HERHANGİ BİR GÜNDÜ / öykü
Meral, alarmdan önce uyandı. Gözlerini tavana dikti. Yan odada kocasının horlamaları duyuluyordu. Bu korkunç, diye geçirdi içinden, bu adam evi inletiyor. Kız gece huzurlu uyuyamıyor. Şimdi aksi bir suratla kalkar yine. Kalkıp kahvaltısını hazırlayayım, yemeyecek, ama olsun, bir lokma da olsa…Onunla çıkayım ben de, Sevim’de yaparım kahvaltıyı. İyi ki Sevim var, yoksa, deli olurdum bu evde….
Yüzünü yıkarken aynaya takıldı gözü. Şaşkın baktı, bu ben miyim, diye. Sonra, adam sen de ,deyip doğruca mutfağa gitti, kahvaltı hazırlamaya başladı.
Ezgi, karmakarışık bir suratla, mutfağın kapısında belirdi.
--Ne yapıyorsun gene sen? dedi ters ters. Banyoya gitti.
Meral, titrek ellerle, ekmek kesiyordu. Bir hışımla gitti, banyonun kapısına, bağırdı:
--Yeter artık Ezgi, aç karnına okula gitmene razı olamam! Hasta olacaksın. Bak karışmam o zaman.
Banyodaki ses:
--Benim de, istediğim bu işte; karışma! Rejimdeyim, bana kahvaltı hazırlama, diye kaç kere söyledim!
Meral, bu sözleri duymamış gibi, yine döndü mutfağa, işine baktı. Bu kız, iyice isyankar oldu, diye düşündü. Daha dün ne desem yapardı. Her yere benimle gelirdi. Dibimden ayrılmazdı. Birdenbire ne oldu bu kıza?
Belli belirsiz bir damla yaş kaydı yanağına…Son günlerde hep ağlıyorum. Şıp diye, düşüyor göz yaşları, istemsiz…Niye acaba? Sevim bir doktora git, diyor. E, ne diyecek doktor? Biliyorum ne diyeceğini. Her gün Ezgi bana sıralıyor ya onları. Kız tıp okuyor, hikaye değil…Bağımlı anne modeli, aşırı korumacı…Ne yapayım! Onu dünyaya getirmek için neler çektim…
Erol, kocası, beyaz üzerine mavi desenli penye pijamasıyla esneye esneye mutfağa girdi;
--Kız banyoda mı? Sen hazırla bakalım. Yemeden gitsin yine. Daha iyi ben yerim, dedi hınzırca gülerek.
--Zıkkım ye sen, dedi Meral, sinirli bir bakışla.
--Yıllardır zıkkım yedim sayende. Bir gün bana kahvaltı hazırladın mı? Kızım da kızım. Al işte kızını! Seni adam yerine koyduğu yok. O daha neler edecek sana…Ben de şıkıdım şıkıdım oynayacağım karşında.
--Git başımdan, sabah sabah seninle uğraşamam, dedi Meral sıkıntılı.
Erol, bir bardak alıp çay koymak için ocağa yaklaştı.
--Dur, kız gelsin sofraya, öyle, diye sertçe uyardı, Meral.
Adam, hiç oralı olmadı. Gidip çayını doldurdu. Sofraya oturdu.
-- Yüzünü bile yıkamadın, dedi Meral yüzünü buruşturarak.
--Sen bugün, Sevim’e gitmeyecek misin? diye sordu kocası, duymamış gibi yaparak.
--Kızla çıkacağım ben de. Bak ben gelene kadar, etrafı dağıtma. Çorba yap akşama, bir de, zeytinyağlı, dolapta taze fasulye var.
--Önce işlerim var biliyorsun. Gelince emirlerinizi uygularım hanfendi. Çok güzel indirimler var, bir pantolon gördüm onu alacağım.
--İşin gücün boş yere para harcamak. Üzerindekiler neyine yetmiyor. Kızın okulu bitmeden, dikkatli harca, diyorum, ama kime?
