- 1267 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
258 - ŞEKER HANIM
Onur BİLGE
Virane Kafe’ye yaşlı bir bey geldi. Define’nin eski dostlarındanmış. Kumral, uzun boylu, ağarmış saçları yarı yarıya dökülmüş, gözlüklü, göbekli, kır bıyıklı, çam yarması gibi fakat çok nazik bir insan... Kapıdan içeri:
_ “Selamün Aleyküm! Allah’ın selamı, rahmeti ve bütün güzellikleri sonsuza dek sizinle olsun, efendim!” diyerek girdi.
_ “Aleyküm Selam, Ercan Bey! Sizinle de efendim, sizinle de...” diye, ayağa kalkarak karşıladı, Define. “Hoş geldiniz! Buyurun, şöyle oturun! Epeydir görüşemedik. Nerelerdeydiniz? Hangi rüzgâr attı sizi bu taraflara?” dedi.
Şemsiyesini aldı, suyunun sarkması, kuruması için kapının girişine, açık olarak bıraktı. Gelip, karşısına oturdu. Yağmur geçinceye kadar, masaları kuruluğa çekmiştik. İkisini de yanyana koridora koymuştuk. İki kapı arasında cereyanda kalmamak için bahçe kapısını kapatmıştık. Arkadaşların bazıları üst kata çıkmış, salonda oturmayı tercih etmişlerdi. Aşağıda; Duygu’yla Ahmet, Nazan’la ben vardık. Bizlerle de selamlaştı, hal hatır sordu. Sonra yerine iyice yerleşerek, Define ile tatlı tatlı konuşmaya başladı.
_ “İki saat kadar sonra gideceğim. Çıkmışken uğrayayım, biraz konuşalım istedim. Annem özlemiş beni. Biliyorsunuz çok yaşlı. Yüz yaşını çoktan geçti. Bana çok düşkündür. Kardeşimde kalıyor ya... Buradan alacak beni. Onu ziyaret edeceğim.”
Dede de meşhur sandalyesini kaldırarak kalktı, tekrar koydu yerine ve oturup, kollarını masaya yaydı, sohbete hazırlandı.
_ “Ne güzel bir selamla girdiniz içeriye! Bize mutluluk ve sevinç getirdiniz. Ona da götüreceksiniz, İnşallah! Biz bile çok seviyoruz. Sevmez mi? O, anne! Ne kadar yaşlanırsanız yaşlanın, onun gözünde küçücük çocuksunuz. Değil mi?”
Ercan Bey, paltosunun cebinden sigarasıyla çakmağını çıkardı, masanın üzerine koydu.
_ “Öyle görüyor. Bütün kardeşler yaşlandık. O bize hâlâ çocuk muamelesi yapıyor. Allah’ın selamı, rahmeti ve bütün güzellikleri sonsuza dek sizinle olsun! İçtenlikle söyledim. Efendim, bu ne demek biliyor musunuz? Çok şey demek!”
İçinden bir sigara alarak paketi Define’ye doğru uzattı. O da bir tane aldı. Önce kendi sigarasını, sonra da onunkini yaktı. Bizim sigara kullanıp kullanmadığımızı sordu. Nazan kullanıyordu ama seslenmedi. Teşekkür ettik.
_ “Bilmez olur muyuz, efendim! Selamların en güzeli! İki cihan mutluluğu için dua... Bütün güzelliklere her şey dâhil! Zaten bu dünyada çok fazla güzellik kalmadı. Ya da var da bizim haberimiz yok. Bu taraflara uğramadı. Ne varsa, ahrette... Öğle değil mi efendim?”
_ “Ya, ne demezsiniz! Ahir zaman alametleri görülmeye başladı.”
_ “Allah, sonumuzu hayır etsin! Nasılsınız, görüşmeyeli?
_ “Hamdolsun, Allah’a! Çok şükür iyiyiz. Yuvarlanıp gidiyoruz işte. Sizler nasılsınız?”
