardı.
Nihayet düğündeydik. Her şey gayet normal görünüyordu. Çiftler de mutlu görünüyordu. Kızın iş arkadaşları gurubuna takılarak çiftleri tebrik ettik. Bin bir düşünce ile salondan çıktık. Doğru, yanlış neydi? Evlilik mi, aşk mı, cinsellik mi önemliydi? Evlilik öncesi cinselliğe ne kadar hak vardı? Gelin hanım, evlendiği eşine verdiği sadakat sözünü mü yoksa Adnan’a verdiği aşk kaçamağı (ihanet) sözünü mü tutacaktı? Yalancı mutluluklar ne vakte kadar sürerdi? Adnan’ın zerre şüphesi yoktu. “ Alışmış kudurmuştan beterdir.” Diyordu Türk Atasözü. İlk fırsatta koşarak gelecekti.
YORUMLAR
Sevgili Engin
İnsan dediğin mahluk beşer şaşar, düşün birde çiğ süt emmiş üstelik. Yanı sıra cehalet, sefalet, gaflet, dalalet, hiyanet, bastırılmış duygular vs gibi faktörlerde devreye girdiğinde kazara olan "şaşar" olma halleri zamanla "şartlı refleks"halini alır. Ar damarı çatlayan adem(oğlu)kızı kısa sürede "kaşar" uzun vadede "eski kaşar" olur. "Kaşar" her ne kadar bir feminen çağrışım yapsada aslında "unısex" bir kavramdır hem bayanlar, hem erkekler için gayet rahatlıkla kullanılabilir
Sevgili yorumcu dostlardan bazıları alınganlık gösterip gereksiz bir feminist tavır koymuşlar yorumlarında. Oysa ne erkeğin yaptığı metedilmiş, ne kadının yaptığı yerilmiş. Gayet net olarak anlaşıldığı üzere "alan razı, veren razı" edasıyla sanki bir fosseptik çukurunda serbest stil yüzüyor ikiside.
Bu gibi harama uçkur çözme hadiseleri bütün semavi olan, semavi olmayan dinlerce yasaklanmasına rağmen, malasef asırlardan beri süre gelmiştir. Burada olayın kahramanları basit bir Alamancı kuru temizlemeci, 1475'e tabi memuranım ve karakter oyuncusu enişte bey. Oysa tarihte krallar, kraliçeler fütürsuzca bakmışlar bu yasak elmanın tadına defalarca. (Yakın tarih bknz. Clinton oval ofis macerası) İsterseniz "Lut" kavmi döneminden hiç bahsetmeyeyim, zira orada işin boyutu daha "veryhard" bir durum almıştı. Demem oki insanlık var olduğu müddetçe bu işler olagelecektir.
Peygamber efendimiz bir duasında şöyle yalvarır "Ey Rabbim, göz açıp kapayıncaya kadar beni kendi nefsim ile başbaşa bırakma." İşte insanoğlu bu kadar "şaşar" bir varlık Allah altından kalkamayacağımız imtihanlara tabi tutmasın bizleri. Amiin
Sevgili "narmer" hanım efendinin de dediği gibi "Ahlak'ın veya ahlaksızlığın erkeği, kadını yoktur". Bu gibi durumlarda şahısların vicdani test sonuçlarını, en iyi sağlama yapma yöntemi Adnan'ın bir an için kendini enişte beyin yerine koymasıdır. Zira Mehtap'ı karısının yerine zaten koyamamıştır.
Bence verilen mesaj önemli idi, tavlamaydı, noktası eksik, virgülü fazla muhabbetleri feminist kızgınlığın dışa vurumu gibi geldi bana
Sevgili Hüseyin kardeşim metettiğiniz Avrupanın veya Amerikanın bu konulardaki sabıka dosyası bizden aşşağı olmasa gerek. Biraz "vur abalıya" haleti ruhiyesin de gördüm sizi.
