- 1597 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EMEK KIRTASİYE ARDAHAN ÖYKÜLERİ 70/ K:63
Vitrini iki taneydi.
Kitaplar ve kalemlerin kırtasiye malzemeleri ayrı düzenlenmişti.
Kitapevi çok..!
Gazeteler iki taneydi, Halis Özdemir’in Serhat Ardahan ve 23 Şubat.
Emek Kırtasiye serlevhası eski tabirden yeni tabire geçerek diyelim; tabelası, dolma kalem "Scrikss’lerin "ve Yaprak Dökümü" kitabın vitrini üstünde asılıydı. Beş veya altı metre eniyle dükkanın genişliğiyle birdi.
Seyretmişliğimiz defatendir, serlevha yani tabelayı çizsem pek az kusurla yeniden çizerim. Renkler dahil. Yazı karakteri: Harfler boneli yani şişkindi. Krem renk teneke alanın her tarafına sürülmüştü. Bordo ve deniz mavi boya ve siyah kenar konturla yazılmıştı.
" EMEK KIRTASİYE, RAŞİT TIRPANCI VE KARDEŞLERİ "
Raşit Tırpancı ve Kardeşleri el yazısı karakteriyle yazmıştı çizer.
Telefon numarasını yazmıştı ressam.
"Tlf." yazardılar, bazan; telefonun ahizesi kıvırcık kız saçı gibi kıvrıl kıvrıl iki üç kıvrımda biterdi. Bilemediniz bir iki daha fazla kıvrım olurdu; ahizenin kordon kıvrımı. Tabelayı boyayan, çizen Karslı Ressam imzasını ahizeli numaranın yanına iliştirmişti, eğri bir yay hareketiyle.
Kırtasiye vitrini Saim Karadağ’ın yanına taraftı.
Doğramanın sarıya boyalı rengi; eskiler bilir!
Ama; kalem takımları,
Vitrinde:
Ama; cam tereklere serilmiş tükenmez kalemler.
Ama; özeli, bezeli çakmaklar,
Ama; çantalar hakiki deriden,
Ama; ajandalar, masa takvimleri,
Ama güzel dizilmişti.
Ama seyrine vakit dayanmazdı.
Ama görsel şölendi.
Eski müşteriler bilecektir!
"Bu dünyanın safasını sürmeden
Ne tuttun yakamı ay ihtiyarlık
Evvelki devranın düşer yadıma
El götür yakamdan koy ihtiyarlık. "
Kırmızı çuha ile fon ve zemini kaplamışlardı. Gözünü kamaştırıyor adamın. Kitap vitrini bilen biri düzenlemişti. Rastlantıya yer vermemiş. Parçalar ve unsurların her biri ahenkliydi. Eskiler işi bilirdi.
Bütünü ele alır bütün de düzeni kurardılar. Parçalar veya unsurlar beh- pazar edemez mecburen tamama uyar şumullenir tümde erir ve uyum sağlardı.
Ahengi, göz estetiği dediğimiz "GÖZ KARARIYLA" yapardılar.
Güzel gözükmesi istenen vitrin, yağlıboya manzara milim kusurlu veya ahenksiz gözükmezdi. Göz ile kompozisyon ayarlanırdı.
Eğer uyumsuzluk varsa göz rahatsız olur. Sırıtan şey olsa yine göz tatmin olmaz bu çiğlik, akortsuzluk ve ahenksizlikten, mutlaka gözü rahatsız edeni anlamlandırmazsanız dahi yalın bir rahatsızlık duyarsınız, tatmin oluncaya değin unsurları düzenlemek gerektir.
Vitrinin ahengi göz estetiğiyle yapılmıştı.
Kusursuzluk sebebini tarihi anlayış ve eğilimlerde aramakla açıklıyoruz. Tarihi evre de değeri meydana getiren o evrenin nesnel içeriklerinin ve anlayışın yüzünden doğduğuna inanılır.
Hoşlandığımız değerleri, güzel saydıklarımızı kendi evresinde değerlendirmemize tarihselcilik denir.
O tarihte o güzellik, o devranın cotuydu.
O vitrinler şimdi demode sayan çıkabilir.
Fakat vitrine yolun gölgeleri düşerdi, sanki sinema oynuyordu.
Fakat gölgeler şıngır- mıngır; yol, arabalar, Ford minibüsler, Hoçvan’dan, Harziyan’dan, Gölebert’ten gelmiş... gidiyor! Gelip- gidiyordular!
Fakat arabaların gitme gelmeleri kitapların yüzeyinden geçiyor. Kitabın kapağında yukarıdaki Aşık Şenliğin dörtlüğü. Şenliğin, saz elinde figürü kapakla bir...
Ve fakat: Üst kısa kenarı sürmanşet ve satır satırdı: "Aşık Şenlik, hayatı, eserleri ve muhiti" yazarın ismi gözükmüyordu; gölge kapamıştı.
"Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun "
Yunus Emre’nin mor kapaklı kitabın arkasına bu şiir, yazarın resminin yanına yazılmıştı. Okuyucuyu etkilemek amacıyla düşünülmüştür. Üst raftan devrilmişti. Altın Kitapevi yayınları bir sıraydı.
İnkilap ve Aka’nın kitapları yine sıralı.
Remzi Yayınevinin "Orhan Hançerlioğlu kitapları: Ekonomi sözlüğü, İnanç sözlüğü, Felsefe sözlüğü. " bunlar da sıralanmış:
Daniel Steel
Agatha Christie
Frederick Forsyth’ın macera romanları.
Ümit Kaftancıoğlu,
Dursun Akçam,
Necip Fazıl Kısakürek
Cahit Zarifoğlu
Orhan Kemal
Yaşar Kemal’in İnce Memed’i
Kırtasiyenin vitrininde görücüye çıkmış gelin gibiydiler!..
Özgen, Orhan Tırpancı ile kırtasiyede oturup müzik dinlerdik. Sohbet ederdik. Raşit Amca ile başlayan komşuluğumuz Kasım Tırpancı ile ve Cemal Tırpancı’yla sürdü...
Değerli komşularımızdılar...
Zaman "Süre"dir demiş, Bergson!
Tanışıklık, komşuluk sürer.
Süre ise "oluş"tur, diye eklemiş.
OLUŞ: Hayat hamlesi olarak durmaz; çark durursa hayat istop eder devam etmez!
Dostluk, komşuluk bir sezgidir
Zamanı oluş içinde sembol olarak sezeriz
Her şey bir oluş halinde...
Hemhal olarak her şey gibi zamanı, geçmişi, yarını severek sezebiliriz.
"Miskin Yunus söyler sözü
Yaş doludur iki gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selam olsun"
Hamle halinde hayatta: zaman, süre gibi oluşadurur.
Çocukluğumuzun önünde geçtiği VİTRİN hala oluşa gelen bir süredir.
Kalbimiz de ve hayat hamlesinde:
"Mani evine daldık, vücuda seyran kıldık
İki cihan seyrini, cümle vücudda bulduk
Yedi gök yedi yeri, dağları denizleri
Cenneti cehennemi, cümle vücudda bulduk "
-YUNUS EMRE
Y.YILMAZ 05/12/2009 GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.