--Sana kalsa, kızın okulu bitene kadar, yemek de yeme diyeceksin ya…
--Yeme, bu yaştan sonra, yemesen daha hayırlı…
Ezgi, parfüm kokularıyla göründü. Giyinip süslenmişti;
--Hani, benimle çıkacaktın, hala çene yarıştırıyorsun, dedi annesine.
--Ezgi, yavrum, hadi bir iki lokma ye, sen yerken de ben hazırlanırım.
Ezgi, oralı olmadı, tekrar odasına, aynanın karşısına giderken;
--Sana beş dakika zaman, yoksa çıkarım, diye bağırdı.
Beş dakikada holdeydi, ayakkabılarını giyerken Ezgi pür makyaj göründü;
--Ne bu surat, anne, ergen kızlar gibi her daim gözün yaşlı.
Meral, sesini çıkarmadı. Ağzını açsa, bu sefer hüngür hüngür ağlayacağından korktu. Ezgi, bilmiş bir edayla devam etti;
--Ne aile; ben tıp okuyorum, annem pedagoji okumuş, babam felsefe…Şu halimize bak.
Annesinin sesini çıkarmadığını görünce, bebeksi bir sesle;
--Hadi annecik üzülme. Bir yıl sonra sevgili kocandan ayrılıp mutlu bir hayat kuracaksın …Otuz birinci yılında eşinden ayrılan genç ve güzel kadın(!)
Birlikte çıktılar. Meral, iki durak sonra, elinden geldiğince güler yüzle veda edip indi. İndiği gibi ağlamaya başladı. Kıpkırmızı gözlerini Sevim’den gizlemeye gerek yoktu.
Sevim’le Meral saat beşe kadar muhabbet ettiler. Dertleştiler. Meral ferahlamıştı. Ne zaman arkadaşıyla olsa, terapi gibi gelirdi ona. Kalkmadan önce, kocasını aradı. Telefonu kapalıydı. Endişelendi. Adam alışverişten daha dönmemiş, diye düşündü. Borca batmıştır yine… Gidip yemekleri ben yapayım bari…
Yolda, içinde farklı bir sıkıntı vardı. Zamanında ayrılacaktın, diyor Sevim. Evmiş, paraymış… İyi kötü bir maaşın var. Bir şekilde idare ederdin. Bak kızın da babasıyla her gün kavgada, cehennemi yaşatıyorlar sana…E, ne yapsaydım, evi adama mı bıraksaydım. Bütün emeklerim boşa mı gitseydi?
O akşam Erol, eve gelmedi. Telefonu kapalıydı. Meral, söylene söylene hazırladı sofrayı…
……
Saat gecenin üçünde, Sevim, bir telefon sesiyle uyandı.
--Alo! Meral, sen misin?
--Sevim, kötü haber…Erol’a araba çarpmış…yok, yok… Şimdi morgdaymış. Sevim, bir şey soracağım sana; Ezgi, babasının maaşına kaç yaşına kadar alabilir ? Yoksa bak, kız iş sahibi olana kadar…
YORUMLAR
Belli belirsiz bir damla yaş kaydı yanağına…Son günlerde hep ağlıyorum. Şıp diye, düşüyor göz yaşları, istemsiz…Niye acaba? Sevim bir doktora git, diyor. E, ne diyecek doktor? Biliyorum ne diyeceğini. Her gün Ezgi bana sıralıyor ya onları. Kız tıp okuyor, hikaye değil…Bağımlı anne modeli, aşırı korumacı…Ne yapayım! Onu dünyaya getirmek için neler çektim…
..........................
öykünün yükselen burcusun...
her öykü(n)de çıtayı habire yükseklere taşıyorsun filiz dostum.
saygımla.
