7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1344
Okunma
“Yaralı düşlerin sürgün kampından geliyorum. Yüreğimin namlusuna sürüyorum yazılarımı.
Nice aşkları gözümü kırpmadan terk ettim. Şimdi yalnızlıkla onarıyorum ağrıyan yerlerimi.
Tanıdık şiirlerde unutuyorum yalnızlığımı da.
Camlara dokunuyor o kimsesiz damlalar. Gözlerim gökyüzünü arıyor gece gündüz; ölmesin diye o son kuşlar…
Yorgun bir kervan gibi geçiyor gözlerimden hatıralar. Teselli bulamıyorum hiçbir şeyde. Yıldızlar uğramıyor geceleri düşlerime artık…
Adım yalnızlık, soyadım hüzün olmalıydı belki de…
Ömrün sahillerinde bir sevda batağındayım. Gözlerimde yağmur, avuçlarımda minik papatyalar. Arkadaşlık kuruyorum yalan düşlerle…
Kendimde biliyorum bir ömrü yaktığımı, senin için bir ömrü harcayacağımı da zamanı gelince...
Ama elimde değil ki; ben de hiç durmadan sana atan bir kalp var.
Mutluluğun tarlasına acıları ekiyorum; sensizliğin acılarını…
Seni ezberime aldım silemiyorum.
Seni anlatmaya çalıştığımda yeni bir alfabe gerekiyor çoğu anlarda.
Terazinin kefelerindeki mantık ve yürek kapışmasında hep yüreğim galip geliyor.
Hep öyle oldu zaten, hep de öyle olacak.
Hayatın içinde buram buram hüzün kokan bir gündeyim yine.
Bu şehrin arka sokaklarında unutmak istediğim acılarımı yaşıyorum.
Her gece şarkıların içinde dolaşıyorum…