Elif Şafak ve Aşk
Normalde daha kısa sürede bitirmeyi planladığım ama bazı engellerden dolayı ancak on günde bitirebildiğim bir kitaptı Aşk. Belki faydası olur düşüncesiyle kitap hakkındaki izlenimlerimi paylaşmak istedim. Belki bazıları, bu kitap çıkalı aylar oldu, sen daha yeni mi okuyup düşüncelerini paylaşıyorsun, diyebilir. Hemen şunu söyleyeyim. Ben bu kitabı bu sene okumayı düşünmüyordum. Medyadan çok duyunca merak ettim ve daha önce okumayı planladığım kitapların önüne aldım.
Şimdi sadede geliyorum...
Aşk, aslolarak Şems-i Tebrizî ve Mevlana’nın işlediği aşk konusunu ele alıyor. Öte taraftan, 2008 yılında (Amerika’nın Boston eyaletinde) yaşayan bir kişinin aşk konusundaki düşüncelerini de nazara veriyor. 40 yaşında, evli ve üç çocuk annesi olan Ella’nın ilk başlarda aşka bakışı pek de olumlu değildir. Ama zamanla bu düşüncesi değişir, aşkı benimsemeye başlar ve kitabın sonuna doğru “aşk”ı (Zahara) için yirmi yıllık evliliğini ve çocuklarını bir tarafa bırakacak kadar derin bir aşk yaşar.
Elif Şafak’ın diğer kitaplarını okumadım. İlk olarak bu kitapla başladım Şafak’ın kitaplarına. Ama bence doğru bir başlangıç yaptım. Şafak hakkında zihnimde daha olumlu düşünceler canlandı. Bence Şafak, gelecek vadeden bir yazar.
Aşk, Şems ve Mevlana arasındaki manevi bağı başarılı bir dille anlatmayı başlarmış bir roman. Romana girişi, aynı hadisenin devamının farklı kişilerin ağzıyla başarıyla anlatılması, her bölüm sonunda bir sonraki aşamaya merak uyandırması ve bunları yaparken bir mantık hatası yapmadan anlatması çok başarılıydı bence. Ayrıca konular arasındaki bağlantı oldukça başarılı kurulmuş.
Hele romanda farklı karakterleri konuşturarak olayları ele alışı çok hoşuma gitti... Okuyanı sıkmadan, bir sonraki aşamayı merakla düşünmeye sevk etmeyi başarabilmiş.
Ama Mevlana ve Şems dengeli anlatılmamış.
Romanı ilk elime aldığımda başkahramanın “tabii ki Mevlana” olduğunu düşünmüştüm. Ama sayfaları çevirdikçe pek de öyle olmadığını gördüm. Mevlana’dan ziyade Şems ön planda. Herkes Şems’i anlatıyor ve her zaman Şems’in hareketleri ön planda... Hatta bir yerde (Zahara’nın Şems’e benzediğinin söylendiği yerde) “Mevlana, Şems anlatıldığı için mecburen kitaba konmuş” gibi bir hisse kapıldım. Şems çok bilinmiyor, doğru, ama bence Mevlana’ya bu kadar az yer verilmemeliydi.
Ve Şems, (canlarının istediği her şeyi yapma salahiyetine sahip olan Amerikan film yıldızları gibi) çok fevri yönleriyle anlatılmış. Gerçekte de böyle olabilir ama hep bu yönleri ön plana çıkarılmamalıydı...
Şems’in güzel yönleri çok fazla elbette... Mesela düşkünlerin, kalbi kırıkların, insanlar tarafından ilgi görmek isteyenlerin yanında olan bir kahraman... Ama bir tarafı korumak için diğer tarafı illa da yerin dibine geçirmeye gerek yok. Dengeyi sağlamak lazım... “Ama Şems böyle biriydi” denebilir. Evet, o yüzden bence Şems’ten ziyade Mevlana açısından roman ele alınmalıydı.
Gelelim Zahara’ya...
