- 645 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AŞI TARTIŞMALARI
Aşı tartışmaları
05.12.2009
Bir süredir, ülkemizde Grip Aşısı konusunda çok yoğun tartışmalar yaşanıyor. Grip aşısı yaptırılmalı mı, yaptırılmamalı mı? Yapılırsa ne olur, yapılmazsa ne olur soruları kafaları iyice karıştırdı. Bütün hekimler, ister istemez bu tartışmalara katılmak zorunda kalıyorlar. Aslında. koruyucu hekimlik açısından bakıldığında, aşılar son derecede önemli olup, tartışma konusu edilmeleri dahi büyük bir hatadır. Çünkü; aşıların faydaları, hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Salgın hastalıklardan korunmada, aşıların önem ve değerleri toplumun her kesimindeki insanlar tarafından kabul edilmiş bir durumdadır. İnsanlar aşı istasyonlarına gönüllü olarak giderler. Çocuklar için aynı şey söz konusu olmayabilir. Ama; hekim ve sağlık görevlileri yanında, öğretmenler ve aile büyüklerinin çaba, katkı ve yardımları, çocukların aşılanmalarında etkili olmakta ve kolaylık sağlamaktadır.
Aşılama, sadece hekimlerin sorumluluğunda olmayan, birbiriyle iyi anlaşan, uyumlu, çalışkan, özverili ve sorumluluk bilincinde olan sağlık elemanlarının oluşturduğu ekiplerin işidir. Sağlık ekibinin sıcak ilgisi ve sevecen davranışı, başarılı bir aşılamada büyük bir etkendir. Okullarda, kahvehanelerde, büyük işyerleri ve fabrikalar gibi toplu bulunulan yerlerde yapılan eğitim çalışmaları ve konferanslarla aşı kampanyalarına destek verildiğinde katılım artırılabilir. Devlet büyüklerinin; aşılama kampanyası başlar başlamaz, öncülük ederek kendileri ve yakınlarına aşı yaptırmaları, olumlu bir örnek yaratarak halkı teşvik eder. İlçelerde bu görevi kaymakamlar, okullarda ise okul müdürleri ve öğretmenler üstlenirler. Mahalle muhtarları ve imamların da payları büyüktür.
Cumhuriyetin ilanından sonra başlatılan aşı kampanyaları işte bu ruhla yapılmıştır. Yapılan sağlık taramaları ve aşılamalarla; kolera, tifo, tifüs, difteri, çiçek, boğmaca, çocuk felci, kızamık ve verem hastalıklarının kökü kazınmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında: sonradan Ankara Tıp Fakültesi’ne dönüştürülen Cebeci’deki Gülhane Hastanesi’nde; Türk hekimleri ve öğrencileri kendilerini kobay olarak kullandırarak kolera, tifo ve tifüs aşılarının üretimine katkıda bulunmuşlardır. Bu, dünyanın başka bir yerinde emsali görülmeyen büyük bir özveridir. Bugün de bütün hekim topluluğu, aynı özveri ve çaba içinde, ülkemizi tehdit eden bu salgından bir an önce kurtulabilmemiz için yoğun çaba göstermelidir.
Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından olan Refik Saydam Hıfzıssıha Enstitüsü uzun yıllar ülkemizin aşı ihtiyacını karşılamıştır. Ama, ne yazık ki, son yıllarda bu değerli kurum yenilenip daha da geliştirileceğine, tam aksine yurt dışından aşı ithal edilmesi zorunda kalınmıştır. Bu, serbest ekonomi sisteminin ülkemize getirdiği en büyük olumsuzluklardan biridir.
Hıfzıssıha’nın ürettiği aşılarda bu güne kadar büyük ölçüde bir olumsuzluk yaşanmamıştır. Bugün yaşanan tartışmalarda aşılarn ithal malı olmasının büyük payı vardır. Zira Türk Halkı, kendi ülkesinde, kendi kurumlarında üretilen aşılara daha çok İtibar etmekte ve güvenmektedir. Ayrıca, son zamanlarda yaşanan birtakım olumsuzluklarla “İthal” sözcüğü toplumda olumsuz tepkilerin uyanmasına neden olmaktadır. Sağlık Bakanı’nın, bundan böyle aşıların Hıfzıssıha Enstitüsü tarafından üretilmesinin düşünüldüğünü söylemesi olumlu olmuştur. Bu husustaki çalışmalaroın hızlandırılmasında büyük yarar vardır.
