MASAL MI Kalacak UMUTLAR
Bir varmış bir yokmuş... diye başlar masallar.
Öykülere gönül vermiş dostlarla birlikte, öyküler yazamak, çoğu zaman okuduğumuz öykülerde kendimizden bir şeyler bulmak nasıl ortak paydada buluşmaksa, kendimizin öykülerini birleştirmek ve yeni öyküler oluşturmak gibi bir masal düşlemiştim.
Hemen harekete geçmiş ve umutlarımı sırtlayıp "ORTAK ÖYKÜ İŞLİĞİ" adlı bir masal mahallesine geçici muhtar atamıştım kendimi. Ama olmadı.Olamadı. Kimi duydu, kimi duymadı. Ses verenlerden bir daha ses çıkmadı. Ama ben yılmadım.Yılmayacağım. Bu belki gerçek, belki bir masal olur.
Bir varmış...
O gün "ben de varım" diyenler bilmemki bugün neredeler ?
Bir yokmuş...
O gün burada olmayanlar belki de bu masalda yokmuş...!!!
Aşağıda okuyacağınız yazılar bir masal mı, bir düş mü?
Karar sizin. İsterseniz bu düşü gerçek yapmak için "ORTAK ÖYKÜ İŞLİĞİ" ne gelin.
......................................................................................................
Sevgili ’Edebiyat Defteri’ dostları
Biliyorum ki, aramızda son derece yetkin, usta öykücüler olduğu gibi, öykü yazmayı denemiş ama sonradan şiir’e ağırlık vermiş olanlar veya, hiç denememiş olanlarımız da var.
Öykü yazmayı bir amaç edinmiş, yaşam biçimine dönüştürmüş öykücülere minnet borçluyum. Okuma yazma öğrendiğim yıllardan beri yaşam deneyimi kazanmamda hepsinin çeşitli biçimde katkıları olmuştur.
Şiir’e ağırlık veren ama zaman zaman öyküler de kaleme alan dostlar var ve bunların içinde de çok güzel kurgulanmış, iyi bir teknik ile yazılmış öykülere rastlamak mümkün. Her nedense bir ya da birkaç örnekten sonra devamını getirmiyorlar.
Genel kanı ile, öykünün şiir’e nazaran daha zor olduğunu düşünerek henüz olgunlaşmadan yazmaktan vazgeçiyor olabilirler. Oysa yanlış bir kanı ile belki de çok iyi bir öykücü olma şanslarını yitiriyorlar.
Öykü yazmayı düşünmüş, hatta zihinsel olarak denemiş olup ta buna cesaret edememiş ya da zaman bulamamış olanlar da olabilir. Belki de uzun soluklu bir çalışma gerektiği düşüncesi cesaretlerini kırmıştır.
Radyo programları yaptığım yıllarda dinleyicilerimle ortak şiirler oluşturmuş ve bundan çok keyif almıştık. Üstelik çok iyi şiirler de çıkmıştı. Hatta bu şiirleri bir antolojide toplamayı düşünmüş ama parasal nedenlerden başaramamıştık.
Şimdi sizlere önerim; Gelin ortak öyküler yazalım. Bu amaçla ilk adımı atmak istedim ve ’Atölyeler’ bölümünde "ORTAK ÖYKÜ İŞLİĞİ" ni kurdum. Ama bu işliğimiz benim değil, bizim ortak çalışma alanımız olacaktır.
Demokratik bir çalıştay ile kurallarımızı birlikte belirleyelim. Hatta atölyemizin adını (isterseniz) birlikte koyalım. Konularımızı ve öykülerimizi hep birlikte oluşturalım. İster hep birlikte, isterseniz gruplar halinde öyküler yazalım.
Katılımınızı ve/veya önerilerinizi bekliyorum. Saygılarımla.
.......................................................................................
Ne kadar umutlanmıştım ilk gün.
Nasıl bir çocuksu bir sevinç çiçeği açmıştı içimde.
Bilseniz, nasıl da titremişti ellerim, keserken açılış kurdelesini ‘Öykü Doğumhanesi’nin.
………şimdi biraz geriye gidelim;
Bu kent’e geldiğim günden beri, pisi pisi oturuyordum PC ‘min çerçevesinde. Bazen çıkıp şöyle bir, dolaşıp dururdum çevresinde. Sıcacık gülüşlere rast gelirdim sokaklarında. Ana caddesinin tam ortasından geçen, binlerce pınardan toplanıp ve bir çağlayandan dökülen şiir ırmağının sularından içerdim kana kana. Serinlerdim.
