ACISINI HAYKIRAN MEKTUP
Şimdi öylesine yalnızım ki; sen olsan, bir merhaba demeye çok ihtiyacım var. Beni neden bırakıp gitti hatıralarım ve ben niye bu denli mutsuzum, dostum? Bilemiyorum…
Karşımda olsaydın ne değişirdi ruhumda bilmem. Bu aralar çok anlamsız işler peşindeyim. Bir bilsen halimi, bir okuyabilsen ruh haritamın işaretlerini, sende terk edip giderdin beni, kim bilir…
Karnım aç. Artık doymak nedir unuttum be dostum. Her gün dinlediğim acıklı şarkılarla hüzünlerimi arttırıyorum. Hayat beni çoktan aştı. Başarısızlıklarıma ben bile inanamıyorum artık. Ne insanlarla aynı dili konuşuyorum ne de onlardan yana bakabiliyorum. Sanırım gittikçe kendimi kaybediyorum...
Anlayamadığım bir dilde ruhuma değecek şarkılar dinliyorum tüm bu satırları yazarken. Hani gözlerimi kapasam bu dünyayla bağlantım kalmayacak ama onu bile yapamıyorum, çok yorgunum dostum…
Boynum şimdilerde pek bir bükük, içimde acıyan yerlerim var. Ellerim titrer oldu, epeydir uzun yol yürüyemiyorum. Bedenim ruhumdan bile güçsüz artık.
Yapmayı istediğim o kadar çok şey var ki dostum. Ama hepsi acıyan yerlerimde kaldı. İnancımı yitirdim, kendime güvenemiyorum dostum.
Belki gülüşümü yüzüme yaysam, yüreğim de büyüyecek ama artık onu bile beceremez oldum. Oysa ne çabuk yıldım hayattan. Daha neler gördük ki dostum. Niye şimdi bu haldeyim?Şimdi sen olsan tek tek anlatırdın bana çözümleri, biliyorum. Ama neredesin ki seni bir türlü göremiyorum…
Her şey kötü artık. Yaptığım her işin sonu kötü. Kendimi tanıyamıyorum, kabullenemiyorum artık. Ne okuduğumu anlıyorum, ne konuştuğum benim. Ne olduğumu bende bilmiyorum artık.
Mesela bu mektup benim olmalıyken, olmuyor, özel kalamıyorum. Oysa bende isterdim işe giderken patlayan araba lastiğinden yakınmayı ya da sevgilimden bahsetmeyi sana. Ama işte gel gör ki ben…
Düzenim kalmadı dostum, ağlamak gerekli belki ama gücüm ona da yetmez oldu artık. Belki ağlasam içimden kötülükler akacak, beni bu hale getiren tüm ümitsizlikler… Ama korkuyorum dostum gözümün yaşını içten silecek elin olmayışından. Korkuyorum oracıkta kendimi hıçkırıklarımla boğmaktan, korkuyorum…
Şimdi yaptıklarımı bir görsen ahbap eminim acırdın halime belki sende çaresizliğe düşerdin. Vazgeçtim, en iyisi sende beni bilme artık.
Yüzümde bana ait çizgiler bile kayboldu bir bir. Ben bu denli kaybeden miyim, bana n’oldu böyle dostum? Yardım et, insanların yüzüne bakamıyorum artık.Bakarsam ağlayacağım hıçkırıklarla, çirkinliklerini yüzlerine vuracağım. Nefretim kat kat artacak. Olmuyor onlardan yana olamıyorum.
Neye bu kinim, bu öfkem kime hiç bilmiyorum. İçimde hala savaş yaşanırken boş vakitlerde gülüşlerimi harcıyorum yok yere. Sıcak bardaklı paylaşımlarımı özledim, dostum. Ama bilirsin bunalıyorum artık. İçimdeki hep içimde, benimle. Bir türlü paylaştıramıyorum kendimi.
