- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
H Ü L Y A
H Ü L Y A
Pencerelerde, bulutların gözyaşları var. Kirpiklerini indirip, kaldırarak, işaret verir gibi, ışık – ışık gökyüzü. Hüzünlü mırıltılarda bulutlar. Bu mevsimde, göze alamıyorum, sırılsıklam ıslanmayı. Biliyorum, çok çılgınım. Ama hastalanmamam gerek. Alanyada yağmur harika. Gördüğüm, yaşadığım hiçbir yere benzemiyor bu yağmur.
Joy Türk dinliyorum. Ve yağmuru değil de, 10 yıl geriye gidip, bir anımı anlatacağım. Gerçek ismini vermeyeceğim arkadaşımın başına gelen, insanlık yaralarından birisi.
Hülya, benden bir yıl sonra gelmişti, kaldığım Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezine. Boncuk mavisi gözleri, dalgalı uzun saçları, uzunca boyu-dolgun vücudu ve tatlı yüzüyle, güzel bir genç kızdı.
Benim gibi sıcak, cıvıl cıvıl olduğundan, hemen arkadaş olmuştuk. Bahçede geziyor, atölyelerde çalışıyor, salonda oturuyor, bazen de, birbirimizin odalarında söyleşiyorduk.
Onda, dikkatimi çeken bir şey vardı. Sık sık, ağlama krizlerine tutuluyordu. Soruyordum, “ Niye ağlıyorsun?” diye. Hep geçiştiriyor ya da susuyordu. Israr etmiyordum. Saygı duyuyordum.
Bir gün, onun odasında baş başayken. Onu bunalıma sokan, ağlama krizlerine neden olan, korkunç sırrını anlattı. Öz babası, çok küçüklüğünden beri, cinsel tacizde bulunmuş. Ablalarıyla, ilişkiye bile girmiş. Ablaları, korku ve utançtan hep susmuşlar. Hülya, biraz daha cesaretli olduğundan, annesine söylemiş ve epey dayak yemiş. “Nilgün abla, annem biliyor ama ses çıkartmıyor.” Dedi.
Böylesi olayları gazetelerden okuyor, televizyonlardan izliyoruz. Ya da tanımadığımız kişileri anlatıyorlar bize. Üzülüyoruz, kızıyoruz ama beş dakikada da unutuyoruz. Aynı ortamda, yan yana yaşadığın, birebir iletişimde-paylaşımda bulunduğun, çok sevdiğin bir arkadaşın, kendi başına geleni anlatınca. Olayın boyutu çok farklılaşıyor.
Soluğum kesilmişti. O kadar çok etkilenmiş, üzülmüştüm ki…Şok geçirmiştim. Konuşamadım bir süre. O, yine ağlıyordu, “Ne yapacağım ben?” diye. Sarıldım, sımsıkı tuttum kollarımın arasında. Hızla düşündüm, nasıl yardımcı olabilirim? Diye. Beni gerçekten çok aşan bir olaydı.
“Hülya, dedim. Bunu biz taşıyamayız.Taşımamalıyız da zaten. İkimiz çözümleyemeyiz, yardım almamız gerek. Psikoloğumuza söylemelisin. Ve senin terapi görmen de lazım. Beni çok aşıyor,yeterli yardımım olmaz sana.” Diye ekledim. “ Ne olur Nilgün abla? Birlikte gidelim. Ben çok utanırım.” Diye yalvardı. “Tamam canım.” Yanıtını verdim.
Ertesi günü, psikoloğumuz Caner beyi atölyede gördük. “Caner bey, Hülya’yla ben sizinle görüşmek istiyoruz.” Dedim.” Tamam, sen geç odaya,ben şimdi geliyorum.”karşılığını verdi. Ön görüşmeyi ben yapacaktım. Odaya girdim ve beklerken, dua etmeye başladım. “Allahım bana güç ver. Nasıl anlatacağım ben şimdi?”Diye.
Caner bey gelince, konuşmaya başladık. “Hülya’nın babası çok kötüymüş.”Dediğimde, “Evet biliyorum,çok içki içiyormuş.”karşılığını verdi.”Sadece bu değil.”Eklemesini yaptım.”Dayak filan mı?”Sorusunu yöneltti.”Bu da var ama çok,çok daha kötü.”Yanıtını verince, anladı.”Taciz mi? ”Dedi. Çok zeki, iyi bir psikologdu. Gözlerim doldu, “Evet Caner bey.” Dedim. “Sadece taciz mi? İleri gitmiş mi?”Diye sordu.”Bilmiyorum, bana söylemedi.”dedim.
“Tamam Nilgün. Şimdi Hülyayı da çağıralım.”Diyerek, Arkadaşımı çağırdı.” Arkadaşlar, bu sizin sandığınızdan çok. Bu kurumda bile var, başına böyle şeyler gelen, tabii siz bilmiyorsunuz.”Dedi ve beni çıkarttı odadan. Hülya’yı terapiye aldı. Arkadaşım iyileşti yavaş yavaş.
Şimdi Hülya,7-8 yıllık evli. Çöpçatanlığı ben yapmıştım, hayatımda ilk ve son olarak. Onların mutluluğu beni de çok mutlandırıyor. Hep dua ediyormuş bana. Şu an gecenin sessizliğinde, huzurla gülümsüyorum.
Nilgün ACAR- 18. 12. 2009- ALANYA.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.