- 487 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MERAK
MERAK
Düşünüyorum da ne meraklı olduğumu anlıyorum. Adeta merak için doğmuşum. Anladıkça merakım artmış.
Çocukken de en meraklı benmişim ve kazalarla, derslerle, deneme yanılmalarla geçmiş çocukluğum. Her şeye özenmiş her şeyi araştırmışım.
Bir faydasını, bariz görememişim.
Renklerin dünyası ilgimi çekmiş, yağlı boya tablolar yapmışım. Yapmışım da yük olmuş sadece. Aşkı merak etmiş, aşık olup şiirler yazmışım ve acı çekmişim boşuna. Üniversiteyi merak etmiş iki yıl okuyup üçü okumamışım. Siyasetin kıyısından dönmüşüm. Her çorbaya tuz atıp malzeme katmış, tek çorba yapmamışım. Gemim hedefsiz olduğu için hiçbir limanda durmamış, hiç birine varmamış. Doğruları aradıkça yanlışları bulmuşum içinde. Kimse tam verim alamamış benden.
En çok psikolojiye kafa yormuşum. Bazen normal olup olmadığımı sorgulamışım merakla. Anormalliği, doğruyu, yanlışı, aşkı, yalanı, ihaneti ve kadınları merak etmişim. Çözmüş müyüm? Siz çözebildiniz mi? Doğru sanılan yanlışları, yanlış bilinen doğruları, insanda olup hayvanda olmayanı, hayvanda olup insanda olmayanı merak etmişim. Mesela hayvan doyunca avlanmaz. Ama insan doymaz.
Temel, insanların yardımseverliğini sınamak için rastgele bir kapıyı çalar ve; “ Çok susadım, bir bardak su verin” der.
On beş yaşlarındaki genç oğlan bir çanak ayran verir. Tekrar bir çanak ayran daha verir. “ Amca tekrar vereyim mi?” diye sorar. “ Evladım sağ ol ama annen kızar sana” der. “ Yok, amca niye kızsın? Dökecektik. İçine sıçan düşmişti.” Der. Çok fena olan Temel, çanağı yere fırlatır ve parçalar. Çocuk ağlayarak içeriye annesine bağırmaya başlar; “ Ana, ana, kapıdaki emica köpeğun çanağuni kirdi!
Temel gibi lüzumsuz meraktan dolayı çok kayıplar verdim. Sürprizlerle de karşılaştım. Doğru muyum yalan mı? Diye kendimi merak ettim. Kendimden bile ürktüm. Çok az gerçek konuşuyorduk. Yalancı, ikiyüzlü ve sahte olmuştuk. Küçük yalan, büyük yalan, beyaz ( zararsız ) yalan, mecburiyet yalanları icat etmiştik.
Bu sahte duruşların içinde beni hiç arzulayıp arzulamadığını da çok merak ettim. Öpüşürken için ürpermedi mi hiç? Niyetini hiç mi bozmadın? İndirsem maskemi, indirir miydin maskeni? İşte onu hep merak edeceğim.
Bu toplumsal çöküntü, bu maskeli yüzler ve yalan deryasında iyiyi, güzeli, doğruyu bulabilmek için mi bunca meraklıydım? Her şeyin sağını solunu, altını-üstünü, önünü-ardını, içini-dışını niye merak ediyorum ki? Yoksa nefsimi tatmin için mi aranıyorum? Uzmanları der ki: “ Yatakta her zaman üç kişi vardır.” Haydi, yanlış de. Beni yatağına aldın mı ya da benimle üçlü yaptın mı? Çözemiyorsak merak sadece ıstırap veriyor. Merak edilse de bazı şeyler ne sorulabilecek ne de yazılabilecek.
On altısında genç delikanlı, yeni dairelerini tek başına badana, boya yapıyordu. Yirmisinde ki güzel komşu kadını öğlen üzeri elinde çay tepsisi ve içinde büsküvütlerle kapısını çaldı. Çay içip sohbet ettiler. “ Evi havalandır, Bir isreğin olursa sakın çekinme. Banyo camımız karşılıklı açılıyor. Seslen “Semra abla” diye, On beş santim mesafeden birbirimizi görüp, konuşabiliriz.” Dedi delikanlıya.
Semra, iki karışlık tek parça bir buluz giymişti. Yarım saatlik sohbet içinde sürekli iç çamaşırlarını göstererek delikanlıyı acayip tahrik etti. Ya kaile almıyor ya da elde etmeye çalışıyordu.
