İhanet, iyi başlar; ama sonunda kendine ihanet eder. lıu
Eser Akpınar
Eser Akpınar

TELEFON

Yorum

TELEFON

14

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2979

Okunma

Okuduğunuz yazı 29.11.2009 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
TELEFON

TELEFON

“ Bay Watson, çabuk buraya gelin. Sizi görmek istiyorum."

Alexander Graham Bell, atölyede denemelerini sürdürürken telefonu çalıştırmak için kullandığı bataryadan pantolonuna asit döküldü. Watson’u bu sözlerle yardıma çağırdı.

Bell, yardımcısını çağırırken farkında olmadan 132 yıl önce 10 Mart günü ilk telefon görüşmesini yaptı. Watson Bell’in sesini " Telefon "dan duydu.

Bell’in annesi doğuştan işitme engelliydi. Eşi Mabel da dört yaşından beri sağırdı.

Aslında Graham Bell’ in çok masum bir amacı vardı, sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunu başaramadı.

İlk gördüğüm telefon, siyah, yanında bir çevirme kolu olan, kocaman bir aletti. Manyetolu telefonlar devriydi. O zamanlar böyle büyük posta binaları yoktu. Yirmi beş, otuz belki daha küçük metre karelerde, tek odalı, tek katlı binalardı. Girer girmez bir banko, arkasında da ellerindeki fişleri tablodaki deliklere sokup iletişimi sağlamaya çalışan, koca kulaklıklı çalışanlar olurdu. Telefonun yanındaki kolu çevirdiğinizde, kuvvetlice ve birkaç kez, o çalışanlardan biri çıkardı karşınıza. Siz görüşmek istediğiniz iki haneli numarayı söylerdiniz. Kısa bir beklemeden sonra bağlantı sağlanırdı. Hatta benim doğduğum Akçay gibi küçük bir yerde yaşıyorsanız, numara bilmenize de gerek yoktu. “ Ayşe hanım’ın evini bağlar mısınız? “ demeniz yeterliydi. Çok kalabalık olmayan yöre halkının numaralarını ezbere bilirlerdi. Çoğu bir tanıdığın kızı ya da eşiydi zaten.

Şehirler arası görüşmek tam bir kabustu. Sabah kim erken kalkarsa, aranacak numarayı yazdırır, akşama doğru bağlantı ancak sağlanırdı. Öyle ki ev halkı, günün akışı içinde, olayı unutur giderdi.

O zamanlar amcamlarla altlı üstlü oturuyorduk. Amcam, işleri nedeni ile çoğunlukla İstanbul da olurdu. Yengem ve yeğenim de üst katta otururlardı. Popüler olmuş bir şarkı vardı “ Valencia “. Amcam o şarkıyı “ Ulan Ziya “ olarak söylerdi. Bir gün yengemi arıyor. Telefonda konuşurken, sohbet sırasında, amcam şarkının “ Ulan Ziya “ bölümünü söylüyor, yengeme. Ve bir ses duyuluyor : “ Buyur, Yılmaz abi “. Posta müdürümüzün ismi Ziya idi.

Yurt dışına gezmeye gittiğimizde ilk iş telefon kartı bulmak olurdu. Zaman buldukça memlekette kalanları arar, hal, hatır sorardık. Sonrası? Sonsuz bir özgürlük-müş. Kıymetini bilemediğimiz.

Sonraları anlayacaktık lakin vakit geçmiş olacaktı.

Bu dönemleri geçiren telefon, küçüldü, küçüldü sonunda cebimize girdi.

İlk günlerde çok yaygın değildi. Elde telefonla görünmek korkunç havalı bir olaydı. İki operatör vardı, Telsim ve Turkcell. Eşim, işi nedeni ile çok gerekli gördüğü için, ilk alanlar gurubundaydı. Hiç kapanmazdı. Gece, gündüz. Hiç tanımadığım insanlar soframızın, sohbetlerimizin baş konuğu oluverirlerdi, damdan düşer gibi. Çok şükür ki, iki çocuğumuz da cep telefonunun hayatımıza girmesinden önce doğdular. “Aksi olsaydı çocuk sahibi olamazdık “ diye düşünmüşümdür hep. Telefonun çalmasından vakit kalmaz, fırsat bulamazdık, herhalde.

