- 50053 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
CİNSEL TACİZE UĞRAMIŞ ÇOCUKLAR
CİNSEL TACİZE UĞRAYAN ÇOCUKLAR
Onların cinsel tacize uğradıkları alınlarında yazmaz. Çünkü onlara cinsel taciz alenen değil kömürlüklerde, karanlık odalarda, perdeleri sıkı sıkıya kapalı kapılarına çifte kilit vurulmuş yatak odalarında yapılır.
Onlar belki de cinsel tacize hiç uğradıklarını bilmeden büyürler. Bazen bu taciz aileden sapkın ruhlu birinden de gelebilir. O yüzden bunu normal sanabilirler. Fark ettiklerinde ise iş işten çoktan geçmiştir. Zira ruhlarında açılan yaranın artık onarılması çoğu zaman mümkün olamayabilir.
Bazen otoban kenarında müşteri bekleyen homoseksüel erketen dönme kadınlar görürsünüz. Onlardan ziyade, onlara müşteri çıkan çoğu camları siyah arabalar görürsünüz. İşte o arabadakilerin çoğu cinsel tacize uğramış erkeklerdir. Bazen da evlenme yaşını geçmiş müzmin bekâr erkekler görürsünüz. Muhakkak ki onlarında bir kısmı çocukluğunda cinsel tacize uğramış erkek çocuklardır. Kız çocuklarında durumu farklı değildir. Üstelik onlar erkek çocuklara göre daha şansızdır. Zira cinsel tacize daha müsait bir cinsel kimliğe maruzdurlar erkek çocuklara göre.
Cinsel tacize uğrayan çocuk bundan nasıl etkilenir?
“Hiçbir yaştaki çocuk cinsel uyarımla baş etmeye hazırlıklı değildir. Cinsel aktivitenin yanlışlığını bilemeyecek iki-üç yaşındaki çocuklarda bile aşırı uyarılma ile baş edememenin yarattığı sorunlar gelişecektir.”
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. Ayten Erdoğan cinsel tacize uğrayan çocukların bundan nasıl etkileneceği, ailelerin cinsel tacizi önlemek ve cinsel tacize uğramış çocuklarına yardımcı olmak için neler yapmaları gerektiği konusunda bilgileri şöyle özetliyor.
Çocukların olan biteni söylemekten korkmaları ve yaşananları hukuksal olarak ortaya koymanın güçlüğü nedeniyle çocuk tacizlerinin sayısının resmi kayıtlara yansıyandan çok daha fazla olduğunu belirten Dr. Erdoğan, cinsel tacizin yol açacağı uzun vadeli duygusal ve psikolojik hasarın çocuk açısından yıkıcı olabileceğini vurguluyor.
Cinsel taciz nedir?
Çocukların cinsel tacize uğraması diğer pek çok toplumda olduğu gibi ülkemizin de yaygın olarak görülen acı bir gerçeğidir.
Çocuğa yönelik cinsel taciz, bir yetişkin ya da yaşça daha büyük bir çocuğun çocukla yaptığı her türlü cinsel aktivitedir. Bu aktivite çocuğun cinsel organlarını okşamayı; çocuğa diğer kişinin cinsel organlarını okşattırmayı; ağız yoluyla cinsel organa dokundurmayı içerebileceği gibi çocuğun vajina ya da anüsüne cinsel organ ya da başka şeylerin sokulmasını içerebilir.
Cinsel tacizin diğer formlarının saptanması ise güç olabilir. Bir yetişkinin cinsel organını çocuğa göstermesi, çocuğa pornografik ya da açık saçık materyallerin gösterilmesi veya çocuğun pronografik materyal üretmek amacıyla model olarak kullanılmasını bunlar arasında sayabiliriz.
Kimler çocuğa cinsel tacizde bulunur?
Çocuğa yönelik taciz ebeveyn, üvey ebeveyn, kardeş ya da başka bir akraba gibi aile içindeki kişilerden veya komşu, arkadaş, bakıcı, öğretmen ya da yabancılar gibi ev dışındaki kişilerden gelebilir.
Buna karşın, tacizlerin genellikle çocuğun tanıdığı ve çocuk üzerinde otorite kullanabilecek kişilerden kaynaklandığı görülmektedir. Tacizciler çocuğu cinsel ilişkiye girmek ya da cinsel aktivitelerde bulunmak için ikna edebilir, rüşvet verebilir, kandırabilir ya da zorlayabilir. Her durumda cinsel tacizi yaşayan çocukta çeşitli stres verici duygular, düşünceler ve davranışların gelişebilir.
Hangi yaştaki çocuklar cinsel tacizden daha fazla etkilenir?
Hiç bir çocuk cinsel uyarımla baş etmeye hazırlıklı değildir. Öyle ki, cinsel aktivitenin yanlışlığını bilemeyecek iki-üç yaşındaki çocuklarda bile aşırı uyarılma ile baş edememenin yarattığı sorunlar gelişebilir.
Tacizcinin aileden biri olması çocuğu çok daha yıkıcı biçimde etkiler. Beş yaş ve daha büyük olup, tacizciyi tanıyan ve ona karşı sevgi besleyen bir çocuk, bu kişiye yönelik şefkat veya sadakat duyguları ile onunla yaşadığı cinsel aktivitelerin aşırı derecede yanlış olması duygusu arasında sıkışıp kalabilir. Çocuk cinsel tacizden uzaklaşmaya çalıştığında tacizci çocuğu şiddet uygulamak ya da artık sevmemekle tehdit edebilir. Cinsel tacizin aile içerisinde meydana gelmesi durumunda çocukta öfke, diğer aile bireylerine karşı kıskançlık ya da utanma duyguları gelişebilir veya sırrı açıklaması halinde ailenin dağılmasından korkabilir.
Çocukların taciz karşısındaki tepkisi farklılık gösterebilir. Özellikle de tacizi açıkladığında gördüğü yaklaşım çocuğun tacizi ve kendisinin bu olaydaki rolünü algılama biçimini önemli ölçüde etkiler. Kendisine inanan ve destek veren bir aile ortamının olması çocuğun travma ile baş etme ve travmanın etkilerini azaltma kabiliyetini artırır.
Cinsel taciz çocuğun ruh sağlığını nasıl etkiler?
Süreğen bir cinsel tacizin kurbanı olan çocukta düşük özsaygı, değersizlik duygusu ve cinselliğe yönelik anormal veya bozulmuş bir bakış gelişebilir. Çocuk içine kapanabilir ve yetişkinlere güvenini kaybedebilir ve intihara eğilim gösterebilir.
Cinsel tacize uğrayan çocukların bazıları başkaları ile cinsellik harici konularda bağlantı kurmakta zorlanabilirken, bazıları da yetişkin olduklarında cinsel tacizde bulunmaya veya fahişeliğe yönelebilir ya da daha başka ciddi sorunlar geliştirebilir.
Tacizin aile içinden biri tarafından yapılması; tekrarlayan nitelik arz etmesi; şiddet ve zor kullanılması veya şiddet ve zor kullanma tehdidinin olması ruhsal sorunların ağırlığını artıran unsurlardan bazılarıdır.
Hangi çocuklar risk altındadır?
Çocuğa yönelik cinsel taciz her türlü sosyoekonomik ve sosyokültürel sınıfta görülebilmekle birlikte, vakalar ve çalışmalar bazı durumların cinsel taciz riskini artırdığını göstermiştir. Fiziksel ve zeka engelli çocukların cinsel tacizlere daha açık olduğu bilinmektedir. Bunun yanında başkalarından izole edilmiş, soyutlanmış çocukların tacize uğrama olasılığı da daha yüksektir. Arkadaşları, kardeşleri veya ailedeki yetişkinler ile iletişim şansı zayıf olan çocuklar daha yüksek taciz riski altındadır. Bazı hallerde tacizci çocuğun bu yalnızlığından yararlanırken, bazı hallerde de taciz eden çocuğu kendisini diğer kişilerden soyutlamaya zorlayabilir, teşvik edebilir, yöneltebilir.
