“BOLAT”LI
Size bir film anlatacağım bugün. Sanal bir film, gerçek ile alakası hiç yok! Tamamen kurgudur ve hakikat ile rabıtası yoktur. Yine de takdir sizin, bir şey diyemem.
Bu nasıl bir filmdir ki memleket insanının beynine bir ur gibi girerek ve köklerini salarak o beynin idaresini ele geçirmiş olsun. Filmin başladığı saat, her şeyin durduğu saattir. Bütün ekranlar Replikler Vadisi’ne açılır ve bütün gözler oraya odaklanır. Söylenecek olan her söz, atılacak olan her adım beyinlere kazınarak bir sonraki gün uygulamaya konur. Öğrenmeye aç bir çocuğun öğretmeninin her sözünü ve her hareketini bir teyp kaseti gibi kaydetmesine benzer bir şeydir anlatmak istediğim. Yürüyüş, konuşma, jest, mimik vesaire… Sanırsınız ki çoğu bu diziden kaçmış ve halkın arasına karışmış oyunculardır.
Taklit bir yaşam biçimi olmuş, herkes karakterini bu taklit libasına uydurarak bir makam, bir hava, bir zenginlik, bir paşa, bir güç haleti ruhiyesine girmiştir.
Memleketin adını BOLATLI yapmak lazım. Karizma bir memleket için, hava için, ezilmişlik için, sövülmüşlük için… Halk kahramanımız; Bolat KALEMKAŞ! Yaşasın kral, yaşasın kralın tebaası… Film etki etmiştir ve amacına ulaşmıştır. Takdir etmekten gayri bir şey gelmez bize… İzlenme oranları ortada…
… TV tarafından “www…tv.com.tr.” düzenlenen “Replikler Vadisi’nin En Unutulmaz Sözü” anketi sona erdi. Ankette kazanan Bolat KALEMKAŞ! A ait bir söz oldu. Yedi ayrı sözün yarıştığı anket, dizi fanatiklerinin Bolat KALEMKAŞ! A ait “Ben soru sormam, hesap sorarım” repliğini unutamadığını ortaya çıkardı.
Şimdi bu filmdeki repliklere takılalım şimdi:
“Ben soru sormam hesap sorarım.” Yanlış hesap Bağdat’tan döner. İhtimal ki burada hâkim olan bir güç karar mekanizmasının başında olup adaleti sağlamaktadır. Yazılı olmayan adaleti… Adaletin bu mu vadi! Bunun yerine “rica etsem size bir soru sorabilir miyim?” şeklinde bir replik konulsa daha zarif olmaz mı? Yahut “Müsaadenizle hesabınızı bir sorayım lütfen!” deseler… Daha şık durmaz mı?
“Ölüm ölüm dediğin nedir gülüm? Ben senin için yaşamayı göze almışım.” Bu sözdeki asalete bakın. Ölümden korkan bir ruh hali, öl bir hele görelim. Ondan sonra ne yaparsan yap! “Ben senin için bir kere değil, bin kere ölürüm gülüm” deseydi daha şahane olurdu. “Ben senin için her şeyi göze alırım. Irak’a gider savaşırım, canlı bomba olur patlarım hücre hücre yine sana gelirim gülüm. Zerre zerre sana koşarım ne sandın sen beni gülüm!” deseydi daha tesirli olurdu. Sen iste toprağın olurum gülüm, sen iste suyun olurum. Sen iste rengin olurum. İşte canım, daha ne verebilirim ki gülüm!
“İki kişinin bildiği sır değildir.” Ya üç kişi bilirse o sırrı? Sırrı bilen bir kişi daha var ise ülkemde kesinlikle o sır değildir artık. Fısıltı gazetesi muhabirleri çok ülkemde, iki ayaklı gazeteler, dedikoducular, laklakçılar… Sır sırlığını sır olarak ifşa edildiğinde kaybeder. Sırrınıza sır demeyeceksiniz ki rengini belli etmesin. Ha bir de takvimde günün erkek ismi: Sırrı… Ne sırrı ayol!
