- 1411 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR ATÖLYESİ NOTLARI
İzmir’de Veysel Çolak Şiir Atölyesi çalışmalarımın bir bölümü için oluşturduğum notlarımı şiirsever dostlarımla paylaşmak istiyorum. Öyle ya, herşeyin bir bilgisinin olduğu bir dünyada yaşamakla beraber; tüm insanlar yapacakları bir iş için öncelikle taklit yolunu seçerler. (Bebeğin yürümesi gibi.) Sonunda yürümenin bile bir estetiği olduğunu anlarlar ve podyumda yürüme gösterisinde bulunurlar. İlkel bir masanın yapımı kolaydır. Günümüzün gelişmişliğinde ise yeterli bilgiden yoksunsak, yaptığımız masa çağın gerisindedir. Ya estetiği ve dil özgünlüğü zengin olması gereken şiirde durum ne olmalı?
Bunu da şair dostlarım düşünsün diyorum. Bazı notlarımı aşağıda okuyabilirsiniz.
1. Hece şiiri şiirin temeli olmakla beraber, üç telli sazın günümüz müziğine yetmemesi gibidir.
2. Bir şiiri çevirmek mi? Aynı şiiri şairi bile iki kez yazamaz!
3. 70’li Yılların şiir birikiminde, şiire başlamak daha kolaydı. 2000’li yılların şiir birikiminde
daha çok bilgi gerekiyor.
4. Kendine (ismine,kariyerine) rağmen, şiirden yana olmak şairin dürüstlüğüdür.
5. Şiirsiz bir yaşam, kabataslak bir yaşamdır.
6. Aşık Veysel’in sadık yari kara toprak, önce erozyona, sonra betona, şimdi de yabancıya
veriliyor. Düşünün hele, Veysel sağ olsa ne derdi?
7. Yazdıklarımız taklitse, asıllarından küçük kalır.
8. Divan şiirinin önemi, benim yaşamımı ilgilendirmiyor. Çünkü şiir yaşamın içindendir.
9. Akıllı şair, önceki örneklere bakıp yenisini yaratandır; aynısını değil.
10.Şair “alışılmış bağdaştırmalar” kullanıyorsa, şiirini baltalıyor demektir.
11.Şair kendi içinden hareket etmeli; herkesin özleminin dili farklıdır. Özgün olabilmenin
gereği de budur.
12.Temayı oluşturan unsurlar, şiirin yapısını oluşturur.
13.Her sanat yapıtı gibi, şiir de üretildiği tarihle değerlendirilir. Bu nedenle günümüz şiiri geçmişin
üzerinde olmalıdır.
14.Şiirin değerini artıran en önemli unsur, iki sözcüğün buluşmasıyla yeni ve üçüncü bir
anlam (imge) yaratmaktır.
15.İnsanın derin duygularını açıklamaya yeryüzünde hiçbir dilin gücü yetmediğinden, şairler
bu engeli imge ile aşmasını bilmişlerdir.
16.Benzetme edatı (gibi, kadar vb.) kullanmadan kurulan uz benzetme şiirde esastır.
17.Hazır anlam yerine yaratılabilen anlam bulunmalıdır.
18.Şiirden ne anlıyorsunuz sorusu yanlıştır. Şiir anlatmaz, okuyanın algısına uygun
çağrışım verir. Algılamaya göre çağrışımı değiştiğinden "konuya" indirgenemez.
19.İçtenliksiz ve topluma yararsız bir şiir, boşuna yazılmış bir şiirdir.
20.Sanatla beslenmek, düşünce gücümüzün beslenmesidir. Aydınlanmaya götürür. (Avrupa
rönesans ve reformunda olduğu gibi)
21.Sözcüklere yeni görevler yükleyip başkalaştırmak, yemekteki malzeme başkalaşmasına
benzer; yepyeni bir lezzet doğar.
22.Çevrim dışı sözcüklerle, bulunduğumuz çevrimi yazmak iyi şiire götürür.
23.Masa başında düşünüp yoğunlaşmak değil, "etkilenip" yoğunlaşmak doğrudur.
24.Yazdıktan sonra şiirin dışına çıkıp onu denetleyeceğimiz zaman, doğru şiir bilgisine
gereksinme duyarız. Bilgiden yoksunsak bu eylemi gerçekleştiremeyiz.
25.Çevremizdeki şiir pratiklerini fark etmeden yerimizi belirleyemeyiz ve zamanımızın şiir
ikliminde yerimiz olmaz.
26.Söylenmemiş olanı söyleyebilmek için, geçmişte söylenmiş olanları bilmek gerektiğinden,
bilgi toplamak sonsuz bir uğraş olmalıdır.
27.Yazılmakta olan zamanımızın şiirinden geriye düşmek, şairini de geriye götürür. Bu da o
şairin vaktinden önce ölümüdür.
28.İyi dizenin yarattığı şiir iklimi, iyi şairler üretir. Her toplum da ancak layık olduğu şiiri sevebilir.
29.Yazılan şiirin dili onun ömrünü belirler.
30.İşini önemsemeyen o konuda sıradanlaşır. Oysa, yürümeye üşenen, aşk ile yola çıkarsa koşmaya
doyamaz!
Mehmet BÜYÜKÇELİK