Çocuklar cinsel tacize uğradıklarını söylerler mi?
Öncelikle çocukların cinsel tacizi sözlü olarak ifade etmelerinin çok güç olduğu bilinmelidir. Bunun nedenlerinden biri çocukların dünyasında pek çok şeyi yetişkinlerin kontrol etmesi ve çocuğun yetişkinlerin her şeyi bildiğini düşünmesidir. Özellikle de tacizi uygulayan kişinin çocuğu tehdit etmesi veya bu kişinin çocuğun tanıdığı biri olması durumunda çocuk bu kişinin otoritesini sorgulamayı aklına getirmeyebilir.
Öte yandan çocuklar neredeyse her durumda uğradıkları tacizi anlatmayı ve bunun sona ermesini isterler. Ancak kendilerine inanılmayacağından veya korunmayacaklarından korkar ya da anlatmaları durumunda bunun sonuçlarının neler olacağını bilememekten dolayı kaygı duyabilirler. Bu nedenle çocuğun cinsel tacize uğradığını söylemesi tacizin başlamasından sonra bir yıl ya da daha fazla bir süreyi alabilir. Özellikle tacizcinin aile içinden biri olması durumunda çocuk bunu hiçbir zaman açığa vurmayabilir ya da ancak yetişkin olduktan sonra açığa vurabilir. Aynı kişinin mağduru olan başka birinin konuşması veya taciz olasılığı hakkında dolaysız sorular yöneltilmesi konuşmalarını kolaylaştırabilir.
Şu unutulmamalıdır: Çocukların yalan yere taciz iddiasında bulunması veya bir yetişkinin bazı davranışlarını yanlış anlamak suretiyle taciz olarak değerlendirmeleri çok çok nadir görülen bir durumdur. Çocukların yalan yere taciz iddiasında bulunduğu son derece nadir vakalarda da bunu bir yetişkinin yönlendirmesi ile yaptıkları görülmüştür.
Tam tersi, olan bir tacizi saklamak ya da daha önce dile getirdiği bir taciz durumunu sonradan inkâr etmek, olmayan bir tacizin olduğunu iddia etmekten çok çok daha sık görülen bir durumdur.
Çocuk tacizcileri çocuğu olan biteni söylememesi konusunda aşırı derecede korkutabilir ve böyle bir durumda çocuk sadece kendisini güvende hissetmesi için özel çaba gösterilmesi (aile desteği, profesyonel yardım gibi) durumunda rahatça konuşabilir.
Mahkemeye yansımış vakalarda, çocuğun ifade vermeden önce profesyonel yardım alması olayın zamanı, yeri ve şekli konusunda daha net ve doğru ifade vermesine yardımcı olacağı gibi çocuğun bu durumdan daha az zarar almasını sağlar.
Çocuğun cinsel tacize uğradığı nasıl anlaşılır?
Genellikle cinsel tacizin dışarıdan fark edilen açık belirtileri yoktur. Bazı belirtiler ise ancak doktor tarafından yapılacak fizik muayene ile saptanabilir.
Cinsel tacize uğrayan çocuklarda genel anlamda şunlardan bazıları görülebilir:
• Cinsel nitelik taşıyan her şeye karşı olağan dışı bir ilgi gösterme veya bunlardan olağan dışı biçimde kaçınma
• Belli kişi ya da yerlere karşı belirgin bir korku sergileme
• Kendisine herhangi birinin dokunup dokunmadığı sorulduğunda beklenmedik ya da olağandışı bir cevap alma
• Fiziksel muayenelerden olağandışı biçimde ürkme ve kaçınma
• Uyku sorunları veya kabuslar
• Depresyon veya arkadaşlarından ya da ailesinden uzaklaşma
• Başka çocukları cinsel aktivitelerde bulunmaya sevk etme teşebbüsleri
• Mesane ya da bağırsak kontrolünü aniden yitirme
• Bedenlerinin kirli ya da hasarlı olduğuna dair ifadeler veya genital bölgelerinde bir sorun olduğu korkusu
• Okula gitmeyi reddetme
• Suça yönelme veya davranım bozuklukları
• Ketumluk
• Resimlerinde, oyunlarında, hayallerinde cinsel tacize ilişkin unsurlar
• Olağandışı saldırganlık
• İntihar davranışı
Cinsel tacize uğrayan çocuk başka belirtilerde verebilir.
Cinsel suiistimal yaşamış kız çocuğu genellikle içine kapanır. Kız çocuğu kendini suçlu hissettiği için, kendine karşı acımasız davranır. “Eğer ben şöyle yapmasaydım, böyle yapmazdı…” gibi vesveselere kapılır. Cinsel suiistimal yaşamış erkek çocuk ise dışa dönük bir davranışa bürünür. Genellikle “maço davranış” adı verilen davranış bozukluğu içerisine girer. Etraftaki en değerli olayları, duyguları ve kuralları hafife almak suretiyle, içindeki acıyı önemsememeye çalışır. Tüm ahlaki davranış kalıplarını küçümser.
Cinsel tacize uğramış erkek çocuk genellikle “agresif” olur. Her şeye çok çabuk sinirlenir. İçindeki ruhi çalkantıyı dışarı atmak için, yıkmaya, kırmaya, dökmeye, devirmeye yönelik dürtü hisseder. Düzen içinde giden şeylerin düzenini bozmak ister. Bu durum kız çocuğunda tamamen terstir. Cinsel tacize uğramış kız çocuk daha çok “depresif” davranış sergiler. Yıkıcılığı içe doğrudur. Psikolojik olarak her an içinde bir deprem yaşar; ancak dışarı vurmamak için var gücü ile direnir. Dışa dönük herhangi bir davranış bozukluğu sergilememeye gayret sarf ederler. Yaşamayı çok sevdiği ve etrafta çok sevildiği halde, intihar etmiş kız çocuklarında bu türden bulgulara rastlanılmıştır.
Cinsel tacize uğramış erkek çocuk yaşadığı olayı herkesten “gizler”. Yaşadığı bu olayın duyulması halinde arkadaşları tarafından alay konusu olacağı ve dışlanacağı endişesini taşır. Çevresinde artık erkek olarak değil bir “homoseksüel” olarak algılanacağı endişesine kapılır. Kız çocuğu, erkek çocuğunun aksine, yaşadığı bu olayı en yakın arkadaşı ile “paylaşmak” ister. Bu paylaşmanın nedeni, vicdanında kendisini rahatsız eden sorulara cevap bulmaktır. Ve kendisinin suçlu olmadığının onayını arar. Cinsel tacize uğramış kız çocuğu teselli arar.
Cinsel tacize uğrayan erkek çocuk “güç kazanmak” ister. Silahlara, kesici, dürtücü aletlere özel ilgi duyar. Hızlı arabalar ve güç gösterileri onun için vazgeçilmez fırsatlardır. Uğradığı bu olayın güçsüzlüğünden kaynaklandığını düşünür. Kız çocuğu ise güç kazanmak değil, “güçlüye sığınmak” ister. Grup arkadaşlıklarında en güçlü olanın ilgisini çekmek ve onun korumasının altında olmak ister. Erkeklere güvencini yitirmiş olabilir; ama güçlü bir erkek arkadaşın şemsiyesi altında olmaktan huzur duyar.
Cinsel tacizin “nedeni” konusunda erkek çocukları, “kandırıldım” diye kendilerini teselli eder. Erkek çocuk, kendisinin kolay kandırılan biri olduğunu göstermek için “saf rolü oynar”. Bunun aksine, kız çocuğu kendi vicdan muhasebesinde, “çaresizdim” tesellisine sığınır. Bu durumu çevresine, ağır işlerden kaçma, verilen görevleri “gücüm yetmez ki” şeklinde cevap verme ile yansıtır.