Saygılar, selamlar
Not: Yorumcu dostlar için sürçi lisan eyledimse affola diyorum
Engin Kardeşim, bu konuda (Herkes tarafından Ahlak-Namus konusu olarak algılandı) bir yorum yapmak istemem, ama yan cebime koy, diyeceğim.
Şimdi şu haliyle kolaylıkla kısa öykü nitelemesini hak kazanan kısa güzel yazınız, aynen bu kadarıyla ne eksik ne fazla, bir ünlü Türk yöneymeninin filiminde yer alsa ve şu yorumları yapan herkes ben de dahil; "Valla bravo, adam güzel yakalamış, bu bizim gerçeğimiz işte" deyip beğenimizi açıklarız. Çünkü Adnan bizim Adnan, Adnan bizim Almancımız, Adnan bizim bıçkın delikanlı, Adnan her gece üç beş annadınnnmı diyen bizim osmanlının torunu, Adnan her yaz sahillerde onlarca Monika'yı mutlu eden ve Türk erkeğinin şanına şan katan bizim adnan. Çünkü adnan, elin karısına ve kızına içine düşercesine yılışıp bakan ama kendi kız kardeşini, karısını evlere hapseden bizim Adnan.
memur kıza gelince; görüyor musun bak, kıza bir isim bile vermemişsin, bu bile tartışma konusu olur. yani o memur kız da bizim (Türkçe'de en çok kullanılan isim olduğu için) ayşe diyelim, evet o memur kız da bizim Ayşe değil mi? hani şu her kanalda reyting rekorları kıran çöpçatan ya da pazarlama programlarına katılan, kendine varlıklı eş arayan bizim Ayşe değil mi?
Evden çıkarken giyidiklerini, bir kız arkadaşına uğrayıp çıkarıp daha açık daha güzel şeyler giyerek çarşılarda arzı endam eden bizim Ayşe değil mi?
Hani şu internett belasına kapılıp çetleştiği ne idüğü belli olmayan pisliğin birinin peşine takılıp giderken, geride gül gibi iki çocuk ve ekmeğinin peşindeki kocasını bırakan bizim Ayşe değil mi?
Sanki hemen her gün haberlerde gördüğümüz iğrenç tecavüz olayları Patagonya'da oluyor da, sanki namus cinayetleri uzayda oluyor da...
Günahıyla, sevabıyla bu memleket bu insanlar bizim kardeşim. Onları bu hale getiren, ekonomiden, sağlıktan, eğitimden sorumlu beyler utansın ne yapalım?
Ufff! Yazılacak çok şey var. Tam Yirmi yıl kesintisiz Avrupa'da yaşadım. O toplumumuz tarafından hele hele kimi odaklar tarafından bilinçli bir şekilde küçümsenen Avrupalının ahlak anlayışı, insana verdiği değer, çevre duyarlılığı, ve sade abartısız inançları üzerine o kadar çok şey yazarım ki!
Neyse... helal olsun kardeşim. Kalemine sağlık.
Ekonomik özgürlüğünü kazanmış bir kadın neden evlenir?
Üstelik sürekli cinsel birliktelik yaşadığı bir sevgilisi olduğu halde.
Bu ani evlilik nereden çıktı?
Belkide yedekte duruyordu.
Kızımızın bedenini sömürtmesi kendi hatasıdır öncelikle.
Adam gibi adamla ahlaki bir birliktelik yaşasaydı.
Sevip hoşlanması zina yaptığı gerçeğini örter mi?
Adnan da zinacı. Ama kendine Müslüman. Yani bencil.
Aslında yazıda onurlu birlikteliklere de gönderme var.
Ama emin olun hiç kalem katmadım. Gerçeği yazdım.
Düğümden sonraki hayatlarının nasıl olduğunu da bildiğim halde yazmadım.
Dedim ya oyle kötü hayatlar varki yazmaya haya ediyorum.
Ama kafayı tümden de kuma sokmak ne değiştirir?
Aslında sizinle fikirlerimiz ayrı değil. Siz beni Adnan'a taraf görüyorsunuz ama değilim inanın.
