- 952 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ana Baba Çocuk İlişkilerinde Bakış Açısı Yaklaşımları
Anne Baba Çocuk İlişkilerinde BAKIŞ AÇISI YAKLAŞIMLARI
“Aslında hiçbir şey, iyi veya kötü değildir. Her şey, bizim onlar hakkında neler düşündüğümüze bağlıdır.”. Öncelikle buna inanmalı; işe öyle başlamalıyız. İşe başlamalı ve kendimize güvenmeliyiz. Güvenmeliyiz ama birbirimizi de takip etmeliyiz. İnanıp güvenirken unutmamamız gereken ilk önceliğimiz, sabır… Anne-baba-çocuk üçgeninin esası, sabır… Sabır, bazen zehir, bazen panzehir… Bize düşen, panzehiri bulmak…
Bu iş kolay mı? Hayır. Bu iş zor mu? Hayır. Çözüm, sistematik düşünmek; sistematik tutum ve davranış... Bu nasıl olacak öyleyse…
Emeğimizin karşılığını bulabilmesi için bize yardımcı olacak, işimiz kolaylaştıracak, yükümüzü hafifletecek … belli hatırlatmaları şöyle sıralayabilirim:
İlişkilerimizdeki düşünce, duygu ve davranış bütünlüğü, bakış açımızın sağlıklı olmasını sağlar. Çabalarımız bu yönde olsun.
Aradığını bilmeyen bulduğunu da anlayamaz. Elimizdekilerle mutlu olma yollarını arayabilmek gerekiyor.
İmkân ve fırsatları layıkıyla değerlendirip yine de olumlu sonuç alamıyorsak karamsarlığa kapılmak yerine beklentilerimizi azaltma yolunu tercih edelim. Aradıklarımız tercihimizdir. Bulduğumuz, her zaman tercih ettiğimiz olmayabilir. Ne aradığımızın ne bulmamız gerektiğinin farkına varalım.
Çocuklarımızı ve ana babamızı seçme şansımız yok. Onları oldukları gibi kabul edelim. Çocuk, hayat gibidir. Ona ne verirsen o da sana onu geri verir. Olduğu gibi kabul edelim ama olduklarından daha iyi olma yollarında onlara destek olalım.
Birbirimizin duygularını anlayalım. Olumlu duygularını onaylayalım. Bu konuda yardım ve destek alalım. Yardımlaştıkça üzüntü ve keder azalır; sevinç ve mutluluk artar.
“İyimserin her felakette bir fırsat; kötümserin de her fırsatta bir felaket gördüğünü” biliyoruz. Destek olma sürecinde tutarlı ve kararlı davranış sergileyelim. Ana-baba-çocuk ilişkilerinde takım çalışması yapmak durumundayız. Takım çalışmasında kavgaya yer yoktur. Fikir beyan etme, fikirlerin tartışılması, takımı daha güçlü yapar. Hayat kalitemizi yükseltmede (Süreç yönetiminde) aynı takımın üyesi olduğumuzu asla unutmayalım. Birbirimizle yarışmayalım, paylaşalım…
Evi ‘yuva’ yapan özellikleri bilelim. Bu konudaki eksikliklerimizi belirleyip telafi yollarını arayalım.
“Anaerkil”, “babaerkil” derken “çocukerkil” bir aile(!) olduk sayılır. Çocuklarımız her yönleriyle bizden ileri… Öyle de olmalılar. Bu, bizler için gurur vesilesi. Ama çoğu kere sınırı aşan çocuklar da var. Çocuk, sınırlandırılmak ister. Sınır, kural olmazsa eğitim olmaz.
Hep kendi sınırımızı büyütmek yerine sınırlara saygı duyalım. Sınırları zorlamayalım. Çocuk sınırlandırılmak ister. Sınır, kural olmazsa eğitim olmaz.
Çocuğumuza onun gelişim çağı özelliklerinin farkında olarak yaklaşalım. Çocuklarımızı kuzu gibi yetiştirmeyelim. Sonra onlar büyünce koyun gibi güdülmek isterler. Oysa biz risk alan, girişken, çözücü, çocuklar yetiştirmek zorundayız. Farklılaşma ve birey olma döneminde çocuklarımıza fırsat verelim.
