- 1243 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Manevi Bir Sürgün (Bir Cümlenle Öldüm İşte)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“ Kendimi dışa vursam, haz duyulacak ruhum olmayabilir. Karıştırsam her şeyi birbirine, yine yeniden güzel düşünmenin büyüsüne kapılsam, oyunları kaybeden bir çocuk masumluğunda intihar edecek bedenim. Bu sefer düğümlendim! ”
Ömrüm boyunca, ruh durumumun esaretiyle savruldum. Çoğu zaman istemediğim olumsuzluklarla harcadığım zamanın, bazen iyi bir dost olduğunu anladım. Yeryüzüne sadece güzel bir aşk yaşamaya gelmediğimi anlayacak yaştayım ( 26 oldu 27). Kendimde göremediğim sevecenliği, ince ruhluluğu, o tatlı duyguları yaşamak adına, çoğu kez kişiliğimden fedakârlık ettiğim günlerim çoktur. Aslında bir nedeni yok sevmenin de, çok sevmenin getirisi, az sevmeninkinden fazla değil. Bazen çok sevmenin ayrılık acısı uçurumlara götürür insanı, az sevmenin sonu bir sokak ortası meyhanesi… Karamsarlık halleri biraz bunlar. Sevmenin azı da, çoğu da olmaz zaten. Kendimi harflere bıraktığımda, ruh halimin karışık olduğunu fark ediyorum. Yüreğimin çevresinde yaşayan bir kadını, kendi haline bırakma çabasındayım. Ölüye yazar gibiyim adeta! Nefret edilecek, günlerce-aylarca, bana, kin besleyen birini sevmenin, sevimsizliğini ne yapmalıyım ki…
Kendime bırakıldım. Büsbütün, sevgime söylenmiş ama çoğalarak bugüne gelmiş bir kinin kölesiyle besleniyorum. Bin türlü mutluluk söylese o kadın, artık nasıl çeker beni kendine bilemiyorum. Dünyanın tek kişiye inanma bencilliği beni sersem ediyor. Nasıl birinin sözüne, görmeden-bilmeden inanırsınız ki? Ve o iftirayı atan kişi, sizi çok üzen biri olmasına rağmen, diğer masum bir insanın duygularını nasıl bu kadar basit görebilirsiniz? Ben, biliyorum bunun cevabını. Sadece bencillik. Aşk, zaten bencil duygularla beslenir. Herkes kendi mutluluğu için sever ama mühim olan, sevilebilmekte! Ben bu noktaya nasıl vardım, bilemiyorum. Ve kendi kendime diyorum ki:” budala biri olmak için sadece sevebilir insan; aşk zaten hüzünlü bir devrim mücadelesi sonunda. Hep kaybetmek, zafere giden yolu aydınlatıyor. Ama insan çok sevipte ayrılmanın yükünü nefretle ödemek zorunda kalınca; sevilmek, bazen budalalıktan kurtarıyor insanı…”
Her aşkın farklı oluşuna inancım azalıyor artık. Uzun zamandan beri, birbirine benzeyen bedenlerin “merhabalarına” ortak olamayışımın, cevap veremeyişimin tutsaklığındayım. Kötü niyetli çevrem oluşmaya başladığından mı tam olarak nitelendiremiyorum ama hainliğin beni gafil avladığını söyleyebilirim. Benim dertlere karşı hazırlanmış temiz bir ruhum yok artık. Şu günlerde yeni keşiflerim beni çok yalnız bıraktı. Güçlendiğim, bundan zevk duyduğum tarafta var. Umutsuzluğa eskisi gibi savunmasız değilim bende, hani bana duyulan o çoğalmış kinle, bende savunabilirim kendimi. Merak ediyorum, bundan sonra nasıl yaşayacağım ömrümü. Bu yaşta manevi bir sürgüne gönderilmiş gibi hissediyorum kendimi.
Bu noktaya nasıl gelebildim, neden böyle bir değişiklik içinde buldum kendimi, inanın anlayamıyorum…
Çoktandır yazmıyordum kendime… Ta ki o kinle karşılaşıncaya kadar!