Cinsel taciz yaşamış erkek çocuk “kimlik ispatı” telaşı yaşar. “Ben hâlâ erkeğim”, diyerek kendini motive etmeye çalışır. Anlamsız ve gereksiz zamanlarda, kendisine “erkek” vurgusu yapar. Vücutlarındaki “kıllaşmayı” erkek olmanın ispatı olarak etrafa gösterir. Homoseksüel ve transseksüellere karşı aşırı reaksiyon ve öfke sergiler. Kız çocuklarında “kimlik ispatı”ndan daha çok, “kimliksizleşme” eğilimi görülür. Kimlik inkârı iki şekilde dışa yansıyabilir. Cinsel taciz yaşamış kız çocuğu, kıyafetlerini erkek kıyafetlerinden seçmeye çalışır. Anlamsız zamanda anlamsız cinsel konuşmalar yapar, aşırı argo kelimeler kullanır, cinselliğe vurgu yapan küfürler eder ve cinsel içerikli fıkralar anlatır. Kendisine “helal olsun, tıpkı erkek gibi” denilmesi hoşuna gider. Cinsel taciz yaşamış kız çocuğu kendinden daha büyük yaşlara ait kıyafetler giyer. Aşırı dekolte kıyafetler seçer. Yaşına yakışmayacak yoğunlukta makyaj yapar. Tacize uğradığı yaşı, görüntüyü ve kimliği üzerinden atarak daha farklı bir kimliğe bürünmek ister.
Cinsel taciz yaşamış erkek çocuk, kızlarla beraber olmak ve görünmek istemez. Onların oynadığı oyunlara iştirak etmemeye özen gösterir. Kendisinin kız gibi algılanacağı korkusunu yaşar. Bunun aksine taciz yaşamış kız çocuğu, oyun oynarken erkeklerin arasında bulunmayı tercih eder. Tacize uğramış kız çocuğu, bilinçaltında, babasını, ağabeyini ve erkek akrabalarını temize çıkarmak için erkek çocuklar ile özellikle oynamak ister.
Çocuğun tacize uğradığını söylemesi durumunda ebeveynler ne yapmalı?
Tacize uğrayan bir çocuğun ebeveynleri her şeyden önce sakin olmaya çalışmalı ve çocuğun söylediklerini mutlaka ciddiye almalıdırlar. Ne yazık ki tacize uğradığını söyleyen pek çok çocuk söylediklerine inanılmaması durumu ile karşılaşmakta ve bu da çocuğun yaşadıklarını yeniden ifade etme şansını azaltmaktadır. Çocuğun anlattıkları ciddiyetle ele alınmalı ve çocuğa tacizin ne olduğu açıklanarak bu olanların kendi hatası olmadığı konusunda güven verilmelidir. Ayrıca ebeveynler en kısa zamanda durumu adli makamlara bildirmeli ve çocuğun tıbbi muayeneden geçirilmesini ve psikiyatrik yardım almasını sağlamalıdırlar.
Ebeveynler cinsel tacize uğramasını önlemek için neler yapabilirler?
Ebeveynler cinsel tacizleri önlemek ya da cinsel taciz riskini azaltmak için şunları yapabilirler:
• Çocuğa birisi bedenine dokunmaya kalkışması ve kendisinin bir gariplik hissetmesi durumunda bu kişiye HAYIR demesini ve hemen durumu kendilerine anlatmasını istemeliler.
• Çocuklara saygının yetişkinlere ve otorite figürlerine kayıtsız şartsız itaat anlamına gelmediğini öğretmeliler. Örneğin çocuklara öğretmen ya da bakıcının yapmasını istediği her şeyi mutlaka yapması söylenmemelidir.
• Çocuklara yaşlarına uygun cinsel bilgileri vermeli, çocuğa her konuda olduğu gibi bu konuda da rahatlıkla konuşup kendini ifade edebileceği, sevgi ve güven ortamını sağlamalılar.
• Okul eğitim sisteminde profesyonel önleyici programların yer alması için talep ve çaba göstermeliler.
Cinsel olarak tacize uğrayan çocuklar ve ailelerinin acil profesyonel değerlendirme ve tedavi görmeleri gerekir. Tacize uğrayan çocuklara yeniden özsaygı ve özgüven kazanmaları, tacizden kaynaklanan suçluluk duyguları ile baş etmeleri ve travmanın üstesinden gelme sürecine girmeleri için çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı hekimler yardımcı olabilir. Bu tedavi çocuğun yetişkinliğinde ciddi sorunlar geliştirme riskini de azaltacaktır.
Cinsel tacize, ne yazık ki sadece yetişkinler değil çocuklar da maruz kalmaktadırlar. Böyle bir durumla karşılaştığınızda mutlaka çocuğunuzla beraber bir uzmana başvurmalısınız. Çocuklar bu durumu saklama eğilimi içinde olabilirler. Unutmayalım ki kötü niyetli insanları yok etmek mümkün değildir. Karsı cinsi kötüleyerek de bir yere varamayız. Çocuklarımızı asla korkutmadan kötü niyetli kişilerin de olabileceğini onlara anlatarak ve yaşamın çirkin yüzünü asla onlardan gizlemeden bu tip bir olayla karşılaştıklarında neler yapmaları gerektiğini onlara anlatmalıyız.
Bugün Türkiye’de ve dünyada binlerce çocuk şiddete ya da cinsel istismara uğruyor. Bunların birçoğu istatistiklere yansımıyor. Peki çocukların cinsel istismara uğradığı nereden ve nasıl anlaşılır? Son yıllarda çocuklara yönelik “şiddet” ve “cinsel suiistimal”ler korkunç boyutlara ulaştı. Hedonizm kıskacında çırpınan uzay çağı insanı, etrafına dehşet saçıyor. Nedir hedonizm? Hedonizm, “bedensel zevklere düşkünlük” veya “ten sevdası” olarak tarif edilebilir. Bedensel zevklerin içinde “çıkmaz sokak” olarak adlandırılanı ise, “cinsel sapma”lardır.
Avrupa’da yapılan araştırmalar, konunun ne kadar çıldırtıcı boyutlara ulaştığını gözler önüne sermekte. Tüm yasaklamalara rağmen, çocuk pornosuna aşırı talepler, aile içinde “ensest” olayların önlenemeyen yükselişi, Hollanda’da “Pedofil Partisi” (Sübyancılar Partisi)’nin kurulmuş olması olayın ulaştığı vahameti göstermekte. Yine Hollanda’dan bir örnek vermek gerekirse, her 7 kız çocuğundan biri aile içindeki bir erkeğin cinsel tacizine uğramakta. Bu kişi kimi zaman “baba”, kimi zaman “dede”, kimi zaman da “erkek kardeş” olarak kayıtlara geçmektedir.
Ne yazık ki ülkemizde sağlıklı verilere ve ciddi araştırmalara rastlanamamaktadır. Ancak evrensel kabul görmüş değerlerin hafife alındığı birçok büyük şehirlerimizde, Avrupa’daki bu “ruh kanseri”nin birebir belirtilerine rastlanmakta. Hedonizmin sosyal belirtileri artık gizlenemeyerek polise ya da adliyeye intikal eden yönüyle bile bizlere yansıyor. Medyanın çocuklara yönelik cinsel suiistimal olaylarını profesyonelce ele almayışı, bazen anne-babaları aşırı ve gereksiz endişelere sürüklemekte, bazen de, cinsel tacize uğramış çocuğun verdiği sinyallerin doğru olarak algılanmamasına neden olmaktadır.
Çocuk tacizlerinin anne-baba eğitimi ekseninde incelenmesi şarttır. Çünkü ‘temel davranış refleksleri’yle çocukların kendini koruması mümkün. Peki bu eğitimi nasıl vereceğinizi, evladınıza nasıl yaklaşmanız gerektiğini biliyor musunuz?