Böyle kritik bir dönemde; Sayın Başbakan, Milli Eğitim Bakanı ve diğer bazı devlet büyüklerinin aşı yaptırmaktan kaçınmaları büyük hata olmuş ve tartışmaları artırmıştır. Milli Eğitim Bakanı’nın sonradan karar değiştirmesi ve aşı olması ne yazık ki beklenen olumlu tepkiyi yaratamamıştır. Zira, “Demir tavında dövülür.” Sayın bakan, ilk söyleminde bu atasözümüzü dikkate almalıydı.
Sağlık Bakanı’nın, Sayın Başbakan’ın menfi tutumuna rağmen, bu konudaki tutumunu sürdürmesi takdire şayan olmuştur. Ancak, sağlşık bakanlığınca alınan önlemlerin yeterli olduğu söylenemez. Aşıların, gönüllü olarak yaptırmak isteyenlere uygulanması önerisinin son derecede yanlış olduğunu düşünüyorum. Zira Umumi Hıfzıssıha Kanunu’nda; salgın hastalık vukuunda, vatandaşları aşı yaptırmaya zorlayan maddeler vardır. Bugün için, bir “Pandemi” söz konusu olup, ilgili yasanın bu konuyu düzenleyen maddelerinin uygulanması yoluna gidilmeliydi.
Ancak, bunun yapılabilmesi için; öncelikle, aşı ithaliyle ilgili birtakım kuşkuların ve bunlara neden olan olumsuz söylentilerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Örneğin, üst tabakada görevli ve varlıklı insanlara uygulanan aşılarla, tabandaki halka ayrı türlerde ve civa değerleri farklı aşıların yapıldığı söylentileri, aşı uygulamasındaki tartışmaları yoğunlaştırmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün bazı aşıların imha edilmesi kararı ise konuyu daha da tartışılır hale getirmiştir.
Özellikle, bazı medya organlarının rantiyeciliğe yönelik yayınları, konunun olduğundan daha büyük olumsuzluklar kazanmasında etkili olmuştur. Yapılan bazı yayınlarda, bir taraftan “Kırmızı Alarm” dan söz edilirken, diğer taraftan alınması gereken önlemler hakkında yeterli bilgi verilmemesi, fayda sağlamak şöyle dursun, kamuoyunu telaşa düşürmekten başka işe yaramamıştır. En azından, böyle tartışmalı ve çelişkili bir ortamda yapılan yayınlara bir sınırlama getirilebilirdi. Tabii ki bu yayın organları, bu defa da “Ambargo” yakınmasıyla ayağa kalkarlardı. Ama bu takdirde, en azından Domuz Gribi ve aşı konusunda yarattıkları olumsuzluklar biraz olsun azaltılabilirdi.
Hasta sayıları ve ölüm haberleri ile konuyla ilgili her türlü haber, medya organlarının inisiyatifine bırakılmamalı, kişilerce yapılan açıklamalar yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan bildirilerle, belirli gün ve saatlerde kamuoyuna bilgi verilmelidir. Aynı zamanda, kendilerini tanıtım amacıyla televizyon ekranlarına çıkan bazı kişiler yerine, salgın hastalıklar konusunda uzman ve otorite sayılacak hekimlerce tıbbi açıklamalarda bulunulması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum:
Halkı telaşlandıracak her türlü yayına izin verilmemeli, gerçek durum ve alınacak gerçekçi önlemler halkımıza soğukkanlılıkla anlatılmalı ve duyurulmalıdır. Ülkemizin bu domuz gribi belasından bir an önce kurtulmasını temenni ediyor, sağlıklı yaşam dileklerimle en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.