Söylesene bana böylesine ne olmuş dostum? Nereye götürmek istiyorum ruhumu yahut onu duyabiliyor muyum? Sanmıyorum,artık çok geç kalınmış be dostum…
Evet, haklısın suç benim. Bütün suç anlamlaştırmayla ilgili. Ne olur ki oldukları gibi kabul etsem her şeyi? Aslını aramasam, nedeni sormasam, sadece varlığı kabullensem, görüneni bilsem. Var ya da yok. İşte her şeyi bu kadar basite indirgesem sorun kalır mı geriye dostum?
Ama gel gör ki ben bir yol seçmişim çoktan. Varlığımı anlamlandırmak adına yaptıklarım ve olması gerektiğine inandığım dünya, insanlık… Bunlar beni endişelendiriyor dostum.
Mükemmel asla değilim ama olmak için uğraşmak gerekli, biliyorum. Yoksa kendimden iğreniyorum, oracıkta öylesine hiç yaşamadan ölesim geliyor. Basit insanların, basit gözyaşları eşliğinde yitip gitmeyi istiyorum.
Ama inanmıyorum dostum bu dünyaya. Şimdilerin insanlarına hiç güvenmiyorum. Herkes çoktan batmış, herkes çoktan çekilmiş kirlenmiş kabuklarına. Ben kime, neye tutunayım, söyle bana?
İnsanların hayalleri, yaşadıkları, sevinçleri veya üzüntüleri… Kısacası hissettikleri. Artık öylesine yüzeysel ki, mutlu olduklarını zannediyorlar. Aldatmacaları yüzeyselliklerinden kaynaklanıyor, bilmiyorlar ya da bilmeyi istemeyerek mutluluk oyunu oynuyorlar.
Şimdi gitsem, anlatsam onlara, söylesem çaresizlik içinde debelendiklerini, bir bir göstersem sefil zamanlarını, boş avuntularını… Ama düşünüyorum da, bir ben mi kaldım dünyada deli? Niye bu uyduruk düzenle başa çıkmaya çalışıyorum, nedir bu alıp veremediklerim?
Mükemmelliğimi bu düzende yaratamam. Kendi zararımın kaynağına bu karşı koyuş, bu isyan… Bütün derdim kendimle dostum. Ama içimde o güç yok biliyorum. Tek başıma düzeni farklılaştıramıyorum. Çözümsüzlüğe karşı dehşete düşüyorum. Benim gibi niceleri olsa, benim gibi nice deli… Aslında bu deliliğin erdemini anlasa herkes, anlasa ki mükemmelliği arasa, kendisinde ve çevresinde değişim yaratsa…
İşte benim insanlıkla tek sorunum, bu denli karmaşasız bir istekten ibaret. Anlatamıyorum hiç, anlamıyorlar ya beni dostum…
YORUMLAR
Çok şaşırdım doğrusu,bu güçlü kaleme niçin tebrik ve yorum yok...Aynalara yansıtılmış ruh halleri ve beyin fırtınaları..."Anlayamadığım bir dilde ruhuma değecek şarkılar dinliyorum "Bu cümle ve bunun gibi harika cümlelerle öyle bir yansımış ki iç alemlerimiz...Yazar,kendisinin ve diğerlerinin farkında...Sordukça soruyor ve cevapsız kalan sorular....Mükemmel bir iç monolog...sanki yolda yürürken veya çay yudumlarken dertleşme gibi,sıcak ve anlamlı...Sereserpe herşey ortaya dökülmüş,yaşamın kareleri ortada...Zaten,düzene aykırı düşünenlere deli diyorlar bu ülkede,fakat deliler çoğalmada ki,değişimler başladı insanlarda...Mükemmelliği ve değişimi yaratmada omuzomuza olmalıyız,insanlık adına...Çok keyif aldım,düşünen ve üreten bu beynin iç dünyalara tutulmuş aynasına bakıp,gördüklerimi okumaktan...Tebrik ederim Merve...Yazmaya devam...Kaleminin gücünün farkında olmanı diliyorum...Yanındayım,sorgulayan ve üreten kaleminin yanında daima...sevgilmle...