BU ÜLKEDE TERÖR NASIL BİTER.BİR GÖKSOY BAKIŞI
TERÖR NASIL BİTER? BİR GÖKSOY BAKIŞI.
Arkadaşlar yaşadığımız bu güzel ülke, şairinde dediği gibi”.Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” bu güzel ülke; bize, Türk milletine tanrının bir armağanıdır.
Bu ülke toprakları üzerinde yaklaşık 100 yıl önce, tüm dünyadaki mazlum uluslara örnek olacak, bağımsızlık ve özgürlük çığırı açan kurtuluş savaşı yaşandı.
Bu gün günümüzde yaklaşık 100 yıldır süre gelen bir intikam duygusuyla, batılı emperyalistler ülkemize karşı ilan etmedikleri bir savaşın saldırısını sürdürmektedirler.
ABD ve AB gibi dostlarımızın bu ilan edilmemiş savaşta dünya kamuoyuna karşı oluşan tüm günahları, tıpkı geçmişte ermeni sorununda olduğu gibi, bu gün de mazlum Türk milletinin üzerine yıka yıka günahlarını işlemeye devam etmektedirler.
Bu gün kanıtlarıyla da görülmektedir ki, patlayan mayınlar, yakalanan silahlar, verilen istihbarat ve lojistik yardımları tamamen Türk devletini yıkmaya ve parçalamaya dönükdür.
Şehit edilen her Türk evladının kanında AB ve ABD gibi dostlarımızın parmağı bulunmaktadır.
Büyük ATAMIZIN da dediği gibi işbirlikçiler sadece harici değil, dahili hale de gelmişlerdir.
Anlaşılmıştır ki Türk milletinin yeniden ikinci bir ulusal kurtuluş savaşı vermeye ihtiyacı vardır.
Bu verilmesi gereken savaş, ne üzücü ki birinci kurtuluş savaşının, koşullarından daha çetrefilli ve karışıktır.
Tüm bu olumsuz ortamda her gün sayıları giderek artan şehitlerimiz bir bir musalla taşına yatarken artık kaybedecek ne zaman nede verilecek bir şehit daha vardır.
Çözüm nedir?
Öncelikle büyük ATAMIZIN’da dediği gibi"Yurt ta barış, dünyada barış" ilkesindeki yurtta barış durumunu ülkemizde acilen sağlamaktır.
Hızla ayrışmaya gittiğimiz şu dönemde birleşme ve kardeşlik duygusu tamamen yeniden tesis edilmelidir.
Bunun şartları aşağıda belirteceğimiz koşulların ivedi olarak uygulanmasıyla sağlanacaktır.
Çözüm, her gün doğu ve güneydoğu illerine, yağmur gibi yağarak gelen, ne hikmetse her biri bir diğerinden insani heyetlerin, doğu ve güneydoğuya girmesini ve yaptıkları bölücü, yıkıcı misyonerlik faaliyetlerinin sona erdirilmesini sağlamaktır.
Çünkü bu ne i düğü belirsiz ABD ve AB li heyetler insani yardımlar ve danışmanlıklar altında gelip bu bölgelerde bölücü ve yıkıcı faaliyetler yapmaktadırlar.
Eğer bu heyetlerin bölgeye giriş ve çıkışları engellenmezse bölücü ve yıkıcı terör örgütüne yapılan yardım ve yataklıkları bitmeyecektir.
Çözüm ivedi olarak Habur sınır kapısının kapatılmasıdır.
Habur sınır kapısı kapatılırken İncirlik üssü ya kapatılmalı, ya da artık tüm uçuşlar Türk askerinin kontrolü altına girmelidir.
İncirlik üzerinden yapılan faaliyetler aslında kuzey Irak ta bulunan sözde Kürt devletine destek sağlamak ve PKK terör örgütüne lojistik ve gıda yardımı yapmaya yönelik faaliyetlerdir.
Bu faaliyetler tesbit edilmiş ve kanıtlanmış faaliyetlerdir. Bir an öncede durdurulmalıdır.
Çözüm kapatılan Habur sınır kapısının yerine Suriye üzerinden yeni bir kapı açılmasıyla sonlanmalıdır.
Suriye , İran, Gürcistan hatta bunların arasına Ermeni diasporasına, AB ve ABD emperyalizminin oyun ve baskılarına rağmen Ermenistan da katılmak şartıyla komşularımızla büyük bir mutabakatla ekonomik ve askeri anlaşmalar yoluna gidilmelidir.
