- 1135 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YURDUMUZDA AŞILAR HAKKINDA
1700 lü yıllarda İngiliz sefirinin eşi lady Montagu mektupla İstanbul’da
çiçek hastalığına karşı “aşı” diye bir şey üretildiğini ülkesine bildirmiş haber
avrupaya böylece yayılmıştır.
1840 dan itibaren isteyen çocuklara çiçek aşısı yapılmaya başlanmıştır.
1887 de kuduz enstitüsü kurulmuş (dünyanın üçüncü, doğunun ilk kuduz enstitüsü)
1890 da kuduz aşısı (bulunduktan 3 yıl sonra) üretilmeye başlanmış
1889 da çiçek aşısı üretim merkezi kurulmuş
1893 te kurulan bakteriyolojihane-i Şahane’de bir yıl önce bulunmuş olan
difteri serumunun yanında tifo, kolera, dizanteri, veba, tifüs aşıları ve
meningokok serumu üretilmiştir.
Yine aynı dönemde hayvan aşılarının üretimine de önem verilmiş sığır vebası
serumu, şarbon serumu ve aşısı, koyun çiçeği aşısı, mallein, tüberkülin
üretilmiştir.
1915 te tifüs aşısı araştırılıp geliştirilmiş
1920 de veba salgını sırasında boza şişelerinin içinde aşılar üretilmişitr.
1920- 21 yıllarında İstanbul işgal altında iken, Telkihhane’de üretilen çiçek aşısından Fransız, İngiliz ve Amerikalılara 220 bin(ikiyüzyirmibin) doz çiçek aşısı ihraç edilmiştir.
1927 de semple tipi kuduz aşısı üretilmiştir.
1928 de Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü kurulmuş zamanla aşı ve serum yapımı bu merkezde toplanmıştır.
1930-40 lı yıllar aşı ve serum üretiminin hızla arttığı yıllardır.
1931 ağız yoluyla BCG aşısı üretimine
1934 yılında çiçek aşısı ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye getirildi
1937 yılında kuduz serumu üretilmeye başlandı
1942 tifüs ve akrep serumu üretilmeye başlanmış
1948 ilk olarak boğmaca aşısı üretilmeye başlanmış
1950 yılılnda inflüenza aşısı üretimine başlanmış
1956 yılında tetanoz aşısı daha modern metodlarla üretilmeye başlanmış
1965 de kuru çiçek aşısı üretilmiş
1976 yılında kuru bcg aşısı deneysel üretimine başlandı
1983 yılında kuru bcg aşısı üretimine başlandı
1990 lı yıllarda aşı konusunda yapılanlar sınırlı kalmıştır
1996 da DBT ve Semple kuduz aşısı üretimi durdurulmuş
1997 de BCG aşısı üretimi durdurulmuş
2000 yılı verilerine göre ise yurdumuzda kullanılan bu aşılar için her yıl
13 milyon dolar (ONÜÇ MİLYON DOLAR) ödenmektedir.
Şimdi bir de domuz gribi aşısı çıktı. Kafkasyada bile bizim kadar ileri
olmayan ülke ilsanları kendi imkanlarıyla bu hastalığın aşısını bulup
üretiyorlarken biz milyonlarca dolar akıtıp yine dışardan alıyoruz.
Her aşıda olduğu gibi.
Tavuk gribinde bizim köylü vatandaşların tavuklarını tek tek toplayıp
imha etmişlerdi, hatta bazılarını diri diri yakmışlardı tavukların.
Domuz gribi de domuzlarda görülen ve insana da bulaşabilen bir grip türü.
yani insanlara domuzlardan geçiyor. Domuz çiftlikleri de yurdumuzda
sanırım sandığımızdan daha fazla var. Orda çalışanlar ve yakın çevresinde
oturanlarla çiftlikte çalışanların temasta bulunduğu kişiler daha bir risk
altında. Önce onlar kesin aşılanması lâzım.
Üstelik bizim islamî inanışımıza göre domuzların eti yenmez, haramdır.
Tavukları imha edenler önce domuzları imha etmelidirler.
Sonra da hastalığın çaresine bakılmalıdır.
Yurdumuzda bir çok araştırılması gereken,tedavisi olmayan hastalıklar
varken, bir çok bilim insanı da varken araştırıp üretme imkanları sanırım
yeterince kullanılmıyor. Ya da imkan verilmiyor. Yurdumuzda 2 yıl önce
sadece 32 kızamık vakası görülmüş, ölen yok, tedavisi olan bir hastalık.
Bütün çocuklar milyonlarca dolar ile kızamık aşısı yapılıyor.
Birileri gerçekten bu işten ceplerini geçtik,yastıklarını dolduruyor,
düşündürücü.
Geçen yıl ve ondan önceki yıl çalıştığım yerde risk grubu olduğu kabul
edilerek grip aşısı yapıldı, ben yaptırmadım. Aşıyı yaptıranların hepsi sonraki
hafta grip olmuştu, ben olmadım. Tabi kendimi bu arada mevsim meyvelerine
de ağırlık vererek ve bazı diğer tedbirlerle korumaya çalıştım. Belki tamamen
tesadüftü bilemem.
Aşı yapılınca hastalık geçirilmeyecek demek değil. Hatta aşı yapılınca
hastalık geçirmeyeceksen bile hafif de olsa geçirme ihtimali artırılmış oluyor.
Sonuç olarak Birinci Dünya Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında aşı
üreten ve ihraç eden ülkemiz neden hemen hemen bütün aşılarını dışardan
alır hale gelmiştir? Ödenen onca maddi bedel bir yana; böyle hayatî bir ürün
olan aşıda imkânımız varken niye dışarıya bağımlı hale geldik? Araştırmak,
geliştirmek, üretmek ve dışarıya satmak varken neden böyle olduk?
Birsen ERKÂN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.