- 779 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLADIM ÖLEN RUHUMA
Koca şehrin saklanılacak en ücra köşesini aramaktı benimkisi...Çünkü yapılacak başka bir şey kalmamıştı...Tek çıkış yolum kaçmaktı...Ben yine ellerim cebimde, beni bulmasınlar düşünceleri içerisinde ıssız sokaklardaki adımlarımı sayacak, onlarsa yıllar boyunca suçu hep birbirlerinde arayacaklardı...Bir an için olsun onları unutmak, hiç olmamışlar gibi davranmak istedim...Karşıdan gelen iri köpeğin gece karanlığındaki kızıl bakışları, kalbimi gümbürdetmeye başladı.O an önümden hızla geçen minik kedi -hayıtı boyunca anlayamayacak olsa bile- hayatımı kurtarmışdı...Köpek bile yeni sevdalısının peşine düşmüş beni terketmişti...Penceresi açık camdan gelen kahkaha beni kendime getirdi.Yağmurun başlayıp ceketimi nemlendirdiğini o zaman anladım.
Bilmediğim yere olan yolculuğumdaki adımlarımı hızlandırdım.Issız sokakta garip bir ses ağlayarak bana doğru gelirken, ben tüm dikkatimi bu sese vermiş, kafamda bu sesi şekillendirmeye çalışıyordum.Karanlıkların içinden gelen şekilsiz ses önce mavi bir önlük giydi sonra kendiliğinden şekilleniverdi...Bu 8-9 yaşlarında bir kız çocuğuydu.Bana doğru yaklaştıkça kafamda inleyen inceden ağlaması yüreğimi paramparça etti...O benden daha çok umursamıyordu yağmuru yada umursuyordu da çaresi yoktu...Başını öne eğmiş tabanı yırtık ayakkabılarından ayağına sızan suya baktıkça daha çok ağlıyordu...Bu kız bana evden kaçtığım geceyi hatırlattı...Ağlayışı öksüz bir felaket sözcüsü gibi mırıldanırken o yanımdan hiçbirşeyden habersiz geçip gitti...Ben o an durmak istedim, durmak, zamanı durdurmak, kainatı durdurmak, kahkahaları susturmak istedim...O yavrucuğu yağan yağmura teslim eden nedenlere lanetler yağdırmak...O an durmak istedim, durmak, arkama bakmak, koşarak o yavrucuğu yakalamak, ağlayan inci tanelerini sıyırmak, melek yüzünü yüreğime bastırmak sımsıkı sarılmak, onu yağmura bırakmamak istedim...Bir şekerle bile mutlu edilebilecek o yavruya milyonlarca şeker vermek istedim.Ama yapamazdım ben belkide o yavrudan daha çaresizdim...
Herkesin dilenci die yüzüme bile bakmadan bir kaç kuruş fırlattığı ben, o an durdum arkama baktım, kızı gördüğümde koştum önünde durarak omuzlarından tuttum.O küçücük kız bile cüzzamlı yüzüme iğrenerek bakarken, ben tek sermayem olan ceketimi çıkarıp onun sırtına sardım.O koşar adımlarla kaçarken benden, apartmandan fırlayan bir ses kesti yavrucağın yolunu.
--O yırtık cekette neyin nesi!Nerdeydin bu saate kadar?!Heryerde seni arıyoruz!Çabuk geç içeri!Hesabı babana verirsin!Çıkar şunuda sırtından!
Apartmana girmeden önce bir an için karanlıklar arasındaki yüzümü arayan çocuk göremeyince hızla içeri girdi.
Eğriti bir elle beni tutan kocaman bir canavar fırlatıp attı sokağın en ücra köşesine.Minicik yacrucuğu ağlatan gözyaşları benimde gözlerime hucum ederken, artık ağlamaktan başka hiçbirşeyi beceremeyen ben, ağladım sokağın karanlıklarında ölen ruhuma...
Kübra Okudan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.