Türkiye de halen varlığı ve faaliyetleri tespit edilen kuzey ırakta ki sözde hükümetle organik yada inorganik ilişkileri olan ve bu gün sayıları yüzleri geçen şirketlerin Türkiye de ki faaliyetlerine son verilmelidir.
ATATÜRKÜMÜZÜN başlattığı büyük aydınlanma devrimine devam edilmeli ve bu devrimin bir parçası olan halk evleri, köy enstitüleri özelliklede doğu ve güneydoğuda acilen hayata geçirilmelidir.
Doğu ve güneydoğu Anadolu öncelikli olmak üzere yer altı ve yer üstü tüm kaynaklarımız yeniden değerlendirmeye alınmalı, bu kaynakların stratejik olanları acilen devletleştirilerek bu alanlarda dev istihdam sahaları yaratılmalıdır.
Doğu ve güneydoğu Anadolu da tarımsal projeler günün ihtiyaçlarına göre belirlenip özelliklede ekolojik tarım ve buna bağlı olarak tarımsal sanayiler teşvik edilmeli ve yine büyük istihdam sahaları yaratılarak işsizlik sorunlarına çözüm bulunmalıdır.
Ülkemizde özelliklede işbirlikçi hükümetlerin son 50 yıldır yoğunlaşarak sürdürdükleri milli devleti yok etme politikalarının bir parçası olan özelleştirmelerde sona verilmelidir.
Özelliklede stratejik ve güvenlikle ilgili kurum ve kuruluşlar özelleştirme kapsamından çıkarılmalı, eğer özelleştirilmişse yeniden devletleştirilmelidir.
Eğitim, istihdam, ekonomik ve siyasi alanlarda yapılacak olan bu millici duyarlılık, yeniden iç barışın tesis edilmesini sağlayacak ve batılı emperyalistlerin ülkemiz üzerinde oynamaya çalıştığı oyunları bozacaktır.
Lozan da ki yenilginin acısını çıkarma savaşını sürdürmekte olan batı emperyalizmi karşısında bu milli duruş zafer kazanmamızı sağlayacaktır.
Türk milletinin şairin de dediği gibi “kimimiz nutuk söyledik,kimimiz öldük.”dizelerinde ki nutuk söyleyenlere ihtiyacı yoktur.
Türk milletinin millici duruşu olan ve Kemalist bir hükümete ihtiyacı vardır.
Eğer Türk milleti bu millici ve Kemalist duruşu gösteremezse batılı emperyalistler tarafında tıpkı kuzu postunda ki kurt misali önce parçalanacak sonra yok edilecektir.
Tarih de onlarca devlet kurmakla övünen asil Türk milletini, ne üzücü ve gerçek ki çok büyük bir tehlike beklemektedir.
Yukarıda saydığımız çözüm önerileri ancak ve ancak gerçekçi bir milli mutabakat hükümeti uygulayabilir ve hayata geçirebilir, aksi taktirde emperyalistler yüz yıldır uyguladıkları sinsi planları hayata geçireceklerdir.
Yapılacak tek şey içte ki sahte Kemalist ve ikinci cumhuriyetçi işbirlikçilere karşı çok dikkatlice savaşmaktır.
Bu kesim Kemalizm ve sol manifesto altında halkı yanılgıya götürecek çok tehlikeli kesimdir.
Nitekim bu gün kendine sol diyen Kemalist diyen bir çok partinin hala AB ve ABD bayraktarlığı yaptığını görüyoruz.
Yine kendine milliyetçi mukaddesatçı diyen bir çok sağ parti de ne üzücü ki AB ve ABD karşıtlığını sadece seçmenine karşı yaparken yine bu batılı emperyalist güçlerle dirsek temaslarını sürdürmektedirler.
Biz Kemalist millici aydın ve halk olarak bu siyasilere güvenmemeli yeni bir manifesto ve yeni bir sinerji ile milli mutabakat hükümetini kumalıyız ve ATATÜRKÜMÜZÜN bıraktığı CHP nin 1932-1938 yılları arasında ki programını esas almalıyız.
Eğer yukarda ki çözüm önerileri millici bir hükümetle hayata geçirirsek, hem tam bağımsız Türkiye nin bayrağını güçlü bir şekilde dalgalandırabiliriz, hem de batılı emperyalist güçlerin dün ASALA bu gün PKK yoluyla yapmaya çalıştığı oyunları bozabiliriz.
YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ KEMALİST TÜRKİYE . NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
SAYGILARIMLA.
Ş.GÖKSOY .