Salt çıkar üzerine kurulan evlilikler pek hayırlı devam edemiyor. İçinde sevgi, şefkat olmayınca adam ölmüş, kadın üzgün; bu kimin umurunda olur ki? Yuvayı sıcak tutan şeylere ağırlık vermeyince, evlilik ilk kışta ayaz kesiveriyor... Ve maalesef mutsuz evlilikler tırmanma eğilimi gösteriyor, boşanma oranları hız kazanıyor, haylaz çocukların sayısı sürekli artıyor, büyüklerine daha asi bir nesil büyüyor... Kısacası huzur dinamikleri tarumar oluyor.
Zımnen ders çıkarılmasını vurguladığınız bu öyküden alınacak çok ibretler var...
Saygılarımla...
Bana bir gün, komşumuz olan yaşlı bir hoca şöyle demişti 'Kadın kocasını bırakıpta, çocuğuna karılık ederse, kıyamet elametlerindendir' sizin yazınız bana bu sözün en kadar doğru olduğunu gösterdi. Çok güzel bir yazı, gizel bir anlatım Final mükemmel. kutluyorum. Sevgilerimle...
Yaz ayında çay bahçesine çıkmıştık arkadaşlarım ile. Bir masaya oturduk sohbet ediyoruz. Karşı masada iki bayan şen kahkahalar atarak sohbet ediyorlar. Hepimizin dikkatiniş çekiyordu o iki bayan. Yanımdaki arkadaşım arkası bize dönük olna bayanı göstererek. "Bk o arkası dönük olan bayan bizim Emine. Kocasını kaybetti bir hafta önce" dedi. Biz de tanıyorduk Emine'yi. Kocasının öldüğünü biliyorduk. Bir an şaşırmıştık bu kadar şen şakrak oluşuna. Çünkü evlilikleri süresince hep örnek eş olarak gösterilmişti. Baş sağlığı dilemiştik daha önce onun için gitmek istemedik yanlarına. Ama onlar bizi görünce yanımıza geldiler.
"Hayırdır Emine. Kocan öleli daha bir hafta oldu. Ne bu mutluluk" diye sordu arkadaşım"
"Eevt mutluyum. Çünkü kocamın ölmesini ne zamandan beri bekliyorum biliyor musunuz. Evde cehennem hayatı yaşayıp dışarıya sorun yokmuş gibi davranmak, boşanmak istediğin halde boşanamamak nedir bilir misiniz siz"? dediğinde anlamıştık hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını.
Hikaye yaşamın ta içinden bir öykü sevgili Müget. Sevgiler yüreğinize
Bütün ölümler üzüntü verir ama yaşarken ölümü hissetmek ya da ölmek istemek bence en acı olanıdır ki kahramanımız bence ölmeden ölüme yakın hissetmiş kendisini...Ben evliliklerde mutsuzluğun uzatılmasından yana değilim yani eğer birinden birisinde sevgi bitmişse ya da başka yerlere kanalize olmuşsa o evliliğin sonlanmasında yarar vardır diye düşünüyorum ki ortada çocuk olsa bile çünkü geçinemeyen ailelerde çocuğa bakmak bence o çocuğu çok daha fazla yaralar eşleri de yaraladığı gibi..
Ben evliliklerde -meli, -malı ile biten anlayışların evliliği bozacağı kanatindeyim. Ayrıca mutsuz bir evliliğin de hemen sonlanması gerektiğini düşünüyorum... Her kadın bir çok kereler de sevebilir...
Sevgilerimle muget, guzel bir yazıydı...
Guldane Dal tarafından 12/22/2009 11:57:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
parçalanmış bir aile ve can/ın kaybının düşündürdükleri...
müget hiç böyle bir son beklemiyordum açıkçası ama güzel bağlamışsın...
evliliklerde bayan için çocuklar, erkek için ise eş önemliymiş,
ben iki yaklaşımıda yanlış bulurum...
hayat her zaman aşk gibi iki kişiliktir.
tebrikler ve selamlar derim...