Günler günleri kovaladı. Telefonlar üstlerine düşen teknolojik değişimleri yaşadılar. Tabi ki insanlar da. Önceleri masanın, sehpanın üstünde duran telefon ortalıkta görünmez olmaya başladı. Dökümlü faturalar, sadece ödenecek rakamın yazdığı kağıtlar haline geldi. Çünkü SMS dönemi başlamıştı.

Hatırlar mısınız? O günlerde iki operatör arası mesaj iletimi yoktu. Yurt dışı bağlantılı mesaj servis numaraları altın değerindeydi. Kim yeni bir numara bulursa, kulaktan kulağa oyunu gibi, yayılıverirdi, tüm şehirde.

Tabi operatörler boş dururlar mı? Hemen bu soruna bir çözüm buldular. Bulmakla da kalmadılar, pıtrak gibi çoğaldılar. Hem faturalı hem de kontörlü hizmet sunmaya başladılar. Telefonlar, Nasreddin Hoca’nın kazanı gibi doğuruverdiler. Bir iken iki oldular. Biri, ailenin, eşin, dostun, iş yaptıklarının bildiği. Diğeri, kimlerin bildiğini sadece sahibinin bildiği.

Giz perdesi koyu bir sis gibi örttü, telefonların üstünü. Gizem, merakı doğurdu. Merak, sona giden yolları hazırladı.

Sms ler yakalandı. Rehberde, kim olduğu bilinmeyen isimler ortaya çıkartıldı. Evlilikler yıkıldı. Erkekler, eşlerini öldürdüler. Kadınlar, mahkeme kapılarında kuyruklar oluşturdular.

Şimdi, gelin sizinle bir toplama işlemi yapalım?

Icq, amerikan ordusunun iç haberleşmesi için yazılmış, bir program.
Msn, şirketlerin dahili iletişimleri için oluşturulmuş, bir program.
Telefon, Graham Bell’in sağırların sessizliğini ortadan kaldırmak amacı ile icat ettiği bir alet.

Toplayın hepsini. Eşittir Türk halkı diyin. Sonuç ne çıktı?

Toplumsal yozlaşma, çöküntü.

Neden, medeniyetle ahlaki değerlerimizi kaybediyoruz?
Neden, bir şeyi illa ki amacından saptırarak kullanıyoruz?

Medeniyet, bizler için, bir beden büyük elbise gibi mi?
Biz mi giymesini bilmiyoruz?

Eser Aslanlı
izmir





Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Telefon Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Telefon yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TELEFON yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
TunçAY
TunçAY, @tuncay
1.12.2009 02:49:34
Telefonun gelişiminin tatlı hikayesini dinledim, teşekkürler.

çok güzeldi.

ancak kendi fikrimi belirtmem gerekirse, teknolojiyi kötüye kullananın sadece Türk milleti olmadığını belirtmek isterim. Türk milleti medeniyeti ve her türlü kolaylığı sonuna kadar çoktan hak etmiştim efendim,

saygılarımla...
Eser Akpınar
Eser Akpınar, @eserakpinar
1.12.2009 00:00:07
Sayfama yeni gelen dostlar, hoş gelmişler. Değerli görüşleriniz için, hepinize, çok teşekkür ederim. Sevgiler yüreklerinize.
Onur BİLGE
Onur BİLGE, @onurbilge
30.11.2009 21:01:44
ELEŞTİRİ / YORUM

1. “İstanbul da” değil, İstanbul’da...

2. “Kabus” değil, kâbus...

3. “...“Telefon” dan” değil, telefondan...

4. “Kağıt” değil, kâğıt...

5. “Dahili” değil, dâhili...

6. “Özgürlük-müş değil, özgürlükmüş veya ‘özgürlük’müş...

7. “Yılmaz abi değil, Yılmaz Abi...

8. “Diğeri, kimlerin bildiğini sadece sahibinin bildiği.” Üç nokta ister.

Kutluyorum.

ANI
ANI, @ani
30.11.2009 17:53:45
Maalesef böyle.Sürekli 'eğitim eğitim 'diye tutturduğumuz,her sorunun cevabını bulduğumuza inandığımız olgu nerede?

Neden teknoljinin gelişmesi bizi daha çok tembelliğe itiyor?Öyle çok soru var ki cevap bekleyen.

