Röportaj
Soruyorum,Ülkemizin geçmişini değerlendirir misiniz?
Bay vatandaş;Efendim dünyanın da bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Osmanlıdan kalma tek bağımsız devlettir.
Ancak ülkemiz bunu kullanmayı pek beceremedi. İslam ülkeleri nezdinde muteber bir kurum olan halifelikten yararlanmayı,birlik beraberliğin tesisinde ekili bir bağ olan ümmet anlayışını yaşatamadı,
Kurtuluş savaşı öncesi ruhu yaşatıp yaşatmama konusunda kararsız kaldı.Onlar tekbirle salavatla savaşa gidip kimi şehit kimi gazi olurken, yeni yönetim peyder pey bu manevi değerleri ikinci plana atmaya çalıştı,bunu yaparken de sözüm ona tedricen yapmaya gayret etti ve bu münasebetle vatandaş yine din adına devleti kutsal bildi ve devlet bu vesileyle insanımızın inancından nemalandı,derken devlet millet arasınsa bir yabancılaşma yaşandı biz bu farklılığın cezasını çekiyoruz maalesef.
Soruyorum,Bu durum karşısında ne olmalı ki bu halk rahat etsin?
Bay vatandaş;İlk olarak devletin kutsallığı kavramını bir kenara bırakmalıyız,çünkü ev sahibi ve hırsız artık birbirini fark etmiş,dünya ölçülerine göre devlet vatandaşın huzur ve mutluluğu için var olan kurum ve kuruluşlardan ibarettir,Bu kurum ve kuruluşların değişim ve düzenlemesi hakkı gücünü milletten alan vekillerin diyarı meclise aittir ve meclisin üstünde herhangi bir kurum ve kuvvet yok ve olmamalıdır,ülkenin savaş ya da barışına karar verebilen bu yüce meclis istediği anayasal değişikliği yapabilmeli,kurum kapatıp kurum açabilmelidir,örneğin anayasa mahkemesi meclisin çalışmasına köstek oluyorsa yetkilerini kısıtlama hakkı hatta gerekirse kapatabilme hakkı meclisindir.
Nitekim yüksek yargı organlarından vatandaşı, devleti sıkıntıya düşürecek kadar taraflı kararların çıktığını, bazı kararlara anlam vermenin çok zor olduğu malumunuzdur.
Soruyorum,Meclisin daha aktif olabilmesi için ne yapmak gerek?
Bay vatandaş;Aslında bu soruyu siyaset erbabına sormalıydınız, ama bir vatandaş olarak herkesin bu konuda bir reyin olması gerektiği gibi ben de görüşümü sizinle paylaşabilirim,
İlginçtir millet vekili yaşı için az daha olgunluk gerekirken bu yaşı 30 dan 25 e çektiler tam tersine bence vekalet yaşı 40 olmalıydı ülkenin hassasiyetlerini anlayabilmek için, okumak bilmek yetmiyor bir de yaşamak lazım,bir vekil bilgili olabilir, bilinçli olabilir ama hayata ciddi bir emek vermemişse hayatın sıkıntılarıyla karşılaşmamışsa kolay kolay empati yapamaz ülkemizin dengelerini gözetleyemez
Ayrıca adaylıktan başlayıp seçim sürecinden geçen meclis yolunu pahallı bir yolculuk olmaktan kurtarmak lazım, bir vekilin meclis yolculuğu neredeyse l00bin TL lere çıkmış nitelikli ancak hali vakti normal bir kimsenin vekil olma yolları tıkanmış durumdadır,halbuki bir vekil adayı hizmete taliptir, ticarete gitmiyor ki bir koyup beş alsın,
Vekil adaylığı için bir ön seçim yada tercihli oy kullanma yöntemi uygulanmalıdır ki halk istediği kimseyi meclise gönderebilsin,oraya gidenler kendini genel başkana değil halka borçlu bilsin.
Soruyorum,Nitelikli bir meclis, başka bir ifadeyle oluşmasını hayal ettiğiniz bir meclis oluşsa sence ne değişir?
Bay vatandaş;Ne mi değişir?bir kaçını sıralayayım
1-Yasama ve denetim görevini çok daha rahat yürütür,
2-Meclis bireyin hukukunu ön plana alarak vatandaşın huzur ve mutluluğuna endeksli çalışmalar yapar,
3-Devletin tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetler, varsa bir aksaklık meclise taşır millet adına sorgular,
4-Ekonomi canlanır ihale peşinden koşan vekilden kamu menfaatini dert edinen vekil profiliyle adil bir gelir dağılımı sağlanır, bu da eşitlik ilkesinin bir tezahürü olarak toplumun mutluluğuna katkı yapar,
5-Vekalet müessesinin kayda değer çalışmaları vatandaşa bir emniyet ve güven tesis eder ve vatandaş boş boş meselelerle vakit öldürmez, oturduğu evinde mutlu yatar,
6-Meclis hükümetin peşinden koşmaz,tam tersine denetler ve yeri geldiğinde kontrol eder uyarır,yönlendirir.
7-Politik deyip küçük gördüğümüz siyasetten, halktan beyat alıp vekaleti hak eden kimselerden oluşan bir şura meclisi ortaya çıkar.
Sence yetmiyor mu?
Soruyorm,Peki böyle bir meclisin oluşması için ne yapmalı?
Bay vatandaş;İşte en ağır soruda bu. bir köyün, bir ilçenin, bir ilin insanı ne kadar nitelikli olursa seçtiği vekili de o düzeyde kaliteli olur. yani “zübükzadeler” kolay kolay meclise gidemez. tek tük gitse de sırıtır,kendini yetiştirmek için üç beş aylık çalışmayla revize eder ve adapte olmaya çalışır.
Yani bunu yapabilmemiz için halkı aydınlatmak lazım bu da sivil toplum kuruluşlarının görevidir, STK’lara baktığımız zaman doğrusu bir derece umudumuz kırılmıyor değil, ancak insan en umutsuz anlarda dahi kendini teselli edecek bahaneler bulabilmeli ki ayakta kalıp yoluna devam edebilsin. işte biz de şuanda böyle bir durumu yaşıyoruz ya görevimizi yapacağız ya da talan siyasetiyle bizi sömürenler meydanda cirit atmaya devam edecek.
Ne demişler “nasılsanız öyle idare edileceksiniz” bundan daha veciz bir ifade olur mu?
Soruyorum,Sizin bahsettiğiniz bu mevzu çok büyük komplike ve uzun erimli bir durum değil mi?
Cevabı sonra diyor;Eeee bir az tefekkür edin, anlatmaya çalışacağım. Ara verelim bir az
…………………………………………………………………………..
Röportajımıza sonradan devam etmek dileğiyle
e.kaya