MISRALARIN HİSSETTİRDİKLERİ...
Sen olmasan, seni bir lahza görmesem yahut
Bilir misin ne olur?
...
Tevfik Fikret böyle başlıyor şiirine. Seven bir insan kalbinin en büyük korkusudur sevdiğini bir daha görememek, bırakın bir saniye olsun ondan ayrı düşmek. Şair kendince, olacakları sıralamış. Ben seni kaybetmeyi hayal ettiğimde damarlarım çekiliyor, soluksuz kalıveriyorum. Gözlerimin bu hayali hakikat sanıp yaşlarla dolup taşmasına mani olamıyorum. Boğazımda kırk düğüm. Kainat başıma çökecek. Herşey anlamını yitiriyor. Deniz köpük köpükmüş, çiçek ıtır ıtır, ağaç meyveye durmuş, gök pırıl pırıl...
....
"Sen olmasan neyleyim baharı yazı"
***
Sen olmasan.. Seni bulmak hayali olsa muhal
Yaşar mıyım dersin?
Yaşarım evet, yalan söyleyecek değilim, hayat devam edecek elbette, fakat bir yanım kayıp...
Şu dertli gönlümün Lokmanı sensin
Kırıldı kanadım sarabilin mi? diyen Karacaoğlan misali kolum kanadım
kırık... İçimde ukdeler...Gözlerimde daima tütecek hatıralar... Yaşayacağım, yaşarken ağlayacağım. Bir kere yaşayacağım şu ömrümü seni kaybedip bulamamanın yangınıyla heba edeceğim.
....................................................................................
Hayali bir ayrılık senaryosu bu. Çoğumuza klasik gelen, ve bu klasiği belki bir çoğumuzun da yaşadığı.
Bu kadar şeyden sonra ben bir ömrün bir kişi uğruna harcanmasına anlam veremiyorum. Tamam, şiirde güzel duruyor. Ama Fuzuli üstad ne demiş: " Şair sözü elbet yalandır". Hakikatte ayrılık acısı ilk başta yakıp kavuruyor da zaman içinde külleniyor. Unutmuyoruz ayrılığını yaşadığımız kişiyi, hep içimizin bir yerinde duruyor, hatta zaman zaman sızlıyor orası. Son noktayı koyayım artık:
Ayrılık gibi şiirsel bir duyguyu tattığımızda "Amaaaan ne de olsa geçecek bir acı" demeyelim. Ayrılık; kalbimizi incelten zarif bir duygudur...