_ “İşte biz de gördüğünüz gibi... Buralarda pinekleyip duruyoruz. Eski hamam, eski tas... Nasıl olsun? Dostlarımız geliyor. Sağ olsunlar. Yalnız bırakmıyorlar bizi.”
Bir eliyle paltosunun yakasını düzelterek:
_ “Allah, hastalık vermesin de... Bu yaştan sonra başka ne ister insan? Sağlıklı bir gün yaşadığımız kâr! Neler var! Arkadaşlarımın birine inme indi. Biri kansere yakalandı. Çok şükür biz iyiyiz. Ayaktayız, en azından. Değil mi efendim?” dedi, Ercan Bey. Define, derin bir nefes aldı, sigarasından ve:
_ “Ya... Allah, elden ayaktan düşürmesin! Köşelere yatırıp da kapılara baktırmasın! Çok zor!” diyerek doğruladı.
Arkadaşı gelince, keyfi yerine gelmiş, gülleri açmıştı. Bizi de seviyordu ama o da herkes gibi yaşıtlarıyla konuşmaktan apayrı bir zevk alıyordu. Arkadaşı da onunla beraber olduğu için mutlu görünüyordu. Genişçe bir tebessümle konuşuyordu.
_ “Tabi ya iki gözüm! Yatalım kalkalım, halimize şükredelim!”
_ “Ben de öyle yapıyorum. Geçenlerde bir arkadaşıma aniden kriz gelmiş. Epeydir kalp rahatsızlığı vardı. Çok üzüldüm!” diye dert yandı, dede.
_ “Allah, yardımcısı olsun! Hiç birimizin teminatı yok! Can taşıyoruz. Biraz da gıdamıza dikkat etmemiz gerekiyor. Yaşlar kemale erdi.”
_ “Doğru dürüst canımızın çektiğini bulup yiyebiliyor muyuz ki yiyecek seçelim! Tarhana, bulgur, bulamaç... Ne bulursak yiyoruz. Neyse... Böyle sıkıcı şeyler konuşmayalım! Biraz da güzel şeylerden bahsedelim! Şeker Hanım’la aranız nasıl?”
Adamcağızın yüzü birdenbire değişti, yanakları kızardı. Sıkıntılı bir tavırla, sigarasını sol elinden sağ eline geçirdi.
_ “Başka işiniz yok mu, Allah aşkına? Şimdi sırası mı? Allah Allah!.. Nerden aklınıza geldi, durduk yerden?” dedi, sinirlenmemeye çalışarak. Dede üsteledi.
_ “Şeker Hanım’la yatıp, Şeker Hanım’la kalkıyorsunuz, tabi ki soracağım. Sormayayım mı? Olur mu sormamak? Nezakete sığar mı?” dedi, Define; hiçbir şey olmamış gibi.
_ “Bu mevzuu geçelim, efendim. Başka şeylerden konuşalım! Olmaz mı? Hava da karanlık, kara, kapkara! İyi bir yağdı ama horsasını alamadı. Yine yağacağa benzer.” dedi, Ercan Bey, bahçe kapısının penceresine doğru başını çevirip, dışarıya bir göz atarak. Bizimki, hiç oralı değildi. Tatlı bir sesle aynen devam ediyordu.
_ “Havadan sudan çok konuştuk. Efendim, bırakın şimdi, yağmuru yaşı da sadede gelin, lütfen. Yıllardan beri, bir türlü aşkınız bitmedi, nedense hiç ilişkinizi kesmediniz. Amma da tatlı gelmiş, ha!..”
Diğeri kızmaya başlamıştı. Nezaketi, sesini ve üslubunu değiştirmesine engeldi. Yine kibarca şakaya boğmaya çalıştı. Çok olgun bir beyefendiydi.
_ “Çoluğun çocuğun önünde konuşulacak mevzu mu şimdi? Amma da yaptınız! Düşünceleriniz de hava gibi simsiyah!”
_ “Ne kadar da karamsar etmiş sizi! O afet, hayatınızı kararttı! Öyle değil mi?”
