- 1605 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat Satranç
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HAYAT SATRANÇ
Yıl 1984. Kahramanmaraş ilimize bağlı Afşin ilçesi Arıtaş Kasabası’nda karakol komutanıyım. Çeşitli yörelerden askerlerimle bölgenin emniyet ve asayişini temin etmeye çalışıyoruz. Çoğu yirmi, yirmi bir yaşında ki benimle aynı yaştalar, pırıl pırıl gençler. Henüz bekârım ve ben de karakolun bir odasında yatıp kalkıyorum. Devriye saatleri dışında neredeyse zamanımın tümü karakolda askerlerimle geçiyor.
Kasabamızın o zamanki nüfusu onbin civarında. Küçük bir çarşısı, birkaç bakkal ve esnaf ile; gençlerin ayrı, yaşlıların ayrı takıldıkları toplam dokuz on kahvehane var. İşi gücü olmayan, yaşlısıyla genciyle neredeyse herkesin, günün büyük bölümünü geçirdiği kahvehaneler…
Kahvehane olur da oyun olmaz mı?...
Elbette çeşitli kâğıt oyunları, okey, tavla da oynanıyor kahvehanelerde. Bazılarında küçük çaplı paralı oyun oynandığına dair duyumlar da alıyorum. Yaptığımız baskın ve aramalarla engel olmaya çalışıyoruz mümkün olduğunca. Yakaladıklarımızı adliyeye intikal ettiriyoruz. Para cezasını ödeyip tekrar dönüyorlar kasabaya.
Böyle kısır bir döngü içersindeyken “bunu nasıl önleriz” diye düşünmeye başladık. Belediye başkanı ve öğretmen arkadaşlarla konuşarak futbol turnuvası başlattık kasabamızda. Çok da güzel katılım oldu. Sadece erkekler değil; anneler, eşler, kız kardeşler de maçları izlemeye geldiler. Gerçekten çok memnun oldular ve bize hayır duaları ettiler. Gençleri kahvehaneden uzaklaştırıp sahalara çektiğimiz için.
Tabii sadece spor değildi yaptığımız uygulama. Herkesin kaynaşmasını da sağlamıştık bu arada.
Kahvehane sahipleriyle görüşüp, her kahveye ikişer adet satranç, dama takımı almalarını istedim. Sağ olsunlar beni kırmadılar. Her kahvede dama bilen dama oynadı, satranç bilen de satranç.
Bir takım satranç da karakola almıştım. Fırsat bulduğumuzda karakola ziyarete gelen öğretmen arkadaşlarla satranç oynuyorduk.
Satranç takımı aldığımı ve karakolda oynadığımızı gören askerlerimden, doğru dürüst okuma yazması bile olmayan Erzurumlu Yusuf odama geldiğinde:
-Komutanım, bu oyunu benle oynarsın!.. dediğinde çok şaşırmıştım. Okuma yazması yoktu, Türkçe’yi dahi zar zor konuşuyordu.
-Yusuf bunu nereden, kimden öğrendin? Diye sorduğumda;
-Komutanım; bunu bizim köyde herkes bilir. Nenem de oynar, dedem de… diye söyleyince şaşkınlığım birkat daha artmıştı.
Yusuf’un köyünde herkesin satrançı bildiğini ve oynadığını öğrenmek
beni hem şaşırtmış hem de çok sevindirmişti.
Yusuf’ la terhis oluncaya kadar satranç oynamaya devam ettik karakolda. Yendik, yenildik, berabere kaldık…
Şu gerçek ki; ondan çok şey öğrendim. Okuma yazması olmasa da bana güzel ve anlamlı bir ders vermişti hayata dair. Mesele okuma yazma meselesi değil, bir kültür meselesi, yetişme tarzıydı.
Sağ olasın Yusuf kardeşim.
Kim bilir şimdi nerelerdesin?
Hayat Satrancının hangi hamlesini yapıyorsun acaba?...
YORUMLAR
ELEŞTİRİ / YORUM
1. “20-21”... Yazıyla olacak.
2. Tirelere gerek yok. ...yaşında ki benimle aynı yaşta pırıl pırıl gençler. Böyle olabilir.
3. “Onbin” ... On bin...
4. “Kağıt” ... Kâğıt...
5. “Bekar”... Bekâr...
6. Kızkardeşler ... Kız kardeşler...
7. “Erzurum’lu” ... Erzurumlu...
8. “Satrançı”... Satrancı...
9. “Türkçe’yi”... Türkçeyi...
10. “Birkat”... Bir kat...
11. “Sağolasın”... Sağ olasın!
12. “Satranç/dama”... Satranç, dama...
13. “Oynarsın!...” Oynarsın? Ünlemden sonra üç değil, iki nokta...
14. “İle;” ... İle yazdıktan sonra noktalı virgül gereksiz...
15. “olmaz mı?...” İki nokta olabilir, üç değil.
16. “Arıbaş Kasabasında” ... Arıbaş Kasabası’nda...
17. “Gerçekten çok memnun oldular ve bize hayır duaları ettiler. Gençleri kahvehaneden uzaklaştırıp sahalara çektiğimiz için.”
Gerçekten çok memnun oldular ve bize hayır duaları ettiler, gençleri kahvehaneden uzaklaştırıp sahalara çektiğimiz için.