Megan Kanka, Amerika’nın New Jersey eyaletinde yaşıyordu. Bir gün komşuları Jesse Timmendequas, 7 yaşındaki Kanka’yı kandırıp kaçırır, ırzına geçtikten sonra 29 Temmuz 1994’te öldürür. Hapse atılan failin sabıkası kabarıktır. Daha önce iki kız çocuğuna tecavüzden mahkûm edilmiş; hatta evini paylaştığı iki arkadaşı da aynı suçtan yargılanmıştır. Aile bu bilgilere kızlarının katili yakalanınca ulaşır. Jesse ve ev arkadaşlarının geçmiş suçlarını bilmelerine rağmen resmî makamların civardaki aileleri uyarmaması ciddi tepkilere yol açar. Öfkeli vatandaşlar kısa sürede kamuoyu oluşturur. Kampanya, New Jersey Eyalet Valiliği tarafındada desteklenir. Küçük kızın hazin hikâyesiyle bütünleşen Federal Megan Kanunu, 17 Mayıs 1996 tarihinde dönemin ABD başkanı Bill Clinton tarafından imzalanır.
Yasaya göre, cinsel suçlardan herhangi birini işleyenler artık eyalet siciline kaydediliyor ve gelecekte suç işleme risklerine göre toplum bilgilendiriliyor. Yani aileler, komşularının cinsel bir suç işleyip işlemediğini internetten kolayca öğrenebiliyor. Bu uygulamayla hem aileler korunuyor hem de suçların tekerrürü engelleniyor.
Ne yazık ki Türkiye’de benzer bir uygulama yok. Tacize uğrayanlar da mütecavizler de ‘özenle’ gizli tutuluyor. Aileler cinsel istismara uğramış çocuklarının bir daha asla evlenemeyeceğini, çoluk çocuğa karışamayacağını düşünüyor. Bu incitici vakalar gizlendikçe de yaşananlar yok farz ediliyor. Hâlbuki rakamlar hiç de böyle söylemiyor. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de 1992-2007 yılları arasında çocuklara yönelik 21 bin taciz, tecavüz vakası görülmüş. Son sekiz ayda bu rakam 3 bin 200. Pedagog-Yazar Adem Güneş’e göre mevcut veriler gerçekleri yansıtmıyor: “Ortaya çıkmış taciz vakaları yaşananların sadece onda biri kadar. Ve bunların sadece binde biri adalete yansıyor. Aileler bu meselenin duyulmasını istemiyor, yaşananların üstünü örtüyor. Bu rakamlara bir de duygusal taciz eklendiğinde sayılar dehşet verecek nitelikte büyüyor.”
Şüphesiz hiçbir ebeveyn yavrusunun başkaları tarafından hem maddeten hem manen istismar edilmesini istemez. Fakat taciz gibi etkisi yıllar süren bir olguyu, ailelerin tüm korumacılığına rağmen görmezden gelmesi ne durumun vahametini ortadan kaldırıyor ne de çocuklar bu afetten sakınmayı öğrenebiliyor. Cinsel içerikli söz ve davranışları normallerinden ayıramayan miniklerin korunması yine ebeveyne düşüyor. ‘Çocuklara yönelik taciz’ meselesini bir de anne-baba açısından incelemek gerekiyor. Çünkü uzmanlara göre çocuklar cinsel istismarlara karşı eğitilebilir, tacize karşı koyabilir.
Cinsellik içeren her türlü söz, fiil ve materyalle bir çocuğa yakınlık kurmaya çalışmak anlamına gelen taciz, duygusal ve fiziksel olarak ikiye ayrılıyor. Duygusal taciz, çocuğun duygularının cinselliğe alet edilmesine deniyor. Mesela cinsellik içeren konuşma, görsel malzeme, fıkra, oyun, film ya da mütecavizin ‘bana dokun’ gibi yönlendirmeleri bu kapsama giriyor. Fiziksel taciz, halk arasında daha çok tanınıyor. Cinsel içerik taşıyan dokunmalar da dâhil, tecavüze giden tüm saldırgan davranışlar bu bölüme giriyor.
3-6 yaş arasındaki çocuklar eğer özel bir eğitim almadıysa cinsel tacize uğradığının farkına varamıyor. Cinsel içerikli davranışlardan rahatsız olsa da bunu anne-babasına söylemiyor. Tepkilerini farklı biçimlerde dile getiriyor. Örneğin altını ıslatmaya başlıyor. Yabancıları gördüğünde korkuyor. Yalnız kalmak istemiyor. Geceleri ağlayarak uyanıyor. Arkadaşlarından uzaklaşıyor. Daha önce çok sevdiği, konuştuğu birinden ağlayarak kaçıyor. Ona taciz yapanı hatırlatacak objeleri görünce korkuyor. Dikkat eksikliği ve dalgınlık başlıyor.
İçebakış Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Psikolog Belkıs Ertürk, 7-12 yaş arasındaki kız ve erkek çocuklarının farklı tepkiler verdiğini belirtiyor. Ona göre erkekler eğer kendi cinslerinden biri tarafından saldırıya uğradıysa yaşadıklarını saklamaya çalışıyor. Bütünlüğüne zarar geldiğini düşünerek erkeksi davranışlar takınıyor. Cinsiyetini küçük kızlara ispatlamaya çalışıyor. Kız çocukları ise kadınlık bütünlüğünü korumaya yöneliyor. Erkek gibi davranıyor, kadınsı giyinmemeye özen gösteriyor. Tacize uğrayan kızların yüzde 30’u yeme bozukluğu yaşıyor. Çünkü yaşadıklarını ‘kadınlığıma yapılmış bir saldırı’ diye kodluyor zihnine. Cinsiyetini ön plana çıkararak dikkat çekmeye çalışanlar da oluyor. Onlar tahrik ederek tacizin başka bir tarafını karşısındakine yapıyor.
İntihara kalkışabiliyor. Vücudunda sigara söndürerek bedenini suçluyor. Ona cezalar veriyor. Bazıları “Acaba o bana baktı mı? Kirli mi gözüküyorum? Bunu elledim, günaha girdim mi?” gibi takıntı hastalığına yakalanıyor. Sürekli aynı cümleleri tekrarlıyor. Kendine güven duymuyor, etrafındaki her şeye şüpheyle yaklaşıyor. Tecavüz sebebiyle travma yaşayan çocuklar bu olayı unutmak için kendi kendine hipnoz yapıyor. “Benim değil, bebeğimin başına geldi. Arkadaşım Ayşe’nin canını acıttılar” diyerek hafızasından bu olayı silmeye çalışıyor.
‘Çocuklara Yönelik Taciz’ isimli kitabın yazarı Pedagog Adem Güneş’e göre çocuk kültürel, sosyal kuralları ve ahlak kurallarını ne kadar ciddiye alırsa o derece kendiyle çelişip yaralanıyor. Şüphesiz bu duygusal karmaşıklık, erkek çocuklarda yürüyüş ve konuşma farklılığı, iletişimsizlik, duygusal iniş çıkışlar, küstahlık şeklinde kendini gösteriyor. Kız çocukları ise tacizden kendini sorumlu tutuyor, yaşadıklarını içine sindirmeye çalışıyor. Zamanla içine kapanıyor. Çocuklar henüz cevaplayamayacağı sorularla meşgul olmaktan yorgun düşüyor. Sürekli uyumak istiyor. Çevreleriyle paylaşımları azalıyor. Ders dinleyemiyor. Bu yüzden okul başarıları düşüyor.
Uzmanlara göre taciz, geride şahit bırakmayan, mağduru bile suçu gizlemeye yönlendiren tek suç. Bundan dolayı çocukların yaşadıklarını anlatması çok zor... Kelimeler kifayetsiz kalınca içinde bulundukları durumu beden diliyle anlatmaya başlıyorlar. Çocuğun davranış değişikliklerini fark eden ebeveynin ‘şüphe’ duymasının taciz vakalarının tespiti için gerekli olduğunu söylüyor uzmanlar. Elbette paranoyakça yapılmadığı sürece... Ebeveynlerin şikâyetleri farklılık arz etse de sonuç tek bir yola çıkıyor genelde: taciz. Psikolog Belkıs Ertürk, “Tacize uğramış çocuklar yaşadıklarını anlatana kadar devamlı problem üretiyorlar. Her hafta başka bir sıkıntıyla geliyorlar. Eğer travmaları çözülmezse hayatları boyunca bu durum devam ediyor.” diyor. En popüler hastalık bahaneleri arasında baş ağrısı, dikkat eksikliği, yeme bozukluğu ve uyku düzensizliği var.
