- 1638 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GDO NEDİR???
Açlığa çözüm değil, tarım tekellerine pazar hakimiyeti... Köylülüğe tasfiye, kapitaliste ucuz işgücü, halka zehir!
- Emperyalistler, tarımdaki "25 milyon civarında olan üretici nüfusu 15 milyona düşürülmeli." diye talimat verdi!
- AKP, emperyalist tekellerin istekleri doğrultusunda Tohumculuk Yasası’nı çıkardı.
- AKP’nin GDO politikasıyla Türkiye’nin geleceği, genetik tohum üretici ve pazarlayıcısı olan Monsanto, DuPont, Pionerr, Syngenta, Bayer ve Hazera gibi emperyalist tekellere bırakıldı.
Önce yediğimiz ürünlerin tadı, kokusu gitti. Sentetik, tatsız, tuzsuz ürünler piyasaya dolmaya başladı. Sonra GDO’yu duyduk.
Kundaktaki bebekleri bile zehirleyen ve başka hangi sonuçlara yol açacağı da bilinmeyen ürünler çıktı piyasalara. Artık aslında kapitalizm, tüketime sunduğu ürünlerle, herkesin yaşamını tehdit eder hale gelmişti.
GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) sorunu, emperyalist tekellerin, daha fazla kâr, daha fazla sömürü için milyarlarca insanın sağlığını hiçe sayılmasının geldiği yerdir.
GDO’lu ürünlerin insanlara verdiği zarar, gelecek kuşakları da etkileyecek kadar boyutludur. Keza bu ürünler insan kadar doğayı da tahrip etmekte, zehirlemektedir.
GDO nedir?
ABD’de 1996’dan bu yana genetiği değiştirilmiş mısır, soya, pamuk, şimdilerde ise pirinç üretilmektedir. Üretim giderek genişleyecek ve daha çok ürün GDO’lu olacaktır.
GDO’ların ne olduğuna değinmek gerekirse, GDO olarak bilinen "genetiği değiştirilmiş organizma"lar, genleri ile oynanması sonucu ürünlerin çeşitli özelliklerinin değiştirilmesidir. Bu işlem, kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak yapılmaktadır.
Elmaya ayvadan veya herhangi bir hayvandan çeşitli özellikler gen yoluyla aktarılabiliyor. Örneğin, GDO’lu ürünler bugün "kolera bakterisi geni taşıyan yonca", ya da "akrep geni taşıyan pamuk", "tavuk genli patates", "balık genli domates "gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Bizler bunları göremiyor olsak da, bu ürünler sofralarımıza böyle gelmektedir. Kısacası canlıların hücre yapısıyla oynanması ve o canlının doğal yapısının değiştirilmesi sonunda elde edilen ürünlere "genetiği değiştirilmiş organizmalar" deniliyor.
Emperyalist tekeller GDO’lu ürünleri "dünya da açlık sorununu çözecek proje" olarak savunmaktadırlar. Ancak bu doğru değildir.
En başta, GDO’lu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki etkileri tam olarak bilinmemektedir; deney fareleriyle yapılan bazı deneylerde, farelerinin büyümesinin durduğu ve kansere yol açan gelişmeler yaşandığı biliniyor.
Tüm genetik teknolojisi, GDO’lu ürünleri doğuran teknoloji de dahil, Rockefeller, Bill Gates vakıfları, Monsanto, Sygenta, Dupont gibi emperyalist tekellerin ellerindedir. Tohum üretimi ve ticareti ile ilgili politikaları, fiyatları da bu tekeller kararlaştırmaktadır.
Türkiye tarımı, tamamen emperyalist tekellerin tahakkümü altına alındı
Kuşkusuz, GDO teknolojisini de elinde bulunduran emperyalist tarım tekellerinin yeni-sömürgelerde tarımı ele geçirmesi, yeni başlamadı; bizim gibi ülkelerde tarım yıllardır, adım adım tasfiye edilmekteydi zaten.
Önce işe tarımdaki nüfusun azaltılmasıni istemek ve bunun için tedbirler alarak başladılar.
Emperyalistlerin dayatmalarında tarımın tamamen kapitalistleştirilmesi vardır. Tarım, "kırsal alanın küçültülmesi" adı verilen plan dahilinde, tekellerin denetimine verilecektir.
6 Ekim 2004’te açıklanan Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda bu hedef açıkça ifade edilmiştir: "25 milyon civarında olan üretici nüfusu 15 milyona düşürülmeli."
İkinci adımda, üretici nüfusun "toplam nüfusun yüzde 10’u" düzeyine indirilmesi hedeflenmektedir. Tarımda topraksız, işsiz kalacak milyonlarca köylünün bu durumda kentlere göç edeceği, kapitalizmin ucuz işgücü olacağı açıktır.
AKP iktidarının gerek IMF’yle gerekse de Avrupa Birliği emperyalizmiyle sürdürdükleri "müzakere" lerin en temel yanlarından biri tarımda ki, bu tasfiyedir.
Tarımın yeniden şekillendirilmesiyle, üretici nüfusu azaltılırken, o azaltılmış nüfus da ekeceği tohumdan tarlaya koyacağı gübreye, hangi kalitede ve ne kadar üreteceğine kadar herşeyiyle emperyalist tekellere bağımlı kılınmıştır.
Özellikle AKP hükümetinin yaptığı düzenlemelerle, emperyalist tekeller ülkemiz tarımını tamamen kontrol eder duruma gelmişlerdir.
AKP, emperyalist tekellerin girişimleri ile 31 Ekim 2006’da Tohumculuk Yasası’nı çıkardı. Bu yasa ile ABD’li tohum üretimi-satışı yapan tekeller ülkemizde tek söz sahibi ilan edildi. Artık bu yasaya göre köylünün yerli tohum kullanması ve yerli tohum üretmesi yasaktır. Böylelikle doğal ortamlarda yetiştirilen herşey ortadan kaldırılmakta, tartışılmaz olan GDO’lu (genetiği ile oynanmış) tohumlar yaygınlaştırılmaktadır.
Artık halkın sofrasındaki, Anadolu topraklarında yetiştirilmiş ürünler, zehir içeren, suni, insanları beslemeyen, GDO’lu ürünlerle yer değiştirecektir.
Tohum üreticisi emperyalist tekeller, dünyanın dört bir yanında köylülerin belki de yüzyıllardır üretip, geliştirip, kullandıkları tohumları alıp patentlemekte, tekellerine almaktadırlar.
Tekeller bu tohumları, "hibrit tohum" teknolojisiyle üreterek, köylüye satmaktadırlar. Hibrit tohum, bir sonraki yıl için üreticinin tohum olarak kullanamadığı bir üründür. Köylü, ertesi yıl, yine tekellerden tohum almak zorundadır.
Bu, köylüleri ve tarımı tamamen tekellere bağımlı hale getirmektir. Bir gerçektir: "Tohumu kontrol eden gıda piyasasını kontrol eder." Emperyalist tekeller bu nedenle önce tohumları patentlemekle işe başladılar. Bu alanda kurdukları tekelle dünya tarımını kontrol edecek duruma geldiler.
Böyle bir durumda köylünün başka seçeneği de yoktur. Zira, köylülerin artık kendi bildiği usullerle üretim yapması engellenmiştir.
Nitekim, emperyalist tekeller tüm dünyada 30 milyar dolarlık bir pazarı olan bu alana hakim olmak için kıran kırana savaşmaktadırlar. AKP Hükümeti bundan bir süre önce emperyalist tekellerin istekleri doğrultusunda, ülkeyi GDO’lu ürünlere açan, bir yasa tasarısı çıkarmak istedi.
Bunun için "Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı" hazırladı. Ancak göreceği tepkiler ve başka çelişkiler nedeniyle taslak Meclis’te yasalaştırılamadı. Çıkarılması düşünülen yasa GDO’u ürünlerin "üretim ve satışının serbest bırakılmasını" içerecekti; Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek açık söylemişti: "Kanunun yürürlüğe girmesiyle genetiği değiştirilmiş bitkilerin önü açılacak..."
Gerekçe olarak da, "genetiği değiştirilmiş tohumlar, verimliliği arttırır, daha az ilaç kullanmayı sağlar, açlığa ve yoksulluğa çare olur" diye gösteriyorlar. Yalandı. Tek gerekçe, emperyalist tekellerin isteklerini yerine getirmeleriydi.
Yasayı çeşitli nedenlerden dolayı çıkaramayan AKP Hükümeti, bunun yerine "tepki çekmeden" GDO’lu ürünlerin önünü bir yönetmelik ile açtı.
AKP Hükümeti yasa ile yapamadığını 26 Ekim’de yayınladığı GDO yönetmeliği ile yapmaya çalıştı. Bu yönetmelik de şimdilik yasal bazı engellere çarpmış olsa da, AKP iktidarı, Türkiye tarımını ve 70 milyonu, genetik tohum üretici ve pazarlayıcısı Monsanto, DuPont, Pionerr, Syngenta, Bayer ve Hazera gibi emperyalist tekellere teslim etmeye kararlıdır.
Emperyalistler "besin" değil, zehir yediriyorlar!
Emperyalist tekeller, tarımsal alanda sömürü ve talanı, önce tohumları tekeline geçirerek, sonra da GDO’lu ürünleri ve tarımı devreye sokarak sürdürmektedirler.
Emperyalist tarım tekelleri bugün 4 temel üründe GDO’lu ürün üretimine ağırlık vermiş durumdadırlar. Bunlar; mısır, pamuk, soya fasülyesi ve kanoladır.
2000 yılı verilerine göre dünyadaki 140 milyon hektar mısır ekili alanının % 7’si yani 10.3 milyon hektarı genetiği değiştirilmiş mısır ile kaplıdır. Bu oran giderek artmaktadır.
GDO’lu tohum ile mısır, pamuk, soya ve şimdilerde pirinç üreten ABD, bu ürünleri dünyanın dört bir yanına satıyor.
AKP gizlemeye çalışıp, sorunu geçiştirse de, Türkiye ABD’den mısır, soya ve pamuk ithal etmektedir.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, net rakamlar veriyor: "...Türkiye’ye 2003’te 1.8 milyon ton mısır, 900 bin ton soya girdi. 2005’te bu rakam 1.2 milyon tona çıktı.(...) Bisküvi, kraker, puding, bitkisel yağ, bebek maması, çikolata ve gofret gibi pek çok gıda ürününde GDO olmasına rağmen, tüketicinin bundan haberi olmuyor."
Keza, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık’ın şu sözleri de durumun vehametini gayet net gösteriyor: "Mısır ve soya 1500’ün üzerinde gıda maddesinde katkı olarak kullanılıyor. (...) çikolatadan meşrubata birçok üründe katkı maddeleri yoluyla bu ürünleri tüketeceğiz. GDO’lu ürün yemiyorum demek mümkün olmayacak."
Zengin tarımsal üretim imkanları olan Türkiye, dışarıdan mısır, pamuk ya da diğer tarım ürünlerini alacak hale getirilmiştir.
İkincisi, ithal olarak da, sağlıklı ürünler yerine emperyalist tekellerin zehirli, insan sağlığını riske sokan ürünleri alınıp, halka gerekli bilgilendirme bile yapılmadan tüketime sunulmaktadır.
Kimi kapitalist ülkelerde GDO’lu ürünlerin üzerine "GDO’lu olduğuna" dair uyarılar konmaktadır. Yani hem sağlığa zararlı ürünler üretiyor, bir de bunu üzerine "uyarı" olarak yazıyorlar. Bu kapitalist sistemin iki yüzlülüğüdür.
Ki, AKP iktidarı "bu uyarı"nın yapılmasını da istemiyordu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, eleştiriler karşısında teşhir olunca, GDO yönetmeliğinin bu yanını değiştirdi; ancak bu değişikliğin GDO’lu ürünlere kapıları kapattığını düşünmek saflık olacaktır. Tersine bazı kısıtlamalar da "esnetilerek" GDO’lu ürünlerin ülkemize girişi kolay hale getirilmiştir. AKP’nin emperyalist tarım tekellerinin diğer isteklerini karşılamak için de fırsat kolladığına kuşku yoktur.
GDO’lu ürünlerin ülkemize zaten kolayca girdiği, bu ürünlerin bir çok gıda maddesinde katkı maddesi olarak "özgürce" kullanıldığı düşünüldüğünde tek başına uyarıların yapılmasının sorunu çözmeyeceği açıktır.
AKP iktidarının;
Birincisi; tarımda emperyalist tekellerin istediklerini yerine getirerek, tohumda köylüyü emperyalistlere bağımlı hale getirdiği,
İkincisi; tarımın doğrudan emperyalist tekeller tarafından yönlendirilmesini sağladığı, köylülüğün tasfiyesini amaçladığı açıktır.
Üçüncüsü; GDO’lu ürünlerin ve üretimin önünü açmasından da anlaşılacağı üzere, halkın sağlığını düşünmediği açıktır.
Her politikasıyla halka karşı olan işbirlikçi AKP iktidarı, GDO’lu ürünler konusunda da tercihini emperyalist tekellerden yana yapmıştır.
Emperyalist tekeller dünyanın topraklarını doğrudan ele geçiriyorlar
Emperyalist tekeller, yoksul ülke topraklarını ele geçirerek, buralarda kurdukları dev çiftliklerde üretim yapmaktadırlar. Özellikle ABD tekelleri Orta Amerika ülkelerini bu amaçla yıllardır sömürmektedir.
Yine son dönemde, GDO’lu üretim ve bioyakıt üretimi için daha fazla toprağa ihtiyaç duyan büyük uluslararası tekeller de, Brezilya, Arjantin, Ukrayna’da aynı stratejiyi uygulamaya başladı...
Şimdi de, Suudi Arabistan, Kuveyt, Çin, Güney Kore gibi ülkeler, emperyalist tekellerle ortaklık içinde Afrika ve Güney Asya’nın en yoksul bölgelerinde tarım amaçlı büyük toprak alımlarına giriştiler.
Yoksul ülkelerde toprak hem ucuz, hem işlenmediği, ekilmediği için çok. O nedenle bu topraklar emperyalist tekeller için yağmalanacak yerler olarak durmaktadır.
Tüm bunlar yanında yoksul ülkelerde tarımdaki işçilik ise neredeyse sudan ucuzdur.
( BU MAKALEYİ BİR KAÇ ÖNCE AÇLIK KONUSU İLE BERABER BU SİTEDEDE YAYINLAMIŞTIM FAKAT UZUN OLDUĞU ELEŞTİRİLERİNİ DİKKATE ALARAK İKİ BÖLÜMDE TEKRAR EKLİYECEĞİM BU İLK BÖLÜMÜYDÜ)