YORUMLAR
valla günlerdir benzer şeyleri söylemekteyim. işimiz çok zor . satılmadık stratejik bölgemiz kalmadı maalesef. fiili işgal durumu mevcut ülkemizde lakin bu kez tankla tüfekle değil parayla oluyor işgal ve korkarım sonumuz filistin. bir an önce uyanmalı ama bazıları uyumayı seviyor.
asırlık düşmandan dost olurmu ne ABD ne AB tam bağımsız türkiye
şu anda gençliğe hitabede Atatürkün öngördüğü herşey oluştu. ama damarlardaki asil kan akmamakta direniyor
sevgilerimle
size kalırsa dünya ile irtibatı kesmek gerekli gibi...her yeri kapadınız...:)
Türkiyede partide bırakmadınız..acaba yeni bir kemalist partimi kurulcak düşünseci oluştu birden...
olmayan ama kurulması gerekli bir parti izlenimi..
sorun aslında açık ve net...DIŞ SİYASİ ARENA DA ..SANTRANÇ OYNAYAMIYORUZ...
...
abdulhamit ingilterede son dönemde örgüt kurmuştu ingiliz mezheplerini içten bölmek için..ilk aylar kendi destekledi sonrası karmaşa..tarafgirlik...ben...sen....yıkıntı..kin...yağma..kazanmak arzusu.....derken olan olmuştu zaten...
demek ki onlarda aynı oyunu biliyorlardı...doğu...ekonomi...islam...üçgeni dış güçlerin Türkiyeyi bölemeler için en büyük üç unsur..
bunları korursak bölünmeden..millet olarak belki...ama bunlara sırt dönersek sanmam ki güçlü olalım...
ortak siyasi düşünce..birliktelik...atmalıyız artık bireyselliği ...siz biz..kelimeleri bile güçlü Türkiye için söylev olmamalı...
..
kapıları kapatıp içe dönük bir Türkiye deil..
oyunu kuralına göre oynayan bir Türkiye..bence tabi..
İlginç bir bakış açısı, büyük kısmıyla hakvermemek mümkün değil..
Ancak Eruhta vatani hizmetimi yaptığım 1985 yılından beri izleyegeldiğim, çok dillendirilmeyen başka tespitlerim de var benim bu bitmeyen terör konusunda..
Yaklaşık 24 yılllık bu PKK terör örgütü eylemleri ile geçen süre içerisinde çeşitli hükümetler, çeşitli kamu görevlileri görev yapmalarına rağmen hala netice alınamamış oması, bir yerlerde yanlışlık olduğunu tartışmaya gerek olmayacak şekilde ortaya koymaktadır..
Bugün hala silahlı güç, lojistik, müthiş parasal destek ve malzeme desteği, yasal mükellefiyetler vb. gibi hususlarla mücadele ettiğimiz terör, askerlerimizi hala şehit edebilmekte,patlayıcıları ülkeye sokup oradan oraya rahatça taşıyabilmekte, uzaktan kumanda ile mayınlar patlatıp askerimizi şehit edebilmekte, patlayıcılara belli bir mesafeden kumanda ettikten sonra da arazide ortadan kaybolabilmekte..Sınırlardan onca yığınağa rağmen sızabilmekte ve gizlenme , saklanma şeklinde değil de, saldırı şeklinde eylemlerine devam edebilmekteler zaman zaman..Onların imkan bulup sızabildiği sınırlarımızdan ise biz de diğer tarafa gizli olarak aynı yöntemlerle sızabiliyor, eylemler yapabiliyor muyuz bilemiyorum?
PKK lider kadrosunun teslimi için hala ABD ve Iraklı yetkililerden medet umduğumuza bakılırsa bu konuda yeterli çalışma yapılmadığı anlaşılıyor..
Kişisel görüşüm olarak terörün varlığından ve sürmesinden sebeplenen kişi ya da kurumların terörün bitmesinin önündeki en büyük engel olduğu..
Son zamanlarda ortaya çıkarılan bazı ilginç çetelerin, ülkede karışıklık çıkartmak için gazete binaları bombaladığı, Danıştaya saldırıp yargıçlarımızı katlettiği, ve büyük miktarlardaki patlayıcılara sahip oldukları basında yazılan çizilen haberlerden anlaşılıyor..
Aynı karanlık güçler acaba terörün sürmesi içinde eylemler yapıyor, ellerindeki patlayıcıları başka maksatlarla da kullanıyor olabilirler mi, akıllara gelmesi muhtemel sorular içerisinde..
Siyasi gündeme sahip olmak için bu oluşumların terörü bitirmemek için ellerinden geleni yapabileceği de düşünülmeli paralel olarak..
Zaman içerisinde ve bu karanlık oluşumlar ile ilgili yargılama süreci tamamlandığında daha net bilgi sahibi olabiliriz belki..