- 665 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ruh Güzeli3
Güzel bir ilkbahar sabahı...Eşini işine uğurlayan Rahmiye hanım sabah kahvesine komşusu Ayşe hanıma uğramaya karar verdi.’şu Nazlı’yı isteme işini de konuşurum ’ diye geçirdi içinden.Ağaçlar tomurcuklarını patlatmış,sümbül ve leylakların kokusu havaya karışarak insanın genzine doluyor,kuşların cıvıltısı tatlı bir nağme gibi insanı dinlendiriyordu.Ayşe hanım bahçedeki çiçeklerini suluyordu.’Gel ahretlik gel ,kahvemizi asmanın altında içelim’diyerek komşusunu çardaktaki minderli sedire davet etti.Benim de canım yalnız içmek istemedi.’Nazlııı Rahmiye teyzenle benim kahvelerimizi yapıver kızııım.’ ’Tamam annem hemen,Rahmiye teyzeciğim hoş geldin ’diyerek mutfağa koştu.’Bahçen de insanın gönlünü şenlendiriyor,komşum.Leylak ve sümbüller coştu,maşallah havalar da gitgide ısınıyor’.Nazlı kahvelerini birer bardak suyla ikram edip,sabah bulaşıklarını yıkamak için mutfağa döndü.’Ne yaptınız Ayşeciğim Hasan beyle konuştunuz mu?Bizim şu Kerem’i ,geçen yıl geldlğinde görmüştün.Yetiştiren amcasını ve yakınlarını hiç üzmedi.Allah için eli yüzü de düzgün.Bir de hayırlısıyla evlendirirsek gözümüz arkada kalmaz.’Ne diyeyim Rahmiye hanımcığım ,nasip kısmetse olur’dedi.’Ben Keremle konuşurum,bir iki güne bir kahvenizi içmeye uğrarız.’diyerek kalktı ,’evde işler beni bekler.’ İki gün sonra Rahmiye hanım akşam ziyarete geleceklerini haber verdi.Nazlı evi güzelce süpürüp sildikten sonra ,mor sümbüllerden masadaki vazoya yerleştirdi.Kardeşleri derslerini odalarında yapıp ,oyuncaklarıyla orada oynadıkları için ,misafir odaları her zaman derli topluydu.(misafir kabul ettikleri odaları evin en geniş tertipli odalarıydı.Şimdilerde klasik veya modern son model eşyalarla döşeli,evin bilhassa çocuklarına girmesi yasak olan salonlar bilhassa 1980 li yılların müzeleri,o dönem pek yaygın değildi.yalnış okumadınız müze tabiri bana ait bir söz .Yeni evli olduğum 1975-80 li yıllarda, salonlar temizlenir paklanır ,sonra evin çocukları ve beyleri yayılmasın(ev hanımlarının tabiri) diye sıkıca kapatılır;çok kalabalık da olsa gelen misafir,oturma odasında ağırlanırdı.Eğer eve yeni taşınılmışsa kapısı açılıp bir müze !! gibi gösterilirdi.Her zaman eşime ,anneme ve kardeşime’ inşaallah Rabbim bize salonu çok büyük bir ev almayı nasip eder de,çoluk çocuğumuzla geniş geniş otururuz derdim.’Çok şükür bu arzum gerçekleşti.Şimdi uzun yıllardır oturduğumuz evimin geniş(müze olmayan )salonunda bu yazımı yazıyorum.Konuyu dağıttım...Akşam yemeğinden sonra misafirlerini beklemeye başladılar. Nazlı üzerini giyinip saçlarını ensesinde bir kurdele ile topladı.Siyah saçları pırıl pırıl,kara gözleri, biraz irice burnuyla tezat oluşturan minyon yüzü çok güzel bir kız olmadığını gözler önüne seriyordu.Dişleri inci gibi ,gülümserse şirin bile sayılabilirdi.Ancak ilk görüşte kimsenin güzel diyemiyeceği bir tip.Kumral saçlı ,pembe beyaz yanaklı diğer kızkardeşinin yanında esmere yakın sarımtrak teni,siyah saçlarıyla pek de güzel olmadığının farkındayd.Bazen aynaya bakınca teninin kara sarı rengini yıkıyarak açmaya uğraşırdı.Heyecanlanıp sıkıldığı zaman biraz daha içine kapanır ve sararırdı.Annesi onun heyecanını yenmek için,’kızım sakin ol Ahmet amcanla Rahmiye teyzen her zaman geliyor,Kerem de herkesin yanında senin gibi sıkılır ,panik yapma’ gibi sözlerle kızını rahatlatmaya çalışıyordu. devam edecek. (1950lili yıllarda böyle bir kız gerçekten yaşamış.Hikayesini çok sonraki yıllarda ailemden dinlemştim.)