Delikanlı hep, komşusunun güzel vücudunu gözünün önüne getiriyordu banyoyu boyarken. Banyonun açık penceresinden Semra’nın banyosunun açık camını ve yanan ışığını görüyor merakı katlanıyordu. Komşu banyodan Semra’nın gür sesi geliyordu: “ Oğlum, çık dışarıda oyna. Soyundum, yıkanacağım!
Banyoların ışıklarının birbirine karıştığı ortamda, delikanlı, karsıkları sancılı bir halde soyunan kadın fantezileri kuruyordu. Bir tabureye çıkıp başını pencereden biraz ileri çıkarttı. Semra’nın banyosu yarıya kadar görünür olmuştu. Daha uzansa onu da görecekti ama ürküyordu. Artık, Semra’nın açtığı suyun sesi de geliyordu. Semra’nın sesini yine işitti: “ oğlum defolup gitsene dışarı. Başım sabunlu, bir şey göremiyorum zaten. Kapıyı yumruklama dışarı çıkınca sorarım sana!” Yemek isteyen oğlunu, bağırıp bahçeye gönderiyordu.
Delikanlının kanı delirmiş, merakı daha da artmıştı. “ Başı sabunlu nasıl olsa” diye cesaretlenip iyice abandı pencereye. Ve Semra’yı gözleri ile yakaladı. Banyo yapan güzel bir kadını izlemek nasıldır bilir misiniz? Semra sabunlanmış, fayansa yaslanmış, suyu iyice kısmış, seksi iniltilerle elle tatmin yapmaktadır. Hem gözünü kırpmadan izleyen delikanlı kemerini çözerken, bir ara göz göze geldiklerini sanır ve geri kaçar. Ürkmüştür.
“ Oğlum, gözlerim sabunlu, hiçbir şey göremiyorum. Şimdi git. Bakkal Hasan sana gofret versin. Ben parasını sonra veririm.” Diyordu Güzel Semra.
Delikanlı bu davete tekrar icabet ediyordu. İkisinin de iniltileri birbirlerine ulaşıyordu artık. Semra dikizlendiğini bildiği halde, coşkun bir sel gibi ihtiras âlemine akıyordu. Aradan beş dakika geçmişti. “ Sakın, eve öyle gitme. Günahtır. İşin bitince gel banyo yap burada, sırtını da ovarım. Ablan sayılırım senin.” Dedi kurulanmakta olan Semra. Geri çekilerek “ geliyorum” dedi delikanlı. Hemen toparlandı. Daireden çıkıp yan daireye yöneldi. Kapıda bir kadın, Semra’nın açmasını bekliyordu. Kapı hemen açıldı ama bornozuna sarılı Semra’nın beklediği misafir değildi. Israrcı komşu kadını istemeyerek içeri aldı. Kapıyı örterken de delikanlıya üzülerek baktı biraz daha oyalan dercesine. Ama toy delikanlı anlamayarak evine döndü. O eve hiç taşınmadan sattılar. “ Ev alma komşu al” lafını her duyduğunda güzel komşusu Semra’yı hatırlardı o genç adam. Acaba o gün kadından önce Semra’nın dairesine gitmiş olsaydı neler olacaktı? Semra kocasına o gün yaşadıklarını itiraf edebilecek miydi? Kendisinin Semra’yı merak ettiği kadar o da kendisini merak etmiş mi idi? Merakların sonun da mı doğuyordu bütün yeni icatlar ve günahlar? Merakımızın ölçüsü neydi? Nefsimizin ve irademizin sınırlarını biliyor ya da merak ediyor muyduk? Hiç değişmek için çabalayan bir aşağılık olduğunuzu düşündünüz mü? Herkes sizi överken, içinizdeki boku gördünüz mü?
Boş verin. Ne olursa olsun. Sıfır yutan elemandır ama matematikte en değerli de o dur. Sıfırdan da bitik değilseniz hala ümit var demektir. Acaba sıfırdan da bitik miyim? Şimdi de onu merak ediyorum? Ya siz?
YORUMLAR
Farkında olmadığını, sorgulamaz insan. Bu yüzden, sıfırdan bitik olduğunuzu sanmıyorum. Sorduğunuz bütün soruların yanıtlarını, kendinize, verdiğinizden de eminim. Öz eleştiri yapabilen biri, yanıtsız değildir. İfade için seçtiğiniz kelimeler, biraz, sivri köşeli olsalar da ( gerçi bana batmadı ama 39 kişi okuyup bir şey dememişlerse, batan birileri var demektir ), konu güzeldi.:-)) Sevgiler.