Aybala Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Çocuk ve Ergen Psikiyatr Dr. Leyla Alkaş, çocukların ebeveynleri tarafından rahatlıkla konuşturulabileceği görüşünde. Uzman doktor mesela muayeneye gelen 3-6 yaşındaki çocuklara yaşadıklarını anlattırıp oynattırıyor. İki bebek veriyor. Oyuncaklardan biri çocuk oluyor. Diğeri de Hakan Abisi. Sonra karşılıklı konuşmaya başlıyorlar. Leyla Alkaş bu tarz diyaloglarda dikkat edilmesi gerekenleri anlatıyor: “Çocuk hangi ismi kullanıyorsa biz de öyle söylüyoruz.
Çocuklara ‘doğru’ sorular yöneltilmeli. Onun üzerinde nasıl bir kıyafet vardı diye sorulmalı. Direkt çamaşırını açtı mı denmemeli. Öptü mü, elledi mi gibi sorular evladınızı altüst eder, içine kapanmasına yol açar. Çocuk yaşadıklarını anlatmayıp susuyorsa en son söylediği cümleyi ebeveyn tekrarlamalı. Eğer konuşmak istemiyorsa çocuk asla baskı yapılmamalı. Okulundan, arkadaşlarından bahsettikten sonra yine aynı noktaya dönülebilir çünkü. Direkt cinsel organına odaklanmak yerine çocuğa bir insan resmi çizdirip önce tüm vücut organları sorulmalı, ardından özel bölgelerini kimlerin görüp görmediği. Son zamanlarda bir yeri acıdıysa bunu resim üzerinde göstermesi istenmeli.”
Çocuklar genelde büyüklerin sözünü dinlemek üzere yetiştiriliyorlar. Hoyratça sevilerek büyüdülerse şehvetle şefkati karıştırabiliyorlar. Sevgiden mi yoksa istismar için mi dokunulduğunu ayırt edemiyorlar. Yaşları 9’u geçtikten sonra vücutlarına yapılanların farkına varıyorlar. Bu da ciddi davranış değişikliklerine sebep oluyor. Yaşanmış bir olay bu gerçeği açıklıyor zaten.
Emre 10 yaşındadır. Annesiyle, arkadaşlarıyla muhabbet etmeyi seven bir çocuktur. Bir zaman sonra annesiyle konuşmaz. Arkadaşlarından kaçar. Sürekli odasına kapanır. Hatta çok sevdiği çocukluk arkadaşı Yeliz’den bile özenle uzak durur. Anne tedirgin olur oğlunun davranışlarından. Baba ise bu değişimi ergenlik dönemine bağlar. Anne yaşadıklarını bir arkadaşıyla paylaşır. “Tacize uğramış çocuklar böyle birden değişiyormuş.” sözlerini duyunca soluğu okulda alır. Emre’yi en iyi tanıyan beden eğitimi öğretmeniyle konuşur. Onun, “Okulda herhangi bir sorun yok. Ergenlik dönemine giriyor. Canınızı sıkmayın.” sözleriyle içi rahatlar.
Kısa bir süre sonra Emre’nin okuldan gelip üstünü çıkarırken içinde iç çamaşırının bulunmadığını görür. Oğlunu sıkıştırır, “Çamaşırın nerede?” diye. Fakat doğru bir cevap alamaz. Yaşadıklarını bir pedagoga anlatır. Uzmana göre eldeki veriler tacizi gösteriyordur. Emre’yle tanışmak istediğini söyler. Çocuk ikna edilir. Terapilerin birinde düğüm çözülür. “Beden eğitimi öğretmenim beni çok seviyordu. Bana zaman ayırıyor, aletli jimnastikte çalıştırıyordu. O gün okuldan erken çıkmıştık. Yanına gittim. Birlikte koştuk, tenis oynadık. Vaktin ilerlediğini görünce gitmek istedim. Çok terlemişsin, duş almadan gitme dedi bana. Duşa girdikten sonra yanıma geldi. Artık ondan çok korkuyorum. Eğer bu olayı başka birine anlatırsam, anlattığım kişiyi öldürür. O çok güçlü biri.”
Taciz aile içinden ya da akrabalardan geldi ise ebeveynler çocuklarına inanmıyor genellikle. Oysa ailenin bu tutumu tacizcinin mağdur üzerindeki etkisini artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Fail “Sana inanmıyorlar. Seni değil, beni seviyorlar.” diyerek mağduru kendine bağımlı hâle getiriyor. Uzmanlar bu tür konularda anlatılanların tepkisiz dinlenmesi gerektiğini belirterek zaman zaman hayalle gerçeği karıştıran çocukların asla böyle bir konuda yalan söylemeyeceğini vurguluyorlar. Psikolog Belkıs Ertürk, karşılaştığı vakalardan yola çıkarak son yıllarda cinsel istismar yaşamış çocukların üçte ikisinin aile fertlerinden ya da akrabalardan biri tarafından taciz edildiğini söylüyor. Psikiyatr Leyla Alkaş da taciz edenlerin yüzde 80’inin çekirdek ve geniş aileden çıktığı kanaatinde: “Taciz komşudan ya da tanımadığı birinden geliyorsa çocuk daha kolay söylüyor. Aile de inanıyor ve çözüm aramaya başlıyorlar. Ama evin içinden geldiğinde çocuk kendisine inanmayacaklarını düşünüyor. Söylese bile aile umursamıyor, geçiştiriyor, evladını suçluyor. Hatta hiç yaşanmamış gibi olayı kapatmaya çalışıyor. Namus cinayetleri işlenmesin kaygısını taşıyorlar çoğunlukla. Çocuğumu tedavi edin ama bunlar aramızda kalsın diyorlar.”
Madem tacizi uzakta değil yakında aramak gerekiyor, o zaman tüm akraba, komşular, arkadaşlar töhmet altında kalıyor. Uzmanlar ailelerin kesinlikle paranoyakça bir tutum sergilememesi gerektiğini belirterek ortak bir doğruda birleşiyor: “İki kişi arasındaki yaş farkı 5 ve üzerindeyse ve diğer çocuk cinsel yönden aktif olabilecek yaştaysa bu çocukları aynı odada, aynı yatakta yatırmamak, uzun süre yalnız bırakmamak gerekiyor. Özellikle yeni yeni cinselliği öğrenmeye başlayanlar kendilerini de karşı cinsi de merak ediyor. Büyük birine ‘soyun’ diyemeyeceği için küçük kurbanlar seçiyorlar kendilerine. Masum başlıyor her şey. Önce bakıyor, sonra okşayıp dokunuyor, zamanla fiziksel açıdan da zarar verebiliyor. Eğer yaş aralığı 5’in altındaysa çocuklar sadece cinsel içerikli oyun oynuyorlardır. Bunun sebebi de büyüklerinde gördükleri davranışlardır.”
Olumlu ya da olumsuz yaşadığı her ayrıntıyı hafızasına kazıyan miniklerin böylesi bir istismarı unutabileceğini düşünenler varsa yanılıyor. Pedagoglara göre zamana yayılmış başarılı bir terapiyle yaşananların yıkıcı tesiri azaltılıyor, davranış bozukluklarının önüne geçiliyor ve kişinin bu gerçekle nasıl yüzleşeceği öğretiliyor. Pedagog Adem Güneş rehabilite edilmeyen mağdurların ömür boyu büyük bir yükle yaşamak zorunda kaldığına dikkat çekiyor: “Taciz bütün hayat akışını değiştiriyor. Bu değişiklik kız ve erkekte farklı bir seyirde gerçekleşiyor. Erkeklerin en büyük problemi kimlik krizi. Yaşadığı tacizin yol açtığı iç çatışma, birçok erkek çocuğunu cinsiyet değiştirmeye kadar götürebiliyor. Kızlar bir ömür namus konusundaki farklılığını düşünüp aşamadığı zaafları var zannediyor. Taciz yaşamış bir çocuk (hatta ailesi) mutlaka terapi sürecine girmeli. Çünkü tacizin yıkıcılığı hiçbir suç ile kıyaslanamayacak derecede büyük.”
