ÖYLESİNE...
Buruk ve bir o kadar da acıtan. takvim yapraklarından bayram olduğunu öğrendiğimiz bir gün... Araçlara tıklım tıklım doldurulmuş kurbanlıklar... Onlar 2-3 gün içerisinde malüm akıbetle yüzleşecekler.Ya insanlar...Karın doyurmak için canla başla verilen mücadeleye devam. O mücadeleden galp ayrılabilenlere ne mutlu.Ama ne mümkün.Her doğan güneş sanki felaket habercisi gibi.Geceler hiç değilse örtüyor korkuları.Kapının çalınma ihtimali daha az.Belki de yok.Ara öğün de yok.Varsa bir örtün sıkı sıkıya sarınıp büzüşüp kalırsınız.Sabah olacak.Okula, varsa işe göndereceklerinizin konumunu düşünüyorsunuz.Çaresiz hissediyorsunuz kendinizi.Çöplüklerde, elde etmek için mücadele ettiğiniz ekmekler poşet dolusu.Satın alma gücünüz iyice yok olmuş.Tükenmişsiniz.Sorumluluklarını taşıdıklarınızın masum ihtiyaçlarını yerine getirememiş olmanın derin üzüntüsü içinde güne yeniden başlamanın hüznünü yaşarsınız.Acıtır içinizi... yalın ayak çocuklar. Ülke geleceğinin teminatı dersiniz.
Hangi formüllerle hesaplandığı bilinen ve iftihar edilerek duyurulan enflasyon rakamları...Başka ülkedemi yaşıyoruz dersiniz kendinize.Ama nerede yaşadığınızın farkındasınızdır.Yaşama dair gözleriniz dalar gider.Pazar artıklarını gizliden ve hızlı hareketlerle toplayanları görürsünüz.Ülkem ve benim insanlarım dersiniz. İnsanlarımız kanlarını,organlarını satıyorlardı.Şimdi evlatlarını satıyorlar.Her türlü edepsizliğin ve hırsızlığın fazilet gibi gösterildiğine tanık oluyorsunuz."Beyoğlu tepinirken, Karacaahmet’in ağladığını" hissediyorsunuz.Boş bakışlarla.Diğer tarafta eğlence mekanları dolu.Alkol sınırı çoktan aşmış, salyalı ağızlardan fakir fukara edebiyatı...Daha da inciniyorsunuz.Basın mı... yazılısıyla, görseliyle meydanda.Etkili ve yetkili ağızlardan büyüdüğümüz,geliştiğimiz gözlerimizin içine baka baka deklare ediliyor.Sahi biz başka ülkede mi yaşıyoruz.Suskun puskun belki de sindirilmiş, sistemin erittiği ve böyle olmasını istediği yok saydığı bir düzen.Olmaz,olmamalı diyenin sindirildiği bir düzen.Ezenin daha çok ezmek için formüller ürettiği bir düzen.Ve bu düzenin mağdur ettiği insanlar ve onların manidar sessizliği.Değiştirmek için mücadele etmek gerek diyorsunuz.Demekle,yazmakla yetmeyeceğini bilseniz de böyle.Ne varki önce kendimizden başlamalıyız
En azından Dinimiz gereği kestiğimiz kurbanlarımızı gerçekten ihtiyaç sahiplerine dağıttık mı?Yoksa kavurduk mu? Kanayan yaralara merhem olmanın hazzını yaşıyabiliyor muyuz. Yoksa....