Hepimiz, uyarıcı bombardımanındayız. Teknolojik gelişmelerin hızına ayak uydurabilmek çok zor…
Tutku, çalışkanlık ve atılım gücü çocuğu genç yapar. Çocuğumuzun gençlik özelliklerine özel bir dikkat gerekir. Bu dikkat, işimizi kolaylaştırır. Bir işin kolayı varken zorunu seçmeyelim.
Hepimiz; enerjimizi, birikimimizi, bilgimizi, tecrübemizi kendimiz / çevremiz / toplumumuz / milletimiz / insanlık için kullanmalıyız. Müteşebbis ruhumuzu gelişim ve değişim esaslarıyla beslemeliyiz. Bunun için de birbirimizi tanımaya ve anlamaya çalışalım. Sevecen ve anlayışlı olalım.
Anlamak, beğenmenin başlangıcıdır. Eğer istiyorsak anlarız. Anladıklarımız, öncelikle, beğendiklerimiz, sevdiklerimiz, saygı gösterdiklerimizdir. Çevremizdeki böyle nesne ve varlıkların sayısını artırma yoluna gidelim. Anlaşma, ortak tecrübe birikimiyle olur. Tecrübemizi çocuğumuzla paylaşalım.
Her tür çalışmaya buradan hareketle başlanırsa ‘sosyal problemlerimiz’ çözülür. “Karınca kanatlanınca serçe olur.” hesabındaki çocuğumuzu biraz da onun gözüyle görelim. Belli konularda belli kurallar koyalım. Bu kurallara beraber uyalım. “Cama bakanın camdaki kiri; camdan öte bakanın dışarıdaki güzellikleri gördüğünü” söyleriz. Güzelliğin bakan gözde olduğunu da biliriz. Güzel bakalım.
Soru sorma ve sorulara cevap verme esaslarını daha iyi kavrayalım. Neyi, niçin, ne zaman, nasıl, ne kadar yapmamız gerektiğinin farkında olalım.
İnat, inatla yenilmez. İnatlaşmayalım.
Anlamanın, dinlemenin ve de anlatmanın tek yolu iletişim; iletişimin esası da empatidir. Hayat yolundaki arkadaşımızla iletişim sağlıklı olursa mutluluk ve başarının bizimle beraber olacağını biliyoruz. Bu bilgiyi gündelik hayatta kullanabilmek için öncelikle problem çözmeyi değil problemi önlemeyi öğrenelim.
Eleştirmeyelim. Hep eleştirirsek sevmeye zamanımız kalmayabilir. Daima olumsuzu görmeyelim. Olumsuzun olumluyu hep aşağıya çektiğini bilerek olumsuzluklardan uzak duralım.
Ödül ve ceza dengesini kuralım.
Çözüm odaklı yaşamanın yollarını araştıralım.
Başarıyı hatırlatan şeylerle yaşamanın hazzını tadalım.
Anne- baba herkesin yerini alabilir ama kimse, anne babanın yerini alamaz. İletişimde ailenin eğitici rolü yadsınamaz. Anne babalar, çocuklarına öncelikle ve sadece ‘anne - baba’ olmalıdır. Çocuk, anne babayı aramak zorunda kalmasın. Bilelim ki bu, bir sabır işidir.
Kırk yıllık tecrübeyi on beş yaşındaki çocuktan beklemeyelim.
Kendi amaçlarımız ile çocuğumuzun amaçları birbirine karışmasın. Hedeflerimizi belirlerken objektif olalım; açık davranalım. Hedefi olan, hedef belirleyen insan olmanın çok zor olmadığına inanalım.
Sorumluluğun önem ve değerini gündelik hayatımıza yansıtalım. Haklarımız ve görevlerimizin dengeli olması gerektiğini unutmayalım. Birbirimizle beraber yaşamaktan mutlu olalım.
İnsanları birbirine yaklaştıran iki temel ögeden birinin savaş diğerinin de eğlence olduğunu biliyoruz. Yine biliyoruz ki eğlence, hayatımızın vazgeçilmezidir. Eğlenceye ayıracak süreyi iyi belirleyelim.
Zamanı biz yönetemezsek zamanın bizi yöneteceğini akılımızdan çıkarmayalım.
