- 2166 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ALPAGUT
,
Sarıcakaya
11.12.2002
ALPAGUT
Alpagut: Tek başına cengâver, serdengeçti.
Alp; Yani, yiğit. Gut; Yani kutsal, mukaddes. Alpagut (ya da Alpakut) : Kutsal savaşçı, kendini kutsal değerlere adamış yiğit.
Bütün toplumlarda, dinlerde buluna gelmişlerdir. Kamikaze, Samuray , Şövalye, Rencer, vb. benzer isimlerle.
Türkler, Alpagut demişler. İslâm’la müşerref olunca, Ahmet Yesevî okulunda yanmışlar, pişmişler, saflaşmışlar. Selçuklular’da Alperen olmuşlar, Osmanlılar’da Akıncı. Sûfî olmuşlar; inkılâbî sûfî.
Halk içinde, halkla beraber, hak üzere yaşamışlar. Farkı fark etmişler ve farklarını fark ettirmişler. Beden dili kullanmışlar. Halktan alkış değil haktan rıza beklemişler. Onlara: “şöhret âfettir” diye belletilmiş. Bilinmemişler. Hiçbir yerde ama, her yerde olmuşlar. Onlar az, ama çok olmuşlar. Selçuklu’yu dağıtıp; Osmanlı’da toplamışlar. Devleti konuşmuşlar.
Bazen kalaycı, bazen attâr, bazen nakşıbend, bazen hallâc; kâh rençber, kâh somuncu olmuşlar. Hakk’dan alıp, halka dağıtmışlar. Çok iyi dil kullanmışlar (Dil,Farsça; gönül demek). Sınır boylarında at koşturmuşlar. Ribatlarda nöbet tutmuşlar. Bin atlı akınlarda, dev gibi orduları yenmişler. Bir adım ötesi,onlar tarafından planlanmış. Tek başlarına bir ordu olup, Voyvodoları devirmişler.
Abdurrahmân Gâzî, Danişmend Gâzî, Seyyit Battâl, Mustafa Abdü’l-Vehhâb, Sarı Saltuk, Malkoçoğlu, Mihâloğlu ve niceleri.
Onlar, birleştirmişlerdir. Hem sünnî, hem de alevîdirler. Türk’ler Türk, Arap’lar Arap bilir onları. Sünnî’ler sünnî, alevî’ler alevî bilirler. Gönüllerde yer etmişlerdir. Her kes onları kendilerinden kabûl etmiştir.
Anadolu’da, Alpagut adlı yerleşim birimleri vardır. İlçe, belde, köy, onlarca. Biri de; Eskişehir, Mihâlgâzi ilçesi, Alpagut Beldesi. Bakın; İlçesi Mihâlgâzi, beldesi Alpagut. Acaba Anadolu’nun sosyal şifresi çözülse, karşımıza neler çıkar neler... Bu beldenin doğusunda Dedeler Tepesi, batısında Erenler Tepesi bulunuyor; ortasında Alpagut. Önce köy, şimdi belde. Adı , bin üçyüz yılında konmuş; yani Osmanlı Devleti’nin kurulmasından bir yıl sonra. İşte bu yerleşim birimini kuran ve Dedeler Tepesi’nde gömülü bulunanlar Alevî, Erenler Tepesi’nde gömülü bulunanlar ise Sünnî. Ortak özellikleri, Alpagut olmak. Alın size bir şifre çözümü.
Günümüzün alpagutları... Alpagut olmak ne zaman kesintiye uğramış ki!! Onların; hayatta, “tapulu” (taptıkları) malları yoktur. Rızık ve ecel endişeleri yoktur. Kuyruğuna kabak bağlamış fare misali; çektikçe sıkışan ve fareyi, kedilere yem eden kabak gibi görürler, Dünyâ malını.
Erzurum’lu Alvar imamı, Muhammet Lütfî Efendi’nin, hayatta, tapulu malı olmamış. O; gönüllere mâl olmuş, gönüllerde yer kapmış. Alvar’dan yola çıkınca, derlermiş ki: “Ah... Efe Hazretleri benim arabama binse”, Erzurum’a varınca; “Âh... benim evime misafir olsa”, “Âh... Benim soframda bulunsa”. Her kes, gönlündekini ona sunmuş. O da, mal taşımadan, gönülden gönüle, gönül taşımış.