Saygılar.
etik?
aldatmanın her türlüsü etik değildir.
benim vurgulamak istedğim şu; adnan iki yıldır sevgilisi olmuş bir kadının aşkına sahip çıksaydı, o kadın bu dejenere evliliği yaşamayacaktı.
ne yazık ki, erkek egemen bir anlayışta, namus kadından soruluyor. bu üzücü olan.
buradaki alışkanlık , neden kadının sevgilisine olan aşkı değil de, arsızca bir ihtiyaç gibi belirtilmiş...
öyle ki, belki de kadın, adnanı o kadar çok seviyor ki, her şeye rağman ondan vaz geçmiyor...böyle de dile getirebilirdik öyle değil mi?
esas soru şu; kadın, neden adnan la değil de , başka bir adamla evleniyor?
cevap bizi en akılcı açıklığa götürecek...
saygılar
Sevgili Müget; tesbitlerin akılcı.
Kadın namussuz demedim ama şimdi soruyorum ; Adnan'a alıştığı için evlendiği erkeği aldatma sözü veren biri namusun neresindedir? Etik midir bu davranış?
Alışmış kudurmuştan beterdir demekle gerçek anlamı kastedilmiyor. Deyimdir. Yani "alışkanlığından asla vaz geçmez" denmek isteniyor.
Keşke yanılıyor olsam.
Saygılar, Sevgiler.
Tavlamak yerine GÖNLÜNÜ ÇALMIŞTI diyebilirdim.
Ama Adnan sürekli o kelimeyi kullandığı için onu seçmiştim. Karı koca gibi yaşadıkları için ve ben bu durumu bildiğim için daha resmiyet ifade eden BAYAN kalimesini eş anlamına gelen hatun'un yerine kullanamazdım. Üstelik her gün akşama sohbet yaptığım bir esnaf arkadaşım, kapı komşumla azda olsa bir samimiyet oluşmuştu.
Şunu da önemle belirteyim tekrar. Adnan'a sorulması gereken sorular neden bana soruluyor.
Ben Adnanla aynı hayat felsefesinde olan biri değilim ki.
Elbette ki Namus, bütün hayatı ve her konuyu kapsar.
Erkeğin - kadının namusu yok; Herkesin namusu vardır.
Adnan melekti demiyorum. İyi bile değildi. Kendine iffetli kadın isteyen ama kadının iffetini hiçe sayan bir bencildi.
Ama öyle Adnanlar varki toplumumuzda; Adnan yanlarında MELEK kalır.
Saygılar, Sevgiler.
Yazı, amacına ulaştı, bence. İçeriği açısından tartışılması gerekirdi. Hak ettiği buydu.
Ahlak'ın erkeği, kadını yoktur. Çapkın erkekler, çapkınlıklarını tek başlarına yapmıyorlar, değil mi?
Sadakatsizlik ya da aldatma, adına ne derseniz deyin, illa ki yatakta olması gereken şeyler değil. Göz aldatması denen bir şey de vardır. Kişinin yanındayken, başkası ile bakışmanız da aldatma değilmidir? Hem de, birlikte olduğun kişiyi, en aşağılayıcısıdır, bana göre. Yeter ki insan, ahlaktan yoksun bir beyine sahip olmasın. İlla ki yatağa girmesi gerekmez. Onun içindir ki, ahlak, bacak arasında değildir.
Kullanılan kelimelere gelince. Masal değil anlatılan, hayatın içinden bir olay. Dolayısı ile kelimeler de hayatın içinde, kullanılan kelimeler. Şu konuya " hatun " yerine " bayan ", " tavlamak " yerine..a bulamadım inanın.."tavlamak", tavlamaktır.
Şeklini, imlasını bilmem ama içeriği ve ifadesi ile benden tam not aldı. Tekrar kutluyorum yazarı.
Çok teşekkür ederim Sevgili havin.
