- 867 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜZEL İNSAN İZAK FRANKENTHAL
Eflatun’un “Çılgın Sokrates” dediği Diogenes, her mevsimde yalın ayak dolaşır, harmaniyesine sarınıp tapınak kapılarında yatar ve bir fıçıda otururdu. Büyük İskender Korintos’ta kendisine “ Bir dileğin var mı?” diye sorunca “Var, gölge etme, başka ihsan istemem “.yanıtını verir. Bir gün çeşmeden avucu ile su içen bir çocuk görünce “ Bu çocuk bana fazla olan eşyam olduğunu öğretti” diye haykırıp su çanağını kırdı. Sıradan insanları o kadar küçümserdi ki, bir gün öğle vakti elinde fener “ Bir adam arıyorum” diyerek Atina sokaklarında dolaşmaya çıkmıştı.
Bilge Diogenes o günlerde aradığı adamı Atina’da buldu mu? Elbette bunu ben bilemem. Ama bildiğim tek şey Diogenes’în aradığı adam gibi adam olan ve günümüzde yaşayan böyle biri var. Bu güzel insan, bir İsrail vatandaşı olan İzak Frankenthal.
Frankenthal, çocuklarını Filistinlilerle yapılan çatışmalarda kaybeden ailelerin kurmuş olduğu “ Aileler Forumu “ nun başkanlığını yapmaktadır. Ve hayattaki tek varlığı olan oğlu da İsrail ordusunda yedek askerlik yaparken, işgal bölgelerindeki bir çatışma esnasında vurulmuştur. İzak Frankenthal, 2002 yılının 27 Temmuz’unda Kudüs’te yaptığı bir konuşmada ki, -bu konuşma ünlü İngiliz gazetesi The Guardian’da yayınlanmıştır- bakın ne diyor? Bakın ve onun Diogenes’in elinde fenerle aradığı gibi bir insan olup olmadığını siz karar verin !
Benim sevgili oğlum Arik. Bir Filistinli tarafından öldürüldü. Eğer güvenlik kuvvetleri onun nerede olduğunu bilselerdi ve güvenlik kuvvetlerinin araştırmalarının sonucunda bu kişinin etrafında masum çocukların ve diğer Filistinli sivillerin olduğu ortaya çıksaydı. Ve bu İsrailli sivilleri öldürecek yeni bir terör saldırısına engel olmak için bu kişiye saldırılması gerekseydi, “ama neyin pahasına” masum Filistinlilerin öldürülmesi pahasına. Ben o zaman güvenlik kuvvetlerine derdim ki; intikam aramayın…
Sevgili oğlum Arik. Benim etimden ve kanımdan oğlum Arik Filistinliler tarafından öldürüldü. Benim uzun boylu, mavi gözlü, altın saçlı oğlum hep bir çocuğun masumiyeti ve bir yetişkinin anlayışıyla gülümseyen oğlum.Öldürüldü benim oğlum. Eğer onu öldürenleri vurmak için masum Filistinli çocuklar ve diğer siviller öldürülmek zorunda kalacaksa, ben güvenlik kuvvetlerinden bir tek şey rica ediceğim; gelin başka bir fırsatı bekleyin…
Ben masum sivillerin öldürülmesindense benim oğlumun katilini öldürecek parmağın titremesini isterdim. Ben masum sivillerin öldürülmesindense benim oğlumun katilinin tepesine düşecek bomba için düğmeye basan parmağın yada o katili öldürecek tetiği çekecek parmağın titremesini isterdim. Güvenlik kuvvetlerine derdimki; katili öldürmeyin. Onun yerine onu İsrail mahkemelerinin karşısına çıkarın. Siz hakim değilsiniz. Sizin motivasyonunuz intikam olmamalı. Sizin motivasyonunuz masum sivillere yara ve tahrip getirenlere olmalı. Etik denilen şey siyah-beyaz değildir. Etik bembeyaz bir şeydir. Etik intikamcılığın dışında olmalıdır. İntikamdan uzak olmalıdır. Her bir eylem, her bir hareket, dikkatle ölçülmeli, biçilmeli, tartılmalı ve bu kararın etik kriterlere uyup uymadığına dikkatle bakılmalıdır. Ama