Günümüz alpagutlarının eli çantalıdır... Bilinmezler; ama, bilinirler. İyi sporcudurlar, edebiyatçıdırlar, şairdirler, siyasetçidirler, sanatçıdırlar, ekonomisttirler, yayıncıdırlar, toplum doktorudurlar, danışmandırlar.
Üç boyutlu okurlar; Vahyi, insanı ve kâinâtı. Onlar, çözüm üretirler, problem değil. İnsan, kâinatta, Allâh’ın halîfesidir.Vahy’i uygulamakla görevlidir. Bu üç boyut; anlamadan, birleştirmeden görevlerini yapmaları mümkün değildir. Alpagutlar; anlarlar, anlatırlar ve birleştirirler.
Bir siyasi ,ekonomik oluşum, basın, yayın faaliyetimi var; onlar, hep arka planındadırlar. Oluşumların rûhudurlar. Siz, onların tezâhürünü (görünümünü) seyredersiniz. Rûh, görülmez; oluşumlar görülür. Beyinlerine, zamanında, “şöhret, âfettir” diye kazınmıştır. “Çığ”ın düşmesi için bir “çığlık” yeterlidir. potansiyeli, bir çığlıkla, kinetiğe dönüştürürler.
Sanatçıyla, sanatı konuşurlar. Sanatla, Allâh’ın boyasını(Sıbğatu’llâh) buluştururlar. Bakarsınız; bir yayın yönetmeniyle beraber yansımaları, yayın ilkelerini, başka bir ortamda; tanınmış bir holdingin yönetim kurulu başkanı ile beraber, ortakları konuşurlar; Sığır tipi ortaklar ile koyun tipi ortakları. Sığırlar, otlamak için değil, savunmak için bir araya gelirler. Kurt kokusu alınca toplanırlar, savunmaya geçerler. İki sığır, sırt sırta, yüz kurdun hakkından gelir. Koyunlar ise, otlamak için bir araya gelirler. Kurt kokusu alınca paniğe kapılırlar. Bir kurt, yüz koyunun hakkından gelir, dağılır giderler. Ekonomik krizler gelince, ortak tipine göre oluşumlar ayakta kalır, ya da yıkılırlar. Anlayan, anlamıştır. Anlamayan, başına gelince anlamıştır…!
Siyâsetçiyle, siyâseti konuşurlar. Bazen tâ merkezinde yer alırlar. Alpagut; “ gönül” der, siyâsetçi ise ; “akıl”. Seçimlerde, “gönül” diyenler kazanırlar, “akıl”diyenler kaybederler.
Onları; bazen, tarlada lastik ayakkabı ile domates çapalarken, bağlarken görürsünüz. Çocukları ninnî ile uyuturlar. İyi beyin programlarlar. “Çene-vizyon” yaparlar. Ekin biçerken, çay demlerken..... görürsünüz onları. Her işin uzmanıdırlar. Îmanlı, edepli, liyâkatli, vicdanlı ve de sâdıktırlar. Bakarsınız; makrô’da , bakarsınız; mikrô’dadırlar. Olaylara dâimâ tââ yukarılardan bakarlar. Her büyük karenin, küçük karelerden oluştuğunu iyi bilirler. Kare-kare giderler. Kare atlamazlar. Bu yüzden karamsarlık sözlüklerinde yoktur. Kara-kara düşünmezler. Kara-kara değil; kare-kare..!!
Bulun bakalım; nerede bunlar?? Damarlarda kan gibi dolaşıp dururlar. Belki, siz; belki, hemen yanınızdaki............
Mustafa SUNA
Sarıcakaya İmam- Hatip Lisesi Mes. Ders. Öğrt.ESK.
YORUMLAR
hocam çok iyi anlatmışsınız. bende sakarı çocugu sayılırım atalan köyündenim. alpagutun ne kadar dindar olduğunu bilirim iyi insanlardır. çokda tanıdıgım arkdasım oldu. ama işte beş parmagın beşi bir olmuyo hocam hele bu devirde...
beldenize ve kardeşlerinize bu kadar sahip çıkmanız çok hoş birşey. tebrik ederim elinize yüreğinize sağlık.