Adnan'ın yan dükkandaki esnaf arkadaşı olmanın dışında özel bir dost yada fikirdaşlığım toktu.
Onun yaşam tarzı Almanyadan geldiği için farklıydı.
Bir anın fotoğrafını çektim.
Altta sorduklarım aklıma takılanlardı. Okuyucu da sanırım akıl derdi bunları.
Basılmış kitaplarda da hatalar olmuyor mu. Hatasızım demiyorum.
Uyarılarını yinede dikkate alacağım. Teşekkür ederim.
Yorumla ilgili konular genellemeydi. Şahsa ait bir şey yoktu.
Tavlamak ifadesine çok takılmışsınız. Ne yazsaydım?
Erkeklerin bir kısmı aynen öyle konuşuyor.
Dedim ya fotoğraf çektim.
Daha kötüleri de var ama haya ederim.
Kardeşim; kadınlara saygılıyım. İnsanlara,hayvanlara bile saygılıyım.
Kimsenin kötülüğünü istemem.
Keşke herkes uyanık olsada toplumdaki tuzakları tuzakçıları görebilse.
Zaman ayırdığın için tekrar teşekkür ederim.
Saygılar, Sevgiler.
Herkese teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim Sevgili havin.
Adnan'ın yan dükkandaki esnaf arkadaşı olmanın dışında özel bir dost yada fikirdaşlığım toktu.
Onun yaşam tarzı Almanyadan geldiği için farklıydı.
Bir anın fotoğrafını çektim.
Altta sorduklarım aklıma takılanlardı. Okuyucu da sanırım akıl derdi bunları.
Basılmış kitaplarda da hatalar olmuyor mu. Hatasızım demiyorum.
Uyarılarını yinede dikkate alacağım. Teşekkür ederim.
Yorumla ilgili konular genellemeydi. Şahsa ait bir şey yoktu.
Tavlamak ifadesine çok takılmışsınız. Ne yazsaydım?
Erkeklerin bir kısmı aynen öyle konuşuyor.
Dedim ya fotoğraf çektim.
Daha kötüleri de var ama haya ederim.
Kardeşim; kadınlara saygılıyım. İnsanlara,hayvanlara bile saygılıyım.
Kimsenin kötülüğünü istemem.
Keşke herkes uyanık olsada toplumdaki tuzakları tuzakçıları görebilse.
Zaman ayırdığın için tekrar teşekkür ederim.
Saygılar, Sevgiler.
Herkese teşekkür ederim.
merhabalar yazınızı ilgi ile okudum ama beğendiğimi söyleyemeyeceğim nedenmi namus bu kadar kolaymı bu kadar basitmi neden namus illa iki bacak arasında aranıyor bu ne kadar doğru insanlar beyninde altadamazmı günah işleyemzmi neden bu kadın günahkar konumunda bu adnan dene şahıs hiçmi hatalı değil kadın evlendikten sonra dahi onu kabul edebiliyor hataya hata ile karşılık vermek zorundamı alıonan her nefesin hesbı sorulacaktır er yada geç
saygılar ...
Yorumumun noktalanmadığına dair notum vardı zaten bir önceki yorumda. Sizin değindiğiniz durumlardan başlayayım izninizle.
“Sevgili Havin sizin de bir hatanız var sanırım. Şeile aşırı takılıyorsunuz. Ve acımasız eleştirip yazma arzusunu bitiriyorsunuz.
Hele sinirli iseniz vay halimize.”
Şekle aşırı takılıyorum öyle mi ? Ne yapmam doğru olurdu sizce ? Yazım hataları ile dolu bir metne “ harika, süper, mükemmel” gibi yorum mu yapmalıyım yoksa okuyuculara da faydası olması açısından okuduğum yazılarda yorulmayı göze alıp kaleme bir nebze de olsa yardımcı olmayı mı tercih etmeliyim – ki ben yorumlarımda bile yazıma dikkat etmek zorunda olduğunu düşünen bir üyeyim-?
“ üzgünüm ama boş laf benim torbamı doldurmaz”..
