- 709 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÜLKEMİN CAMLARI KIRILIYOR!
“1959 Eylül’ünde askeri ateşe olarak İngiltere’ye gönderilen Albay Sadi Koçtaş,1960yılı başlarında İngilizce bir kongreye davet edilir.
“Kürt Kongresi” yazılıdır davetiyede.”bu ne cüret!” diye haykırır Koçtaş; “dost müttefik İngiltere nasıl olup da Londra’da bir “Kürt kongresi” toplayabilir! hangi cür’etle bir Türk askeri ataşesini bu Kürt kongresi’ne davet edebilir.”
Koçtaş kongreye katılmaz ama burada alınan kararları katılanlardan öğrenir.
İngiltere; Irak İran ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin ilk adımda bağlı oldukları devletlerden ayrılmalarına, ikinci adımda kendi devletlerini kurmalarına karar verir. Türkiye’den de İran ve ırak’tan da ayaklandıracağı Kürtlere yardım ve yataklık isteyecektir.
İngiltere’yi 1960 yılında Londra’da bir Kürt kongresi toplamaya ve Kürt ayrılıkçıları Türkiye’yi kuşkulandırmadan örgütlemeye iten olgu;..
İngiliz petrol şirketlerinin yeniden o ülkelere dönebilmesiydi…
Cengiz Özakıncı “AÇILIMIN 50 YILIK TARİHİ” yazısı ;“Süleyman Demirel, başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz ‘Amerika’nın’ Türk-Kürt federasyonu tasarısını önünde bulacaktı.”diye devam ediyor…
“Türk cumhuriyeti devleti; ulus devlet yapısına aykırı düşen ve komşu ülkelerle savaşmasını gerektiren bu “Türk-Kürt federasyonu” tasarısının içerdiği tuzakları görmüş; birleşmiş milletle antlaşmasının 2/1-2-3-4-5 maddelerinde yazılı “üye devletlerinin birbirinin iç işlerine karışmaması” “toprak bütünlüklerinin dokunmazlığı” “ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve ulusal egemenlik” ilkelerine ters düştüğü gerekçesiyle bu tasarıyı geri çevirmişti.
Tasarının geri çevrilmesi üzerine de Amerika, “ulusal egemenlik ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ” yerine etnik “halkların kendi kaderini tayin hakkı” yani “etnik devlet kurma hakkı ile yeni bir sözleşme hazırlanmıştı.
Özakıncı, yazısında, bu sözleşme ile başlayan süreçte; “50 yıldır dünyayı ve ülkeleri kendi çıkarlarına göre biçimlendirmeye çalışanların; etnik köken ve mezhep ayrılıklarını öne çıkararak, ‘yurt severlik, yurt kardeşliği, vatanseverlik ve milliyetçilik’ kavramlarının ve bağlarının nasıl yok edildiğinin” altını çiziyor.
Sonraki yıllarda susularak gelinen bu nokta da artık nasıl toparlanırız bilemem ama bir başka öyküyle yorumu size bırakıyorum;
----------------
"Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?" sorusuna New York’un efsanevi belediye başkanını Guiliani’nin cevabı:
" bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım."
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor.
Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
’Kırık Cam Teorisi’ ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti.
Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer “1959 model Oldsmobile” bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi ’sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı.
Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dahil oldu.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti.
"Demek ki" diyordu Zimbardo, "ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk çöp torbasına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.