ruhsal çatışma
merhaba mavim,
Çocuksu gülüşlerimizi, gökyüzüne salıp ipini kaçırdığımız renkli uçurtmamızda bıraktığımızı ,bilirim.
Bu yüzdendir sana dudak büken hüzünlü dizelerim...
Seni nasıl özlediğimi anlatmaya çalıştığım her an bir martı daha uçuruyorum ellerimden.Oysa ne çok severdim martıları bilirsin,şimdi sevdiğim bütün her şeyi gölgeleyen özleminden başka bir şey yok hayatımın duygusal yanında.
Senden sonra, hedefleyip sahip olduğum hiç bir başarı bir gülüşün kadar ısıtmadı içimi.Paylaşacak bir sevgisi yoksa insanın yaşadığı her şey yarım, öksüz ve boynu bükük kalıyormuş meğer.Bilmiyordum.
Seni düşünmekle , bunca yıl sonra hala adını dilimden düşürmemekle hata mı ediyorum ben? Geçenlerde bir arkadaşım söyledi ’geçmiş kırılmış bir bardak gibidir, artık onu çöpe atıp yenisini almak gerekir’ diye. Kırdığım bir bardağı saklıyorum yıllardır garip bir inatla. Yerine yenisini almaya razı değil içim.Yapamıyorum. Eskilerimi de severim hep bilirsin,bütün eskilerimi eskimeyenler heybesinde biriktirmeyi de...
Şimdi evlisin. Bunu düşündüğüm zamanlarda çıkmaz bir sokağa düşüyor yolum. Seni özlediğimde tıpkı eskisi gibi gelip kapını çalma düşüncesiyle doluyorum,ve hemen ardından gerçekler dikiliyor karşıma.Her birinden ayrı bir ses ’adresi yok’ ’O artık evli’ ’ geçmiş bitmiştir’ ...derken ! çaresizliğimi anlıyorum. ’Evet seni bırakıp giden ben isem de beklemeyen sensin’ diye bağırıyorum bencilce.
Kelebekler kanat çırpmıyor sol yanımda heyecan duymuyorum.Yüreğim sendin benim, oysa şimdi sadece bir organdır bedenimin hayata tutunmasını sağlayan..Peki ya ruhum,kim görebiliyor onun bütün yaşamsal faaliyetlerini sende unuttuğunu? Hiç kimse. Bu yüzden, işte tam da bu yüzden kimseler anlamaz halimden.
Hiç bir şey bir gülüşün etmiyor...
Seni seviyorum.Fakat seni severken benim yerimi alan o kadını ise anlıyorum.
’Gel desem’ gelirsin biliyorum.
Ve bir kadın sevgiyle gözlerinin içine bakarken sana ’gel ’ demek...
Affet sevgilim,
yapamıyorum...
16.12.2009