- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
bir işçinin günlüğü 7
BİR İŞÇİNİN GÜNLÜĞÜ(7)
KAZIM DEMİR
18.05.2009
Öğle yemeği vakti balkonda oturuyoruz yaz sıcağında serin rüzgar bir sevgili gibi öpüyor yüzümü yedinci katın görkemli dairesinde insanlara tepeden bakıyordum insanlar karınca gibi görünüyordu her biri bir şeyler için koşturuyordu şöyle ayaklarımı uzatıp bütün yorgunluğumu kusasım geldi ama karnım aç öğle yemeğimi yeyip çayımı içtikten sonra balkon sefasını sürerim şöyle bir deniz manzarası olmalı dedim arkadaşım kendine gel dedi Antep’te deniz ne gezer parasıyla değil mi onu da getirttiririz hep beraber güldük. desenli mermer döşeli mutfak kapısında bir o kadar pahalı olan evin sedef boyası gözlerimi kamaştırıyordu büyük bir emeğin ürünüydü lüks avizenin yanı sıra spot lamba dediğimiz duvara uygun renkte asma tavana monte edilmiş ampuller eve zengin ayrı bir güzellik katıyordu mutfak ve antre dışında diğer odalara döşenen parke çok güzel bir görünüm sağlıyordu insan emeğinin muhteşem eseriydi onlarca işçinin eli değmiş harcına teri karışmış nazımın dediği gibi yapı yükselmiş kan ter içinde evet insan emeği bütün bu güzelliklerin yaratıcısıydı ama emek veren insan hiç birine sahip değildi neyiyse ben çayımı yudumlayıp manzaranın tadını çıkarayım birden kaba ses tonunu tamamlayan buruşuk öfkeli bir insan simasıyla karşılaştım _haydin öğle paydosu bitti herkes iş başına çabuk olun sallanmayın serin yeri buldunuz hemen mayıştınız çabuk!olun haydi,haydi yarın yine aynı saatte balkon sefasına kaldığımız yerden devam ederiz yine odaların tavanını boyuyorum Cuma dayı bazen kendi kendine konuşup dururken bazen şarkılar söylüyor tamirat yaparken gözden kaçırdığı yerlerde olur ara sıra cebinden göz damlasını çıkarıp bir iki damla gözüne damlatıp işe devam ediyor bazen de aniden tuhaf bir ses tonuyla kahkahalar atıyor konuşurken otomatiğe bağlanıyor hep aynı şeyleri konuşuyor _yeşil parayı götürüyor Cuma parayı düşürür gibi kalıplaşmış cümleler kullanır çayı çok sever öğle yemeğinde kişi başına düşen çay 2tane ama Cuma dayı otomatiğe bağlandığında dikkat dağıtıp 4-5tane çay içer bezende çayı yarılar bunun demi az olmuş yada şekeri çok diye üzerine ekler Mehmet öğle yemeğinde ne yeyeceğiz diye sorduğumda hep aynı klasik cevap küncülü ekmek çünkü karın duyuracak kadar küncülü ekmek 1tl mal oluyordu usta başı-lan Mehmet yinemi küncülü ekmek usta başının yumiyesi Mehmet in yumiyesinin 3 katıydı ve parasını alabiliyordu alamasa bile yan geliri vardı yanı anlaşılan sınıflar içinde bile sınıf var
22.07.2009
her gün aynı sokakta eve gidiyorum sokağa girişte kadınlar genç kızlar çocuklar toplanmış sohbet eşliğinde ceviz kırıyorlar biraz daha ilerlediğimde 10 yaşlarında bir çocuk _darı darı kaynamış süt darı diye bağırıyor ayağında plastik ayakkabı elinde şeffaf yağ kabına konmuş iki üç tane darı satmak için insanların gözünün içine bakıyor yorgun hali yüz hatlarında gerginleşmiş hızlı adımlarla ilerliyor ben yoluma devam ederken yaşlı bir kadının ceviz çuvalını sürüklediğini gördüm genç bir kız koşarak yanına gelip yardım etti biraz ilerisinde ise orta yaşlı bir kadın bir çuval cevizi sırtlamış gidiyordu aynı sokakta bir grup ceviz kıran kadınlar ona bakıp _bu gün baya hızlısın ikinci çuvalın değimli oda onlara dönerek _çeneleşmeyin işinize bakın sizde iki çuval kırın sabahın ilk ışıklarıyla başlıyordu varoşlarda ceviz kırma çok az bir miktar para karşılığı kırılan cevizler beylerin sofrasına zahmetsiz iniyordu bazen baklavada bazen çerez olarak bin bir türlü tadını bilmediğimiz adı bize yabancı yiyeceklerde şekilleniyor ucuz emek kabukları ise kurutulup kışın yakmak için seriliyordu güneşe çocuklar kabukların içinde belki küçük bir parça ceviz kalmış umuduyla kabukları tek,tek yokluyorlardı sanki defne arıyorlardı ama onların küçük bir parça ceviz için yaptıkların görmez beyler onların sofrasına fazlasıyla gelir hem de en iyisinden artanı çöpe dökülür küçük bir çocuk elinde su şişede yapılmış ucuz meyve suyu tuzundan meyve suyunu eline bir bardak alarak satmaya çalıyor beş altı yaşındaki özene bezene yöresel kıyafetler