- 1967 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Kimsin sen
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Acılıyor gözlerim, ruhum yerleşiyor bedenime…
Ve bir güneş doğuyor karşı ki dağlardan…
Yoksa
Yoksa gelen sen misin?
Tanıdığım yüz müsün; yoksa hiç bilmediğim mi?
Söyle bana nesin sen…
Gözlerim açtığım yatağımın kıyısındaki hissettiğim ruh musun?
Yoksa mutfak camından seyre dalmışlığım arasındaki bulutlardan herhangi biri mi?
Kimsin sen… Söylesen…
Acıtma içimi ben kendimi bilemezken, bulmacalarla gelme karşıma kare kare…
Yitik bir maziden kalma acıların heybesini atmadan üzerimden, bir de sen eklenme şimdi sürgün dolu bu yüreğime.
Adın ne senin…
Kimsin sen…
Söylesen…
Yorgunum diyorum anla halimi. Oyuncak bebeği kaybolmuş bir kız çocuğu gibi ağlayan ruhum var içimde…
Yapma, zorlama…
Söyle bana nesin… Kimsin?
Aşksa adın, tükettirme bulmak için. Bilemem ben şifreli bakışları…
Bir tek sahte yüze daha alışmam, alışamam…
Kimsin sen…
Nerden ve niye geldin…
Söylesen…
Bir solgun gül mü açılması gereken; yoksa o gülün sadece dikeni misin?
Benim gönlümde ne yaralar açıldı hiç kapanmayacak…
Ve hiçbir doktor çıkmadı yaramı saracak…
Kurudu gözümdeki boncuk boncuk akan o yaşlar ve aslında o gözyaşları yaralarımın akıttığı kandı.
Görmedi kimse. Göremediler o kırmızılığı…
Sahteysen eğer, sen de göremezsin inan içimdeki o sızıyı…
Kimsin sen? Söylemeyeceksen adını, çekil git karşımdaki görmek istediğim tablodan.
Ben yaşattığımla yaşamaya başladım yaşamaya…
Eğer bir renk katmaksa niyetin şimdi hayallerime ve de yalansa renklerin pembe pembe.
Yıkıl karşımdan, kırıl kendi kendine, yok ol baktığım o aynadan…
Yoksa sen, çorak iklimleri terk etmiş, sahralara yolculuğu olan mısın?
Bileti olmayan kaçak yolcuysan eğer,
Gözlerini, gözlerime baktığın o gözlerinin tam tersine döndür ve geldiğin gibi git geriye ardına bir kez bile bakmadan.
Bu kapı, has kapı…
Bu kapı, sevda kuyusundan bir kapı,
Bu kapı, çöl denen aşk mekânlarından sızma kumlarla harmanlanmış ve yıkılmayacak tuğlalarla, sapasağlam dikilmiş bir kapı…
Kimsin sen… Neden geldin söylesen…
Çok taşlar çıktı aciz bedenimi taşıyan ayaklarımın önüne.
Ve yine aciz geldi bedenimdeki ruh…
Hainler ülkesini terk ettim. Yalancılar limanından kaçırdım kalp gemimi.
Denizler okyanuslar, geçtiğim dikenli eller oldu.
Ayrılık tohumlarını bir bir attığım kıyılardan herhangi birini öldürecek feci silahlar oldu bakışlarım ve de sözlerim.
Şimdi yalanlar ülkesinin hiçbir yerinde var olmayan bir yer yaptım kendime doğrular dünyasındaki ekvatorun tam ortasındaki sıcaklığa,
Kıyımda,
Köşemde…
Kalbimdeki sessizlikte…
Yalnız benim olduğum ve yanımda bir kişilik yer ayırttığım bir sevda adresi.
Adayı yok. Kişi listeleri karalanmamış…
Sensen eğer, gel otur yerine hemen şimdi.
Sensen eğer, gülleri ver ellerime dikenleri batmayan.
Sensen eğer, sarmaşık ol sar ruhumu…
Sensen…
Sensen, ne olursun konuş da bir şeyler söyle bana.
Kimsin sen…
…
Değilsen…
Değilsen, sus.
Geç karşımdaki birkaç metrelik uzaklığa ve koşmaya başla, kaç kurtul benden.
Ya da elimdeki silahımın şarjöründeki son bakışlarımın ve cümlelerimin nişanı ol…
Hadi şimdi söyle…
Sen kimsin?
Hangisisin…
Beklediğim mi… Yoksa bir kez daha öldürmek istediğim mi?
YORUMLAR
Değilsen…
Değilsen, sus.
Geç karşımdaki birkaç metrelik uzaklığa ve koşmaya başla, kaç kurtul benden.
Ya da elimdeki silahımın şarjöründeki son bakışlarımın ve cümlelerimin nişanı ol…
Hadi şimdi söyle…
Sen kimsin?
Hangisisin…
Beklediğim mi… Yoksa bir kez daha öldürmek istediğim mi?
sürükleyici,
okunaklı
dokunaklı bir paylaşımdı.
tşkler.