Taciz ve tecavüzü bazı çocuklar depremde göçük altında kalmak, çok sevdiği bir yakınını kaybetmek gibi de kodlayabiliyor zihnine. Ama ileride cinsel hayatlarında birtakım sorunlar çıkıyor. Ya cinselliği hiç yaşamamayı ya da aşırıya kaçmayı tercih ediyorlar. Araştırmalar, hayat kadınlarının çoğunun küçükken tacize uğradıklarını gösteriyor. Evlenenler de eşlerine dokunmak istemiyor, cinsel münasebetten uzak duruyor. Bu da aile içi başka problemlere yol açıyor. Çocuklarına karşı ya çok korumacı ya da umursamaz oluyorlar. Taciz mağdurlarının bu süreçte duyguları da köreliyor. Acıma, üzülme, mutluluk hissetmiyorlar. Mesela bir anne çocuğunun dünyaya gelmesine bile sevinemiyor. Gerçekleriyle yüzleşmek için kendilerini güçlü hissetmeyi bekliyorlar. Bazıları evden ilk ayrıldığında, nişanlandığında, iş hayatına atıldığında, üniversiteye başladığında ya da çocukları dünyaya geldiğinde bunu başarabiliyor.
‘Taciz içeren anormal davranışlar karşısında bedenin bir refleks hâlinde kendini koruması’ şeklinde tanımlanan ‘temel davranış refleksi’, çocukların taciz konusundaki eğitimi açısından çok önemli. 4-7 yaş aralığında kazandırılacak davranışlar sayesinde kendilerini mütecavizlerden koruyabilir çocuklar. Adem Güneş’e göre çocukların öncelikle ‘bedenim bana aittir’ bilincini kazanması gerekiyor. Doğduğu günden itibaren elden ele dolaşan, öpülüp sevilen bebekler ilerleyen yıllarda artık kendi bedeninin farkına varmalı, çevresindeki yetişkinlerden ayrı bir birey olduğunu anlamalı. Kendi farklılığının bilincine varamamış çocuklar tacize karşı koyamıyor. Küçük ayrıntılar gibi gözükse de bu refleksi kazandırmak çok zor değil. Mesela anneler altını ıslatmış çocuğun birden öfkeyle pantolonunu indirmek yerine ondan izin alarak bu işlemi gerçekleştirebilir. Aynı muamele kıyafetlerini çıkarıp giydirirken de yapılabilir. O an annesinin davranışını anlayamayan çocuk, ileride biri onun kıyafetlerini çıkarmayı, pantolonunu indirmeyi denediğinde itiraz edecek, ağlayacak, bağırarak kaçacaktır. Çünkü onda ‘bedenim bana aittir’ bilinci gelişmiştir.
Psikolog Belkıs Ertürk mahremiyet duygusu geliştirecek pratik uygulamalardan söz ederken şunları tavsiye ediyor ebeveynlere: “Kız ve erkek kardeşler aynı yatakta, odada yatırılmamalı. Yer sıkıntısı varsa perdeyle oda ikiye ayrılmalı. Çocuğu her önüne gelen değil, belli kişiler tuvalete götürmeli. Bu esnada kapı kesinlikle kapalı olmalı, kimse içeri alınmamalı. Ebeveynler çıplaklığa çok dikkat etmeli. Eşler birbirine cinsel içerikli şakalar yapmamalı. Evlatlarını dudaklarından asla öpmemeli.” Aksi takdirde çocuklar, dudaklarından öpüldüğünde, çıplak bedenine dokunulduğunda yaşadıklarını normal karşılıyor, tacize uğradığının farkına varamıyor. Psikiyatr Leyla Alkaş ise ‘özel hayat ve sınır’ kavramları üzerinde duruyor. Çocuk mağazalarında ‘nasıl olsa küçük’ diyerek evlatlarının üstünü ortalık yerde değiştiren annelere kızıyor: “Başkaları vücudunu, iç çamaşırlarını göremez çocuğunuzun. Üstünü değiştirirken de yalnız kalmalılar. Mesela banyo yaparken genital bölgesini oğlunuza-kızınıza göstererek, ‘Burası senin özel bölgen. Sadece senin yıkaman gerekiyor.’ demelisiniz. Bunların yanında 3 yaşından sonra çocukların yanında ebeveyn soyunmamalı. Çıplak banyo yapmamalı, cinsellik yaşamamalı. Odasına girerken muhakkak kapı çalınıp çocuktan izin istenmeli.”
Aileler çocuklarını suçlamak yerine sevgilerini, ilgilerini, desteklerini farkedilir şekilde artırmalıdır
Çocuğun taciz olayında suçlu değil, suçsuz olduğu (ebeveyn tarafından) gerekirse defalarca anlatılmalı.
Sanki böyle bir vak’a hiç yaşanmamış gibi konu evde kapatılmalıdır.
Aile çok korumacı bir tavra bürünmemeli. Bu çocuğun özgüven problemi yaşamasına sebep olur.
Çocuk kesinlikle bir uzman desteği almalıdır.
Eğer çevre baskısı çok fazla ise hem çocuğun hem de ebeveynin huzuru için başka bir şehre taşınmalıdır.
Tacizin bir başka üzücü yanı taciz eden kişinin genellikle taciz mağduru olması. Burada görev dönüp dolaşıp yine ailelere düşüyor. Çünkü tacize uğramış çocuğa ailesi inanmadıysa o da ileride taciz yaparak egolarını kurtarmaya, kendi ruh bütünlüğünü korumaya çalışıyor, ancak taciz ettiğinde kendini güçlü hissediyor.
Vakit gazetesinin "hayli yaşını almış" yazarı Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki bir kız çocuğuna “cinsel tacizde bulunması iddiasıyla” tutuklanması ve sonrasında Adli Tıp Kurumunca verilen “ tacize uğrayan çocuğun bedensel ve ruhsal dengesinin bozulmadığına” dair raporu üzerine tahliye edilmesi, birçok tartışmayı da beraberinde kamuoyunun gündemine taşımıştır.
2005 yılında çıkarılan 5237 sayılı TCK nın 6. bölümü cinsel saldırılara ve bu saldırılarla ilgili cezai müeyyideleri düzenlemiştir.
TCK’nin 103. maddesi 6. bendinde “Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde “Cezaya hükmolunur” denilmektedir.
TCK’ nın bu 103. maddesi, 6. bendi ise çocuklara yapılan cinsel tacizle ilgili verilecek cezaları belirlemede önemli bir kıstas olarak ortaya çıkmakta, cezanın “hafif ya da ağır” verilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Cinsel tacize veya cinsel tecavüze uğrayan çocuklar mahkemece “öncelikle” adli tıp kurumuna sevk edilmekte, bu kurumda çocuğun cinsel taciz ya da tecavüz sonrası “beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığına dair” bir karar vermektedir.
Mahkeme heyeti Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlar doğrultusunda “tacizciye” ceza vermekte, bu cezayı verirken de “çocuğun beden ve ruh sağlığı” ile ilgili tespitlere göre ceza oranı artmakta ya da daha az bir cezayla kurtulmaktadır.
Türkiye’deki yasal prosedürün işlemesi yukarda anlatmaya çalıştığımız sistem dâhilinde yapılmakta, bu işleyiş esnasında ise birçok prosedürün eksik uygulandığı ortaya çıkmaktadır.
Çocuklara cinsel tacizi yapanlara verilecek cezanın “ağır veya hafif” verilmesinde Adli Tıp Kurumunun vereceği karar büyük önem taşımaktadır.
Yani kısaca ifadesi “cinsel tacize uğrayan çocukların beden ve ruh sağlıklarının bozulup bozulmaması” kararı büyük önem taşımaktadır.
Hüseyin Üzmez olayına kadar “beden ve ruh sağlığı” konusu pek gündeme gelmemiş, Adli Tıp Kurumunun “eksik kadrosuyla” verdiği kararlar doğrultusunda bağımsız mahkemelerimizce verilen kararlara uyulmuştur.
