- 936 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BEN BİR RÜYA GÖRDÜM
BEN BİR RÜYA GÖRDÜM
Dr. Sadık ÖZEN
Evet, bu gece ben bir rüya gördüm. Gerçek bir rüya. Bu nedenle, anlatmadan önce “Hayırdır inşallah !” denilmesini istiyorum. Ben de; “Hayra karşı gelsin” yanıtını verdikten sonra, anlatmaya başlıyorum.
Gerçeklerle öylesine haşır neşir olmaktayız ki, uzun süredir ne rüya görebiliyordum, ne de hayal kurabiliyordum. Akşam yemeğinden sonra, her zaman olduğu gibi eşimle birlikte oturduk televizyonun karşısına, kumanda aleti elimizde, en doğru haberi nerede bulabiliriz diye kanaldan kanala geçip durduk. Haberlerin hepsi de aynıydı. Açılım ve bölücülük üzerineydi ve hiç biri de iç açıcı değildi. Güncel olan “Bütçe Görüşmeleri” de, üzerinde yapılan yoğun tartışmalarla ayrı bir sıkıntı kaynağı olmuştu.
Televizyon kanallarında düzenlenen paneller ve bunlara katılan bazı gazeteci ve yazarların ahkâm kesen tavırları ve bunlara bağlı konuşmaları iyice içimi daraltmıştı. Sonunda uyku saatim gelmişti, gidip yatağıma uzandım. Birkaç kere sağa sola döndükten sonra uyumuşum.
Şimdi gelelim gördüğüm rüyaya; Gece yarısı, hepimizin derin uykuda olduğu bir saat. Aniden bir patlama sesi duyarak uyanıyorum. Patlama ile birlikte gelen yoğun ışıktan gözlerim kamaşıyor. Aslında uyanmıyorum ve rüya görmeye devam ediyorum. Bir anda ne olduğunun telaşı içinde ailece hepimiz bir araya geliyoruz. Korkuyla birbirimize bakıyor ve kucaklaşıyoruz. Evimiz büyük bir yıkıntı içinde, adeta harabeye dönmüş. Çok şükür ki canlarımıza bir şey olmamış.
Her şey kırık dökük. Kullanacağımız hiçbir şey kalmamış. Evimiz artık oturulacak halde değil. İlk korkuyu üzerimizden attıktan sonra, hayatımızı bundan böyle nasıl sürdürebileceğimizi konuşuyoruz. Kırsal kesimde, eskilerden kalma küçük bir evimiz varmış. Oraya taşınmakta karar kılıyoruz.
Uyandıktan sonra, bir süre, kendimi toparlamak için bilinçsizce bekledim. Sonra yavaş yavaş kendime geldim. Çok kötü bir rüya görmüştüm. Bunu hayra yormaya çalıştım. Bir taraftan da derin derin düşündüm.
Bu rüya beni bir kere daha gerçeklerle karşı karşıya getirmişti. Benim gördüğüm bu korkulu rüyanın gerçek olanını yaşamak zorunda kalan nice vatandaşlarımız vardı. Hem de bu rüyadan daha acı ve kötülerini. Evinde, işyerinde, alışveriş yaparken veya yolda giderken canından ve malından olan nice insanlar ve vatan görevlerini yaparken, kurulan hain tuzaklarla şehit edilen askerlerimiz.
Uyandıktan sonra, bu rüyanın çağrıştırdığı gerçeklerle yüzleşmeye çalıştım. Birçok zamanlar yaptığım gibi, bu olumsuzluklardan kurtulabilmek için neler yapılabilir diye yorumlar yaptım.. Sonunda şunu bir kere daha anladım. Bu konulara çözüm getirilmesinde en büyük pay Sayın Başbakanımızın. Tabii en büyük sorumluluk ve görev de onun. Sayın Başbakanımıza daha önceleri de birçok defalar çağrıda bulunmuş, soğukkanlı ve sakin olmalarını, muhaliflerinin seslerine kulak vermelerini önermiştim. Yazdıklarımın, büyük ihtimalle kendilerine ulaşmış olduğunu sanmıyorum. Daha doğrusu ulaştırılmamıştır. Çünkü bütün devlet adamlarının olduğu gibi Sayın Başbakan’ın çevresi de yağcılar, dalkavuklar ve goygoycularla kuşatılmıştır. Benim gibi açık yüreklilikle ve cesaretle eleştiride bulunanların fikir ve önerilerini Sayın Başbakan’ın duymasının özellikle önlenmiş olacağını düşünüyorum. Ama ben yine de vatandaşlık görevimi yapmaya devam edeceğim. Bunu yapınca en azından içim rahatlıyor.
