YAZ AŞKIM
YAZ AŞKIM
Karlı dağların doruklarından inen otobüs dolu idi. İçindeki yolcuların kimisi uyukluyor, kimi dışarıyı seyrediyor, kimi de çalan müziği sessizce dinleyip mırıldanıyordu.
Vakit epey ilerlemişti, daracık yollar yılan gibi kıvrılarak gideceğe yere varmak için hızla yol alıyordu .
Bu yollarda araba kullanmak marifetti. Uçurumlar vardı, bu daracık keçi yolu gibi yolda dağlara tırmanıyordu şoför, alışmış sanki normal yolmuş gibi gidiyordu.
Gün dinlenmek üzere iken köye vardılar. Burası büyük dağlarla çevrili küçük bir dağ köyüydü, kenarından büyükçe bir dere akıyordu. Her taraf bembeyaz karla kaplıydı, çam ağaçları beyaza bürünmüş gelinler gibiydi.
Yolcular inmeye başladı. Genç adam arabadan inince kollarını açıp gerindi ‘‘Oh, her tarafım tutulmuş.’’ dedi kendi kendine.
Büyükçe bir valizi bir de çantası vardı. Etrafına bakındı, burada pansiyonlar vardı.
Hava epeyce soğuktu, pansiyon sahibini bulup bir oda istedi. Hem üşümüş hem de çok
yorulmuştu. Odasına çekilip elektrikli sobasını yaktı, valizini çantasını bir kenara bıraktı ve yatağa uzandı. Ölesiye yorgunum diye gözlerini kapattı, rüyada gibi geçmişini düşledi.
Buraya biraz kafa dinlemeye, biraz da ders çalışmaya gelmişti. Tıp Fakültesini bitirmişti, iktisat bölümünü kazanmak için çok ders çalışması lazımdı. İlk sene kazanırsa iyi olurdu, sonralara kaldığında daha da zorlanıyordu. İyice çalışmalıyım diye düşündü, bu köyü arkadaşları önermişti. ‘’Güzel yer, hem dinlenir hem ders çalışırsın, senin için daha iyi olur.’’ Demişlerdi. O da onları dinlemiş, bu köye gelmişti.
Yaza kadar kalacaktı, amacı buydu. Gözlerini açtı, kalkıp valizini aldı. Yerleşmeliydi, oda küçük ve iki yatak vardı. Bir komodin bir de ayna koymuşlardı, eşya bundan ibaretti.
Önce kitaplarını çıkarıp komodinin üzerine koydu. Pek çoktular, oku oku bitmeyecek…
Sonra valizini koyacak yer ayarladı, açtı. Ama giysilerini koyacak yer yoktu, böyle idare ederim deyip, üstünü değiştirdi. Kalınca eşofmanını giydi, kapıyı açıp lavaboyu ve banyoyu buldu.
Elini yüzünü yıkadı, bir tarafta mutfak vardı. Yemeğimi kendim yaparım diye içinden geçirdi. Pansiyon boştu, tekrar odaya döndü. Üşüdüm diyerek yatağa girdi, iyice yorgun görünüyordu, hemen uyudu.
Uyandığında vakit epey geçmişti, dışarıda kar yağıyordu. Uzun müddet seyretti. Öyle güzeldi ki… Parça parça iniyordu, bazıları kelebek gibiydi. Ağaçlar gelinlik giymiş kızlara dönmüştü. Yüksek dağlar bembeyaz kardı, öyle saf öyle temizdi ki…
Yerler diz boyu kar, dere karlar arasından geçiyordu. İnsanın bu beyazlıkta yuvarlanıp kayması ne güzel olurdu, dudaklarında bir gülümseme belirdi. Kendisini karlarda yuvarlanırken hayal etti, dışarı çıkıp banyoda elini yüzünü yıkadı. Giyinip sokağa çıktı, kimseler yoktu. Yol boyu ilerledi, ileride kahve ve market gördü, önce markete girdi. Karnı acıkmıştı.
Market sahibi ‘’Hoşgeldiniz!’’ deyip ayağa kalktı. Hoş bulduk diye etrafına bakındı neler var diye. Bundan sonra kendi aşçısı kendisi olacaktı. Epeyce yiyecek vardı, bugünlük biraz peynir, ekmek, sucuk, yumurta alayım dedi. Meyveler de vardı. Biraz portakal aldı, paket yaptırdı ve dışarı çıkıp kahveye gitti. İçeri girince ‘’Selamün aleyküm!’’ dedi. ‘’Aleyküm selam’’ dedi birkaç köylü. Kendisini tanıttı,’’ Adım Mustafa, köyünüzde biraz kalacağım.’’ dedi ve sonra köşede bir masaya oturdu.
Ekmeğin ucundan biraz koparıp içine peynir koydu, çay söyleyip karnını doyurdu.
Köylülerle biraz konuştuktan sonra müsaade isteyip, odasına döndü.
Artık derse başlayabilirim diye, günü çalışmakla geçti. Akşam yemeğini pansiyon sahibi getirmişti, çok sevindi hem yemek yedi hem de lafladılar.
Mustafa’nın günleri böyle geçmeye başlamıştı. Çok iyi ders çalışıyor çok da mutlu oluyordu. İyi ki gelmişim diye mutluluğunu dile getiriyordu.
Günleri sakin ve sessiz geçiyordu. Buraya geleli bir ayı geçmişti, bazen çok soğuk oluyor, kar durmadan yağıyor, ara sıra köylülerle sohbet ediyor, zaman akıp gidiyordu.
Mart ayına girmişlerdi. Günler uzamaya başlamış, karlar erimeye, toprak görünmeye başlamıştı.
Havalar düzeliyor, tabiat canlanıyordu. Ağaçlar yavaş yavaş yeşermeye başlıyordu. Artık ilkbahar kendisini gösterecek, papatyalar ve laleler açacaktı. Yaradanın kullarına verdiği bu tabiat harikası doğada, günleri ders çalışmakla geçiyordu .
--------------------==---------------------devam edecek ------
YORUMLAR
Ayşe Hanım, yazınızı bir solukta okudum. Başlığı görünce önce çok şaşırdım çünkü, aynı adı taşıyan benimde bir öyküm var. Siz devam edecek diye yazmamışsınız ama, galiba devam edecek gibi geldi bana. Kolay gelsin arkadaşın. Anlatımın çok güzel tebrikler... sevgilerimle...