- 447 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
öksüz kafile
ÖKSÜZ KAFİLE
Kaç yerimizden mıhlanmışız.
Acı bizim alınyazımız gibi.Düşmanlarımızın sunduğu özgürlük şerabından içerek kendimizden geçiyoruz.Zamanın hokkabazları tarafından kuşatılmışız, adını koymaya korktuğumuz bir mahpusluğu yaşıyoruz.Hangi yöne dönsek bir namlu karşımızda.Nefret ve kinle donuklaşmış bakışlar altında kurşun yememiz an meselesi.
Hakkımızda verilmiş bir karar var gibi davranarak hayatın iklimlerinde yaşama şansımızı deniyor ve akibetin haritasını incelemeyi bir zül olarak kabul ediyoruz.
Heykellerimiz yalan söylüyor.Yitik bir neşeyi arıyor bakışlarımız.Doğuşumuzla başlamışız ölümü tatmaya.Tırnaklarımızı uzatarak dostumuzun tenini çiziktirmeyi marifet zannediyor ve bununla kendimize sahnede yer açarak başarı merdivenlerinden tırmanmayı hayelleniyoruz.İçimizi kasıp kavuran bencillikle kendi medeniyetimizi hangi temeller üzerinde kurabileceğimizi nasıl ortaya koyabileceğiz.
Bölünerek, parçalanarak ve ayrılarak kurtulmanın ,özgürleşmenin hesabına puan topladığımızı zannediyoruz.Çağ bizi lanetliyor gibi.Çağın dışına itiliyoruz.Pusulamızı yitirmişiz,rotamızdan sapmışız,koordinatlarımızı karıştırmışız ve menzilimizi kaybetmek üzereyiz.
Zillet ve meskenet içerisinde gözlerini dünyaya açan çocuklarımız gölgeliklerimizi terk ediyor,ağlıyoruz ama gözyaşlarımıza imdat edebilecek bir kafile henüz ufukta belirmiyor.Batılın ardı arkası kesilmeyen hamleleri neticesinde şehirlerin meydanlarında çırılçıplak kalıyoruz; utanma duygusundan sıyrılarak medeniyet duvarına harç taşımaya çalışıyoruz.
Ve namlular…korkuyu yüreklerin derinlerine zerkeden namlular…her biri bir dağı ,bir vadiyi,bir şehri birkaç saniyede tar u mar eden namlular…kurşunla ,kanla zulümle çizilen coğrafyalarda namluların gölgesinde secde uğrunda başlarına parçalatmaktan kaçınmayan insanlar…
Kaç yerimizden vurulmuşuz,kaç yerimizden boşalıyoruz; beynimiz boşalıyor,sinelerimiz boşalıyor,hafızalarımız boşalıyor…boş ve kuru bir kütük gibi bir dere kenarında çürümeyi bekliyoruz.Dirayet ve direnişe bileneceğimiz gecelerde ;pörsümeye,yılmaya,yılgınlığa, parçalanmışlığa müptela oluyoruz,umut kaf dağında sanki ,umut doğmamak üzere karanlıklara akıp gitmiş tılsımlı bir güneş.
Üzerimizde bir çift göz; ne yiyor,ne içiyor,kiminle nerede ne kadar kalıyoruz,ne zaman yatıyor ,ne zaman kalkıyoruz,acıktığımız da çılgınlığımız hangi boyutlara ulaşıyor ;ne okuyor,ne yazıyoruz; düşüncelerimizin içinde kaybolup gidiyor muyuz yoksa düşüncelerimizi bir kaptan-pilot gibi kontrol ederek bir sonraki güne sağ salim ulaştırabiliyor muyuz, yani biz kimiz, kimin emrindeyiz kim için yaşıyoruz kim için bu kadar gayretimiz?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.