“biz, aşkın kurbanıyız. Yaşayamadığımız, savunamadığımız tutkunun külleriyiz. Çok yorulduk! Son nefesimizi verdiğimizde, çığ gibi üzerimize düşecek bu aşk! Mutlu ölemeyeceğiz…”
Emre onbey
YORUMLAR
bitti mi ki artık..?
sanki di mi.?
şöyle biraz kendinden uzaklaşıp-kendini izlemeye ve yaşadıklarını görüp sanki bir başkasını anlatırmış gibi
düşünmeye başladığını görünce (ya da ben öyle hissettim işte)bitmiş dedim kendi kendime, yazını ilk okuduğumda...
insan dışardan daha net göryor herşeyi...
ve sevgi ile nefret yer değiştirebiliyor
ki bunu da hayretle izliyorsun ... vs vs...
kutlarım...
dostluğumla ve sevgimle...
Denizce tarafından 12/9/2009 10:32:49 AM zamanında düzenlenmiştir.
yazının içinde çok güzel şeyler buldum..hem fazlaca güzel akıcı bir üslup, okuyucuyu yazıya çeken cazibeli bir başlık, temayı işleyiş biçimi ve tek düzelikten çıkabilmeyi başarmış etkili bir anlatım..
keşke hatasızlık payı yüzde yüz olabilse..yazık ki hatasız yazmak da yetmiyor okunurluluğun devamı ya da kalıcılık için..veyahutta gelecek vaadedebilmesi için yazarın..internet dünyası içeriği boş sıfır hatalı yazılarla dolu çok yerde ama bu onların eser olmalarına yetmiyor..
bazı yerlerde yazım hataları olsa da bahsettiğim güzellikleri örtemeyecek hoşlukta bir anlatım buldum..okuyucuyu baymayan bir doğallıkta..
satır aralarındaki duyarlılığın toplumsal konularla buluştuğu zaman bu denli hoş anlatımlarla tadına doyulmayacak okumalar gerçekleşeceği düşüncesindeyim..
tebriklerim çok..
YORUM /UM
Bu kalem çok güçlü! Harikalar yaratabilir. Sadece sıralayacağım hususlara dikkat etmeli. Bunlar basit aksaklıklar...
Başarılı bir şekilde içini dışına çevirebilmiş. Kutlayıp geçmek niyetindeydim. Fakat ben, okuyucu olarak su gibi aksın isterim. Onun için de sözcükler, yazılması gerektiği yazılmalı ki yazı orada durmasın. Bu neye benzer? Bir su akıp giderken, ortasına kocaman bir kaya koymaya... Okurken beni durduran yerler:
1. ( 26 oldu 27). Parantezin içinde de olsa, yazıyla olmalı.
2. “Kendimde göremediğim sevecenliği, ince ruhluluğu, o tatlı duyguları yaşamak adına, çoğu kez kişiliğimden fedakârlık ettiğim günlerim çoktur.” ÇOĞU KEZ ve ÇOKTUR...
3. “Sevmenin azı da, çoğu da olmaz zaten.” Bu çok önemli değil. Zaman zaman daldırıp biz de yapıyoruz ama örnek olsun, belki yararlananlar olur diye belirtmekte fayda var. Burada virgüle gerek yok.
4. “Nefret edilecek, günlerce-aylarca, bana, kin besleyen birini sevmenin, sevimsizliğini ne yapmalıyım ki…” BANA KİN BESLEYEN BİRİNİN SEVİMSİZLİĞİNİ... Kesintisiz olmalı. İki virgül değil, tek virgül bile alamaz.
5. “Nasıl birinin sözüne, görmeden-bilmeden inanırsınız ki? NASIL BİRİNİN SÖZÜNE... BİRİNİN SÖZÜNE NASIL... NASIL, BİRİNİN SÖZÜNE... Tek virgül, aksaklığı gideriyor.
6. “Herkes kendi mutluluğu için sever ama mühim olan, sevilebilmekte! TE fazla... İŞ SEVİLEBİLMEKTE olabilir.
7. :” budala biri olmak için sadece sevebilir insan; aşk zaten hüzünlü bir devrim mücadelesi sonunda. Hep kaybetmek, zafere giden yolu aydınlatıyor.
