Erol Taş'ın İnsanlığı...
Bir bir çekiliyorlar hayatımızdan.
Kostümsüz iyilik yorgunu kalpler hayat yolunun başındaki çocuklara yaşama dair yer belirliyordu...
O zamanlar ölü yüzlü insanlar yoktu...
Kalplerimiz kötülüğe bir bir yumruklar indiriyordu.
Fitnecilerin madde dünyasında pay almak için uğraşı verecek yapay vicdanlar çok azdı.
Masallarda kötülük figüranları sahne almamıştı...
Parfüm dumanı kadınlar yaşamı savurmuyordu.
Kuşların sırtındaydı uzakların nişanı...
Çoluk, çocuk, yaşlı, genç, kadın, kız kaderlerine terk edilmemişti.
Toplum masumdu, safiyeti henüz kirletilmemişti...
Mutluluk kartpostallarına gerek duymuyorduk; günler gülüşlerimizin teriyle bitiyordu...
Yağmur böcekleriyle umutlarımızı yenilerdik. Bulutlara kan yüklenmemişti...
Geleceği yöresel ezgilerimizle karşılardık...
Gölgelerimiz taşar, uğurböcekleri ile yazgılarımıza heveslenirdik...
Her yeni güne başka bir kavruluşla başlanırdı...
Bataklık kokusu sinmemişti.
Kötülüğe, haksızlığa, ihanete tahammülü olmayan insanlardık.
Rol gereği olsa bile, Erol Taş’ın zalimliğini hazmedemiyorduk...
Erol Taş’ın kahvehanesini basardık;
Rolündeki ırz düşmanlığına verip veriştirirdik...
Hulusi Kentmen’in insancıllığını
Kadir Savun’un bizi savunmasını alkışlarla izlerdik...
Kötü rolüde, iyi rolüde oynayanlar haysiyetli insanlardı...
Haysiyet yoksunluğu çekmeye başlamamıştık...
Ölü yüzlü insanların gözlerinde kavrulan şeytansı kibir ruhlu halleri günlerimize o kadar etki ediyor ki,
Erol Taş’ın oynadığı o denli mükemmel rolü özler olduk!
Koray Demirkılıç