- 2403 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİYE DAİR...
Beşer zulmeder, kader adalet eder...
Ne mutlu Allah için yüreğini ortaya koyup konuşanlara; Allah’ın gör dediği yerden bakıp, Allah için sevenlere...
Sevgi yaşamanın tek sebebidir. Var olan her şey sevgi üzerine kurulmuştur hayatta. Ayrılıksa vuslatın inşa merkezi olmuştur hep. Yaşamak için sevginin esas olması gibi,kavuşmak içinse ,ayrılık şart olmuştur her daim hayatta. Sevgi yüzleri güldürdüğü gibi,ayrılıksa hep hüzün yansıtıp, ağlatmıştır insanı.
Ancak; bazı hasretler vardır ki vuslattan daha hayırlı olur. Bazanda vuslatlar vardır ölümden daha ağır gelir. iman edip cennetle müjdelenmek, ve ya küfre banıp cehennemde sonlanmak gibi. Ve yine, insanoğlu için cennet sevgi üzerine inşa edildiği gibi, cehennemse ayrılık üzerine kurulmuştur. Böylece, dünya ve ahiret imtihanı tayin edilmiştir her kula .
Bu zorlu sınavın akabinde ya cennette ebedi Cemalullah muhabbetiyle baki bir ömür armağan edilir, veya cehennem hayatıyla ebedi bir zulüm tattırılır insanoğluna...
"Önce bilinmiyordum kendimi bildirdim" diye buyuruyor Rabbimiz...Sevgi sunuyor bizlere...Sevdim...! "Yarattım kulum dedim" diyor... Ben sevdim! ve seni,severek var ettim! Sende ara/bul ve sev manasında...
Bizleri yaratmadan önce ezelde var olan Rabbimiz, yine bizleri yaratmadan, bize hizmet için kainatı yaratıp hizmetimize sunmuştur. Sevgi ile donatıp, en sevdiğini sevip ve bizleri o sevdiğinin hürmetine salmıştır yeryüzüne.
İnsan başıboş yaratılmamıştır..!
Hz. Muhammed (sav) Rabbimizin en çok sevdiği ve ilk yarattığı en şerefli varlıktır. Ardından onun hürmetine yaratılmış tüm Peygamberler, islam alimleri ,gönül sultanları,imanı ve sevgiyi anlatmışlardır asırlar boyu.
Yılmadan usanmadan bildirmişlerdir...Müjdelemişlerdir cenneti...
Sevgi inanmaktır. Sevmekse iman etmektir. Sevgi barınmayan tek bir şey yoktur yer yüzünde. Hayvanlar, çiçekler, dağlar, taşlar, sular, denizler, karalar... Her şey ama her şey,ışıl ışıl sevgi çağlar insanoğluna.
Yağmur inat edip ben yağmam demişmidir bir kere? Irmaklar kurumuşlarmıdır yatağımdan çıkmam diye? Güneş tek bir gün olsun küsmüşmüdür dünyaya? Zira kainatta var olan her şey, kendi lisanı halleriyle yaratıcıyı zikretmektedirler.
İki gün art arda gece olsa, kainatın bütün dengesi bozulur. Yalnızca kainat değil, insan ve yaratılan tüm canlılar alemlerinde perişan olurlar. Dün yapmış olduğumuz hiç bir şey, bu gün devam edemez hale gelir.
Ama güneş her gün yeni bir umuttur, yeni bir diriliştir diye aksatmadan doğuyor üzerimize. Sıcacık ısısıyla beraber, salıyor sevgi dolu ışınlarını yeryüzüne...
Var olan her şey bu kadar açık ve zahiri bir halde Rabbi zikredip itaat ediyorken, insanoğlu gafletin pençesinde putlaştırdığı yaşam tarzının esareti altında boşa ömür tüketiyor çoğunlukla.
Günümüz dünyasında gerçek manada öze vefa diye bir şey kalmamış yazık. İnsan kendi dahi kendi özünden habersiz olarak yaşıyor çoğu zaman. Bir kısım beşer kirletmiş var olan her şeyi. Nedendir ki hep uzaklarda arar insan kendini. En kalpsiz bir zalim dahi duygu barındırır içinde oysa.
Varlığı tümüyle bir mucize olan insan, kendini iç alemine hapsettiği için, karanlık alemini aydınlatamaz olmuştur. Çoğunlukla işlemiş olduğu bir günahın ardından,"yeise" düşer ve hemen ardından, şeytan bir umutsuzluk fısıldar onun içine. Ve özellikle vesvese ile bunalıma sokup, maneviyatını tümüyle öldürmeye çalışır insanın.
Nefs ve şeytanın pençesine düşen insan, an be an kendi canının cellatı olur nihayet. Böylelikle parça parça öldürür kendini en sonunda. Ölüm yalnızca bildiğimiz ölüm değildir tabiiki. İnsan; edebini, terbiyesini, ahlakını, inancını ve ruhunuda öldürebilir. Ve işte asıl ölüm bu zaman gerçekleşmiş olur.
Günlük hayatımızda sevdiğimiz çok şeyler vardır. Mesela bir insanı severiz...Bir dostu severiz... Bir çiçeği severiz... Veya ,böyle bir çok şeye sevgimizi harcayıp tüketiriz. Güzellikleri sevmek ibadettir. Sevgimizi büyütmeye fayda sağlar. Ancak birde malayani şeyler var ve yazık ki,sevginin çoğu bunlara harcanıyor günümüz dünyasında.