Acımasız demişsiniz üzüldüm evet çünkü mümkün olduğunca kalemleri kırmadan, incitmeden yardımcı olmaya çalışıyorum ama dikkate alacağımdan şüpheniz olmasın bu eleştirinizi. Lâkin son ifadeniz hakikaten sinirlenmeme sebep gibi ama yapmayacağım “ gülmekten ziyade kendime yakıştırdığım bir eylem yoktur”. Sinirli iken okuduğum bir metne yorumda bunu asla belli etmem. Kaleme ne benim halimden ya da benim ne hakkım var kendi sorunumu kalemin boynuna asmaya ? Siz benim böyle bir şey yapabileceğim düşüncesine nasıl vardınız bilemiyorum ama varsa örneğiniz buradayım asla geri durma gibi durumum olmaz . Bugüne kadar yüzlerce yorum yapmışımdır ezberimde tutmam ama ezberimde olan bir şey vardır ki ;
“ nasıl yürüdüğümü biliyorum”..
Gelelim “yalancı mutluluklar” a..
Öncelikle bir metne başlamadan kalemin bir plan yapması gerektiği taraftarıyım. Zira okuyucuya bırakılması asla ama asla fayda sağlamaz ne size ne okuyucuya. Ayrıca hiçbir okuyucu ;
“ İncirli de oturan Adnan” ifadesindeki hal ekinin bağlaç halinde yazılması sebebiyle oluşan anlam karmaşasını düze çıkarmak zorunda değildir. Evet okuduktan sonra buradan ne aldım diye kendisini sorgulamalı lâkin kaleme ait görevi okuyucuya yüklemek benim anlayışıma ters. Ahlak ne ette ne tırnakta değildir kalpte ve akıldadır onun yeri. Böyle inanıyorsanız okuyucuya da bunu aktarabilmeyi bilmelisiniz yok tersi mi var olsun efendim bana ne herkes benim gibi düşünmek zorunda mı ? Değil elbette. Ama inandığınız ne ise bari onu hakkı ile ifade etmeye çalışın eğer ki edebiyata önem veriyorsanız, sadece iç dökümü gibi görmüyorsanız – kullandığınız her kelimenin hesabını verebilecek durumda olmalısınız ki tavlamak ifadesini sıkıysa benim etrafımdan bir insan evladı kullanabilsin bir bayan için “ aklını kustururum ona “ -. Yok ben sadece kalemi, kağıdı seviyor arada eserse yazmak istiyorum ve yazdığımın haline türüne önem vermiyorum deniyorsa “ bu kadar uğraşıyorum diye kendimden utanırım”..
Gelelim Adnan ve memure hanıma.
Olay hakkında yorum yapmak belki benim hakkım değil. Ama kalemin olayı nasıl aktardığına bakarım. Evet bu yaşanılan bir şey ve sadece onu aktarmak istemiş de olabilirsiniz lâkin;
“Doğru, yanlış neydi? Evlilik mi, aşk mı, cinsellik mi önemliydi? Evlilik öncesi cinselliğe ne kadar hak vardı? Gelin hanım, evlendiği eşine verdiği sadakat sözünü mü yoksa Adnan’a verdiği aşk kaçamağı (ihanet) sözünü mü tutacaktı? Yalancı mutluluklar ne vakte kadar sürerdi? Adnan’ın zerre şüphesi yoktu. “ Alışmış kudurmuştan beterdir.” Diyordu Türk Atasözü. İlk fırsatta koşarak gelecekti.”
Sonunda böyle bir açıklama var ise demek ki sizin okuyucuyla konuşmak gibi bir isteğiniz var ki bundan yanayımdır ben de. Ama dar değil geniş açılı bakarak. Ciddi bir mevzuya değinmişsiniz ve karşınızda şu anda bir bayan var. Her ne kadar objektif bakmak zorunda olduğumu biliyor olsam da üzgünüm kim ne hak ediyorsa onu söylemek durumundayım. Sadece bayana yönelik bir tenkit durumu var çünkü burada. Bu ayıptır ciddi ciddi ayıptır efendim. Kadın eyvallah hatanın alasını yapmış ama bir beyin öyle mi olması gerekiyor hem de doğrunun olmasına bu derece inanan birinin.
