SALİHLİ YOLU ŞİİR(in) YOLU
İki yıldır, iki ayda bir Salihli yollarındayım. Hani bir laf vardır halk arasında. Gel-git Konya altı saat diye. İşte tam o hesap. Ben de, iki üç yıldır, İzmir-Salihli arası gidip geliyorum. Gel-git Salihli dört saat… Peki ama neden !?
Hepinizin zaman zaman beton yığını şehirlerden sıkıldığınız olmuştur. O beton yığını binalar, bazen gökyüzüne değil de, insanın içine doğru büyürler kat kat. Yüreğine hançer olur girer, ok gibi saplanırlar. Daralır insan, bunalır. Hep kaçmak ister şehir dışına. Arabası olan, imkânı bulunan kaçar ara sıra. Şöyle mevsim bahar yaz ise, bir orman ya da deniz, göl kenarına. Piknik yaparsınız. Yok, eğer kış ise bir kır kahvesinde veya büfede, sıcak bir çay eşliğinde bir şeyler atıştırırsınız. Hoş bizim Ege sahilleri, yılın her mevsimi insan ağırlamasını bilir. Çünkü havası müsaittir, ılımandır.
Bense kaç zamandır, böyle beton yığınları arasında bunalır dururdum. Kaçmak isterdim hep şehir dışına. Hele bir de içinizdeki doğa sevgisi sizi rahatsız eder de, dürter durursa. Çocukluğunuz (benimki gibi) köy ya da küçük bir kasabada geçmişse. Doğayla iç içe büyüyüp, siz onun o sizin bir parçanız olmuşsa. Bağlasalar duramazsınız apartman katında. Kırarsınız zincirleri bir bir, atarsınız kendinizi dışarıya. Soğuk bir kış günü bile, küçücük yemyeşil bir koruluğa gitmek ister canınız. Ya da bir sahil kasabasında balık tutma özleminiz depreşir. Ne bileyim, kitap okumayı seviyorsanız, şöyle sırtınızı bir ağaca dayayıp, kuş sesleri eşliğinde dinlene dinlene kitap okumanın, şiir okumanın tadına mı doyulur? Üstüne bir de piknik. Ohh, gel keyfim gel. Hem ruhunuzu, hem de bedeninizi (midenizi) doyurursunuz. Mutlu olursunuz.
Bir de beni düşünün siz şimdi. Kitap okumayı çocukluğumdan beri çok severim. Daha lise yıllarımda üç beş şiir dergisinin okuruydum. Boş zamanlarda mekânımız, arkadaşlarımın futbol sahası olurken benim kütüphanelerdi. Tam bir edebiyat ve okuma tutkunuydum. En önemli hobim de şiirdi. Daha beş hececileri, yedi meşalecileri, birinci ikinci yenicileri o zamanlar tanımıştım. Bir taraftan sabahlara kadar (şiir) okur, bir taraftan da (gizli gizli) yazardım. Ama yazdıklarımı pek kimselere okuyup, gösteremezdim!
Derken lise, ardından üniversite bitti. Bu arada yazdığım şiirler de birikti. Şiire özlem kat be kat arttı. Öğretmen olup mesleğe atıldık. Ama şiiri bir kenara atamadık. O benimle hep iç içe oldu. Bir türlü, bir yol bulup dışarıya çıkamadı. Koskoca yirmi, yirmi beş sene geçti. Beton yığını şehirler içinde. Tabiri caizse kafese kapatılmış kuş misali, hissettim hep kendimi. Kafes altın olsa ne yazar değil mi?
Bu arada, içimdeki şiir (yazma) arzusu, arzu olmaktan çıktı, adeta canavarlaştı. Adeta, görücüye çıkmak istiyordu. Evde kalmış (gelinlik) kızlar gibi, bana ha bire dayanılmaz baskılar yapıyordu.
İşte tam bu sırada imdada, Salihli’den Bizim Ece ve kurucusu sevgili Ahmet OTMAN çıktı. Fark edip onlar kucak açmışlardı, içimdeki şiir canavarına. Davete icabet gerek deyip, şimdilerde ben iki üç yıldır Salihli yollarındayım. Herkes markete gitmeyi üşenirken, ben kalkıp iki saatlik Salihli’ye gidiyorum. Şiir için, Bizim Ece için.
Salihli yolu, şiir(in) yolu oldu bana. Yazılarım, şiirlerim Bizim Ece Dergisi’nde yayınlanmaya başlayınca, o içimdeki şiir canavarı, canavar olmaktan çıkıp, kuzulaştı.
Meleyip duruyor Salihli yollarında. Ne yazık ki, sesini yine bir ben duyabiliyorum. Bakalım daha kaç zaman meleyecek. Ama iki bin on yılı için de garanti verebilirim.
Sahi, yeni bir yıla girdik değil mi? İki bin on yılı, herkese sağlık ve mutluluklar, güzellikler getirsin. Hepinize, şiirli şuurlu yıllar diliyorum sevgili okuyucular.
İsmail GÖKTAŞ
İ Z M İ R
NOT: Bu yazı, BİZİM ECE DERGİSİ’nin 146. (2010/Ocak-Şubat) sayısında yayınlanmıştır.
YORUMLAR
İsmail Bey, bugün bende Hikmet Bey'le birlikte foçada etkinlikteydim. Çok güzel bir gün geçirdik. Salihli üzerine yazılmış bir yazı görünce hemen tıklayıp okudum. Salihli'yi sadece şiirleriyle anlatmışsınız. Sırtını dayadığı boz dağlardan, güzel mesire alanlarından hiç bahsetmemişsiniz. Canınız beton yığınları arasında sıkılınca ve başkalarınında sıkılınca, buyurup Salihli'ye gelsinler. Geliniz. Dağların eteğinde güzel bir piknik sizleri bekliyor. Salihliden sevgilerle. Emine.
EMİNE45 tarafından 12/13/2009 10:04:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
sevgili hocam yazınızı okudum içim ne kadar rahatladı bilemezsiniz, aslen salihliden oluşum nedeniyle size çok teşekkür ederim. bir saat önce izmir yeni foçadan geldim edebiyat defterinin toplantısından, salihliye sık gidemiyorum ama yazınızı okuyunca gitmiş kadar oldum. sagolun hocam, muğladan selamlar sunarım.