sevgiliye mektuplar//aşk sana benzer
Aşkı tarif edemedim ben hiç bir zaman, yada tarif edilesi bir aşk çarpmadı kalbimin doruklarında,ya ben aşkı umursamadım
yada aşk beni adam yerine koymadı bebişim, "aşk ne dir?" sorularında "sus" oluverdim, söyleyecek sözüm hiç olmadı,
aşk nasıl bir şeydi öğreticim olmamıştı hiç, yada ben aşkı öğrenmek için seni bekledim...
Şımarık bir çocuk olmakmış halbuki aşk, nazlanmak ve nazlandırılmakmış, huzur veren bir göğüs kafesinde sancıları unutup
uykusuz geçen gecelere nispet yaparcasına uyumakmış, düşler kurmakmış, aşk aşkı basit bırakabilmekmiş, toz pembe düşlere talipken
rengarenk gökkuşağı yaratabilmekmiş aşk.aşk, aşkında bir adım ötesiymiş, aşk ın anlamını çözememişken daha, aşkın anlamını çözmüşleri
iki durak ileride beklememiş aşk.
Sevmekmiş aşk,hemde öyle böyle bir sevgi değil,senin kollarındayken anne kokusunu duymakmış aşk, tenin tenime deydiği zaman
hoyrat bir sevişme hikayesi değil, yetim kalmış çocuğun saçları okşandığında yüreğine konan şefkat şemsiyesiymiş.
baba olabilme özlemleriyle yanıp tutuşmuş kalbimin özlem gidericisiymiş aşk, yavrum, çocuğum, annem, kadınım, kadınsızlığım,özlemim,
inadım,hevesim,tutkum...aşk sensin...sen herşeysin...
aşk, uzun mesafelere aldırmadan benim kalbimde atıyor olmanmış, küsmekmiş tüm hava yollarına,otogar’a, tren garına
ve hatta deniz seferlerine...ulaşım araçlarından inen yolcular arasında seni görmediğim zamanlar, en büyük terbiyesizliğimmiş
dilimin ucuna kadar çıkıp sen küfür sevmediğin için yuttuğum kaderin sillesine dizdiğim o küfürler...
Aşk,gönülden sevmekmiş, ayrıldığımızdan bu yana bir kuş olup başka gönüllere konamadığımda anladım, aşk sen yokken seni sevmekmiş,
sevginin arkasında durmak yıkılmamakmış aşk, gelen her kurşun sözlerde can yeleği kullanmamakmış, senden gelen başım gözüm üstüne bebişim...
Aşk,gel deyince gelmez,git deyince gitmezmiş, seni sevmiyorum dediğinde başımı öne eğip gurursuz olup seni seviyorum dediğimde anladım,
aşk karşılık beklemezmiş, giden gittiğinde sevda kırıntıları emanet kalıp avuturmuş insanı gittiğinde anladım...
aşk’da kin yokmuş, ne yaparsan yap, ne olursan ol, nereye gidersen git,
annemsin,yavrumsun,çocuğumsun,kadınımsın,kadınsızlığımsın,yüreğimdeki kavgamsın,
gece üç-beş nöbetlerimde gece eylemlerimsin gözlerime vurgun, her gün saçıma düşen beyazımsın...aşk sensin, sen herşeyimsin.
YORUMLAR
ben aşkı çok eskiden karnımda uçuşan böcükler sanırdım:))) hani sevgiliyi görünce karnının içi bi tuaf olur ya :) ama insan oğlu portakal gibidir, önce toysundur karnındaki iki gıdıklanmaya kanabilirsin, sonra olgulaşırsın bir portakal gibi ve aslında aşkın canım cicimlerden ibaret olmadığını anlarsın, olgun bir portakal gibi gelip birinin seni dalından koparmasını beklersin,toyken değil, olgun bir portalken dalından kopartıldığında ne hissetmişsen işte o aşktır ve zordur vazgeçmek...toy bir portakal gibi ekşi değilsindir,
her dilimden herkes yararlanamaz, lezzetlisindir olgunken ve kim kopartmışsa seni dalından ikramsız kalmak istersin o ellerde, seni sahiplensin istersin, dilimlere ayırıp yabancı ellere ikram etmesin seni istersin çünkü olgunsundur,lezzetlisindir, kendine güvenin tamdır,ayaklar yere tam basar, cesursundur...
çok samimi ve içten bir mektuptu baymiş, sabah sabah bende bu mektupla iyi bir beyin jimnastiği yaptım, aşk nedir i sordum kendime:)
yüreğine sağlık dost