bizim etiğimiz bakıyorum şimdi askerlerin ve politikacıların merhametine pamuk ipliğiyle bağlanmış durumda. Masum İsrailli, Filistinli kadınları ve çocukları öldürmek etik değildir. Başka bir ulusun denetimini elde tutmak etik değildir. O insanları insancıllığın dışına itmek, insancıllıklarını kaybettirmek etik değildir. Etraftan geçen masum insanlardan bir şekilde intikam almak etik değildir. Öte yandan baktığımız zaman bir insanın ölümünü engelleme hareketi başka bir insanın ölümüne neden olacaksa, o zaman bu engelleme hareketi etik zeminini kaybetmiş demektir. Bir ülke bu çizgiyi, bu hattı çizemeyen bir ülke, bu etik olmayan önlemleri, kendi halkına da getirmeye yazgılıdır…
Oğlum Arik bir demokrasiye doğdu. O demokrasi içersinde nezih, ahlaklı, yerleşik bir hayatı olacaktı. Benim oğlum bir demokrasiye doğdu. Arik’in katili bir işgalin içine doğdu, bir etik kaosun içine doğdu. Eğer benim oğlum onun yerine doğmuş olsaydı sonuçta oda aynı şeyi yapardı. Ben bir siyasi ve etik kaosun içine doğmuş olsaydım ki, bu siyasi ve etik kaos Filistinlilerin günlük realitesidir, kesinlikle işgalciyi öldürmeye ve yaralamaya çalışırdım. Yapamazsam o zaman özgür bir insan olarak kendi varlık zeminime ihanet etmiş olurdum. Bütün bu Filistin’in katilleri aynaya bir baksınlar ve kendilerine biz işgal altında olsak ne yapardık diye sorsunlar. Ben kendi adıma ben İzak Frankenthal, şunu söyleyebilirim ki, hiç şüphesiz bir özgürlük savaşçısı olurdum ve diğer taraftan elimden geldiği kadar çok sayıda insan öldürürdüm. Bu sakladığımız riyakarlığımız var ya bu askeri etik zaten masum çocukları öldürmektedir. İşte bu etik eksikliği günün birinde bizi de çürütecek.
Filistin’li savaşçılar işgale karşı savaşın etik zeminine inanıyorlardı. Benim oğlum Arik, Yahudi olduğu için öldürülmedi. İşgalci bir ülkenin mensubu olduğu için öldürüldü. Bu kavramların dilden dudağa getirilmez olduğunu ben gayet iyi biliyorum. Ama bunları yüksek sesle ve açıklığıyla söylemem gerekiyor. Çünkü bunlar yüreğimden geliyor. Bunlar halkının gözü iktidarla köreldiği için oğlu artık yaşamayan bir babanın kalbinden geliyor.
Ne kadar isterdim şunu yapabilmek ama yapamam. Benim oğlumun sorumluluğunu, suçunu Filistinlilerin üstüne atmak. Ne kadar çok isterdim ama böyle bir şey yapamam. Bu kolay yol olurdu. Ama biz işgal yüzünden kabahatli olan biziz. Bu korkunç hakikati görmezden gelen herkesi bizi sonunda imhaya götürecektir. Filistinliler bizi buradan çıkaramazlar, bizi sürüp çıkaramazlar, bizim varlığımızı çok uzun bir zamandır kabul etmiş durumdalar, bizle barış yapmaya hazır durumdalar. Biziz onlarla barış yapmak istemeyen, biziz işgalimizin onların üstünde kalmasını isteyen, biziz bölgedeki durumu tırmandıran ve kan döngüsünü tırmandıran.
Üzgünüm, çok üzgünüm bunu söylemekte ama, kabahat tamamen bizim. Bütün bunları söyleyerek Filistinlileri bir şekilde koruyarak yada İsrailli sivillere karşı saldırılara hak vermek gibi bir amacım yok. Sivillere karşı hiçbir eyleme göz yumulamaz, hoş görülemez. Ama bir işgal kuvveti olarak insan onurunu ayaklar altına alan biziz. Filistinlilerin özgürlüğünü ezen biziz. Bütün bir ulusu çılgın umut kırıklığı hareketlerine iten biziz…