“Gelsin külahıma anlatsın.”
Kadının evlenmek istediğini belirtmişsiniz bu onu zaten ahlaklı yapar ve sevdiğini de gösterir ha nedir nefsi galip gelmiştir , sevdiğini yanlış da olsa memnun etmek istemiştir çünkü seviyorum kelimesine inanan kadındır yazık ki erkekte bu çok ama çok nadirdir.
Ve;
" ADAM OLAN ADAM KADININA SAHİP ÇIKMAYI BİLMEK ZORUNDA GAYRISINDA KENDİNE ADAM DEYİP GEZİNMESİN ORTALIKTA"
Ayrıca,
dışarıda nasıl yaşıyorsanız , nasıl eylemleriniz varsa aynen size geri dönüşümleri de vardır. Ha olmadı mı siz yaşamadınız mı ? Adnan mübareğinin evlatlarının hayatları da onun hal hareketlerine bağlı bir anlamda. Bir örnek vereceğim sonra siz düşünün.
Büyük alimlerden birinin ( ki bu alim herkesçe bilinen biridir en azından Hanefilerin bildikleri) çocuğu olmuş ve büyüdükten sonra babanın çocuğun hırsızlık yaptığına dair izlenimleri oluyor. Adam düşünüyor biz nerede hata yaptık , bu çocuğun böyle olmasına sebep olacak ne yaptık. Hanımı ile istişare ediyorlar. Hanım diyor ; “sen hamile iken abdestsiz gezdin mi , başkasına ait bir şeye izinsiz ve habersiz dokundun mu?”. Hanım düşünüyor ; “yok bey ben abdestsiz gezmedim hiç ama bir kere komşunun elma bahçesinden bir ağaçtaki elmayı canım çok çekti yine de elmayı alıp yemedim. Sadece bir kenarından delip suyunu içtim başka da bir şey yapmadım.” Ve anlıyorlar hatanın ne olduğunu. Sonra gidip helallik istiyorlar ve çocuk düzeliyor.
Yazı muhtevası, konusu için kalem takdirine yönelik yorum yaptım ve olması gerektiğine inandıklarım doğrultusunda. Bu anlamda eleştirebilirsiniz haklı da olabilirsiniz sözüm yok deyip kenara çekilebilirim.
Lâkin :
Edebi hali için her sözümün arkasındayım.
Sevgiler diliyorum ve bu yazının çokça kişi tarafından okunmasını da çok istiyorum. Görmek lazım kendimizi. Ya da kendimizden olmayan beyinleri.
Gayrı Havin sözü burada tükene…
**Havin_** tarafından 12/23/2009 2:59:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
olay son derece ilginç..
ön yargılı , kalıp değerlendirmelerden kesinlikle uzak bakmalı;
bizler, birazcık mürekkep yalamış insanlar olarak objektif bakabilmeliyiz. aynı zamndı çok yönlü ve katmanlı bakabilmek..hele hele katmanların arsaında neler var! bir görebilsek...
adnan, memur kızı tavlamış, fakat onunla evlenmiyor? neden? bu tavlamak mı?
bu sanırım bir kadına aşk sözü vererek kandırmak. muhtemelen kadın onunla evlenmek istiyordu. aşık da olmuştu ..
ama biizmki, namus timsali adnan bey, kandırdığı kendisine aşık ettiği, tavladığı , cinselliği yaşadığı kadını eş olarak görmüyor..**.gezilecek kadın ayrı, evlenilecek kadın ayrı** şiarını benimseyen, kısır ahlak yapısına sahip beyinlerin düşüncesi bu..