Ülkemde yaşayan insanların korkulu rüyalar görmekten kurtarılmaları için Sayın Başbakanıma şunları öneriyorum:
1- AKP iktidarının değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarının seslerine kulak verebileceği bir tutuma girmeleri ve tek bir vatandaşın bile görüşlerini dikkate almaya çalışmaları.
2- Açılım meselesi üzerinde var olduğu söylenen dış emperyalist odakların önerileri yerine, değerlendirmelerini, kendi öz varlığımızın gerektirdiği şekilde dikkate almaları ve buna halkı inandırmaları.
3- Gerginleşen ortamı rahatlatabilmek için sağduyulu hareket etmeleri, soğukkanlı, sakin ve sabırlı olmaları, yeni tartışmalar yaratılmaması konusunda çaba göstermeleri.
4- Ülkenin ana sorunları üzerinde, partisi içinden, her kafadan bir ses çıkmasını, özellikle milli birliğimizi bozucu beyanlarda bulunulmasını önlemeli.
5- Muhalefete karşı mümkün olduğunca uzlaşmacı bir tavırla hareket etmeleri, sözünün ettiği demokrasinin tam işlerlik kazanabilmesi için çaba göstermeli.
6- Açılım meselesini; ancak üzerinde milli bir mutabakat sağlandıktan sonra gündeme getirmeleri, gizlilik prensibi içinde kalınarak, konuya vakıf uzman kişiler ve siyasi parti yetkilileriyle istişarelerde bulunulmalı
7- Bazı sivri dilli bakanlarını kontrol edebilme ve geçmişteki ilke ve eylemleriyle bugünküler arasında tezatları olanları tasfiye yoluna gitmeleri ve bunu sağlayabilmek için kabinede yenileme yapmaları.
8- Kendisine yakın olan belli gruplar yerine, Türk Halkı’nın tamamını arkalarına alarak, daha güçlü bir görüntü ve daha güçlü bir iktidar yaratmaları. .
9- Basınla olan ilişkilerinde mümkün olduğunca tarafsız olmaya çalışmaları, kendisini yanıltmaya çalışanları yanından uzaklaştırabilmeli.
10- Kendilerini, yağcıların, dalkavukların ve goygoycuların sahte yakınlıklarından kurtarmaları ve gerçekçi, ilkeli ve kişilikli danışmanlar bulmaları.
11- İşbaşına gelirken vaat ettikleri yokluk, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadeleyi gerçekçi bir biçimde ele almaları ve bunlara karşı gerçek bir savaş vermekten kaçınmamaları..
12- Zaman zaman TSK, yüksek yargı organları ve yargı ile giriştikleri sürtüşmeyi sonlandırmaları ve yasaların ön gördüğü koşullarda, karşılıklı saygı anlayışına uygun ilişkiler içine girmeleri.
13- Toplumdaki huzursuzluklarda en büyük etkenler arasında olan, RTÜK ve YÖK Başkanları ile TRT Genel Müdürü ve kendilerine bağlı İstihbarat kuruluşları görevlilerini, tarafsızlıkla yürütebilecek insanlar arasından seçmeleri.
14- Ülke genelindeki savurganlıkları ortadan kaldırıcı önlemler almaları, yapılan harcamaları yakından takip etmeleri ve denetlemeleri.
15- Ergenekon Soruşturması yapan savcılarla ilgili olarak isabetli değerlendirmeler yapmalı, gerektiğinde bunlarla ilgili tasarruflarda bulunulmasını sağlamalı, bu konudaki tartışmaları sone erdirilerek ve olayların gerçek yüzlerinin ortaya çıkarabilecek, uğranılan haksızlıkların giderilmesini sağlayacak girişim ve katkılarda bulunmaları.
