Pat-a-gonya'm
Patagonya Güney Amerikanın kuzeyinde şirin bir sahil memleketi. Nüfusunun çoğunluğu “Pat” lılardan oluşmakta. Geri kalan kısmının ise, bir rivayete göre Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş devrinde Anadolu’dan “Konya” civarından göç edip zamanla “Pat” lılar arasında asimile oldukları iddia edilir. Bu sebeple olsa gerek, toplum yapısı sosyolojik olarak incelendiğinde kısım, kısımda olsa Türk kültürünün izlerini taşıdığı görülmektedir. Bu benzerlik kendini, yemek kültürü, müzik kültürü, siyaset kültürü kısaca yaşam kültüründe o kadar belli etmektedir ki, aradan geçen bunca zamana rağmen değişmeyen şehir, yemek, şarkı ve insan isimlerinde kendini hemen ele verir
Toplumsal yapısı bireyler açısından ele alındığında küreselleşmenin dayattığı teknolojik etkileşimleri saymazsak “birey” orada da adı üstünde “bir” eydir ve tıpkı bizde de olduğu gibi “bir oy" olarak algılanmaktadır. Aşağıda yapılan araştırmada bireylerden ziyade bağlı bulundukları sınıfları, kategorileri işlevlerine göre isimlendirerek kısaca kültürel ve sosyolojik analizi yapılmıştır.
Bu bağlamda Patagonya halkı sınıfsal olarak üçe ayrılır.
Bir “KOYUCULAR” iki “UYGULAYICILAR” üç “TUTUCULAR”.
"KOYUCULAR”
Kendi aralarında üçe ayrılırlar,- 1-“Kuzular” ,-2-“Atmacalar”, -3-“Akbabalar”.
1-“Kuzular” da kendi aralarında ikiye ayrılır.
-A-“Kuş beyinli kuzular”: kısıtlı kapasiteleri yüzünden genellikle “kuzuların sessizliği”, “koyun koyuna” gibi sosyal içerikli filmlerde figüranlık yaparlar.
-B-“Beyinsiz kuzular”: ise sütünden ve yününden yaralanıldıktan sonra tekrar geldikleri yer olan “uygulayıcılar” grubuna dönerler. Yaşlanıp gözden çıkarılanlarda etinden yararlanılmak üzere doğru "mezbaha haneye”
2-“Atmacalar” da kendi arasında ikiye ayrılır.
-A-”Havada parende atan atmacalar”; genelde her on yılda bir “Ankara marşı” ile gelip “İzmir marşı” ile giderler. En sevdikleri renk “haki yeşili”, en sevdikleri şarkılar “Eylül de gel” ve “yar saçların lüle lüle” dir.
-B-“Desteksiz atan atmacalar”; Kökleri ta “Dayı boyuna” kadar uzandığı söylenir. (Ben diyenlerin yalancısıyım) “Sülümangiller” , “Necmiüddün-i Yerebakan” ve “Daniş Bay Kıl” bu gurubun en meşhur atmacıları pardon atmacalarıdır. Sol gösterip sağ, sağ gösterip, yerine genelde başka bir şey gösterirler. Doğuştan “çoban” kültürü ile yetiştirildikleri için “sürü” psikolojisini iyi bilirler. Genellikle “küçükbaş” hayvan (koyun) yetiştiriciliği ile geçinirler. Hobi olarak el sanatlarından “oymacılık ”, güzel sanatlardan “yıkamalı-yağlı” boya, görsel sanatlardan ise “sihirbaz” lıkla ilgilenirler. Bitten tereyağı çıkarmakta, atmış ikiden tavşan yapmakta üzerlerine yoktur. Sineği havada kolonoskopi yapıp belini incitmezler. Genellikle “Ankara” civarında yaşarlar, karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşarlar. “Recepgiller” ile ana bir baba ayrı kardeştirler .“Atma Recep din kardeşiyiz” sözü işte buradan gelmektedir.
3-“Akbabalar”; her zaman, her yerde, her devirde olageldikleri için “klasik” sayılırlar ve “antika” değeri görürüler. Matbuat ve tivi işiyle iştigal edip, ayrıyetten tencere, tava pazarlamacılığı yaparlar. “ Tencere dibin kara, seninki benden kara” atasözünü kekelemeden bir çırpıda ve yüzleri kızarmadan söyleyebilme gibi ekstra bir meziyete sahiptirler. “İhale takibi, iş bitirme, mal götürme, banka batırma” en büyük hobileridir .”Leş kargaları” ile mesleki benzerliğinden başka bağları yoktur.
“UYGULAYICILAR” lar kendi aralarında dörde ayrılır,
1-Sulu sevenler”,
2-“Acı sevenler”,
3-“Vejetaryenler” ve
4-“Allah gözünüzü doyursun” grubu
1-“Sulu sevenler”; adında anlaşılacağı gibi sulu severler. Devamlı “acık da suyundan da koy abi, ne olursun” diyerek edebiyat yaparlar. Soyları ”Brütüsgiller” e kadar gider. Çokbilmişleri nadiren de olsa terfi ederek “kuzu” luğa veya “atmaca” lığa yükselip sınıf atlayabilir. Suratlarına tükürsen “ya Rabbi şükür” der, başlarından aşağı çiş döksen yağmur yağıyor zannederler.