çünkü , erkek, geri bir erkek, tek şeyde takılır, özgürce aşkını dile getiren kadından korkar..o kadın bir gün mecbur kalır evlenmeye...ama aşkını da unutmaz..
burada, kadının ahlakını sorgularken, çok çok düşünmeliyiz...elbette, evlilikte sadakat olmalı..hiçbir kadın iki yüzlü bir evlilik yaşamak istemez..kadını buna iten tamamen erkek egemen toplumun ahlak -anlayışıdır..
bu arada en sağlıklısı, elbette, bu kadının adnan'ı tamamen hayatıdan çıkarması ve asla aşık olmadığı bir adamla evlenmemesi olurdu....gerçek bir sevgi bulana kadar...
yazarın, “ Alışmış kudurmuştan beterdir.” atasözüyle final yapması beni çok çok düşündürdü..o kadın olayda okuduğuma göre, bir tek adnan la cinsellik yaşıyordu..her gece eve farklı bir erkek almıyordu..bu nasıl kudurmuşlukla tanımlanır? üzücü!!!
veee; kadını insan değil de, meta gören mantık ..ki adnan böyle biri, her zaman bindiği dalı keser...aldatılır..korktuğu başına gelir..
saygılar
Sevgili havin; Ben Adnan'a hak vermiyorum.
Zaten kendi değer yargılarımı katmamak için daha öykümsü bir konuma getirmedim.
Kararı okuyucuya buraktım.
Sizin eleştirilerinizi elbette dikkate alıyorum ama çok dolambaçlı yazı yazmayı da sevmiyorum.
Ahlak elbette bacak arasında değildir ama uçkuruna sahip olmayan bir erkek sizde ne intiba, ne gibi güven oluşturur.
Namus kavramı erkek için de geçerlidir. Ve sadece cinsellikle sınırlandırmak da hata olur.
Yazı ne açıdan yetersiz sizce, keşke onu da yazsaydınız.
Hatalarımı görmek beni üzmez. Yanlış tanımayın. Acımasız eleştirilmek ve başka şeylerin acısının başka şeylerden çıkarılmaya çalışılması beni üzer.
Söylediğim gibi yazılarımı müsbet yada menfi yorumlamanız bana katkı sağlar.
Memnun olurum.
Sevgili Havin sizin de bir hatanız var sanırım. Şekile aşırı takılıyorsunuz. Ve acımasız eleştirip yazma arzusunu bitiriyorsunuz.
Hele sinirli iseniz vey halimize.
Son cümlen moral verdi.
Teşekkür ederim.
Yazıma vakit ayırman da ayrıca sevivdirdi beni.
Küstüğünü sanmaya başlamıştım.
Sevgi ve selamlar.
Yorumlarını esirgemeyen ve okuyan bütün kardeşlerime saygı ve selamlar.
Son parağrafta ki soru işareti ile biten cümlelerin cevaplarını Cümle alemimizin vermesi lazım...
Engin kardeş; Konu ilginç,iyide anlatılmış.Ancak; Konuda geçenler argo kullanabilir. Ama yazarın kendisinin bunu yapmaması lazım.
"...memur bayanı TAVLAMIŞTI."
"senin HATUN evleniyor" gibi
Selamlarımla
Son parağrafta ki soru işareti ile biten cümlelerin cevaplarını Cümle alemimizin vermesi lazım...
Engin kardeş; Konu ilginç,iyide anlatılmış.Ancak; Konuda geçenler argo kullanabilir. Ama yazarın kendisinin bunu yapmaması lazım.
"...memur bayanı TAVLAMIŞTI."
"senin HATUN evleniyor" gibi
Selamlarımla
YALANCI MUTLULUKLAR
Kuru temizlemeci Adnan, kapı komşumdu. Almanya’da doğup yirmi üç yaşına kadar orada yaşamış , orada büyümüştü. Babasının vefatıyla yurda kesin dönüş yapmıştı. Uzun, esmer ve dilmaç bir delikanlıydı. Sevmediğim pek çok huyu olmasına rağmen yalan konuşmadığını fark etmiştim.