Bir beşer düşünün sevgisini haramda tüketen. Bir aile düşünün ekran karşısında ailece müstehcen sahneleri seyrederek saatler tüketen. Bir insan düşünün kendi gibi bir insana cinnet derecesinde bağlanıp, aklını yitirmişcesine onun canına kasteden.Hunharca annesini doğrayan bir evlat mesela...Ve bunlar gibi daha niceleri...
Ne kadarda yabancı ve uzağız sevgiye...Üretmeden zalimce tüketiyoruz...
Nerelere harcıyoruz sevgimizi. Ne kadarda yazık ediyoruz kendimize...
Oysa Peygamber aleyhisselam "kişi sevdiği ile beraberdir" buyuruyor tüm insanlığa..
Günlük kaç saatimiz hz. Peygamberle beraber geçiyor acaba? Ve ya kaç sünnetini "bunu Peygamber’im hayatında uygulamış bende kendi hayatımda uygulayayım" diye hayatımıza yansıtıyoruz düzenli olarak acaba. Bir hadisi şerifte buyruluyor ki "Allah bir kulun kalbini günde yetmiş defa yokluyor" diye.
Bu demek ki; Rabbimiz günde yetmiş defa bizlere olan sevgisini ifade ediyor. "Benim kulumsun! Sana verdiğim sevgime ihanet etme! Ne için var edildiğini hatırla" diye. Bizlerde en çok sevdiğimizi yanımızda görmek isteriz hep öğle değilmi? Tüm zamanımızı onunla tüketmek isteriz...
Ancak, ne kadar çok sevmiş olsakta,bizler Rabbimizin bizim kalbimizi yokladığı kadar arayıp soramayız. Onun bizleri sevdiği kadar sevemeyiz. Oysa Rabbimiz bizlere karşı ne kadarda cömerttir. Yarattığı her şeyi hizmetimize sunmuştur. Ve her şeyden öte "Bizleri kendine muhatab" seçmiştir.
İnsan sevmediği bir şeyle meşgul olamaz. Sevdim sanıp meşgul olanlarsa, bir müddet sonra sıkılır ve değiştirme ihtiyacı duyarlar hayatlarında. Ondan mutlaka bir şekilde ayrılıp kurtulmanın yollarını ararlar sonra. İşte bu noktada, insanın neyi sevdiği ve kalbini ne ile meşgul ettiği çok çok önem arzetmektedir.
Kalpleri evirip çeviren ve inşa eden Allah olduğu gibi, o kalpleri temiz tutmakda insanoğluna verilmiş bir görevdir.
Meşhur bir söz vardır.Ayrılığın bir saniyesi bir sene kadar uzundur, kavuşmanın ve beraberliğin bir senesi bir saniye kadar kısadır diye.
Tabii olarak yine bu sevgi üzerinedir sevgi olmasa ayrılık olurmuydu..?
Bu noktada Bediüzzaman hazretleri şöyle buyuruyorlar...
Bekayı isteyen insan kalbi, fani mahbublarla olan bir senelik visalde, yalnız bir saniyecik zerre gibi zevk alabilir. Ayrılık ise; saniyesi bir sene değil, senelerdir. Çünkü; ayrılığın meydanı geniştir. Gerçi bekayı isteyen bir kalbde, bir saniye ayrılık bile seneler kadar tahribat yapar. Zira hadsiz ayrılıkları hatırlatır. Maddi ve süfli muhabbetler için bütün geçmiş ve gelecek ayrılıklarla doludur.
Ey insanlar! Fani, kısa, faidesiz ömrünüzü baki, uzun, faideli, meyvadar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin gereğidir, Baki-i Hakiki’nin yoluna sarfediniz. Çünkü; Bakiye müteveccih olan şey bekanın cilvesine mazhar olur.
Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekaya aşıktır ve madem bu fani ömrü baki ömre çevirmenin bir çaresi var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette insaniyetini kaybetmemiş bir insan o çareyi arayacak ve o imkanı fiile çevirmeye çalışacak ve ona uygun hareket edecek. İşte o çare budur; Allah için işleyiniz. Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız...
Lillah Livechillah, Lieclillah rızası dahilinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları seneler hükmüne geçer.
Evet yine diyoruzki,kendine yönelmiş bir gönüle karşı Allah(cc) "Allah seni ne terketti ne de darıldı" Duha, 93/3 âyetinde buyurulduğu gibi...
O kapı kapanmayan tek kapıdır ve o kapının tek anahtarı Allah için sevmektir...Sevgiyi Allah yolunda tüketmektir. Ve sonunda hiç şüphesiz, insan baki alemde Rabbin cemali, Rasulullah"ın ümmeti olmakla mükafatlanacaktır...
Ne mutlu sana ey insan! Kadere teslimiyet doğrultusunda,hiç bir şeyi olmayan sen,her şeye sahip bir sultana sahipsin...
Muhabbetiniz, Muhammdi olsun...Saygı Duamla....
YORUMLAR
Yazıları bazen iki defa okuduğum da olur. Yazınızı bu gün yine okudum.
Yine beğendim.
bezm-i cihan kardeşim benide haklı olarak çok eleştiriyor.
Lakin haklı oluyor.
Yazınız iki bölüm olsa daha güzel olurdu. Biliyorum bütünlük gözettiğiniz için uzun oldu. Ama çok yazı okuyan insanlar yoruluyor.
Ben katılmamakla birlikte alıntılarınızı uzun bulan arkadaşlar var. İsterseniz biraz dikkate alın.
Saygı ve selamlar.
İsterseniz dikkate alın.