2- “Acı sevenler” ; (İşte benim “nambır van”, “Först kalass”, "favori" grubum. Bu grup kan mı çekiyor nedir hep sempatik gelmiştir bana.) Lakapları “yurdum insanı” diye geçer. Tam 72,5 milletten oluşsa da “Acı sevenler” etnik olarak “tırt” lar ve “pırt” lar ve “hırt” lar(gayr-i müslüm acı sevenler) olmak üzere üç ana gruba ayrılır. Son zamanlarda bir kısım “pırt” ların “P-opo” yüzünden sık, sık gaz çıkarmalarına rağmen, asırlardır kader birliği içinde yaşayıp dururlar. Saydığımız bu üç etnik grup kendi aralarında “Alaturka acı sevenler” ve “Alafranga acı sevenler” diye iki ayrı gruba ayrılsa da dikkatle incelendiğinde bu ayrılığın sadece def-i hacet sırasında farklı pozisyonları (çömelerek ve oturarak) tercih etme sebebiyle meydana geldiği gözlenmiştir. Acı onlar için yaşam tarzıdır. En çok sevdikleri şarkı “çile bülbülüm çile” ,en çok sevdikleri hikâye “La Fonten’den Masallar ”, en sevdikleri yemek “patlıcan oturtma” , en sevdikleri tatlı “vezirparmağı”, en sevdikleri oyun “bunun adı oyun bilmeyene koyun” isimli masum bir çocuk oyunudur. Çoğu doğuştan “düztaban” ve müzmin “basur” dur. İdealleri iyi bir “koyucu” (kanun) olmaktır, koyucu olamayanlar iyi bir “çalıcı” (kanun) olur. Bunların torpillileri “Seda şov”, “İbo şov” gibi faydalı halk programlarında program orkestrasında müzisyenlik yaparken, torpil bulamayanları Kumkapı’da veya Beyoğlu’nda üçüncü sınıf gazinolarda ikici sınıf bir assolistin arkasında sürünürler.
3-“Vejetaryenler”; Bunlar “vip” (viaypi diye okuyun) sınıfına girerler. Kendi aralarında “tavşan boku” ve “hacıyatmaz” gibi iki alt gruba ayrılırlar. Yazları Ege ve Güney sahillerinde, kışları “Kartalkaya”, “Uludağ” ve İstanbul da "Nişantaşı" ve "Bağdat caddesi" civarlarında rastlanırlar. Yumuşakça ları "Etilere" takılır. Anne tarafından “akbaba” lar ile akrabadırlar.
4- “Allah gözünüzü doyursun”; grubu. Bu gruba kısaca “Ohaa” da diyebiliriz. “Manda” giller, familyasının en seçkin örnekleri “Camış, Öküz, İnek, Sığır, Su Aygırı “ hep bu grupta bulunur. Küçüklerine genelde “Tosuncuk” denir. İdealleri iyi bir “vejeteryan” olup oradan sınıf atlamaktır. Fakat “genetik” ve “anatomik” yapıları buna müsaade etmez.
“TUTUCULAR” Vallahi neyi tuttukları hâla belli olmayan oynak ve kaygan bir zümre. Bunlara “kararlı kararsızlar” da denilebilir. Uluslararası literatürde “spekülatör” (vurguncu) diye adlandırılırlar. Neyi tutukları seçim sonuçlarına göre değişgenlik gösterir
Bunlarda ikiye ayrılır. 1-“Eldiven giyenler”, 2-“maşa kullananlar”.
1-“Eldiven giyenler” genelde “Allah gözünüzü doyursun” grubu ile çok iyi geçinirler. Bu yüzden eldivenleri genellikle “manda” derisindendir.
2-“maşa kullananlar” ise daha enternasyonal bir "portföye " sahiptirler, uluslararası ilişkileri bayağı "derindir". Yukarda saydığımız bütün gruplarda bulunan “melankolik” bir ruhsal görüntüye sahip “sazan” lar ilgi alanlarına girer.
Yaa işte böyleee
Muhabir: İsmi Lazimdeğil
Kaynak: YHA (Yersen Haber Ajansı)
İsmet BABAOĞLU
YORUMLAR
Ağyar
Çok teşekkürler,
Saygı bizden, selamlar
Silence
Ağyar
Eyvallah, çok teşekkür, selamlar
zamanını hatırlamıyorum ama çok eskiden di,
ulvi alacakaptanın hazırladığı,
patagonyanın sesi radyosu vardı,
ne gülerdik, düşünürken...
yazınızda öyleydi doğrusu, hadi bakalım dedirtti...