Sayın Başbakanımızın, bu önerileri dikkate almaları halinde kendileriyle birlikte devlete olan saygınlığın daha da artacağı kesindir. Anayasa Mahkemesi’nin son kararı ile devletin varlığı kesin olarak gün ışığına çıkarılmıştır. Bu karardan hemen sonra, bölücü terör örgütü ile işbirliği içinde olan siyasi partinin eş başkanı tarafından yapılan konuşmanın bu söylenenlere iyi bir örnek teşkil edeceğini sanıyorum. Bütün anayasal kuruluşlarca bu konularda azami hassasiyet gösterilmelidir.
Bağlantılı olabileceğini düşündüğüm bir hikâye ile yazdıklarımı sonlandırıyorum. Yargılama görevini kadıların yaptığı dönemde, kentin birinde “Doğru sözlü Mehmet Efendi” isimli biri varmış. Bir gün Kadı Efendi baktığı davada tanıklık edenlerin doğruyu söylemediklerine kanaat getirmiş ve “Bu memlekette doğruyu söyleyecek biri yok mu?” diye sormuş. Bunun üzerine Kadı Efendi’ye Doğru sözlü Mehmet Efendi’nin adını vermişler. Kadı’nın “Çağırın gelsin” demesi üzerine gidip Mehmet Efendi’yi getirmişler. Mehmet Efendi, kadının odasına girer girmez “Merhaba Kör Kadı” demiş. Meğerse Kadı’nın bir gözü körmüş. Bu sözleri duyan Kadı; “Bu kadar doğru sözlüsünü istemem, çıkarın şunu !” diyerek kapıyı göstermiş. Atalarımız, boş yere “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” demişler ya. Bakalım bu yazım kimlerin işine gelecek, kimlerin işine gelmeyecek?
İnanın gördüğüm rüya gerçek. Bu rüya sonucu kendimi kaptırdığım hayal içinde, iyi niyetle yaptığım önerilerimin dikkate alınmasını isterim. Bu takdirde, ülkemizdeki negatif elektrikle yüklü havanın birdenbire pozitife döneceğine inanıyorum. Vatandaşlarımın, beni boş bir hayale kapılmış gibi görmemelerini temenni ederim.. Ama görseler de fark etmez. Zira ben sadece vatandaşlık görevimi yerine getiriyorum ve ülkemde ulusal birliğin sağlanması için katkıda bulunmaya çalışıyorum. Zaten başka ne amacım olabilir ki !...
Saygılarımla…
15 Aralık 2009
www.fikirplatformu.net
YORUMLAR
sadikozen
Sayın Tayanç, yorumunuza katılıyorum. Gerçeklerin görülemediği yerde hallusinasyonlar başlar. Bunun için ileri yaşlarda olmaya da gerek yok, zira genç yaşlar için durum daha da vahim. 1920''lere kadar gitmek gerekmiyor. Aslında o yıllar, içinde bulunduğumuz tüm olumsuzluklara karşın ulusumuzun altın yıllarıydı. İleri görüşleriniz için sizi kutluyorum. Sağlık ve esenlik dileklerimle.. Saygılar...
sadikozen tarafından 12/17/2009 11:01:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Hocam demansın ileri aşamasında hallüsinasyonlar görülebilir. Bu kişilerin yaşamlarını kolaylaştırmak gerekir. Yaşamlarında değişiklik (örneğin siyasal sistemde demokratikleşme gibi yenilikler yapmak, kullandığı deyim, terim, sosyal çevreyi, ev eşyasını değiştirmekv.b.) yapmamak gerekir. Değişime direnecek güçleri de olmadığından oldukça sıkıntılı bir duruma girebilirler. Bence hükumet içinde 1920 li yılların koşullarını taşıyan huzurevlerinin yapımına başlamalı. Çünkü yakında büyük ihtiyaç olacaktır. Saygımla Hocam.