“Sonunu düşünen kahraman olamaz.” Akıbetini bilmeyen kişinin vay haline. Tekeri patlamış kamyon gibi vallahi bir memleketi batırır! Her şeyin bir sonu var; cümlenin noktadır, insanın eceldir, erkeğin evliliktir, kadının yaşlılıktır! Sonunu düşünmeyen serseri bir kurşundur, gözü karadır, çatal yürektir. Önündeki çukuru görmeyen bir kördür. Ucuz kahramandır, naylon oyuncaktır, plastik toptur.
“Kurtlarla yaşayan ulumayı öğrenir.” Belki ben kükremek istiyorum, olamaz mı? O zaman aslanlarla mı yaşamam gerek! Ödlek olanlar tavşanlarla mı yaşamalıdır? Her insanın içinde bir hayvan vardır mutlaka. O duyguların zikzaklarına göre çıkar ortaya. Bazen kedi olur miyavlar, bazen kurt olur ulumaya başlar. Bazen kuş olur cikcik öter. Bazen kaz olur tıslar. Bazen leylek olur laklaklar. Hayat bu, duygulara bağlıdır her şey.
“Yaşamak için yalvarmadık ölmek için de yalvarmayız” Yalvarı yalvarı çalsam kapını, sen de ağlayı ağlayı açsan kapını… İki kapılı han; yaşam ve ölüm! Miadımızı doldurduktan sonra gideceğiz zaten. Her şeyin bir son kullanım tarihi vardır. Rafa kaldırılır bir gün. Ten kafesine üflenmiş ruhumuz, bu can mumunun fitili yakılmış âlemi ervahta… Vakti geldiğinde elbette ki bu can mumunun alevleri söndürülecektir. Kime yalvaralım Tanrıdan gayri…
“İnsan idealleri için zevklerinden vazgeçebilmeli...” İdealist bir adam, idealist bir öğretmen, memur, asker vesaire… Bunlar eskidendi canım eskidendi… İdealistlik şu an demode oldu. Prim yapmıyor ve kimsenin de böyle görünme, böyle düşünme lüksü yok. Bir bakın bakayım Doğu’nun ücra bir köşesine atanan öğretmen -adamı varsa- kaç gün kalır orada? Kim der ki bu çok çalışmış, gecesini gündüzüne katmış, kışın yolu açılmayan yerde durmuş, anarşinin tam ortasında kalmış, maddi hiçbir beklentisi yok… Takdir mi verirler, teşekkür mü ederler? Hadi canım idealistlik eski bir masaldır şimdi memlekette. Ne kadar idealistsen o kadar mağdursun. Yok, şunu yapacağım, yok bunu düzelteceğim derken bakıyorsun ki senden çok şey gitmiş. İnsan makam için her şeyden vazgeçmeli… Doğruluktan dürüstlükten arkadaşlıktan, samimiyetten… Günümüz modeli bu ne yapalım?
“Biz ormanların kralıyız aslanım... İte çakala verecek canımız yok.” Ormanlar kralı bugünlerde sirkte… Kafes içinde gelen gidenin şaşkın ve ezici bakışları altında miskin miskin uyumaktadır. İt ve çakallarda kafesin dışında aslana nanik yapıyor… Aslan kafeste ne kadar aslandır? Hal bu, takdir sizin. Etrafınızı kolaçan edin; her an hain bir saldırı, bir hırsızlık, bir kapkaç, bir cinnet, bir musibet ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Ve hep arkanıza bakın: Çakallar ve itler dışarıda; ağızları salyalı, elleri bıçaklı dolaşıyor. Ve aslan kafeste!
“Maalesef en kutsal devrim, ilkelerle, prensiplerle değil; para ile gerçekleştirilebiliyor” Para para para… Paran varsa saygın var. Paran varsa itibarın var. Paran varsa güçlüsün. Paran kadar konuşursun. Para her şey; din iman, güç kuvvet, makam mevki…
El kiri diyenler parası olmayanlar; eli temiz olan o kadar insan var ki!
“Lanet olsun içimdeki bu insan sevgisine...” Nuro bu söz ile gönül devrimi yapıp gönül mekânındaki yerini sağlamlaştırdı. Çünkü içinde sevgi olan bir cümleyi diline doladı. Lanet olsun bu insan sevgisine…
Yunus boşuna yaşamıyor bugün değil mi?
Repliğin kadar konuş, repliğin kadar adam ol!
Rap rap…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.