Öylesine -2
Öylesine – 2
Büyüdü çocuklar, Ahmetlerin, Mehmetlerin, İsmaillerin,
Rızaların, Haticelerin, Ayşe, Fatmaların, Rüştülerin
çocukları oldu. İsimleri pek değişik; Tuanalar, Ebrular, Melisalar.
Sizlerin köyleri pek uzak kaldı, mahalleler de top oynarken camı
kırılan Ahmet amca’nın topu kesme tehdidi yok artık. Pencerelerde
parmaklıklar var, hani sizin zamanlarınızdaki kabirlerinizi saran
cinsten. Topaç çeviren çocuklar, ip atlayan kızlar birer birer gittiler evlerine.
Sizin zamanınızın görücü usulü izdivaçlarının yerini daktilolu
televizyondan evlilik teklifleri aldı. Zorunlu olmadıkça binilmeyen
taksiler vızır vızır sokaklarda. Çocukları sokaklara pek
bırakamıyoruz, bizim gibi gecenin 11 inde saklambaç oynayamiyorlar.
Bayramlarda el öpmeye gidecek pek kimseleri de yok, gerçi bayramları
tatile çıkıyoruz ya, oralarda da kimse kimsenin bayramını kutlamıyor.
Onlarında telefonları var anne babaları gibi ceplerinde taşıdıkları, hani benim Üniversitede iken karşı komşu Sebahat teyzeye açıpta seninle konuştuğum gibi değil artık.
Alt komşumuz Kezban ablada seyrettiğimiz gibi değil televizyon. Çocuklar herşeyi öğreniyorlar tv.dan, kimisi hayatı da televizyonlardaki diziler gibi sanıyor.
Yok canım Çalıkuşu gibi değil şimdiki diziler.
Başka başka şeyler öğreniyorlar ne bileyim sizin bana hiç anlatmadığınız, benim de anlatmayı hiç düşünemediğim, beceremeyeceğim türden şeyler işte.
Sizin öğrettiğiniz, öğrenebildiğimiz az buçuk şeyleri yapanlara demode diyorlar. Radyolarda, kasetli teyplerde dinlediğimiz gibi değil şarkılar, kimisi öpücem diyor, kimisi bela okuyor. Pazarlara da pek çıkmıyoruz eskisi gibi.
Taksitle birşey alınmaz diye rahmetli babamın çok kızdığı herşey taksitle artık.
Bisküvi de, marul da, araba da, ev de taksitle.
Sizin gibi değiliz biz de, pek gösteriyoruz sevgimizi çocuklarımıza, her an tepemizdeler. Sizin bize alamadıklarınızın hıncını çıkarır gibi ne istiyorlarsa alıyoruz onlara... da sizin bize yaşattıklarınızın, verdiğinizin, aktardığınızın, öğrettiğinizin kaçını aktarabiliyoruz bilmiyorum.
Şimdiki gençlik asi midir nedir, yine de pek memnun edemiyoruz, edepli çocuklar, ne dizleri yırtılıyor pantolonlarının top koşturmaktan, ne de üstleri başları kirleniyor
toprakta oynamaktan, ne varsa odalarında hiç çıkmak istemiyorlar dışarı, oyun oynuyorlarmış nasıl oluyorsa daktilolu televizyonlarından, kulaklarına birşey takmışlar müzik dinliyorlarmış, yine de pek sık hastalanıyorlar, klimalı odalarından çıkmamalarına rağmen...
Bu hafta sonu sinemaya gittiler arkadaşlarıyla beraber, herkes kendi parasını verecekmiş, parası olmayan bir arkadaşları gelemedi, ama pek üzülmediler. Bir öğrenmişler banane diyorlar umursuzca...
Ben de lisedeyken kış vakti üzerinde montu olmayan Oktay’a tüm sınıfça bir mont aldığımızı anlattım senin toruna, ’’o sizin zamanınızdaydı’’ dedi
Hani sizin bir keresinde banane dediğim için 2 gün televizyon seyrettirmediğiniz gibi ceza mı versek diyorum, playstation’ını kaldırıp. Anlatması zor şimdi playstation’ı, o da bir
oyuncak işte, yok yok benim plastik arabaya benzemiyor pek.
Çocukları sinemaya gönderdikten sonra biz de arkadaşlarla alışveriş merkezine gittik, bir eğlendik sorma, bowling oynadık 2-3 saat. Birkaç dvd aldık, yemek yedik, eğlendik işte... Senin torun da dışarıda yemiş yemeği, akşam evde dvd seyrettik birlikte.
Gelecek hafta sonu uğrayabilirsek gelicez sana da, bir aksilik çıkmazsa...
Çok sevdiğim yemeklerden yaparsın yine, sobaya da kömür atıp üstüne birkaç kestane ne iyi olur.
Yağmurlarda akıyor mu yine senin çatı, o kadar diyorum gel şu kiremitli evi kaldıralım,
dikelim 7-8 kat, kiraya veririsin birkaç daireyi.
Yok ille de bahçedeki eriklere, narlara kıyamıyorum diyorsun.
Ne oluyor sanki 2 karık roka, maydanoz ekmeyle... Sen de bir garipsin anne... Ne
olacak sanki babamın diktiği incir den yemesen, marketten alırız, organic hem de.
Dut ağacı da sararmış zaten, asma eskisi gibi değil, üzümleri ufak ufak... güneş mi geliyor eskisi gibi, Hasan amcanın 8 katlı apartmanından...
Kezban teyzeye selam söyle.
Sen de bir alemsin anne…
YORUMLAR
TÜKETEN
Yok eden toplumun nefessiz kırıntıları
tadsız şairim tuzssuz kokusuz renkler ve hayatlar
Vurdum duymazlık diz boyu
Ya da kimin umurunda?
Hayatı böldük şairim olmazlara sonra çarptık vurdum duymazlara sonra topladık arsızlara şımdıde çıkarıyoruz vefasızlarla
kutlarım güzel yazınızı çok yazı okumuyorum inanın
sadece yasemin çiçekleri bırakmaya geldim.
Neden derseniz ki dediniz duydum:))
Vakit işte kelebk ömürlerimizde dalıyorum gidiyorum yazılara hele başladım mı şiir delisiyim aslında ve okuma
fırsat kalmıyor yazmaya diye sevgimle saygımla
cici bakın ömrünüze olur mu?
hayatın değişen kareleri...ne demiş usta; değişmeyen tek şey.....
ama yine de hüüzn doludur, değişimler...alışmak da zordur , eskiler için...ama yeniyi bir kz tatı mı insanoğlu vaz geçmiyor..
annem cep telefonu kullanıyor, radyoyu genç kızken gören biri:)
hayat bu, gerçekten de ÖYLESİNE...
TEBRİKLERİMLE...