SEVGİ VE SAYGIYI HAK EDENLER...
EN ÇOK SEVİLİP SAYILACAK İNSANLAR…
( İnsanlığa, Canlılara, Doğaya en Fedakar ve Vefakar Olanlar)
Değerli okurlar lütfen her birimize sorulduğunu varsayarak şöyle bir soruya en doğru ve en adil yanıtı bulmak için düşünmeye başlayalım…
Sizler düşünürken ben uzun süre düşünerek mantık ve adalet terazisinde tartarak oluşturduğum yanıtımı sizlerle paylaşayım…Eksik ve yanlışlarını hep birlikte düzeltiriz:
1- Rabbimizin sevgisine en ziyade mazhar olanlar ve olacaklar içinde birinci sırada; başkasının canını ve malını koruyup kollamak için kendi canını dahi feda edenler gelmektedir. Bunlar ilahi buyruklarda da, belirtilen uğurda en değerli varlıkları olan can ve bedenlerini bedel ve çıkar gözetmeden feda edenlerdir ki; (Askerler, polisler ve ülkenin diğer tüm güvenlik görevlileri) ilahi ve mukaddes kitaplarda da bizzat Tanrı tarafından şehit ve gazi olarak rütbelendirilip, cennette baş köşelerde misafir edilecekleri yine ilahi kitaplarda duyurulmuştur.
Yani BAŞKALARI İÇİN ( Bizler için) CANLARINI VERENLER…
2- İkinci sırada, mesai kavramını unutarak ve gerek hiçbir karşılık beklemeksizin, gerekse de örf ve yasalarla belirlenmiş ücretleri kabullenerek hasta ve yaralıyı zorda bırakacak ilave bir ücret talep etmeden, hastayı tedavi ve sağlığına kavuşturmak yolunda emek, bilgi ve deneyimlerini son zerresine kadar fedakarane şekilde kullananlardır ki; (bıçak parası v.s alamadığı hastasını ölüme dahi terk edenleri tabii ki lanetleyip, ayrı tutarak…) bunlar da eminim şifaya kavuşturdukları insan ve diğer canların, dua ve dilekleri ile cennette baş köşelerde olacak hekimler ve sağlık çalışanlarıdır.
Yani BAŞKALARINI YAŞATMAYA UĞRAŞ VERENLER’dir…
3- Üçüncü sırada ise gerek görevi kutsal kabul ederek ve/ veya gerek kendi özel hobileri olarak biteviye bilim ve bilimsel araştırma yaparak, sonunda tüm canlıların, tabiatın ve özelde insanlığın yaşamında devrim dediğimiz icat ve buluşları gerçekleştirerek; buluşları ile çağları kapatıp, çağların açılmasına neden olanlardır ki; bu müstesna kişilerin yaşama kattıkları ile medeniyet habire ve yinelenerek “muasır” denen düzeye gelmekte, durmadan kendini aşmakta ve yaşam insanlar için hem çok kolaylaşmakta hem de arkasından yetişilmez bir değişim süreci ile yeni ürün ve eserler ortaya konmaktadır ki bu sayede insan ve diğer canlıların yaşam kaliteleri artmakta; yaşamları renklenmekte ve ömürleri uzamaktadır.
Yani bu nedenle bu sıra tüm BİLİM İNSANLARI’nındır...
4- Dördüncü sıra bana göre, ilahi ve insan ürünü bilgileri ve geçirilmiş/ yaşanmış
deneyimleri (Tarih’i) diğer tüm insanların çocuk, genç, yaşlı ayırmaksızın
öğrenip yaşam düzeylerini daima geçmiş yıllardan daha yüksek bir düzeyde
yaşayabilmeleri için, kendileri yoksulda bırakılsalar öğreticilik görevi yapan;
İlmi Çin’de aramak zorunda kalacaklara, ilmi ayaklarına getirenlerdir…
Yani, “Bana bir kelime öğretenin kul’u-kölesi olurum!” da kast edilenlerin taa
kendileri, SEVGİLİ ÖĞRETMENLERİMİZ’dir…
5- Beşinci öncelik sırasını ise, edindikleri bedensel yetenekleri büyük sayılacak emekler sarf ederek, diğer insanların yararına, küçük bedeller karşılığı kullanmaktan zevk alarak meslek icra edenler gelir ki; bu kategorideki insanlar her toplumda üst düzeyde saygı görmesi gereken çok değerli ve müstesna kişilikler,
Yani, ZANAATKARLAR ve SANATÇILAR’ımızdır…
6- Tabii ki hiç unutmayacağımız ve bu sıralamada kuşkusuz en başa koymamız gerekenler; ANNE VE BABALARIMIZ’dır… Ve çok yakın çevreden başlayarak sıralanan, Rabbi’mizce her insanın koruyup kollamakla görevli olduğunu bildirdiği ve sevip-sayacaklarımız arasında zikrettiği, adlarını “Akrabalarınız…” olarak belirtilmişleri de, her kul yakın çevresi olarak asla unutmadan sevip saymalıdır.
7- Son sırada da tabi ki, yaşamını hiç kimsenin gönlünü kırmadan ve hiçbir insan ya da canlının hakkını çalmadan sürdüren ve bunu da ilke edinerek sürdürenleri; kısacası “kendisine yapılmasını istemediklerini başkasına yapmadan; kendisine verilmesini istemediği zararları da başkasına vermeden “ yaşayanları sevmeli, övmeli, alkışlamayı bilmeli; buna ısrarla özendirmeli “bu kibir olur, övünme olur” da demeden bu tarz insanları ( kendileri de olsa) çekinmeden sevip övmeli ki, bu tarz insanların toplumdaki sayısını günden güne arttırabilelim...
Çünkü zaten günümüzde, insanlığı ve global düzeni düze çıkaracak tek yol, bu tür insan olmak ve bu tarz yaşamı sürdürmek olmayacak mı?
Aksi durumda, egoizmin ve çıkarcılığın zirvesinde insanlarla dolmuş, liberalizm ve serbest rekabet aldatmacaları ile gemi azıya almış bir VAHŞİ KAPİTALİST DÜZEN’in insanlığı ve tüm canlıları götüreceği son nokta, maalesef ki insanların bir birlerini yiyerek yaşamı ve kainatı tüketecekleri acı son olmayacak mı?
Hatta Olmuyor mu?
Bu, günümüzde açıkça yaşanmıyor mu?
Bunu açıkça göremiyor muyuz?
Halaa mı…?
Yaşamımızda önceliği en yüce derecede gerçek sevgi ve saygıların alması dileklerimle yazımı sonlandırıyor; her canlıya gerçek sevgi ve saygıyı göstereceğime huzurlarınızda zevk alarak and içiyor ve “bir mum da sen yak…!” misali,bir başlangıç olması adına ve bir yerden başlamak için herkesi and içmeye ve yemin etmeye davet ediyorum …
Haydi bunu geç kalmadan biz başlatalım; bu ışığı biz yakıp dünyaya salalım ve tüm dünyayı aydınlatacak kadar bizler büyütelim Anadolu’mun ve Türkiye’min güzel insanları .. 20/10/2009
Svg&Syg.la
Yalçın Öner
(Güzel Ürgüp’ün, Güzel Anadolu’nun ve ‘Doyuran Ana Dünya’nın’ bir evladı…)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.