Duyardım, bir ‘masal-park’ varmış. Henüz bulamadım. Oysa gelirken birlikte getirmiştim çocukluğumu yanımda. Hafifçe aralık ağzım ve meraktan kocaman açılmış gözlerimle, ne masallar dinlerdim.
Bir de, ‘Yitik Mektuplar Posta hanesi’ varmış bu sanal kent’te. Hani, üzerine yazacak bir adres olmayan, sanal bir sevgiliye yazılan mektuplar. İşte tam öyle. Bir başka deyişle, kim sahiplenirse o okusun diye. Denedim ama kanıksayamadım bir türlü. Açıkcası, ürperdim her seferinde, dönüp çevreme baktım. ‘Duygu hırsızı..‘ diye bağıran var mı diye.
Heyhat… Nasıl da kıyıda köşede kalmış, nasıl da mahzun dururlar bırakıldıkları yerde o güzelim Öyküler. İstedim ki, her birini ziyaret edeyim, gönüllerini alayım. Ama ne çare, her biri bir başka mahallede. Tükendi dizlerimde derman. Sonunda karar verdim, çıkıp huzuruna Sanal Valimizin, diyeyim…”Ne olur Habib-i Valim, bu işe bir çare, bir ferman”. “Ne olur, topla şunları bir araya, yaşasınlar hepsi bir arada”.
Ama sorunlar Dağ gibi. Her şey de yöneticilerden beklenmez ya… Hele bir imece kuralım, biz de elimizi taşın altına koyalım. Beklerken yeni ‘Sanal Mahalle’mizi, bir köy neyimize yetmez. Sağ olsun, Habib-i Valim yer tahsis etti de dükkanı! açtım. Düşündüm…düşündüm, sonra birlikte düşünmeyi de düşündüm ve karar verdim.
“Ortak olsun” dedim yerimiz, yaşasın İmece’miz. Hani, evsiz-barksız olmaz ya…Eee…Tabii isimsiz de olmaz. Öyle ise, “ORTAK ÖYKÜ İŞLİĞİ” olsun geçici ismimiz. Astık tabelamızı ve ilan verdik tüm sakinlerine ‘Sanal Kent’imizin. Kaydına işledik Defter’imizin. Duyan geldi. “Aaah…ne güzel, ben de varım” dedi.
Öyle ya... yazarını, yazarlarını bekleyen öyküler için bayram sabahı gibiydi yeni doğan gün. Onlarca, belki yüzlerce öykü kurtulacaktı beklemekten doğum günlerini. Gün ışığına çıkacak ve onlar da ışıklarını saçacaklardı, okurlarının zihin iklimlerindeki loş labirentlerine.
…………şimdi yine günümüze dönelim;
Ne kadar da heyecanlanmıştım o gün.
Her şeyi birlikte yapacak, kuralları birlikte koyacaktık.
Demokratik bir Açılım ! olacaktı.
Sonra birlikte öyküler yazacaktık.
Cak’tık, Cek’tik.
Bir çoğunuz hatırlar, Nasreddin Hoca’ya atfedilen bir fıkra vardır;
“Adam, yolda giderken bir nal bulur. O kadar sevinir ki, neredeyse zil takıp oynayacak. Karısı şaşırır ve sorar. ‘Ne oldu efendi, bu ne heyecan’? Hoca yanıtlar. ‘Araba hanım, bir arabamız oldu’. Karısı…’Ne arabası efendi, o sadece bir nal’ der. Hoca güler. ‘Olsun, iş kaldı üç nal, bir at, bir de arabaya’….
Nasreddin Hoca ile ne benzerliğim! var bilmiyorum. Ama ben de şimdi gülüyorum o günkü halime. Zira, sağ olsunlar söz verip gelmeyenler ve bir gelip pir gidenler, şimdilerde tek bir bebek sesi dahi duyulmadı “Öykü Doğum hanesi” nde.
........................................................................................
Ne dersiniz ?
Bu bir masal mı, masal olarak mı kalacak ?
YORUMLAR
Sevgili Ali kardeşim, bence bu düşünceniz masal olarak kalmasın. Ben öykü yazmak istiyorum. Yazmaya gayret ediyorum. En azından deniyorum. Yılmayacağım. Birgün başaracağıma inanıyorum. Atölyenizde, bana da bir görev düşerse, seve seve katılırım. Ne kadar yaparım, ne kadar yapamam orası şimdilik muamma. Ben de el veriyorum. Saygılar...