Aşk, hüzünlü bir devrim mücadelesinin sonunda... Böyle anlaşılıyor. Oysa söylenmek istenen:
Aşk, zaten hüzünlü bir devrim mücadelesi, sonunda.
İşte virgülün önemi!
8. “Sevipte” ... Sevip de...
9. “merhabalarına” Belki şöyle yazılabilirdi: “Merhaba!” larına veya ‘merhaba’larına... Ayırmaya da gerek yoktu belki. Dümdüz yazılabilirdi.
10. “Güçlendiğim, bundan zevk duyduğum tarafta var.”
Bana neden bu kadar incelediğimi soruyorlar. Bakın, anlam ne kadar değişiyor. ZEVK DUYDUĞUM TARAFTA ve ZEVK DUYDUĞUM TARAF DA... Dahi anlamındaki DE ve DA eklerinin mutlaka ayrı yazılması gerekir.
11. “Umutsuzluğa eskisi gibi savunmasız değilim bende, hani bana duyulan o çoğalmış kinle, bende savunabilirim kendimi.” Burada da BENDE derken aitlik eki... Bitişik yazılır. BEN DE derken DAHİ anlamındadır. Ayrı yazılmalıdır.
Amacım ders vermek değil. İyiye, güzele, doğruya hep birlikte, el ele gitmek. Ben düşüncelerimi yazdım. Bu konuda düşüncesi olanlar da yazsın. Yanlışlık bendeyse, ben düzelteyim.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Aşk iyi mi, kötü mü?
Bence kötü... Çünkü sizi çok üzmüş.
Ve bence iyi... Çünkü size kendinizle konuşmanız ve derdinizi başkalarıyla paylaşmanız için bir fırsat vermiş.
...
Ve siz de bu fırsatı başarıyla gerçekleştirmişsiniz.
Aşk kırıklığınızdan dolayı üzgün olduğumu belirtmek isterim, ama aynı zamanda günün yazısı olmayı hak eden yazınız için de sizi tebrik ederim.
Saygılarımla...
aldanmak insanın kendin de başlar ve biter
görünen köye ısrarla kılavuz istemek bununla dahildir hep...
yorgunluk sadece vücuttaki organların bilinçle yönetilen hareketine dayanır
ve insan
mahkummuş gibi çevrımdışı bırakamaz kendini
ben sanmıyorum
yani inanmıyorum
isterken istememek yine aldanışından kaynaklanır.
insan yanıldığını düşünmek ister
insan mecburiyetini istemez ama zincirlenmiş gibi ilerler
kıramaz zincirlerini
aksine kırılmasına fırsatta vermez.
yaşamak ister...
nefes alırken nefes alışlarını bir dinlese insan
gün geçtikçe ne kadar zorlandığını bir anlayabilse
azalan nefesini verirken ne kadar cimrileştiğini görecek.
değerlendirmek isteyecek inat edecek ama
çoktan geç kaldığını anlayıp
aldanmanın verdiği pişmanlığı tetikleyecek.
o an azap başlar
acısının katlanmasına tahammül edemezken
yine de direnmesi ve savaş açması
ısrarcı bencilliğini yüzüne çarpacak
ve yine ısrarla aldandığının farkına varacak
çırpınmaktır bu
gücü kalmasa da güçlüymüş gibi davranmak
bir yandan çok belli tavırların da boğulmak
bir başka insana anlatmak isterken
kurmak da zorlandığı cümlelerinin diline dolaşması
tersinden sürekli tekrarlaması gibidir.
kendine de anlamsız gelir
ama işte yine de avutur kendini ...
son dakikayı bile isterken istemediğiyle değerlendirir.....
bu da benim kendime yazdığım :)
sayfanız da kalmasını istedim
başka bir yerde anlamı yok
sevgiyle
...."Yüreğimin çevresinde yaşayan bir kadını, kendi haline bırakma çabasındayım. Ölüye yazar gibiyim adeta! "....
Ayrlıkla sarsılan,yıkılan bir gönülün kendine tekrar gelmesi zor olsa gerek.
unutulmaz belki.. lâkin acısı hafifleyecektir. Umarım çabuk atlatırsınız...
yazı güzeldi,tebrikler