- 2543 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YANILIYOR MUYUM?
Ne çok teslim ederiz, hayatımızı, başkalarının ellerine. Düşündünüz mü hiç?
Farkında olarak veya olmayarak, sürekli yaptığımız şey, bu değil mi?
Yaşamımızın, ana motiflerini oluşturan, kurallar. Yazılı ve yazısız olanlar. Bizim dışımızda birilerinin, yazdıkları ve yaptırımları ile karşımıza dikilen, nice kural.
Toplu yaşamanın getirdiği, en büyük, karmaşa, kurallardır. Aslında, düzeni sağlamak amacı ile oluşturulmuş, bir dizi kanundurlar. Ama insan ruhunda, özellikle de özgür ruhlar üzerinde, inanılmaz isyanlara yol açarlar. Olmadığımız kişiler olmak zorunda kalırız. Oluruz da. Olmamız gerekir. Eğer, o toplum içinde yaşamak istiyorsak. Mecburuz dur. Başka seçeneğimiz yoktur.
Sadece, toplum içinde yaşıyor olmakla da sınırlı kalmaz. Sürekli, dışımızdaki kişilerin görüşleri ile yaşarız. Moda. Kim yaratır modayı? Siz? Ben? Hayır, bizden kilometrelerce uzakta, tanımadığımız, bilmediğimiz, bizi tanımayan insanlardır, yaratıcıları. Ve, biz uyarız.
Hayat, yaşamak içindir. Soru: Hangi hayatı yaşamak istediğimizdir. Kontrolü elimizde, bizim olan hayatı mı? Başkalarının şekillendirdiği, yön verdiği, onlara ait olan bir hayatı mı?
Nasıl hissedeceğimiz, bizim kontrolümüzde olmalıdır. Bizim izin vermediğimiz, hiçbir şeyi, hiç kimse bize yapamaz. İzin vermediğimiz, hiçbir duyguyu, hissettiremez.
Duygularımızın kontrolü, aslında, elimizdedir. Ama biz, nedense, o kontrolü başkalarına vermeyi tercih ederiz.
Bir kitapta, şöyle bir önerme okumuştum:
Düşüncelerimi kontrol edebilirim
Duygularım, düşüncelerimin sonucudur.
Duygularımı kontrol edebilirim.
Ne kadar basit ve düz bir önerme, değil mi? Bu kadar basit bir şeyi beceremeyecek kadar donanımsız olduğumuzu düşünmüyorum. Sadece istemediğimiz için görmezden, yapmazdan, düşünmezden geliyoruz.
Tolstoy’un ünlü karakteri Ivan Ilych, kendisi ile hesaplaşmasının ardından şöyle der : “ Ya tüm yaşamım hatalıysa...”
Ya hayatımızın, tüm kurgularını, yanlış yaptıysak? Ya mutlu olabilecekken, mutsuzluğu kendimiz seçtiysek?. Bunu hiç sorguladınız mı?
Sürekli koşulları suçlarız. Kişileri suçlarız. Belki onlardan daha fazla suçlu olan, kendimiz iz?.
Değerimizi, başkalarının ölçmesine izin veririz. Bu izini verdiğimiz andan itibaren, kendi değerlerimizin dışına çıkmış oluruz. Hakkı verdiğimiz kişi, kendi değer ölçülerine göre, bizi değerlendirmeye başlar. Ne kadar çalışkan olduğumuz. Ne kadar güzel, ya da çirkin olduğumuz. Ne kadar, kurallı şiir yazdığımız. Ne kadar anlamlı, akıcı yazı yazdığımız. Ve daha bir sürü becerimiz. Hep başkalarının değerlendirmesi altındadır.
Kibarlık ve ahlak adı altında yapılan dayatmalar: “ Büyükler geldiğinde, ayağa kalk!.” “ Sofradan kalkarken, izin iste.” “ Kibar ol!.” “ Lütfen de! “. Bu listeyi, sonsuza kadar uzatmak mümkün. Tüm bu dayatmaların, tek bir gidiş noktası vardır: Bizi yönlendirmek. Biz, düşünemiyoruz ya! Bilmiyoruz, aklımız bir şeye ermiyor ya! İlla ki birileri, ellerindeki çomakla, bizi dürtecek. Koyun sürüsü gibi. Sürü biz, çoban onlar.
Bütün bunlara eklenen, dini suçluluk duygumuz. “ Kuralları yerine getirmezsen, Müslüman sayılmayacaksın.” “ Başını örtmelisin.” “ Tanrı’ya inanmış olsaydın, böyle davranmazdın.” İbadet etmezsen, cennete gidemeyeceksin”.
Şu karmaşaya bir bakar mısınız, lütfen. Bu kadar yaptırım arasında, yine de yaşamayı beceriyoruz ya, “Bravo” demek lazım, hepimize.
Ondan sonra, düşünelim bakalım; “Neden öfkeli bir toplum olduk?” Olmamak mümkün mü? Dört tarafımız kurallarla çevrilmiş. Ne yana baksak, başka bir dayatma çıkıyor karşımıza. Kendimiz olma hakkımız, elimizde alınmış. Sanki ezberlenecek bir metin vermişler elimize “ Bunu oku ve oyna “ demişler gibi yaşıyoruz.
Ne sağımızdakinin farkındayız, ne de solumuzdakinin.
Bir var olma savaşının içinde, debelenip duruyoruz.
Hayatta akıp gidiyor.
Hem de, bir daha, geri gelememek üzere.
Ne uğruna?
Başkası olmak, başkasının hayatını yaşamak, uğruna.
Seçimi /nizin / mizin, bu olduğunu hiç sanmıyorum.
Yanılıyor muyum?
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Dört bir tarafımız kurallarla çevrilmiş... Çevrilmiş fakat bunlara uyan kaçımız var gerçekten. Mesela ben dayatmalarla asla kimse bana bir şey yapamaz; yaptıramaz. Bilmiyorum bu inatçılık mıdır ( ailede öyle bilinirim) ama yapmıyorum canım size ne. Ben düşünen bir bireysem ve bana akılda verilmişse neyi ne zaman yapmam, ne zaman yapmamam gerektiğini de bilebilirim; o kadar beynim çalışıyor çok şükür. İç sesimi yazmışsınız teşekkür ederim. Bu dayatmalar hakikaten boğuyor bazen...
Sevgi ve saygılarımla...
Azı karar, çoğu zarar özdeyişinden yola çıkarak yaşamımıza katmalıyız kuraları sanırım,yaşantımızı kuralara çiğnetmemeliyiz, akıl ve kalp sesimiz birlikte hareket edebilmeli, başkalarının özgürlüklerini kısıtlamamalı,mutluluğumuz kuallarla paralel gidebilmeli.
Durup düşünmeyi gerektiren,akıcı bir yazı
selam ve sevgilerimle