Şafak, Ella ile 760 yıl öncesi arasında bağlantı kurmak için romana Aziz Zekeriya Zahara isimli bir karakter koymuş. Başlangıçta bu bağlantı iyi gitmiş, ama romanın sonuna doğru Zahara’nın ağır bir hastalığının olduğunu söylemesi ve kısa bir süre sonra ölmesi, bana 50’li yıllarda çekilmiş Türk filmlerini hatırlattı. Yani final daha başarılı verilebilirdi.
Bence Zahara ölmemeliydi. Veya Ella bu kadar erken yalnız kalmamalıydı. Aşkla henüz tanışmış ve ne yapacağı konusunda çok tedirginlik yaşayan birisi, her şeyi elinin tersiyle itip aşkına vardıktan sonra bu kadar erken yalnız bırakılmamalıydı. Daha öğrenecek çok şeyi vardı. İster istemez hayalim kitabın bıraktığı yerden sonrasına gidiyor (mesela 2010 senesine) ve perişan vaziyette olan bir Ella karşıma çıkıyor.
Aşk oldukça güzel, akıcı, anlaşılır ve istifadeli bir roman. Ama bence bu kadar nümayiş biraz fazla... Ve yine bence Aşk’tan daha çok dikkat çeken, içeriği daha zengin ama hak ettiği yeri bulamayan pek çok kitap var. Geçen yıl Mihrimah Sultan romanını okuduğumda çok etkilenmiştim. Bu kitap satış rekorları kırar sanmıştım ama hakkında pek bir şey duymadım.
Yani olay biraz yazardan da kaynaklanıyor. Yazarın tanınmışlık durumu ve medyayla olan bağlantısı da önemli...
Bazı noktalarını eleştirmeme rağmen başarılı bulduğumu söylemem lazım. Hakkını teslim etmem lazım. Hatta şu temennimi de dile getireyim. Bu çalışma senaryolaştırılmalı ve film dünyasına taşınmalı.
Artık sonlandırsam iyi olacak. Aslında söyleyecek birkaç cümlem daha vardı. Ama saat gecenin üçüne yaklaşıyor. Ve ben artık harfleri ikişer, üçer görmeye başladım. Burada bırakmam daha hayırlı olacak.
Hayırlı geceler...
YORUMLAR
Sanırım ne demek istediğinizi şimdi daha iyi anladım, ama ben kararımı Bab-ı Esrar'ı okuduktan sonra vermenin daha uygun olacağını düşünüyorum. Şu an dünyamda oluşan bir Elif Şakak resmi var. Onun flulaşmasını istemiyorum :) Şems konusunda ise size katılmamak mümkün değil. Saygılar...
ikram tarafından 12/5/2009 4:21:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Her iki kitabın, basım tarihlerini özellikle yazdım. Kurgu benzeşmesi ve alıntısını ortaya koymak amacı ile..!!!Kurallar ve yazar konusunda, fazla görüş bildirmek istemiyorum. Herkesin görüşü kendine aittir. Ve bence konuda hassasiyet arz eden karakter, Şems..Çelişkiyi yaratan da...Hakkında çok daha okunması ve bilgilenilmesi gereken de....Saygılar.
Kitabın sonuna konan söyleşiyi okuyunca maalesef bende de biraz burukluk oluştu. 40 kuralın Şems'e ait olduğunu sanıyordum. Ama değilmiş. Şafak, her ne kadar Sufi geleneğinden süzüldüğünü söylese de bunu öğrendikten sonra aynı lezzeti alamadım. Ama Şafak, gerçekten de orijinal kurallar oluşturmayı başarmış. Bu yönünü de takdir etmek lazım.
Paylaşımınız için teşekkürler...
Aşk kitabını okudum. Bu konuda görüşlerimi de paylaştım. Mevlana ve Şems, işlenmesi zor bir konu. Çok özenli olunması gereken bir paylaşım. Yazar açısında da öyle. Bu yüzden, bu konuyu ele alan her yazar, illa ki güncel bir aşk ı konu içinde işlemek gereği duymuş. Dünyevi ve ruhani aşk arasında ki farklılıkları anlatmak amacı ile. Bab-ı Esrar. Ahmet Ümit'in kitabında olduğu gibi. A.Ümit, kitabını Kasım 2008 de yayımlamış. E. Şafak'ın Aşk'ı Mart 2009 da ilk baskı yapmış. Şu an Bab-ı Esrar'ın sonuna gelmek üzereyim. Aklıma takılanları paylaşacağım. E. Şafak, şu anda, solda sıfır kaldı. Sufi felsefesinin 40 kuralı, akıl oyalamaktan, satır doldurmaktan başka bir şey değil-miş. Konu çok daha derin-miş. Ama okumadan farkı göremiyor insan...Sevgiler, saygılar.
narmer tarafından 12/4/2009 10:15:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Güzeldi bu eleştiri ve okuduktan sonra acaba dedim bu kitabı okuyan herkes mi böyle düşündü. Zira sizden farklı düşünmüyorum. İlk çıktığı zaman alıp okumuştum gerçi isminin aşk olması korkutmuştu beni çünkü benim bildiğim tek aşk var öyle dışarda görüp de birinin yüzüne vurulacağım tipten bir aşk tanımıyorum sanırım yaş ilerleyince böyle düşünüyoruz ne de olsa öte taraf yavaş yavaş hissettiriyor kendini. Ve bunun tersi vaziyetiyle karşılaşmak incitecekti beni. Ama öyle olmadı.
Kitaba başlayınca ve de Şems' i tanıdıkça kitap hemen bitmesin diye gün içinde 10 sayfadan fazla okumaya kıyamıyordum. Normalde farklı bir kitap olsa sayfa sayısı farketmiyor tek günlük ömrü olur elimde ama bu kitabı bitiresim gelmedi hiç. Her ne kadar sorularla bitirmiş olsam da değdi okumama.
Gelelim kitabın eleştirilecek yönlerine. Öncelikle Elif neden Mevlana ve Şems muhabbetini Ella ile Zahara arasındakiyle bağlantılı halde anlatmış anlam veremedim. Ama katı düşünmemem gerekiyordu çünkü hiçbir kalem Şems ve Mevlana' yı böyle terbiyeli anlatamazdı. Çok söylenti duymuşluğum okumuşluğum vardı bu hayatlar hakkında işte bu sebeple Şafak ömrünün güzelliğini sunmuş okuruna bence. Ve bu karşılaştırmanın da aklımda tuttuğum aşk kıyaslarına işaret olduğunu düşündüm. İlahî olan asla bitmez ve sonu olmaz ama beşerî olanda her ne kadar bir bağlılık olursa olsun hüsran olacaktır. Şems gideceğini bile bile geri dönmüştü ama Zahara o kadar yüce değildi. Madem kendi göçecek neden Ella ' yı da bu çıkmaza davet etti...Ki Ella evliydi...
Sonu aceleye mi geldi diye de düşünmüştüm bitirince ama hayır öyle değildi. Buna sebebim de kitabın baş ve ortası olmuştu. Kalemi böle güzel tutup da okurun sekteye uğradığını düşündüğü bir yer veriyorsa yazar " düşünün" diyor demektir.
Tamamıyla adını taşıyan bir kitaptı ve de Aşk ' ı hakkıyla anlatan bir romandı.
Nacizane fikrim böyle.
Kutluyorum yazı için. (Bir yerde sanırım bir cümle karmaşası var sonlara doğru bir daha gözden geçirin isterseniz.)
Sevgiyle kalın.
Efendim, öncelikle eleştiri-yorum tarzındaki bu yazımı okuyup, sonra da üşenmeden yorumlar eklemeniz beni memnun etti, teşekkür ederim.
Ben bu kitabı beğenerek okudum. Ama herhalde yazımda daha çok olumsuz yönlerine vurgu yapmışım ki beğenmemişim gibi bir tablo ortaya çıkmış.
Eleştirdiğim noktalar aslında kitabı daha akıcı kılacağını düşündüğüm noktalardı. Tabii ki herkesin farklı bakış açısı vardır. Elif Şafak bu tarzda kurgulamayı daha uygun görmüş.
Bence bir kitabı ilk olarak cazip kılan şey kapak konseptidir. Aşk’ın kapak tasarımının başarılı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca sayfa sayısı, ebadı gibi teknik boyutları da önemli (Ama sayfanın en üstünde tek satır bırakılmasa daha güzel olacakmış). Rahatlıkla okuyabildim Masumiyet Müzesi’ni okumakta epey güçlük çekmiştim. Ben bir yere uzanarak kitap okumaktan hoşlanırım. Ama kitap kalın olunca tutmakta güçlük çekiyorum ve ya oturarak ya da masada okumak zorunda kalıyorum.
Bir diğer husus da kitabın fiyatıydı. Bence piyasadaki muadillerine nazaran kitap biraz pahalı. 420 sayfalık bir kitap 20 TL olmamalıydı... (Genel olarak kitapların pahalılığından şikayet etmiyorum. Ama biraz standartların üzerinde olmuş.)
Dikkatimi çeken bir şey daha oldu ama bunu da söylersem övgüden çok yergiler ön plana çıkmış olacağı için dilimi tutuyorum. Zira beğendiğim bir kitap hakkında olumlu şeyler yazmak için oturduğum halde hep olumsuz şeyleri anlatıp durdum.
Belki bütün bunlar insanın sevdiği şeyi hep en güzel görmek istediği için kendisince olumsuz yanlarını nazara verdiğindendir. Kim bilir, belki de kendi dar kalıplarına sıkıştırmak gibi bir gaflettir. Umarım benimkisi ikincisi olmaz.
Sağlıcakla kalın...
ikram tarafından 12/4/2009 2:32:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
"Artık sonlandırsam iyi olacak. Aslında söyleyecek birkaç cümlem daha vardı. Ama saat gecenin üçüne yaklaşıyor. Ve ben artık harfleri ikişer, üçer görmeye başladım. Burada bırakmam daha hayırlı olacak."ikram
Yazıyı düzenleyip eklerseniz okuruz, yoruma da yazabilirsiniz.
Aşk konusunda ne yazılsa azdır. Aşk konusunda yazılan hiç bir eserin, romanın aşkı tam manasıyla anlatamayacağı açıktır. Sadece yazar kapasitesi kadar, yakaladığı kadarını anlatır. Bazen çok daha fazlasını yakalamış olabilir ama aktarmak o kadar kolay değildir.
Bazıları kendi kapasitesinin farkına varmadığı için başkalarının tespitlerinde, kitaplarında aksettirdiğiyle kelebeğin kozasında çürüdüğü gibi çürür gider.
Bu nedenle;
"Aşk yaşanır, anlatılmaz."
Teşekkürler.
merhaba;
ella, yani romanın amerikalı kahramanı olan kadın, yüzyıllar öncesiyle aşk* paydasında buluşuyor. bu bağlantıyı kuran da, sonradan islam dinini seçen bir avrupalı . aziz ilk kitabını yayınlamak ister. böylece ella ile aziz bağlantı kurar.
elbette yazar burada hedefe ulaşmanın en başarılı yolunu seçmiş. iki büyük aşkı -farklı zamnlarda- parelel olarak anlatmış.
aşkın, her boyutunun zenginliği çarpıcı bir şekilde vurgulanmış.
bu arada, şems ve mevlana hakkında da bilgi ediniyoruz. mevlana yı açan ve mesnevi yi yazmasını sağlayan kişinin şems olduğunu anlıyoruz.
aşkın, hiçbir engel tanımadığını, kendine has yaslarıyla bireye hükmettiğini, insanı geliştirip bir üst düzeye sıçrattığını görüyoruz.
elif şafak, bu kitapla turnayı gözünden vurdu. başka kştaplarını da okudum ve beğendim ama aşk başka.
saygılar, güzel bir gündemdi.