giydirilmiş şekilde _meyve şuyu meyve şuyu diye bağırıyordu etrafındaki oyun oynayan çocuklara bakarak iç çekerek ilerli yordu elimi cebime atım evet bende hiç para kalmamış bende çocukken simit satardım ayakkabı boyardım bir keresinde kahvede bir adama terlikleri uzattım dışarıda ayakkabıyı sildim boyayı sürecekken beyaz boya için süngerim olmadığının farkına vardım sebze kasasından yapma sandığımdan siyah süngeri çıkarıp beyaz boyayı ayakkabıya sürdüm güzel bir desen olmuştu ayakkabının sahibi kesin beğenir diye düşündüm çünkü farklı olmuştu sabahtan beri güneşin altında dolaşmaktan başım dönüyordu gün boyunca ilk işim bırakamazdım yaptığım sanat eserine hayranlıkla bakarak adama götürdüm adam dona kaldı ayakkabı yere bıraktım adam ayakkabıları giyer giymez beni kovalamaya başladı ben terliği sandığı kaptığım gibi fırladım o günde eve boş gidiyordum bu insanlar sanattan anlamıyordu ama anlayacaklar yola devam ediyorum beş yaşlarında bir çocuk pet şişeden yapılma tekerlekleri şişenin kapaklarından yapılma iplik bağlamış hın hın diyerek beşinde sürüklüyordu alım gücü olmayan zeki varoşlar yokluktan var edenler onlar gelecek güzel günlerin mimarları olacak
16.08.09
Güneş bütün şiddetiyle yakıp kavuruyor sabahın ilk saatleri su berrak ve durgun esmerleşen tenim yanıyor yaz bitene kadar buradayız daha önce fabrikada çalışıyordum dört duvar arasında şimdi güneşin kavurduğu bir insanım son zamanda gündemi takip etme olanağım olmaması beni rahatsız ediyor ama duyumlardan yola çıkarsak kürt açılımı diye bir şey var medyanın yeni oyuncağı “kürt açılımı” diye bir markamı var diye düşünmeye başladım acaba gıda mı giyimi yoksa beyaz eşya otomobil mi? Doğrusu çözemedim ama piyasaya çıksa çok satar her yerde yazıyor “kürt açılımı” ama yok bu kelimenin bir açılımı yoksa bu ürünü piyasaya süren kürt sermayedarlarımı yoksa her ırktan sermayedarların ortaklığımı bilemiyorum ama hiçbir açıklama yapılmaması çıkacak olan ürünü cazip kılıyor valla ben bile bir tane alırım içinde kürt kelimesi var bence Kürtlerde alır bir iki tane kendi bütçelerine göre belki de koliyle de alan olur yanımdaki arkadaş bu ürünün ana sponsoru akp diye bir holding bende şu akp dinilmesinde hoşlanmayanlar mı? Evet dedi pekiyi kendileri neden bu açılımın açılımını yapmıyorlar artık beynimiz bunalmaya başladı güneş iyice üzerimize çöktü burası bir yüksek okul inşaatı biz okul bahçesinin demirlerini boyuyoruz içerde sıvacıların işleri bitmedi ki şöyle serin bir yerde çalışalım duvarın dibindeki su birikintisinin berraklığında kaplumbağalar yüzüyordu bizi gördüklerinde ürktüler doğrusu bende kendim den ürküyorum yanan tenim kabuklanıyordu arkadaş fenalaştı ardında ben eve gitmeye karar verdik ama geçen ev kirası bakkal borcu faturalar kredi kartı gidip gitmeme arasında kalmışken artık çaresi kalmadı patronu aradık durumu anlatım tepkiyle karşıladı ama bu şekilde çalışırsak ta iş çıkmayacağının farkındaydı dolmuşta uyukluyorduk eve vardığımda hemen bir duş alıp ağır bir kum çuvalı gibi yatağa düştüm ne kadar çok bina yaptık okul ev işyeri güzel şekiller verdik güzel renklere boyadık arabı kürdü türkü hep aynı güneşin altında yandık arabın kürdün türkün evlerini iş yerlerini okullarını yaptık ama biz üretendik arap kürt türk ne fark eder ki gündüz sıcaktan yandık gece gecekondularımız da sivri sineklerle boğuştuk oysa bizim yaptığımız evler lüks ve temizdi yapan bizdik keyfini süren parası olandı çalışan bizdik nasıl nerden getiriyorsa çalışmayanın parası vardı benim patronum kürt açılımdan sonra Kürtçe daha çok çalışın diye baskı yapacak kürt açılımı Kürtleri iliklerine kadar asimle etme politikasıdır sınıflar ortadan kalkmasa hiçbir ulusun özgürlüğü söz konusu olamaz bu yapılan sadece kapitalistlerin çeşitlenmesi yada çeşitlerinin çokluğunun belirginleştirip yüzyıllardır mücadele veren adı tarihe mücadele olarak geçen bir halkın direnişini kırmaktır yani kürdü Kürtlüğüyle bitirmek işçi sınıfı iktidarı için bütün halklar bir yürek olup bu düzenin oyununu bozalım
önsöz sanat dergisinin 14. sayısında yayınlanmıştır
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.