Ne zaman kapışacaklarını beklemeye başladık. Tahammülün de belli bir sınırı vardı.
_ “Bu laflardan kime ne fayda? Hatırlatıp, beni üzmekten zevk mi alıyorsunuz? Kapatalım, lütfen!”
_ “Kapatmasına kapatayım da... Neden yakanızı bırakmıyor, onca yıldır? Size etmediği kalmadı! Sigaralar içiriyor, uyutmuyor, rahat vermiyor, yemek yedirtmiyor, doktor doktor gezdiriyor, ezdiriyor, büzdürüyor, gözlerinizi süzdürüyor, denizlerde karalarda yüzdürüyor, defterinizi dürdürüyor. Hâlâ tükenesice aşkınız bitmedi!..”
_ “Efendim; ben, hayatıma ait sırların birçoğunu kimseyle paylaşmadım. Bazı şeyler benimle mezara gitmeli! Aldığım ruh terbiyesi bunu gerektiriyor.”
İlk bölümün sonu... Arkası yarın...
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ
YORUMLAR
Tarih: 5.Mart.2007
Doktor:'Şeker Hastasısın Ceylan' dedi
Düştü bu şiir işte
Düşerken ben...
*************************************
ŞEKER HANIM
Bu yaştan sonra...
İstemeden tutuldum sana
Hiç kimseye benzemiyorsun;
Gözlerin bir başka,
Nefesin bir başka...
Sağlık karneme bakıp durursun,
Ölmemi bekliyorsun öyle mi?
Yok, vallahi yok!
Evim, arabam, yalım...
Mirasım sana kalmaz
Meraklanma Şeker Hanım...
İnce hastalık benimkisi
İpe döndürdün,
Işığımı söndürdün...
Yakışır mı bu yaptığın aşka?
Anlaşıldı,
Çıkarıyorsun acısını sensiz yılların...
Duman ettin beni Şeker Hanım...
Ateş çıngılarla
Yürüyorsun damar damar...
Yürüdükçe vücut şehrimde
Susuzluğum artıyor,
Üşüyor ellerim, ayaklarım...
Tadını kaçırdın ağzımın;
Ekmeğimin, aşımın tuzunu...
Can kuşumu uçurmaya yeminlisin belli...
'Kurtulmalıyım senden' diyorum,
Kurtulamıyorum Şeker Hanım...
Mustafa Ceylan
*************************************************
ŞEKER HANIM-2
Kendi gökkubbemin som altın düşlerinde
Zıpkın neyse ben aynı o’ydum...
Günlerden bir gün seni tanıdım seni
İmparator kızı, aşufte seni...
Keşke tanımaz olaydım, görmez olaydım keşke
Bıktırdın üç günlük dünyada yaşamaktan
Utanmadın mı, usanmadın mı Şeker Hanım
Bu yaşta bana sarılıp sarılıp
Damar damar vücut şehrimde
Anadan üryan gezinip
Kahkaha atmaktan ?..
*
Daha dur bakalım, dur hele !
Karpuz keseceğiz, kafa çekeceğiz
Görecek günlerimiz var daha,
Çilek düşü, portakal rüyâmız var hasretimiz,
Aşkımızı yıldızlarda gizlediğimiz...
İmparator kızı, aşufte seni, sana neler oluyor ?
Çarpışanda yıldızlarım, yanardağ lâvlarını
Püskürtüyorsun gamzendeki efsundan...
Kâh kollarımda dans edersin,
Kâh türkü söylersin bacaklarımdan...
Giremedin, yüreğime giremedin ya, ohhh olsun!...
İnsafın yok, acımasız taş kalplisin,
Canım yanıyor canım...!
Git haydi git, git!!!
İmparator kızı, aşufte, Şeker Hanım!(*)
Mustafa CEYLAN
03.07.2009/ 04:07
*************************************************************
BİZİM ŞEKER HANIM DA BU ARKADAŞIM...
NAPALIM..
NAALM BOMBASI GİBİ YANİ...
*
TEŞEKKÜRLER...
SELAMLAR-SAYGILAR...