“Aşağıdan bakıldığında çok yüksek görülen dağın zirvesine çıkınca onun tepeden farksız olduğunu anlarız.” Bunun böyle olduğunu bilelim. Bilmek yetmiyor; bunu, somut örneklerle çevremize anlatalım. İkna gücümüzü yerli yerinde kullanalım. Doğal, açık ve sade olalım.
Çocuğun ya da anne babanın arkadaşı, onun en büyük destekçisi olabildiği gibi en büyük kösteği de olabilir. Bu itibarla hepimiz arkadaş seçimini iyi yapalım. Arkadaş belasına uğramayalım. Arkadaşlar kavun gibidir. Bir iyi için birçoğunu koklarsınız. Arkadaşlarla ‘arkadaş’ sınırını iyi çizilelim. Anne babamızı ‘arkadaş’ gibi görelim ancak onların öncelikle “anne- baba” olduklarını hep hatırlayalım.
Çevremizdeki akıllı kişiler, bize yardımcı olur. Yardımcı olmak ve yardım almak, insanî olmaktır. Yardım için sevgi saygının esas olduğunu gözden uzak tutmayalım. Hatırlayalım: “Araba devrilince yol gösteren çok olur.”
Birbirimize anlatalım; bilemediklerimizi öğrenmek/öğretmek için çaba gösterelim. Birbirimizin hem yaptığı işi hem birbirimizin kişiliğini sevmeye çalışalım.
Bir anlamda cesaret, biraz daha fazla dayanabilmektir. Birbirimizi cesaretlendirebiliriz. Bu, bir yardımdır. Bu yolda hatalarımız olabilir; hatalardan ders alalım.
Çocuğun eksiği, ana babanın eksiği; ana babanın eksiği de çocuğun eksiği… Birbirimizi tamamlayalım, birbirimiz anlayalım. Çocuk ana babayla güçlü; ana baba çocukla daha güçlü….
Engellerle karşılaşabiliriz. Problemlerimiz dayanılamaz olabilir. Hayat çekilmez olur belki de. Problemlerin güçlüğünden korkmayalım. Güç olmasa o, zaten problem olmazdı. İçimizdeki gücü harekete geçirelim. Birbirimizi daha çok önemseyelim. Önemsenmemek, öfke ve saldırı doğurur. İnsanın en büyük ihtiyacının önemsenmek olduğunun farkında olalım.
Kaygılarımızı kontrol edelim.
Çatışmaya girmeyelim. Soruna değil çözüme odaklanalım.
Hata payımızı hep ölçülü kullanalım. Takıntılarımızdan kurtulalım. Ailecek ortaklaşa vakit geçirme süremizi artıralım.
Çocuklarımıza daha az soralım; çocuklarımızı daha çok dinleyelim.
Yerinde ve zamanında ama haklı muhalefete kulak verelim.
Sevginizin ön şartı olmasın. Çocuğunuz açısından onu ne kadar sevdiğiniz değil bu sevginizin onun tarafından ne kadar anlaşıldığı önemlidir. İfade edilmeyen sevgi, yetersiz sevgidir. Aşırı sevgi, çocuğu boğar, çocuğa yeteneğini tanıtmaz. Onu ölçülü sevin.
Genç doğru eleştirir ama kendi eleştirilmeyi sevmez. Genç bir eliyle iterken öteki eliyle çeker. Onun elini bırakmayalım. Onun mesajını iyi anlayalım. O eli, başkası tutmasın.
Çocuğun önünde olursak o, nereye gittiğini bilmez. Onu karşımıza almayalım. Onun arkasında durursak da o, hedefini belirleyemez. Onunla yan yana ama dosdoğru yürüyelim.
Ayrıcalıklı değiliz ama ayrı ayrıyız. Kendimizi ve çocuğumuzu kimseyle kıyaslamayalım. Biz tekiz. Tek olan kıyaslanmaz.
‘Bal bal’ demekle ağzın tatlanmayacağını bilelim. Bencil davranışlarımızı tekrar etmeyelim.
Kaynakları etkili ve verimli kullandıktan, elimizden geleni yaptığımızdan emin olduktan sonra rahat olalım.
Unutmayalım: Başarının sırrı, uğraşılan konuya hâkim olmaktır.
Özcan TÜRKMEN