Bugüne kadar Adli Tıp Kurumunun 6. İhtisas bölümünün baktığı çocuklara cinsel tacizle ilgili kararları veren heyetin içersinde çocuk psikiatristinin bulunmaması ise bu kurumun en büyük yanlışı ve eksiği olarak ortaya çıkmaktadır.
Üzmez olayında da cinsel tacize uğrayan kız çocuğunun “beden ve ruh sağlığının bozulmadığı” kararı da buradan yani 6. İhtisastan çıkmıştır.
Bu konu basın, medya ve ilgili kurumlarca tartışmaya açılınca Adli Tıp Kurumu 6. İhtisasa çocuk psıkiatristi atanması yapılmak zorunda kalınmış, böylece “yıllardır sessizce süregelen bir yanlışlık da” düzeltilebilmiştir.
Çocuk psıkiatristi ve psikologların yıllardır “bilimsel verilere” dayanarak savundukları “cinsel tacize uğrayan çocukların mutlaka beden ve ruh sağlığının bozulacağı, belli dönemlerde ortaya çıkmasa bile bu travmanın yaşam sürecinin bir bölümünde mutlaka ortaya çıkacağı” yönündedir. Yani cinsel tacize uğrayan çocuklara verilen “beden ve ruh sağlığı bozulmamıştır” şeklindeki raporların bilimsel hiçbir geçerliliğinin olmaması gerekmektedir.
AB ülkelerine bakıldığı zaman ise bizdekinin tam tersine bilimsel verilere uygun kararlar verilmekte, cinsel tacize uğrayan çocuklarının tamamına yakının “beden ve ruh sağlığının bozulduğu” kararı alınmaktadır.
Ülkemizde bugüne kadar yapılan yanlış uygulamalar sonucu “beden ve ruh sağlığı bozulmamıştır kararları sonucu birçok tacizci aldığı hafif cezalar sonucu bir iki yıl içersinde dışarı çıkmakta, “pedofili eğilimi” olan (çocuğa karşı cinsel eğilimi olan) bu insanlar ikinci, hatta üçüncü vakalarını da gerçekleştirmekte gecikmemektedirler.
Ülkemizde çocuklara karşı işlenen cinsel tacizlerle ilgili önemli bir karar mercii olan Adli Tıp kurumunun ilgili ihtisas bölümü mutlaka AB normlarına göre bir an önce düzenlenerek adaletin tecelli etmesinde doğru, bilimsel verilere göre karar veren bir kurum haline getirilmelidir.
Çocuklara yönelik cinsel taciz, anne babaların en büyük korkularından biridir. Çünkü, taciz, insan yaşantısını değiştirmesi açısından cinayetten sonraki en ağır suç olarak kabul edilir.
Ailelerin, çocukları böyle bir mağduriyetten koruma ve eğer tacize uğramışsa bunun nasıl anlaşılacağı konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Bir çocuğun tacize maruz kalmayacağından hiçbir zaman emin olunamayacağını belirten pedagog Adem Güneş, aileleri çocuklarını tacize karşı eğitmeleri konusunda uyarıyor. Adem Güneş, Sistem Yayıncılık’tan çıkan "Anne Babaların Korkulu Rüyası Çocuklara Yönelik Taciz" adlı kitabında, çocukların tacizden nasıl korunacağını, taciz yaşamış çocukla iletişim kurmayı, tacize uğramış çocuğun davranışlarını ve bir tacizcinin nasıl tanınacağını örnek olaylarla anlatıyor.
Tacize uğrama noktasında kız ve erkek çocukların aynı oranda risk altında olduğunu belirten Güneş tacizi şöyle tanımlıyor: "Cinsellik içeren her türlü söz, fiil ve materyallerle bir çocuğa yakınlık kurmaya çalışmak çocuklara yönelik cinsel taciz kapsamına girer. Çocuğun duygularının cinselliğe alet edilerek taciz edilmesine duygusal taciz denir. Fiziksel taciz ise cinsel içerik taşıyan dokunmalar da dahil olmak üzere, sonucu tecavüzle biten saldırganlık arasındaki bütün davranışları içerir."
Çocuklara taciz ve tacizci yetişkinler tehlikesinden açıkça bahsetmek çocuğun tacizden korunabilmesi için yeterli değildir. Ayrıca, çocuğa tehlikeli kişilerden korunmasını tembih etmek, onun sosyal gelişimini ve güven duygusunu zedeleme riski taşır. O yüzden çocuk, kendisine yönelmiş bir taciz tehlikesine belki farkında bile olmadan refleks halinde karşı koymasını öğrenmelidir. Çocukların en çok 4-11 yaş arasında tacize uğradığı belirlenmiştir. Çocuğa ’temel davranış refleksi’ kazandırmanın en başarılı olduğu yaş grubu ise 4-7 yaş dönemidir.
Çocuklara nasıl bir bilinç kazandırılmalı?
’Bedenim bana aittir’ bilinci
Kendi bedeninin kendisine ait olduğu hissini kazanamayan ve kendi bedeni üzerinde başkalarının bir şeyler yapabileceğini düşünen çocuk rahatlıkla taciz tuzağına düşebilir. 4 yaşından itibaren çocuğa bu bilinç verilmeli. Örneğin, terlemiş bir çocuğun atleti izin alınmadan aniden çıkartılmamalı. Çocuk zamanla kendisinden izin alınmadan bedenine yapılacak müdahaleleri hisseder ve rahatsız olur.
’İzin verirsem dokunabilirsin’ bilinci
Çocuk, kendi bedenine olan hakimiyetini öğrenmekle birlikte, hakim olduğu bu beden üzerinde kendisinin söz hakkı olduğunu bilmeli. Ebeveynlerin 4-5 yaşından sonra çocuklarını öperken bazen ’Seni öpebilir miyim?’ diye müsaade istemesi bu bilincin oluşmasında etkilidir.
’Dokunulması yasak olan yerlerim’ refleksi
Çocuklar 4 yaşından itibaren vücutlarının belli bölgelerine dokunulmasından rahatsız olmaya başlamalı. Çocuk eş, dost ve akrabalar tarafından cinsel organlarına dokunularak, öperek, vurarak sevilmemelidir.
’Fiziksel baskıya direnme’ refleksi
Taciz yaşamış çocukların birçoğu çırpınmanın ve kaçmanın çözüm olmadığını düşünüp kaçmayı denememişlerdir. Çocuklara olan sevgi gösterileri sırasında kendi güçsüzlüğünü hissettirecek kadar orantısız güç gösterisinden sakınmalıdır.
’Vücudum görünmemeli’ hissi
Çocuk, çıplak olarak ortada bırakılmamalı. Kendisini başkalarının yanında çıplak görmeye alışkın olmazsa elbisesinin birileri tarafından çıkartılmasından ciddi rahatsızlık duyar.
’Banyoda çıplak olunmaması’ bilinci
4 yaşından sonra anne baba çıplak olarak çocukla aynı banyoda bulunmamalı. 7 yaşından sonra çocuğun genital bölgelerinin başkasınca görünmesine izin verilmemelidir.
Tuvalette benden başkası olmamalı
4 yaşına girmiş bir çocuğa tuvaletin özel bir mekan olduğu ve tuvalet ihtiyacını gideren birinin başkaları tarafından görülmesinin doğru olmayacağı öğretilmelidir.
’Soyunma ve giyinmede yalnızlık’ ilkesi
Çocuğun bedenine yönelmiş bakışlardan rahatsız olacak refleksi kazanması için 4 yaşından itibaren ortalık yerde çıplak dolaşmamayı öğrenmesi gerekir.
’İzin verirsem kabul edilirsin’ ilkesi
7 yaşından sonra çocuğun odasına girerken anne baba bile izin almalı. Giyinip soyunurken izin alarak yardım edilmelidir.