Adnan’ın sırnaşıklığından bazen rahatsız olsam da komşu olduğumuz için katlanırdım. İncirli’ de oturuyordu ve kapı komşusu olan memur bayanı tavlamıştı. Annesi yatalak olan ve babası olmayan kadının evinde yatacak kadar ileri gitmişlerdi. İki yıldır karı koca gibi yaşadıklarını söylüyordu Adnan. Kızın istemesine rağmen Adnan evlenmeye yanaşmıyordu.
- Hayırdır Adnan, iş saati dükkân kapatılır mı?
- Mehtap çağırdı. Kapat gel dedi. Bu akşam kınası yarına da düğünü var.
- Yani senin hatun evleniyor.
- Evet.
- Kızı kaptırdığına üzüldün mü?
- Ne kızı ya? Aslında biraz üzüldüm ama sözünü aldım. Bir iki ay içinde yine eskisi gibi devam edeceğiz. Şimdi veda sevişmesine gidiyorum. Kına’dan sonra da o gelip bende kalacak. Yarın düğüne sen de geleceksin haberin olsun.
- Hiç sevdin mi Adnan?
- Aslında iyi kadındı.
- Niye almadın?
- Evlenmeden seninle yatağa giren, biraz rahat, biraz hoppa bir kadına
“ başkası ile evlensen de benimle olur musun diye sorduğunda “ tabii” diyorsa; onu eş diye alabilir misin güvenerek?” İffet ve sadakat için geldim Almanya’dan. Orada bundan sürüsüyle vardı.
Nihayet düğündeydik. Her şey gayet normal görünüyordu. Çiftler de mutlu görünüyorlardı. Kızın iş arkadaşları gurubuna takılarak çiftleri tebrik ettik. Bin bir düşünce ile salondan çıktık. Doğru, yanlış neydi? Evlilik mi, aşk mı, cinsellik mi önemliydi? Evlilik öncesi cinselliğe ne kadar hak vardı? Gelin hanım, evlendiği eşine verdiği sadakat sözünü mü yoksa Adnan’a verdiği aşk kaçamağı (ihanet) sözünü mü tutacaktı? Yalancı mutluluklar ne vakte kadar sürerdi? Adnan’ın zerre şüphesi yoktu.
“ Alışmış kudurmuştan beterdir.”
Diyordu Türk Atasözü. İlk fırsatta koşarak gelecekti.
________
Bu şeklen bir yorum ve bakıp eksikleri ,hataları görebilirsiniz lâkin içeriği için ciddi ciddi düşünmek lazım ki öyle yorum yapacağım sonra.
Ama eksik ve çok da yetersiz bir yazı olduğunu belirtmeliyim. Hani o memur hanım günahkar ve ahlaksız eyvallah da Adnan melek mi oluyor ? Buna hiç değinilmemiş...
ÖNEMLE OKUNMASI GEREKİYOR...
Evet hayli düşündürücü,fakat sanırım fatura yine kadına kesilmiş,hikayedeki Adnan bey madem "İffet ve sadakat için geldim Almanya’dan. Orada bundan sürüsüyle vardı."diyor muş da ....ya kendinin izlediği yol.....bi hayli yanlışşş,,,evet bizim ahlak kurallarımıza hayli ters,Rabbim doğrulardan ayırmasın ve doğruya ulaşmak için yanlışlarla terbiye etmesin...yine de bilmek lazım,paylaşım için sağolun...saygı ile
toplumdaki namus kavramının ne denli yozlaştığını anlatması bakımından manidar.İnanan bir insan olarak beni çok üzdü.Ahlak bu kadar mı dejenere oldu?Sadakat sözü verip evlenen kişiler rol mü yapıyor?İnsanı diğer mahlukattan erdemli ve üstün kılan namus ve iffet kavramıdır.Yazınızı ibretle,çok üzülerek okudum ,anlatımınız düzgün başarılar;içeriği gerçekten acı.....