- 821 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (35)
“Ne yapacağım abla? Bunu nasıl temizleyeceğim? Babamın üzüntüsünü düşünmek bile istemiyorum”
“Neden babandan gizli kıydın nikâhı? Onun haberi olsa, karşı çıkmazdı ki”
“Karşı çıkmıştı. Tayinin çıktıktan sonra, nikâh ve düğün birlikte olur demişti. Şimdi anlıyorum, babam hiç istemeye istemeye evet dedi bana. Ben istediğim için oldu bu nişan. Belki de babam, onun gerçek yüzünü görmemi istediği için hemen nikâh olmasın dedi. Bense bunu çok geç anladım. Ona çok güvenmiştim abla, çok da sevdim”
Ayşe, Yasemin’in yüzüne bakıyor, söylemek istediği kelimeler boğazına düğümleniyor dışarı çıkmıyordu. Yasemin konuşuyor ama, Ayşe tek kelimesini duymuyordu. Yasemin’e olan kızgınlığının o an içinde binlerce volkan oluşturduğunu hissediyor, öfkesinin sözlerine yansımasından endişe ettiği için susuyordu.
Yasemin’in yerinde olmak isteyen öyle çok kız vardı ki, bunu yalnız yaşadığı bir kaç hanelik köyde değil, kaçıp geldiği, binlerce kalabalığın olduğu şehirde de görmüştü. Anne ve babasının baskıları altında ezilip, okumak istediği halde okutulmadan, henüz on iki yaşında, kendilerinden on beş, yirmi yaş büyük para babalarına, para karşılığında satılan kızlar, aile içinde cinsel tacize uğramış ama uğradığı tacizi, kendi suçlanacağı için kimseye söyleyemeyip evden kaçıp, sokaklara düşen ve ya kendini bir ipin ucunda sallandıran, ya da tacizlere boyun eğip bir hayat olduğu yerde yaşayan, annesinin eğitimsizliği yüzünden, paylaşmak istediği dertlerini paylaşamamış, hiç okul yüzü görmemiş, nice kadınlar biliyordu. Oysa Yasemin, hem okumuş, hem de her şeyi paylaşabileceği bir aileye sahip olmuştu. O zaman neden bu hataları yapmıştı?
O an aklına, onun yaşında olup da, amcası tarafından tecavüz edilip hamile kalan, yaşadığı tecavüze kimseyi inanadıramadığı için bir ağacın dalina kendini asıp ölümü seçen, güzeller güzeli Emine gelmiş, o güne gittiğinde gözyaşlarını tutamamıştı Ayşe.
Emine, on üç yaşında, yeni gelişmeye başlamış çakır gözlü, sarı saçlı, güldüğü zaman gözlerinin içi gülen, köyün en güzel kızlarından biriydi. Yaşı küçük olmasına rağmen, çabuk serpilmiş, köyün delikanlılarının dikkatini çekmeye başlamıştı. Ailesi de bunun farkında olduğu için, okuldan almış, eve hapsetmişti. Emine, bütün yalvarmalarına rağmen ailesini ikna edemediği için okula gidememişti. Annesi, Emine’yi tek başına hiçbir yere göndermiyordu. Köyde isteyenler vardı ve babası hemen evlendirmeye karar vermişti. Emine, okuldan ayrıldıktan birkaç ay sonra, suya bile gelmez olmuştu. Herkes onu merak ediyor, ailesinden cevap alamıyordu.
Aradan altı yedi ay gibi bir zaman geçmişti. Emine’yi, camın kenarında ağlarken görmüştü Ayşe, ama konuşamamıştı. Bir gün, çeşmeye su doldurmaya gittiğinde, köylü kadınların aralarında konuşmalarına şahit olmuştu.
“Bak kız gördün mü? Emine hamileymiş. o nedenle dışarı çıkartmıyormuş ailesi. Çocuğu kimden peydahladığını kimse bilmiyormuş. Anne ve babası onun için hapsetmişler eve”
“Yapma gız, onun orospu olacağı belliydi zaten. Kim bilir kimden peydahladı piçini”
“Babası söyletememiş çok uğraşmasına rağmen”
“Annesine, amcasının tecavüz ettiğini söylemiş emme”
“Aaa…! Amca, baba yarısı, hem o adam, namazında niyazında, yapmaz, iftira atmıştır orospu. Günahını kime yükleyeceğini şaşırmış. Anası, babası da inanmamış zaten”
“Böyle kızları taşlayarak öldürmek lazım. Kızlarımıza kötü örnek oluyo. Valla, bizim adam bile, “köyün namusu beş paralık oldu” diyo.”
“Valla gız, doğru söylüyo kocan. Baksana, başımız yerde gezik hepimiz. Bi orospunun, bütün köye yaptığına bak sen”
“Benim kızım bunu yapacaktı ki, diri diri toprağa gömerdim”
“Gancık köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek gider mi?”
Gibi bir sürü abuk sabuk söz duymuştu, hem de kadınlardan. Doğru olup olmadığını hiç kimse bilmiyordu. Emine’nin amcası, namazında niyazında bir adamdı. Kocaman sakalı, elinde tespihi ile köyde dolaşır, sözde, dara düşenlere yardım eder, yol gösterirdi.
Emine, doğum yaptıktan bir hafta sonra, ormanda bir ağaca asılı olarak bulunmuştu. Çocuğu, ailesi doğar doğmaz bir başka yere evlatlık vermişti. Emine’nin ölümünü şüpheli bulan jandarma, işin peşini bırakmamış, çocuğu evlatlık verilen yerden almış, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna teslim etmiş, verilen ifadeler sonucunda DNA testi yapılmış ve çocuğun babasının amcası olduğu ortaya çıkmıştı. O olaydan sonra, herkes kafasına vurmuş ama iş işten geçmiş, yaptıkları dedikodu ile genç bir kızın ölümüne sebep olmuşlardı. Eğer, anne ve baba eğitimli olup, kızlarının okumasına izin verselerdi ve kızlarına inanmaları gerektiğini bilselerdi, ne Emine ölümü seçecek, ne de bu kadar rezalet yaşanacaktı. Emine ve Emine gibi bütün sırları ile toprağa giren nice kızlarımız vardı ve Yasemin bunları biliyordu.
Daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Gözyaşlarını sildi. Yasemin’in yüzüne baktı. Ona şu an çok kızgındı. Olduğu yerde bırakıp gitmek isterdi ama bunu yapamazdı. Yasemin de, genç bir kadındı ve duygularına yenik düşmüştü. Ona yardım etmek zorundaydı.Yasemin’i teselli etmek ister gibi, aklına ilk gelen cümleyi kuruvermişti
“Ne diyeceğimi bilmiyorum. Belki yanlış anlaşılma vardır. Gidip konuşsaydın onunla”
“Arıyorum ama hep bir işi var. Geliyor, beş dakika bile kalmadan gidiyor. Konuşmak için fırsat bile bulamıyorum”
“Onunla konuşmadan hiçbir şeye karar verme Yasemin. Bu arada baban ve annen ile konuş ve her şeyi anlat onlara. Bir başkasından duymasınlar. Özellikle de ondan. Çok daha kötü olur, ondan duyarlarsa.”
“Nasıl anlatacağım babama ve anneme? Onu düşünüyorum. Bana çok güveniyorlardı. Güvenlerini yıktım. Babam örnek bir insan. Kendi kızı onu örnek almadı pozisyonuna düşürdüm”
“Anlat, hiç geç kalmadan anlat. İstersen şimdi birlikte gidelim. Evde kimse yokken anlat. Onun ne yapacağı belli olmaz”
“Anlatamam, anlatamam, babamın kalbi var, kalbine iner. Anne ve babasının anlayışsızlığı yüzünden evlerinden kaçıp, bir yerlere sığınanlara sahip çıkar benim ailem ama benim gibi, rahat olup da gizli işler çevirenlere çok kızarlar.”
“Aileni çok iyi tanıyorsun, yine de onlardan habersiz, hem de hayatını etkileyecek karar veriyorsun, pişman olmak için geç kalmadın mı?”
“Yapma abla, sen olsun bu kadar ağır konuşma, Ben zaten eziliyorum bu yaptığım olayın altında. Yardım et bana, yol göster.”
“ Ailenle konuşmaktan başka yapılabilecek bir şey var mı Yasemin?”
“ Olmadığını biliyorum. Konuşacağım ama seninde benimle gelmeni rica ediyorum. Sen yanımda olursan daha rahat anlatabilirim”
Ayşe tekrar düşündü. Hemen anlatmaları doğru muydu? Ya bir şey olursa muhtara, o zaman nasıl önlemini alabilirlerdi. Akşam olmak üzereydi ve herkes eve gelecekti. İçinde yaşadığı çelişkileri, yüzü ele veriyordu.
“Sen de endişe ediyorsun değil mi abla?”
“Evet, Muhtar ağabeyinin kalbi var. Ya o an bir şey olursa nasıl müdahale ederiz diye düşünüyorum. Alışıra alıştıra mı söylesek, yoksa her şeyi birden anlatsak da kurtulsak mı?”
“Gidip anlatalım. Bir gece daha böyle bir azapla yaşayamam abla”
Devam Edecek
YORUMLAR
Annesine, amcasının tecavüz ettiğini söylemiş emme”
“Aaa…! Amca, baba yarısı, hem o adam, namazında niyazında, yapmaz, iftira atmıştır orospu. Günahını kime yükleyeceğini şaşırmış. Anası, babası da inanmamış zaten”
“Böyle kızları taşlayarak öldürmek lazım. Kızlarımıza kötü örnek oluyo. Valla, bizim adam bile, “köyün namusu beş paralık oldu” diyo.”
“Valla gız, doğru söylüyo kocan. Baksana, başımız yerde gezik hepimiz. Bi orospunun, bütün köye yaptığına bak sen”
“Benim kızım bunu yapacaktı ki, diri diri toprağa gömerdim”
“Gancık köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek gider mi?”
----------------------
çok önemli çarpıcı bir şekilde işliyorsun usta kaleminle sevgili Türkan hanım malesef istismar edilen kadın işin içinde olunca daha bir üzerinde düşünülmesi gereken bir konu oluyor genelde hep gizlenme nedeni malesef bu tür suçlamalardan kaynaklanıyor...
çok teşekkürler ellerine duyarlı yüreğine sağlık tam puanla
İki kız çocuk sahibi bir baba olarak öykünüzü yüreğim daralarak okudum. Ne yazık ki öykünün konusu olan sorun bu toprakların bin yıllık sorunudur.Sanıyorum daha da devam edecektir. Bir şartla ki kadınlar kendileri için gerçek bir mücadele başlatana değin...
Tebrik ediyorum. Devamını da merakla bekliyorum, Türkan Hanım. Selam ve sevgiyle.
Uzun soluklu yazılara belinden dalınınca hakkı ile değerlendirilemez sanıyordum. O nedenle pek çok yazınızı okuyamadım.
Bu gün bütün ön yargıma rağmen yazınızı okudum.
Lütfen bağışlayın beni. Fena yanılmışım.
Sosyal konuları işleyen bütünlüğü dağutmadan sürükleyici bir akış. Doğru ve abartısız tesbitler.
Çok şey kaçırmışım.
Kendi adıma üzgünüm.
Sizi gönülden kutlarım. Tam puan size.
Saygılarımla.