Sonuç olarak denilebilir ki çocuklarımızın sağlıklı bir aile ortamında büyümesini istiyorsak evleneceğimiz insanın ve ailesinin öncelikle böyle bir saldırının mağduru olup olmadığını öğrenmeli, eğer böyle bir durumla karşılaşırsak mutlaka bu problemi çözmeli sonra evlenmeliyiz. Aksi takdirde çocuklarımızın uğrayacağı aile içi cinsel istismara çanak tutmuş oluruz. Unutmayın ki geleceğimiz çocuklarımızın varlığı dır. O varlıklar ne kadar sağlıklı bir ruh yapısına sahip olursa bu ülke o kadar sağlıklı bir geleceğe yürür.
YORUMLAR
yazınız çok güzel. sonuna kadar okudum tebrik ediyorum. ama benim sormak istediğim bir soru var. çocukların cinsel taciz tehlikesine karşı yapması gereken bazı şeylerden bahsetmişsiniz daha doğrusu aileleri tarafından öğretilmesi gereken. benim sorum şu , örneğin çocuk tacize anal yoldan uğramaya başlıyor ama tacizin hemen başında durumu fark edip ilerlemesini engelliyor. şimdi bu durumda çocuk yine etkilenir mi ? yoksa bertaraf ettiği için bu durum onu etkilemez mi? aynı şekilde yazınız genellikle uzun süreli tacize uğramış insanların ruh durumları üzerinden sonuçlar çıkartıyor. peki tek seferle sınırlı kalan durumlarda çocuk yine aynı şiddetle etkilenir mi?
sormak istediğim bir başka soru ; illa her taciz yaşayan insan gelecekte bundan etkilenir mi yoksa hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam etmeyi başaran ve bu durumu aklına getirmeyen insanlarda olabilir mi? şimdiden teşekkür ediyorum.
toplumda saklanan konuşulması bile insanı ürperten hasta beyinlerin eğitilmemiş ucubelerin...tedavisi bile olmayan davranışları.......bu travmayıda ne yazıkki masum yavrular ödüyor....bu işi bilen ebeveynlerde rezil oluruz diye yutup saklıyor...sanki o an rezil değilde....ilk öğretimde ders olarak verilmeli....yaş ilerledikçe seviyede eğitimde yükseltilmeli....ne diyelim ana baba işin üstüne eğilmeli....çocuk sürekli gözetim altında tutulmalı istismarın şekli anada ise baba babada ise ana korkmamalı deşifre etmeli...insan bir kere ölür her defa ölmektense....yazan kardeşim bu asrımızın vebasını yazmak ve bilimsel olarak anlattığınız için minnettarım...yürek var sizde... her annenin ve bbabanın okuması gerekli bir yazı...reçetesi içinde......benimde bunu şiir diliyle anlattığım ENSEST adlıyla sunmuştum..bayağı okunup yorum almıştı ...sizde bir göz gezdirirseniz sevinirim...BÜYÜK EMEK VEREREK BİZE SUNDUĞUNUZ BU BİLİMSELLİKLE DOLU YAZINIZ İÇİN SİZİ KUTLUYOR EN DERİN SAYGILARIMI SUNUYORUM
Öncelikle bu yazı için size teşekkür etmek istiyorum...
Malesef ki son zamanlarda sıkça rastladığımız bir durum haline geldi çocuklara cinsel taciz olayları...
Tacize uğrayan çocuk gerek ailesine gerekse arkadaşlarına bu durumdan söz etmeye çekinir..Ailesine olayı anlatsalar bile aile toplumdan dışlanacağı düşüncesiyle çoğunlukla bu olayları ört bas etmeye çalışır...
Benimde çok yakın çevremde malesef ki böyle bir durum yaşanmıştı...Kısaca söz edeyim...
Alt katta ki komşumun 2 çocuğu vardı.Biri 8 yaşında kız diğeri 7 yaşında erkek.Anne ev hanımı baba da serbest meslekle meşguldu.Baba alkol kullanıp,kumar oynardı.Bir gece alkolu fazla kaçırınca kızına tacize bulunmuş ve bu olaya hem anne hem de kardeşi gözleriyle görmüştü.Anne o anda polise başvurmayı düşündüyse de erkek tarafını buna inandıramayacağından çekinip susmayı tercih etti..Fakat tacizler artmaya başlamış ve anne de eşinden devamlı şiddet görmeye başlamıştı.Anne şiddete maruz kaldığı bir gece çocuklarını da yanına alarak polise başvuruyor ve hem kendine hem kızına uygulanan olayları anlatıyor..Polis o gece eve gelip babayı nezarete atar.
Küçük yaştaki çocuğa cinsel istismardan yargılanmaya başlar.Anne çocuklarıyla beraber yardımlarla geçinmeye çalışır fakat aldığı yardımlar geçinmesi için yeterli olmadığı için ev işlerine gitmeye başlar.
Bu arada eşine boşanma davası da açar.Kızı psikoloğlar aracılığıyla ifade verir.(ifadesini okuduğumda yaşadıklarımı anlatmam mümkün değil )Mahkeme ertelenerek devam eder.Anne daha sonra boşanma davasını geri almak ister.Savcı anneye" çocuğuna bunları yapan bir adamla tekrar nasıl biraraya gelebileceksin ? madem ki boşanmak istemiyorsun bizden günah gider " diyor.Anne çalışıp çocuklar da ilgisiz kalınca devlet çocukların durumunu hem okulda hem de mahalle de araştırır.Aldığı yanıtlar doğrultusunda çocukları devlet güvencesine almaya karar ve çocuklar anneden alınır...
Anne yaklaşık 3 yıl geçmesine rağmen çocuklarını 1 kez dahi göremedi.Ama aldığı bilgi doğrultusunda sadece bildiği çocukların velayetinin hem anneden hem babadan alınıp devlet güvencesine aldığını ve koruyucu ailelere verildiğidir.
Gördüğünüz gibi bir kişinin yanlışını kaç kişi ödüyor.Toplum olarak bunun önüne geçmek gerçekten de çok zor.
Önceden porno içerikli şeyleri temin etmek de izlemekte zordu ama şimdi insanların elinin altında...Kişiler bu içerikteki şeyleri izleyince o an yanında kim varsa bunu uygulamak istiyor...
Cinsel konularda dediğiniz gibi çocuklar eğitilmeli ve hangi hareketlerin taciz sayıldığı yaşlarına uygun bir şekilde anlatılmalıdır.Bunu aile yapamıyorsa bu işi uzmanlarından destek alarak yapmalıdır.
Kaleminiz varolsun...
Dilerim bu yazılanları birçok kişi okur...
uzun olduğu ve gözü yoran siyah fonun üzerine kırmızı yazıyı seçtiğiniz için makalenin tümünü okuyacak cesareti gösteremedim ancak ne hakkında yazdığınıza dair bir fikrim oluştu. böylesine anlamlı bir yazının ardından çocuk istismarı ve buna benzer hasta bir ruhun oluşturacağı tüm akıl dışı olaylar için ülkemizde ve pek çok ülkede cezai yaptırımlar mevcut. bir örnekle; çocuk pornosu yapmak, yaymak ve hatta izlemek bir suç, cezası hapiste yatmaktır.ancak benim anlamadığım ve yazınızı gördükten sonra fikrimin sonunda size bu fırsatı bana verdiğiniz çin bir teşşekkür edeceğim anlamsızlığı buraya yazma şansını buldum. sorun şu ve aslında çok açık; çocuk bedenine olan düşkünlük mantıklı bir arzu olamaz, o halde bu arzu bir tür ruhsal dengesizliğin belirtisidir. aynı şekilde ensest ilişkilerin peşinde koşanlar da bir çeşit rahatsızlığın mağdurudurlar. bu rahatsızlık hapiste belli bir süre yattıktan sonra ıslah edilemeyecek kadar ruha işlemiş olabilir. o halde sizin de belirmek isteyeceğiniz gibi neden tedavi değilde anlamsız bir ceza prosedürü? bir çocuk porno severi hapse yolladıktan sonra öfkemiz yatışabilir ancak hapisten çıkan bu kişi aynı rahatsızlığı sürdüreceği için sadece belli kurumlar ve öfkeli biz egomuzu tatmin etmekten başka ne halta yarayacaktık? tedavi şarttır ve yazınız için teşekkür ediyorum.