- 1203 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
HAÇLI TECAVÜZLERİ VE KA’BE - 2
Miladi 15.yüzyılın sonlarıdır. Mekke, Medine ve Kudüs Memluk devletinin sınırları içindedir. Halife i Müslimin de Memluk diyarındadır.
Portekizliler Afrika’nın güneyini dolaşıp doğu denizlerine açılmaya muvaffak olmuşlardır. İlk uğrak yerleri Kızıldeniz’dir. Kızıldeniz, Mekke, Medine ve Kudüs’ün kapılarının donanma gücü ile açılacağı mekandır. Memluk devletinin deniz gücü zayıftır. Bu denizi Portekizliler adeta işgal etmişlerdir. Sırada Mekke’ye saldırıp Ka’be’yi ortadan kaldırma planları vardır. Bunun için ülkelerinden takviye asker ve donanma istemişlerdir. Bu sefer Ka’be’yi koruyacak bir güç de bulunmamaktadır.
Memluk Sultanı Osmanlı tahtında bulunan Sultan 2. Bayezid Han’dan yardım istemiştir. O da denizlerin kurdu olan Selman Reis’i Memluklülerin emrine göndermiştir. Ayrıca yeteri kadar kereste, demir ve silah da göndermiştir. Bu malzemelerle Kızıldeniz’in Akabe körfezindeki tersanelerde kısa sürede güçlü bir Memluk donanması inşa edilmiş ve Portekizlilere karşı savunmaya geçilmiştir. Portekizliler bu donanma karşısında çaresiz kalmışlar, yeniden takviye istemişlerdir. “Rumlu denizciler” adını verdikleri, Selman Reis ve donanmasından kurtulmak için daha çok asker ve gemiye ihtiyaçları bulunduğunu bildirmişlerdir. Üstünlük Müslümanlardadır. Mekke ve Medine’nin güvenliği sağlanmış gözükmektedir. Ama Portekizliler henüz pes etmiş değillerdir.
Bu sırada Yavuz Sultan Selim Han Çaldıran zaferini kazanmış, Memluklülerin üzerine sefer açmıştır. Kızıldeniz’de Portekizlilerle mücadele içinde bulunan Selman Reis, artık emirleri Memluk sultanından değil, Yavuz Sultan Selim Han’dan alacağını ilan ederek mücadeleye devam etmiştir. Hadim ül Haremeyn iş Şerifeyn olarak İslamın 72. Halifesi sıfatını alan Yavuz Sultan Selim Han, mukaddes beldelerin muhafızı olarak Selman Reis’i görevlendirmiştir. Kısa sür sonra 1520 de, Cidde limanına çıkarma yapan Portekizliler, Mekke’ye doğru asker sevkine başlamışlardır. Mekke, Emir Eb Ül Berekat’ın emriyle boşaltılmış, halk dağlara kaçmıştır.
Selman Reis kuvvetlerini toplayarak Cidde’ye yönelmiş, fakat rüzgarın ters esmesi dolayısıyla ilk başlarda başarı sağlayamamıştır. Sonra birden bire yön değiştiren rüzgardan istifade ile Portekizlileri büyük bir mağlubiyete uğratarak Mekke’yi istiladan kurtarmıştır.
Yemen’i de sınırları içine alan Yavuz Sultan Selim Han, orada kurulan üsler sayesinde Kızıldeniz’in, dolaylısiyle Mukaddes şehirlerin kontrolünü ele geçirmeye muvaffak olmuştur. Böylece çağdaş Ebrehe ordularına karşı Osmanlı askeri ve donanması Ebabil Kuşlarının görevini ifa etmiştir. Hem de yüzyıllarca…
Miladi 1777 yılında Mekke’ye girmeyi başaran İngiliz casusları, Ka’be ve Mekke hakkında proje ve planlar yapıp sabotajlar düzenlemek için çalışma yaparken yakalanmışlardı. Bunun üzerine Cidde ve Süveyş limanlarına gayrı müslimlerin gemilerinin girişi yasaklanmıştı.
1799 yılında başka bir olay yaşandı. Fransa’nın genç ve namağlup generali Napolyon Bonapart, kazandığı zaferlerden şımarmış bir halde Osmanlı vilayeti olan Mısır’a ordu çıkardı. Amacı Müslümanların kutsal beldelerini işgal etmek ve İslam dünyasını dağıtmaktı. Mısır’ın işgalinden sonra Kudüs’e yöneldi. Altmışbin kişiden fazla olan modern donanımlı ordusuyla geçtiği yerleri yakıp yıkıp yağmalayarak Akka kalesine geldi. Kaleyi savunan ihtiyar Cezzar Ahmet Paşa kumandasında bulunan üç bin kişilik Osmanlı askeri gücü tarafından perişan edildi. Akka’dan Mısır’a oradan da ordusunu bırakarak Fransa’ya kaçmak suretiyle canını zor kurtardı. Bu utancını ömür boyu boynunda taşıdı. Ka’be’ye tecavüz girişimi Akka kalesinden geri dönmüştü. Kutsal cihad ilan eden padişah 3. Selim Han, Mısır’da bulunan Napolyon ordusunu darmadağın ettirdi.
2.Abdülhamid Han’ın yaptırdığı ve 1908 yılında hizmete açılan Hicaz demiryolu, bir bakıma Mekke ve Medine’nin savunmasına yönelik bir tedbirdi.
Osmanlı 1918 yılında elinden çıkıncaya kadar, Kutsal Beldeler için büyük bedeller ödemiş ve tüm tecavüzlerden koruyan ebabil ordusu olmuştur. Bu arada Yemen çöllerinde şehit düşen yüzbinlerce askerimizin, Mekke, Medine ve Kudüs’ün kilit noktasını elde bulundurmak ve ebrehe ordularını Ka’be’ye yaklaştırmamak uğruna şehit düştüğünü, yüzbinlercesinin de cihad ederek gazi unvanı aldığını unutmamak gerekir.
Bugün yeniden güçlenen batı dünyası, özellikle ABD nin Büyük Ortadoğu Projesi ile geliştirdiği Müslümanlara tecavüz ve İsrailin önünü açma projesiyle, alttan alta dillendirdiği Mekke ve Ka’be hakkındaki fikirleri, yeni bir ebrehe ordusu hazırlığı yapıldığını gösteren belirtiler içermektedir. Milletvekili Tom Toncredo’nun ağzından bu hedeflerini dile de getirmişlerdir. Ancak kendilerine işbirlikçi Taifliler ve Ebu Rigal’ler arama ihtiyacındadırlar.
Allahımızın Ka’be ve kutsal beldeleri koruma vaadi elbette geçerliliğini kıyamete kadar sürdürecektir. Böyle tecavüz girişiminde Müslümanların önündeki en büyük sorun, ebabil ordusunu teşkil edip, direnmek ve Allah’ın vaadini yerine getirmek mi, yoksa Ebu Rigal olup çağdaş ebrehe ordusuna mihmandarlık mı yapmak… Bunun kararını vermek olacaktır. Ebabil ordusunun teşkili ise, İslam birliğinin kurulmasından geçmektedir.
ekremsama