Arasında virgül falan olabilir. Nokta şık olmamış.
Konu ve işleniş tarzı iyi...
Kutluyorum.
Onur BİLGE
Onur BİLGE tarafından 12/2/2009 7:32:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli Dost;
Ben bu yazıda iki ana konu gördüm.
1-İşi gücü olmayanlar kumar başta her türlü kötü alışkanlığa sahip olurlar.Bu yüzden böyle durumlarda onların sağlık sıhhat ve güzelliği ortaya serecek yönlere sevketmek gerekir.Siz bunu başarıyla yapmışsınız.
2- Yusufun okuması yazması olmadığı halde Santraç oynaması ve köyünde herkesin bilmesi de önemlidir.Demek ki bazı köylerimiz insana zihinsel başarısını ortaya çıkaran düşündüren ve sabırı meşakkatle katlanan Milletimiz güzel şeylere yönelmiştir.Bu örnek köy halkı gibi....
Yürekten Tebrik ederim.
Saygılar ...
Hakikaten hayat bir satranç...Tam "şah" dediğin anda, mat olma ihtimalin % 50 olmuş demektir.
Evet yazarın da dediği gibi sade bir anlatımdı. Pek sanatsal tarafı da yok. Ama masumiyet var içinde. 84 'te bile insanlara satranç öğretip, hayata küçük bir kanca atmalarına vesile olmanın güzel yansıması vardı.
Tebrik ediyorum.Saygılarımla.
aynur engindeniz tarafından 12/2/2009 10:13:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Merhaba.
Değerli yorumculara çok teşekkür ederim. Çok kıymetli Tacettin Yıldırım komutanımın teşvik ve önerisiyle dün paylaşmaya çalıştım bu anı'yı. Olduğu gibi ve içimden geldiği gibi yazdım. Günün yazısı seçilmesi sürpriz oldu benim için.
Çünkü çok sade bir anlatımdı.
Değerlendirmeleriyle beni onurlandıran ve yüreklendiren herkese çok teşekkür ediyor, saygıyla selamlarımı sunuyorum.
Şu gerçek ki; ondan çok şey öğrendim. Okuma yazması olmasa da bana güzel ve anlamlı bir ders vermişti hayata dair. Mesele okuma yazma meselesi değil, bir kültür meselesi, yetişme tarzıydı.
Güzel bir anlatım. İçten ve sevgi dolu...
İnsanı insan bilmek ve sevebilmek... İşte öz bu ve bu olmalıdır.
Kutlarım
Saygımla
Şu gerçek ki; ondan çok şey öğrendim. Okuma yazması olmasa da bana güzel ve anlamlı bir ders vermişti hayata dair. Mesele okuma yazma meselesi değil, bir kültür meselesi, yetişme tarzıydı.
Güne düşmesi çok güzel olmuş yazınızın. Farkedilmeyi bekleyen ne çok değer var ayıpsız ayırımsız bakabilirsek.
saygılar
Bir söz vardır. "En cihil gördüğünüzden bile alabileceğiniz o kadar çok şey vardır ki, yeter ki siz bakmasını ve almasını bilin"
Siz bunu çok güzel başarmışsınız Günay bey. Yusuf ve Yusuf gibi öyle çok mücevherler var ki biz o mücevherlerin varlığının farkında bile değiliz. Keşke her birimiz elimizin altındaki gümüşe gerektiği kadar dğer verip altına uzanmaktan vazgeçebilseydik.
Güne gelmesi gereken bir yazıydı ve gelmiş olmasına da çok sevindim.
Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
Hayatın sadece okuyup yazmaktan ibaret olmadığını, insan isterse neler yapabileceğini bu yazıda gayet açık görülüyor.
Seçkiyi seçenlere ve yazının yazarına teşekkürler.
Böyle güzel bir yazıyı paylaştıkları için.
kutluyorum...
Sevgiler...
EMİNE45 tarafından 12/2/2009 12:09:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
nefis bir anlatım ..... derlerya..... su gibi...aktı geçti...
yusuf sade size değil bizlerede çok şeyler anlattı....insanı en çok hayrete düşüren olaylar beklenmiyen...kişilerden beklenmiyen hareketlerin doğmasıdır ...kim derki nenem biliyor dedem biliyor....bizde hem hayret ettik hem takdir ettik...değişik... içten ....samimi..yalın bir anlatımdı... eğer müsade edreseniz koordinatörlüğünü yaptığım emekli 1968 hava astsubayları sitesinde yayınlamak isterim önce izniniz gerek
paylaşmak çok güzel bir erdemdir anılara devam komutanım..saygılar
İşte, paylaşım denince böyle de olabilmeli; hayatın her köşesinden her suretinden portrelerle o hayatı anlamlandıran insan çiçeklerine yer açabilmeli farklı mekanlarda farklı paylaşımlarla... Bir askerin, bir komutanın maiyetindeki alt rütbeden askeriyle ( görev dışında) eşit şartlarda iki insan olduğu idraki ve bunun dışında yaşadığı yerleşkeyi daha yaşanılır bir yaşam düzeyi için önce bilinçlendirme gerekliliğiyle beyin cimnastiğine daveti, coşturan pozitif bir insanın insancıl duruşu ve derinlik dolu duru paylaşımı, okuduklarım. Teşekkürler değerli kaleme...