YAZ AŞKIM 6
Bölüm 6
Onlar böyle konuşurken, köyün kızları oğlanları bir yandan misafirlere hizmet ediyor, bir yandan da yöreye ait oyunlar oynuyorlardı. Herkes halaya kalkmıştı, güzeldi müzik.
Leyla bende oynamak istiyorum diyerek Mustafa’ya oynayıp oynamayacağını sordu.
Mustafa ‘’Yok, ben sizi izlerim.’’diye cevap verdi.
Leyla neşe içinde kalkıp halaya katıldı. Mustafa biraz izledi. Aklı Ayla’daydı. Hâlâ ortalarda yoktu. Kalkıp aramaya gitti, pansiyonuna gitti, yukarı çıkıp kapısını çaldı. Önce ses yoktu, bir daha çaldı. Zayıf bir ses ‘’ Kim o? Dedi.
_Benim, Mustafa.
Kapı açıldı, Ayla göründü. Yüzü solgundu.
_ Hasta mısın?
_Yok, uymuşum.
_ Uyumuşa değil de, ağlamışa benziyorsun. Ne oldu?
_ Bir şey yok
_ Saklama, Leyla mı üzdü?
_ Önemli değil.
_ Nasıl önemli değil diyorsun, seni ağlatmaya hakkı var mı? Haydi aşağıya inelim bak herkes çok eğleniyor.
_ Peki geliyorum, Leyla nerede?
_ Halay çekiyor.
Dışarı çıkıp, kapıyı kapadı. Beraber aşağıya indiler.
_ Önce yemek al, biraz sonra biter.
_ Aç değilim.
_ Hayır, yemek zorundasın
_ Canım istemiyor.
Ayla’nın elinden tutarak
_Gel, bak bu yörenin yemekleri değişik.
Bir tabak aldı, biraz içine yemek koydu.
_ Zor da olsa yiyeceksin, sende mi hasta olmak istiyorsun?
Sonra kolundan tutup boş bir sandalye çekti, oturttu. Kendi de yanına oturdu.
Ortada çok güzel oyun oynuyorlardı, onları seyre daldılar.
Leyla’da aralarındaydı. Oyunlara uyum sağlamaya çalışıyordu.
Hem seyrettiler, hem tempo tuttular. Eğlenceler gece geç saatlere kadar sürdü. Çok güzel geçmişti, gece odalarına çekildiklerinde saat ikiyi geçmişti.
Mustafa yatağına yatınca olayları ve geceyi düşündü.
Ayla ne kadar merhametli bir kızdı, kalbi kırık ve çok üzgündü.
Ama kardeşine karşı müşfikliğini ne güzel gösteriyordu. Gıpta etti, onun kardeşi yoktu.
Varlıklı bir ailenin tek oğluydu ama hiç şımarmamış, çok iyi yetişmişti. Ailesi son derece mütevaziydi ve Mustafa’ ya da çok düşkündüler.
Okuyup doktor olması ailesini çok sevindirmiş, ders çalışması için bu köye gelmesine teşvik etmişlerdi. Hem dinlenip hem de ders çalışması için.
İyi de olmuştu çok sıkı çalışmış, yalnız iki kız kardeş gelince biraz gevşetmişti ders çalışmayı. Düşünceler içinde uykuya daldı.
Sabah bir hayli geç uyandı, elini yüzünü yıkadı, üstünü değiştirdi, dışarı çıktı. İçinden bu gün değişik bir şeyler yapmalı, dedi. Etraf kalabalıktı ama kızlar görünmüyordu.
Kalkmadıklarını düşündü, biraz oyalandı. Kahvaltısını yaptı. Görünürlerde yoklardı. Bir iki kişiye sordu, bilmiyoruz dediler. Yukarı çıkıp odalarına baktı, yoklardı.
‘’Nereye gidebilirler?’’ diye düşündü.
Bekleyelim bakalım, görürüz, diye odasına çıktı. Biraz ders çalıştı, vakit geçmek bilmiyordu.
Tekrar aşağıya indi, motel sahibine sordu. Artvin’e gittiler, diye yanıt aldı. Şaşırmıştı, ne işleri vardı Artvin’ de….
Bana bir şey demediler diye hayıflandı motel sahibi. O gün öyle geçmişti, çok merak etmişti ama çare yoktu.
Ertesi gün akşam üzeri geldiler.
Mustafa sitemli bir şekilde ‘’ Aferin size, beni epey meraklandırdınız. İnsan haber verir.