Kutluyorum günün yazısını.Çok önemli bir konuyu irdelemiş.Sevgilerimle....
Funda SAĞLAM
Funda SAĞLAM, @fundasaglam
30.11.2009 14:24:24
tebrikler..konu seçimi çok yerinde olmuş..başarılar
dr.funda saglAM
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL, @fikret-tezel
30.11.2009 14:07:54
10 puan verdi
Günün yazısına ve yazarına tebrikler, saygılar.
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
30.11.2009 12:56:33
harika bir anlatım...icadından günümüze kadar mükemmel birikiminizi paylaşımınız için teşekkürler...bizim milletimizde yeni bir icat çabuk kabul görür ve çılgınca tüketimi başlar...
bakın o telefonlara çoluk çocuk elinde hemde pahalı olanlardan
kredi kartı çılgınlığı gibi neredeyse ana baba çocuk rahimde iken bile alacak her şeyimiz bize münhasırdır....her şeyimiz çare bilinçli eğitim eğitim eğitim... saygılar çok güzeldi
Ahmet Ay
Ahmet Ay, @ahmetay
30.11.2009 02:03:00
Sanırım problem insanın had koyamadığı hislerinde... Bediüzzaman'ın bir özgürlük tarifi var. Diyor ki Münazarat isimli eserinde Batı'nın özgürlük tarifi, başkasına zarar vermediğin müddetçe istediğini yapabilmektir. Ama gün gelir, insan pistten çıkar. Başkasına mutlaka zarar verir. Ama bizim felsefemizde insan kendi nefsine ve başkasına zarar vermediği müddetçe istediğini yapabilir. Yani işin içinde kendisi de var. Telefonla bile kendi nefsimize zarar vermememiz lazım... Ama nerede? Bu bütün bir insanlık sorunu, Türkler bence devede kulak. Hatta pek çok konuda çok şükür onlardan gerideyiz. Metropoller içinde bile en güvenlisi İstanbul. Tabii Newyork ve benzerlerine kıyasla... Ama daha iyi olabiliriz tabi... Bunun tek yolu da sanırım insan yetiştirebilmekte. Sadece kafayla değil, kalple de...
Güzel yazı, yerini hak etmiş, tebrikler... :)
leylak & ortanca
leylak & ortanca, @leylakortanca
30.11.2009 01:36:09
medeniyet dedikleri tek disi kalmis canavar turk milleti icin bir felaket aslinda insan oglunun hayrina uretilen icatlar her daim zararlarina olmustur bu boyle bilene

arkadasim kutlarim gunun yazisini iyi geceler sevgilerimle..
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
30.11.2009 00:32:15
10 puan verdi
Kutlarım.
Eser Akpınar
Eser Akpınar, @eserakpinar
29.11.2009 20:35:04
Okuyan ve görüş bildiren tüm dostlara teşekkürlerimle...Sevgiler
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL, @fikret-tezel
29.11.2009 19:28:17
10 puan verdi
Her şey zamansız getirildi bu ülkeye. Televizyonun renklisi, kanalların çokluğu , kredi kartı ve cep telefonu ! Sonunda, hazır olmayan toplum, tutsak oldu teknolojiye kendiliğinden. Babalar, çocuklarına harçlık veremedikleri için kan ağlarken, onlar ellerine geçen ilk parayı teknolojiye harcıyorlar. Hakları değil mi ? Evet hakları ! Kendi geleceklerini tutsak etmek de hakları !
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
29.11.2009 16:54:25
10 puan verdi
Biz acemilik çekiyoruz.
Çok güzel bir konuyu tarihi gelişimini de hatırlatarak ele almışsınız. Tebrikler. Hayırlı bayramlar.
nertenn
nertenn, @nertenn
29.11.2009 16:34:23
öncelikle bayramınızı kutlarım sevgili dostum.
çok hem de çok haklısınız telefon ve teknoloji konusunda. ama bir de şöyle düşünün şu teknoloji olmasaydı ben sizi okuyabilirmiydim.hiç tanımadığım halde kırk yıllık dost gibi bayramlaşabilirmiydim sizinle.:))
eksileri ve artılarıyla hayatımızda şu anda .dozunu ayarlamak bizlerin yetişme şartlarına aldığımız terbiyeye göre değişiyor.umarım aile ve toplumsal değerlerimizden ödün vermeden yoluna koyarız tüm bunları
sevgimle
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL