Geçmişin Hatırına...!
Yelkovan, akrebin görevini de üstlenmiş… Saat ilerlemiş. Ve havayı karartmayı çoktan başarmış. En sevdiğim köşemdeyim. Ve en sevdiğim üç şey benimle yine. Ruhumu teslim ettim onlara bir süreliğine. Zihnimse benimle. Hatıraları da çağırdım yanıma… Zaten belirli olan süremin geçen kısmını yansıttım boşluğa, ayna misali…
Anlamazdım yaşam niye zor. Neden bir çaba içinde herkes? Değerlerin var, değerlilerin... Dünyanın merkezine kendini koymayı başarabildiysen gerisinin ne önemi vardı ki? Neden herkes sorunları yüklenmiş gibi hareket etmek zorundaydı ki? Güçsüz de değildi oysa kimse. Neden gizlenmek zorunluluğu vardı?
Yolun başıydı henüz. Adım adım ilerlemekteyken, ve daha ilk adımları atmışken çözülemezdi sorular. Zaman, tüm acımasızlığıyla saldırdığı an üzerime anlayacaktım tüm soruları, ve nedenlerini. Tüm nasıl ve niçinler o an yok olacaktı.
Hayallerim en büyük sorunlarımdı. Mürekkebimdi bitmesini istemediğim. Ve aynı adı paylaştığım bedenlerdi umutlarım. Gelecek karmaşa olmaktan çok büyüme hevesiydi. Ve evet heveslerim vardı hayattan önce.
Hayallerimdi peşimden koştuğum. Tüm senaryoyu sahiplendiğim oyunlarımdı. Bütün sorumluluklardan, zorunluluklardan uzaktı henüz yorgunluğu tatmamış bedenim.
Minik yanlışlardı büyük yalanlarım. Utancım yapamadıklarımdı, yapmadıklarım değil. Hayatımın en serbest dönemiydi belki. En gülücük saçtığım. Minik hediyelerle dünyaları benimsediğim. Ve hayat karşısında dik durduğum. Yaşamın bana karşı koz elde edemediği dönemlerim…
Bütündü her şey. Ruhla beden mesela... İyiyle kötü… Geçmişle gelecek ya da… Onlar da ayrı değildi. Henüz bir geçmişe sahip değilken gelecek kavramı da beklenemezdi zaten… Ve yine evet, güzeldi bu da. Geçmişle geleceğin tüm yükünü atıp bir kenara, anı yaşama hali, kaygısızca…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.