- 562 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇALIKUŞU'NA MEKTUPLAR ..
çalıkuşu’m
….çalıkuşu hani sana demiştim ya bu İstanbul şehri gez gez bitmez anlat anlat sayfalar almaz diye..şehir hakkında dikkatimi çeken ne varsa ve hissettiklerimi bunları sana yazmak hoşuma gidiyor ve anlatmalıyım.. şehri sokaklarını dolaştıkça bedenim ve ruhum sanki gribal bir enfaktüse yakalanmış gibi..hiç görmediğim ve görünce de kendimi alamadığım sokaklar kimi dar-yılanvari kimi kaldırım taşlı sokaklar ..evler..surlar..mabedler…saraylar hatta viraneler..virane deyip geçme çalıkuşu yosun bağlamış küf ve ekşi kokan taşlar tuğlalar önünde onlarca turist ve tarih kokusu almış insanlar diziliyor önlerinde..surların dışı içi apayrı bir dünya Yedikule zindanları gibi..öyle bir an oluyor ki çalıkuşu ,bir sarayın odalarında geziniyorum aklıma geliyorsun gözlerinin erguvani derinlikleri çöküyor ruhuma.. gezdiğim gördüklerim daha anlam kazanıyor etkiliyorlar beni..şehir güzel olduğu kadar da onu hissetmekte başarısız olanlar için çok uzaktır..evet güzel ve uzak bir şehir İstanbul..kah , üst üste iç içe evlerin uzaktan sevimli kırmızı kiremitli çatıları klasik ve modern binaların tehditkar karışımı, kah ,yıllar önce yaşamış sönüp gitmiş hayatların izleri …medeniyetlerin uzlaşması yan yana koyun koyuna yatması..şehre yeni gelmişlerin ya da hiç doğmamışların sanki işaretleri yatıyor burada.. ilginç olan ne biliyor musun ? çalıkuşu , öncekiler ve sonrakilerin ince bir rekabeti rakipsiz savaşçıları gibi sanki ..her gün keşfedilmeye hazır ve keşfedilmeyi bekleyen bir şehrin karşısında olduğunu hissediyor insan ..ah çalıkuşu sana sık sık bahsettiğim martılar var ya bu kez gözümde ve zihnimde daha bir farklı göründüler ..istanbul kadar karmaşık İstanbul kadar değişken ve çeşit….insan şaşırıyor bunca çelişkilere bir bakıyorsun bir başına yapayalnız uçuyor süzülüyor martılar bir bakıyorsun topluluklar halinde kalabalık sürü halindeler.. yakından bakınca önce çok kaba ve çirkin gibiler fakat gittikçe alışıyorsunuz gelinlik giymiş gibi bembeyaz …uçuşları , denize olan hakimiyetleri ve kıpırtısız kalıp bir taşın üzerinde duruşları insanda bambaşka duyguları yaşatıyorlar…onların çığlıklarına öyle alıştım ki çalıkuşu seslerini gürültülerini almadığım duymadığım zamanlar şehir bana ıssız geliyor..ne sokaklar konuşuyor gibi geliyor ne de dalgaların fısıltılarını anlayabiliyorum..denizin daimi hışırtıları benim için nasıl hayata bağlanma noktam olmuşsa martıların da çığlıkları öyle..hayatla ölüm arasında sürekli dönüp dolaşma gezinme şehri adeta istanbul ..sahillerinde geziyorum her bir yerinde insanın yüzünden ayrılmayan rüzgarı hissedersin bir rüzgarın keyfi kıpırdamadan sizinle beraberdir ..uzaklardan bak istersen çalıkuşu nereden bakarsan bak mabed’lerin silüetleri o ihtişamlı vekarlı duruşları şehrin hakim noktalarındadırlar kırık cam parçaları gibi deniz ve güneş yeşil tepeler ve boğaz unutulmaz sevinç dalgaları yaşatıyor insana….çalıkuşu sana daha uzun yazmak isterdim burada havaların yağışsız ve kurak oluşu yaz sıcakları tam bir kavurucu ateş gibi geçmesi bir çok sıkıntıların habercisi..barajlar kurudu nehir ve akarsular çekildi tam bir felaket ve afet neredeyse kıtlık olaylarını hatırlatacak bir panik var..yedi yıl kıtlık çeken eski mısır Yusuf peygamberin uyarılarına kulak asmasaydı bir toplumun silinmesi kaçınılmazdı..şimdikiler küresel ısınma diyor şükürsüzlük ve besmelesizlik yaygınlaştıkça insan ve hayat kısır döngü içinde bir bereketsizliğin girdabında sürüklenmekten çıkamıyor çalıkuşu..sevgi ve dua ile selam ile …
mustafa kaya
21.08.2007 / istanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.