Hayırdır, ne vardı Artvin’ de? Diye sordu.
Leyla yine solgundu, araba onu yormuştu.
Ayla ise tedirgin, gezmeye gittik değişiklik olsun istedik diye cevap verdi.
_ Bende gelirdim söyleseydiniz.
_Siz ders çalışıyorsunuz diye demedik.
Ayla,Leyla’ya dönerek;
_ Hadi canım, odaya çıkalım dinlen biraz, araba seni yordu.
_ Evet, biraz yatayım yukarı çıkınca.
Giderlerken Leyla ablasına sordu,
_ Abla, Mustafa’ ya demedin değil mi hastalığımı?
_ Hayır canım, kimse bilmiyor, bilmeyecekte…Sen üzülme yeter. Bu günlerin tadını çıkaralım, ilaçlarını da aldık. Şimdi biraz uyu dinlen.
Sarı saçlarını okşayarak kardeşine uzun uzun baktı, hiç kıyamıyordu. Öyle güzel, öyle tatlıydı ki…Onu kaybetmek korkusu Ayla’yı deli ediyordu ama çaresi yoktu. Çok az zamanı vardı.
Doktorlar öyle demişlerdi, ‘’Gönlünce yaşasın, gerisini boş verin.’’
Artık tedavisi işe yaramıyordu, melun hastalık son safhasındaydı. İki ay demişti doktor.
İki ayın birisi bitmişti, çok sevdiği kardeşini kara toprağa mı verecekti? Bu düşünce Ayla’yı çıldırtıyordu. Kardeşine belli etmeden yaşamak ne kadar da zordu.
‘’Allah’ ım! Bana yardım et, dayanma gücü ver.’’
Siyah gözler yine yaşlarla doldu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Dışarı çıktı, bir kenarda sessizce uzun uzun ağladı.
Sonra kendini toparladı, elini yüzünü yıkadı, tekrar odaya döndü. Leyla’ sı uyuyordu, yavaşça kapıyı kapatıp dışarı çıktı. Aşağıya indi, içi sıkılıyordu. Biri ile konuşmak ihtiyacı duydu. Dere kenarında Mustafa’ yı gördü, yanına gitti.
Ayak sesini duymuş, Mustafa başını kaldırmıştı. ‘’Merhaba, gel!’’ diye sandalye verdi
_ Nasılsın? İyi görünmüyorsun.
_ Yok, yol yordu onun için.
Mustafa uzun baktı gözleri kızarmıştı.
_ Ağlamışsın, yol yorgunluğu değil, konuşmak ister misin? ( gözleri gülerek) İyi dinleyici olurum.
Ayla akan suya dalgın bakarak,
_ Biliyorum, iyi bir dinleyici olursun ama anlatması kolay değil dinlemek kadar.
_ Denesen
_ Hayır ısrar etme ne olur, konuyu değiştirelim.
_ Nasıl istersen öyle olsun. Anlat bakalım Artvin nasıl, nerelere gittiniz?
YORUMLAR
Hikaye o kadar çekici ve akıcı bir uslupla yazılmış ki merakımdan başa dönüp bütün bölümleri okudum.Sonunu da merak etmeye başladım.Devamını da mutlaka okuyacağım.
Ayşe hanım şiirde olduğu gibi yazıda da kaleminiz çok güçlü ve okutturuyor yazdıklarını.
Yazmaya devam ediniz.Tebrik ediyorum.
SAYGILARIMLA.
Bu hikayeyi okuyunca anılarım geilyor aklıma
An an sevdiğinin ölümünü beklemek ,balkona çıkıp ölesiye ağlardım bir zamnlar sonra gülerek içeri girer esime polyanacılık oynardım kac günüm kaldı ölmek için derdi de kızardım sus sen yasıyacaksın derdim.
Bu hikayeyi sanki ben yaşadım acıya kandım arkadaşım
sonu ölüm olmasın ne olur kurtulsun hasta kardeş dayanamam ben. sevgimlesin.
Hikayenin kaçırdığım bölümlerini okuyacağım.
Çok güzel ve akıcı bir kalem. İnsanı sıkmıyor.
Devamını merak ediyorum. Ayla acaba Mustafa'yla dertleşebilecek mi. Belki biraz rahatlar. Belki kardeşine karşı nasıl davranacağı konusunda yardım alır.
Sevgili Ayşe, böylesi güzel bir öyküye imza attığınız için sizi kutluyorum... sevgiler...